Efendim, bizim çocukluğumuz kahramanları hayvanlar olan masalları dinlemekle geçti. Misal, kırmızı başlıklı kızı kandıran kurda öfkelenip durduk. Dayanışma ruhumuzu ise biraz Bremen Mızıkacılarına borçluyuz. Nasreddin Hoca’nın eşeğine ters binmesine güldük. Tilkinin karganın ağzından peyniri nasıl düşürdüğüne bakıp biraz kurnazlık öğrendik.
Onun içindir ki bu memlekette karşımıza hangi mahlukat çıkarsa çıksın pek de şaşırmayız.
***
Son günlerde gazeteler, televizyonlar her köşe başında karşımıza çıkan türlü türlü hayvandan bahseden haberlerle dolu. Ayılar, yılanlar, aslanlar gırla gidiyor!
Tarihe felaketler senesi olarak geçecek olan 2020‘de evimizden sokağa çıkınca karşımıza dinozor çıksa şaşırmayacağız. Hayret eşiğimiz o kadar yükseldi ki, iş yerimin önündeki Mert Irmağından su aygırı sürüsü geçse, “Selengeti’den her gün geçiyorlar, bir kere de şuradan geçmişler, çok mu?” deyip geçeceğim!
***
Geçen gün Çorum‘un Bayat ilçesindeki Emir Halil köyünde aslanların iki büyükbaş hayvanı parçaladığı haberi gelince buna pek fazla şaşıran olmadı.
Bizim mahalle kahvesinde burnunda bez maskeyle pişpirik oynayanlar bile “2020 abi bu” demekle yetindiler. “Çorumlular dua etsin, Marslılar mangal yakıp koyunları çevirme yapmaya kalkmasın da…!”
Haberlere bakılırsa, Jandarmalar foto kapan kurup drone uçurarak Çorum düzlüklerinde aslan aramaya başlamışlar. Bu yazı hazırlandığı sırada aslanlar henüz yakalanmamıştı. Ama ormanlar kralı bir sığırı daha mideye indirirse, maazallah ahali av tüfeklerini kaptığı gibi Çorum’un balta girmemiş ormanlarında safariye çıkacak!
***
Aslında son günlerde Türkiye’nin dört yanından vahşi hayvan haberleri geliyor. Daha bir ay önce Ankara’nın Beypazarı ilçesinde ayı saldırısına uğrayan beş çocuk anası bir kadıncağız vefat etti. Zavallı kadın, hayvan otlatmaya çıktığında, karşısına çıkan ayıdan kurtulamayarak hakkın rahmetine kavuşmuş.
Beypazarı’nın biraz yukarılarında, Bolu, Gerede, Düzce civarındaki dağlarda ayıların yaşadığına ben de şahidim. Karayollarında çalıştığım yıllarda Ankara-İstanbul otoyolunun Gerede – Bolu arasındaki bir yerinde özel aracın çarptığı büyükçe bir ayının leşini bizzat görmüştüm.
1974’te Anadolu’da görülen son leopar da Beypazarı civarında öldürülmüştü. O zamanlar Kıbrıs harekâtı gündemde olduğu için zavallı leoparın dıjj güçler tarafından dağlara bırakıldığını söyleyen aklı evveller de çıkmıştı.
Bundan yedi sene evvel Diyarbakır’da da bir leopar öldürülmüştü. Sonradan hayvancığın DNA testlerine bakılınca bunun Anadolu leoparı değil İran leoparı olduğu anlaşılmıştı.
***
Bu sene sadece Ankara ayıları ve Çorum aslanı değil, bolca yılan haberi de duyuyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda, Rize’de çay bahçesinde çalışan 48 yaşındaki bir vatandaşımızı sokan engerek yılanı, ölümüne yol açmıştı. Yapılan incelemede, bu yılanın son derece zehirli Kafkas engereği olduğu söylendi. Anavatanı Kafkasya’da bile çok nadir görülen bu yılana bu sene Artvin’den Sinop’a kadar çeşitli yerlerde rastlandığı söyleniyor.
Sinop‘ta merkeze bağlı Mertoğlu köyünde öldürülen tam dört metrelik dev yılan, herkesi korkuttu. Bozilik ya da bozyörük diye bilinen bu büyük yılan türüne, geçtiğimiz günlerde Alaçam’da Samsun Büyükşehir Belediye başkanının ziyareti sırasında rastlandı ki o da iki metrelik bir hayvandı. Aynı tür yılanın bir buçuk metrelik daha küçük modeli, Samsun’un Tekkeköy ilçesi Kerimbey mahallesinde vatandaşlar tarafından öldürüldü.
Engereklere sadece Karadenizde değil, Türkiye’nin birçok değişik yöresinde de rastlanmaya başlandı. Antalya’nın Kemer ilçesinde bir Rus kadının evinin bahçesinde, İznik’te bir iş yerinin kapısının önünde uzunluğu iki metreye yaklaşan birer zehirli yılan yakalanarak doğaya salındı.
Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde Türkiye’de ilk kez görülen, son derece zehirli Wagner Kaya Engereği yakalandı.
Artan yılan vakalarından sonra yılan avcılığını meslek edinen Kayserili bir vatandaş da metresi 300 TL’den ihbar edilen yılanları yakalamaya başladı.
Dün de Samsun’un Kavak ilçesinde bir arkadaşım, köyünde gördüğü büyükçe bir boz yılanın fotoğraflarını gönderdi. “Kara yılana ya da bozilik yılanlarına rastlıyorduk ama bu tür bir yılan ilk kez görüyorum.” diye eklemeyi de unutmamış.
***
Eskiler, çok yılan görülmesini hayra yormazlar. Deprem ya da sel gibi büyük felaketlerin habercisi olduğunu söylerler. İnşallah böyle bir felaketle karşılaşmayız.
Peki, her köşe başından yılan, aslan, ayı filan haberi geliyor. Nedir bunun hikmeti acaba…
Siz Samsun’un, Ordu’nun, Çanakkale’nin dağlarında siyanürle altın ararsanız… Trabzon’un, Rize’nin, Artvin’in yaylalarına evler yaparak tabiatı bozarsanız, Ormanları kesip dereleri kurutursanız… Aç gözlülük edip hayvanların yaşadığı yerlere sanayi tesisi ve tarla kurmaya kalkarsanız… Her yıl yüzlerce hektar ormanı yakarsanız…
E, bu hayvanlarla daha çok karşılaşmaya başlarsınız...
Doğal hayatı korumak, orman varlığımızı muhafaza etmek, yaylalarımızı, akarsularımızı, göllerimizi yaşatmak zorundayız.
Aksi halde tabiat, intikamını bizden bir şekilde almasını bilir…