Covid-19 Meslek Hastalığı Kapsamında Değerlendirilebilir mi?

Covid-19 Meslek Hastalığı Kapsamında Değerlendirilebilir mi?

Geçtiğimiz yıl Türkiye’deki ilk Covid-19 virüsü tanısı 11 Mart’ta konuldu. Tam da bu zamanlarda Covid-19 pandemisinin başlamasının üstünden tam bir yıl geçmiş ve bir yıl boyunca bu pandemiye karşı en ön saflarda savaşan sağlık çalışanları 14 Mart Tıp Bayramı’na da yine savaşmaya devam ederek giriyorlar. Sağlık çalışanlarının özellikle bir yılda yaptıkları fedakârlıkların karşılığının ödenemeyeceği gerçeği bir yana, pandemi süreciyle ilgili tek bir talepleri oldu: Sağlık çalışanlarının Covid-19 enfeksiyonu yakalanması durumunda bu durum meslek hastalığı sayılsın ve vazife malullüğühükümleri uygulansın. Karşılıksız kalan birçok talep gibi sağlık çalışanlarının bu talebi de elbette karşılıksız kalmaya devam ediyor. Ancak, dünya çapında Covid-19’un meslek hastalığı olarak tanınması ve bu çerçevede Covid-19 virüsü nedeniyle hasta olan veya hayatını kaybeden sağlık çalışanlarına birtakım haklar tanınmış olması ve hukuki açıdan düşünüldüğünde sağlık çalışanlarının bu taleplerinin derhal karşılanması gerektiği aşikârdır.

Covid-19 pandemisi nedeniyle adını sıkça duyduğumuz Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ)’nün koronavirüs enfeksiyonu geçiren bir sağlık çalışanının mesleki maruz kalma sonucunda enfekte olduğu ve koronavirüsün meslek hastalığı olarak değerlendirileceğini açıklamasından sonra İtalya, Almanya, Belçika, Malezya, Güney Afrika, Belçika, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri dahil olmak üzere sayıları 130’a yakın ülke, Covid-19 enfeksiyonunun sağlık çalışanları açısından meslek hastalığı olarak değerlendirmeye başlamışlardır. Bazı ülkelerde ise bunlara ek olarak market ve kargo çalışanları için de benzer uygulamalar uygulanmaya başlamıştır.

Dünyada uygulama böyleyken Türkiye’de hukuksuz bir şekilde sağlık çalışanlarının Covid-19 enfeksiyonunayakalanması durumunda bu durum meslek hastalığı olarak sayılmamaktadır. Oysa ki, hukukumuz çerçevesinde sağlık çalışanlarının Covid-19 enfeksiyonuna yakalanmasının meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi mümkündür. Nitekim;

-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 14. Maddesi ile meslek hastalığının tanımı sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleri olarak yapılmıştır.

-6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda ise meslek hastalığı mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık olarak tanımlanmıştır.

-Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranları Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuvar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, işyeri incelenmesiyle kanıtlandığı hâllerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararı ile meslek hastalığı sayılabilir denilmektedir.

Bu mevzuat çerçevesinde, Covid-19’a yakalanmış sağlık çalışanlarının durumunun meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi gerektiği aşikârdır. Nitekim, sağlık çalışanlarının yaptıkları işin niteliğinden dolayı sürekli olarak Covid-19 hastası bireylerle temas halinde olmaları sebebiyle, sağlık çalışanlarının meslekleri gereği Covid-19’a yakalandığının kabulü gerekmektedir. Bunu destekler nitelikte Türk Tabipleri Birliği tarafında tüm dünyada sağlık çalışanlarının Covid-19’a yakalanma riskinin normal insanlara göre 4-5 kat fazla olduğu, bu oranın Türkiye’de 10 kata çıktığı açıklanmıştır.

Covid-19’un meslek hastalığı olarak sayılıp sayılmayacağı konusunda yapılan en büyük tartışma ise uygun illiyet bağı kurulup kurulmadığı tartışmasıdır. İlliyet bağı, ortaya çıkan hukuki sonuç ile bu sonucu ortaya çıkaran olgular arasındaki bağı ifade etmektedir. Yani, sağlık çalışanlarının Covid-19 olması hukuki sonuçken, bu sonucun sağlık çalışanlarının mesleklerinin yürütümü sebebiyle ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Covid-19 hastalığını, meslek hastalığı olarak saymayan kurum ve kişiler, bir sağlık çalışanının Covid-19’a yakalanması ile işyeri ve işin yürütüm koşulları nedeniyleCovid-19’a yakalanması arasında kesin olarak uygun illiyet bağı kurulamayacağı görüşünü savunmaktadırlar. Oysa ki, pandemi sürecinin başlamasından itibaren sağlık çalışanlarının izinlerinin iptal edildiği, istifalarının geri çekildiği, sağlık çalışanlarının bir çoğunun dinlenme zamanlarını bile hastanede geçirmek zorunda kaldığı, bu nedenle dinlenmeye dahi fırsat bulamadıkları herkesçe bilinen bir gerçektir. Kaldı ki, Covid-19 gibi bulaşıcı bir hastalığın nereden kaynaklandığı ve bu virüsün ne zaman ve kimden bulaştığı hususlarının tespiti imkansız niteliktedir. Bu bağlamda, özellikle gece gündüz demeden, hastanelerde pandemi ile en ön saflarda mücadele veren sağlık çalışanlarının Covid-19’a yakalanmaları durumunda, karine olarak bu kişilerin Covid-19’a yaptığı işyeri ve işin yürütüm koşulları nedeniyle yakalandığı ve bu doğrultuda bu hastalığın meslek hastalığı olduğu kabul edilmelidir. Zaten, illiyet bağı, hukuki sonucun doğmasında kişinin kendisinin ağır kusurlu olması ve benzeri durumlarda kesilecektir. Örneğin, sağlık çalışanının maske kullanımı gibi tedbirlere uymaması veya izinli olduğu sırada Covid-19’a yakalanmış olmasının tespit edilmesi durumunda sağlık çalışanının Covid-19’a yakalanmış olması ile bu hastalığa işyeri ve işin yürütüm koşulları arasındaki illiyet bağı kesilecek ve bu çerçevede Covid-19 hastalığı meslek hastalığı olarak değerlendirilemeyecektir. Ancak, Türkiye’de bu durumun tam tersi düşünülmekte, neredeyse 1 yıldır tüm yaşamını hastane ortamında geçiren sağlık çalışanlarının Covid-19 hastalığına kendi kusurlarıyla veya hastane dışında yakalandıkları karine olarak kabul edilerek,  bu kişilerin mağduriyet yaşamasına neden olunmakta, var olan mağduriyetleri de artırılmaktadır.

Covid-19’un meslek hastalığı olarak sayılmasının hukuki yolunu izah ettikten sonra, Covid-19’a yakalanan sağlık çalışanlarının durumunun meslek hastalığı olarak nitelendirilmesi durumunda, bu kişiler hukuken sahip olacakları haklardan da bahsetmekte fayda görüyorum. Örneğin, bir sağlık çalışanının Covid-19’dan ötürü hayatını kaybetmesi durumunda, o kişinin ailesindeki kişiler destekten yoksun kalma tazminatı; Covid-19 hastalığına yakalanmış, tedavi sonrasında iyileşmiş kişiler ise geçici iş göremezlik tazminatı ile hastalığın kalıcı hasar bırakması durumunda kalıcı iş göremezlik tazminatı talep etme hakkı bulunacaktır.

Covid-19’u meslek hastalığı saymayan kurumların bünyesinde hukukçular bulunmakta, bu hususlar elbette ki onlar tarafından da bilinmektedir. Ancak, kanımızca, neredeyse tüm dünya ülkeleri sağlık çalışanlarına birtakım hukuki haklar tanımışken, bizim ülkemizde sağlık çalışanlarına hukuki olarak bir hak tanınması istenmemekte ve bu çerçevede Covid-19’a yakalanmış sağlık çalışanlarının Devlet kurumlarından herhangi bir talepte bulunmaları engellenmektedir ve bu koşullarda 14 Mart Tıp Bayramısağlık çalışanları açısından ne kadar kutlu olabilirse, o kadar kutlu olacak.

Tüm sağlık çalışanlarına, haklarının ödenmeyeceğini bilerek, yürekten teşekkürlerimizle…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!