Zafer Partisini doğuran temel dinamikleri anlamak için 21’inci Yüzyılı şekillendiren küresel gelişmelerin yerel izdüşümünü analiz etmek gerekiyor. Zafer Partisi esas itibarıyla Türkiye’nin son 20 yılda biriktirdiği sorunların oluşturduğu siyasal boşluğu doldurmaya aday bir parti. Türkiye’nin son 20 yılda yaşadıkları birçok bakımdan dünyanın geçirdiği siyasal dönüşümle yakından ilgili. Bu dönüşümü doğru okuyan siyasi akımlar gelişmiş batılı ülkeler başta olmak üzere partileşerek siyasete domine etmeye başladılar. Bu akımlar popülistrejimlerden çıkış arayışı içindedir. Türkiye’de bu akım Zafer Partisi tarafından temsil edilmektedir. Bu bakımdan Zafer Partisinin doğuşunu motive eden küresel ve yerel kırılma anlarının doğru anlaşılması neden Ümit Özdağ? neden Zafer Partisine sorusuna ışık tutacaktır.
Dünya Siyasetinde Kırılma ve Değişim (1990-2024)
Dünya 1989’da Sovyetler Birliğinin çöküşüyle birlikte liberal demokrasilerin hâkim olacağı bir öngörüyle kısa süreli bir umut yaşadı. Sosyalist sistemin tarihe karışmasıyla dünyanın liberal ekonomi temelinde küreselleşeceği öngörülüyordu Aslında liberal demokrasilerin hakimiyetinden kast edilen devletin ekonomiden çekilerek alanı serbest piyasa ekonomisine bırakması idi. Beklenen ekonomide liberalizmin siyasette liberalizmi, demokrasiyi teşvik edeceği idi. Bu öngörü gerçekleşmedi. Ekonomide liberalleşme refahla sonuçlanmadığı gibi liberal rejimler otoriterleşti ve Türkiye örneğinde yarışmacı otoriterlik adı altında hibrit rejimlere dönüştü. Öncelikle Serbest piyasa ekonomisinin ideolojisinin bayraktarlığını yapan ABD 2008’de büyük bir çöküş yaşadı. ABD’nin ünlü dışişleri bakanı Henry Kissinger’in Amerikan Kapitalizmi olarak takdim ettiği, Amerika’nın süper gücünü zirveye taşıyacağını umut ettiği küreselleşme bizzat ABD’yi iflas ettirmişti. Sonra anlaşıldı ki sosyalist sistemin çöküşünün liberal demokrasiyi değil popülist rejimlerin önünü açmıştı. Liberalleşmenin çökerttiği devlet tarih sahnesine güçlü liderler aracılığıyla döndü. Esasında güçlü liderden anlaşılan liberalizmin yoksullaştırdığıkitlelerin mevcut iktidarların sosyal politika transferleriyle ayakta tutulması başka söyleyişle yoksulluğun yönetilmesiydi. Türkiye örneğinde olduğu gibi popülist rejimlerde yoksul kitlelerin yoksulluktançıkarılması amaçlanmıyor rejimin devamını sağlayacak kolektif rızanın sağlanması için sosyal transferler yapılıyordu. Bu sayede gelir dağılımının aşırı bozulmasının yaratacağı infialller önleniyor aynı zamanda popülist yönetimlerin Türkiye örneğinde olduğu gibi dayanıklılığı sürekli hale geliyordu. Popülist yönetimlerin başarı karnesini belirleyen daralan ekonomiye rağmen dışarıdan kaynak transferlerini sürekli tutabilme performansı idi. Bu alanda gösterilen performans kamu yararını talileştiren bir pragmatizme dönüştü. Türkiye örneğinde olduğu gibi popülist rejimin temel karakteristiği pragmatist olmasıdır. Daha da kötüsü bugüne odaklanmasıdır. Popülist yönetimler gelecek perspektifi olmayan kitle tabanını bugüne sabitleyen rejimlerdir. Bugüneodaklanan rejimler sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. ABD başta olmak üzere dünyada popülist yönetimler yönetebilir olmaktan uzaklaşarak krize girdi. Bu krizle beraber popülist yönetimler planlı ekonomi başta olmak üzere ekonomiye müdahalenin enstrümanlarını çoğaltarak popülizmden çıkmaya başladılar.
Türk Siyasetinde Kırılma Türk Siyasetinde Zafer Partisini Doğuran Dinamikler (2002-2022)
Türkiye’de 3 Kasım 2002 tarihi kırılma anıolarak tarif edilebilir. Bu tarihten itibaren reform adı altında kurumsal yapının dönüşümü aşama aşama çöküşle sonuçlandı. AKP’nin ilk döneminde AB’ye giriş sürecinin gereği olarak yapılan kamu yönetimi reformları özünde AB müktesebatıyla uyumlu bürokratik kırtasiyeciliği azaltan, hızlı işleyen bir kamu yönetim modeli öngörüyordu. Bu öngörü seçmen tarafından da desteklendi. Ancak reformlar bir süre sonra devletin küçültülmesi yerine etkisizleştirilmesiyle sonuçlandı. Devletin otoriterleşerek etkisizleşmesicumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle zirveye taşındı. Türk devlet felsefesiyle doğrudan bağlantısı olmayan 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk devletini çöküşün eşiğine getirmiştir. Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler tanıyan ancak makamı denge ve denetleme mekanizmalarının dışında tutan yeni rejim çöküşün tescillenmesiyle sonuçlanmıştır. Yeni yapı aksine Cumhurbaşkanlığı makamını güçsüzleştirmiştir. Güç temerküzünün şahıs elinde toplanmasıyla devletin güçlü olacağı düşüncesi otoriterleşmenin önünü açmıştır. Cumhurbaşkanın iktidardaki partinin genel başkanı olması kamu yönetimi kadrolarının AKP ve küçük ortağı MHP tarafından doldurulması nedeniyle ehliyet ve liyakatınyerini parti mensubiyeti almıştır. Bugünitibarıyla Başkanlık sistemi kutuplaşmanın temel nedenidir. Toplumu böldüğü için güvenlik sorunu olmaya başlamıştır. BugününTürkiye’sinde ulusal güvenlik öncelikli sorundur. Toplumsal kutuplaşmalara 2011’den bu yana sayıları 13 milyonu aşan sığınmacı kitlesi de eklenmiştir. Erdoğan gerilimlerdenbeslenerek Türkiye’yi potansiyel bir iç savaş ülkesine dönüştürmüştür. Erdoğan’ın şimdilik başarabildiği kutuplaşmaları yönetme, bunu siyasete tahvil etme performansıdır. Buradan güçlü liderlik devşirmektedir. Oysaki güçlü liderliğin ve yönetme performansının arkasındaki temel motivasyon toplumsal meşruiyet ve tabanda uzlaşmadır. Erdoğan güçlü liderliğini toplumsal kabulden değil otoriter yönetim anlayışından almaktadır. Erdoğan’ın kendine has olarak inşa ettiği rejimin temel karakteristiği popülist olmasıdır. Dolayısıyla bu rejimin gelecek perspektifi yoktur. 13 milyon sığınmacı nüfusun şimdi ve gelecekte oluşturacağı travmayı algılayacak kapasiteye sahip değildir. AB’den sığınmacılar için gelecek olan sınırlı finansmanı kar olarak görecek kadar onurunu kaybetmiştir. Türkiye’deki popülist yönetim diğer popülist yönetimlerle belli noktalarda buluşmaktadır.
Temel farklılıklar olmakla beraber Popülist rejimler bölgesel çatışmalar ve küresel iklim değişiklerinin neden olduğu göçleri yönetmekte aciz kalmıştır. Popülist rejimler küresel göçleri ucuz işgücü olarak sisteme dahil ederek iç kutuplaşmayı hızlandırmış, ulusal kimlikleri aşındırmıştır. 21 Yüzyıl biterken popülist rejimlerin sürdürülebillirolmaktan çıkmıştır. Bütün dünyada buna tepki olarak yeni siyasal hareketler siyaset sahnesine çıkmaya başlamıştır. 26 Ağustos 2021’de siyaset sahnesine çıkan Zafer Partisi yerel ve küresel altüst oluşu öngörerek yeni dönemi okuyan tek partidir. Bu yüzden büyük anlatısını devlet güvenliği üzerine kurmuştur. Devlet güvenliğinin alt bileşeni Demografik istila ve bu istilanın alt bileşenleri olarak ekonomik kriz, kimlik Krizi, iç çatışma sayılabilir.
Yukarıda bahsedilen kaos ve karmaşanınTürk siyasetinde büyük boşluk oluşturduğu görülmektedir. Bu boşluk bir girdaba dönüşmüş ülkemizi içine çekmeye başlamıştır. Buna dur diyecek yegâne parti Ümit Özdağ’ın liderliğinde Zafer Partisidir. Zafer partisi yaşanan krizi şu noktalarda tarif etmektedir.
Yapılması gereken Devletin yeniden inşası güçlü devlete dönüştür.
Neden Ümit Özdağ?
–Siyaset bilgi ve birikimle başlayan,kitleleri peşinden sürükleyebilen özgüvene sahip liderlerle ilerleyen bir süreçtir. Siyasetçide bilgi, birikim, fikri donanımlar geleceği öngörebilme kapasitesiyle birleştiğinde liderliğin gücü ortaya çıkar. Türk Siyaseti Ümit Özdağ’ın şahsında çok disiplinli bilgi birikimiyle geleceği öngörebilen geleceğin siyasetçi profilini sahneye çıkarmıştır.
–Özdağ ülke yönetimini tüm cepheleriyle yönetmeye vakıf, Siyaset Bilimci akademik formasyonun yanı sıra, Küresel İlişkiler, Jeopolitik, Strateji, Jeo ekonomi, Jeo enerji konularına hâkim biri olarak bu alanların ülkemizde kurumsallaşmasının önünü açan bir liderdir.
– Özdağ sahip olduğu entelektüel donanımla 21.Yüzyılın trendlerinden ülkemiz için stratejik öneriler çıkaran bir liderdir. Bu yönüyle ülkemizin açık ara en yenilikçi lideridir
-Özdağ tek derdi, tek ideali Türklük, Türk Dünyası ve Türkiye olan bir liderdir.
-Özdağ stratejist kimliği ile genel Türk tarihinden aldığı güçle Türkiye’nin 21.Yüzyıl perspektifini oluşturan bir liderdir.
-Özdağ siyaseti bugüne ait sorunların çözüm alanı olarak görmez. Özdağ’ın fikriyatında siyaset gündelik sorunların çözümlenmesi, pratik ihtiyaçların karşılanmasının çok ötesinde bir anlam taşır. Özdağ siyaseti dinamik süreç olarak tarif ederken rotayı gelecek yüzyıllara çevirir. Özdağ ülkemiz geçmişte ne idi bu gün nedir sorularından hareketle nasıl olmalıdır? Sorusuna odaklanır.
-Özdağ bu günden geleceğe müdahale ederek geleceği şekillendirmeyi amaçlayan proaktif bir liderdir.
-Özdağ geleceği risk ve fırsatlar alanı olarak görerek dış politika tercihlerine göre belirleyen bir liderdir.
-Özdağ ülkemizin konumunu küresel stratejilerin odağında uluslararası ilişkilerin hakim dili İngilizce, Felsefe ve Sosyoloji dili Almanca üzerinden analiz eden tek liderdir.
-Özdağ kamu yararını bireysel yararın önüne almış bir liderdir. Bu yönüyle seçmen tabanını dönüştüren liderdir.
-Özdağ’ın düşüncesinde güçlü liderin başarısının ürünü güçlü devlettir. Güçlü topluma giden yol güçlü devletten geçer.
-Özdağ Türk Devletini Türk kut vetöresinin cisimleşmiş hali olarak gören bir liderdir.
-Özdağ değişim ve dönüşüm talep edenlerin hislerine tercüman olan bir liderdir.
Neden Zafer Partisi?
–Zafer Partisi Ümit Özdağ’ın bugün ve gelecek yüzyıllarda Türkiye ve Türk Dünyasına yönelik stratejik hedeflerinin kurumlaşmış halidir.
-Zafer Partisi Türk toplumunun değişim ve dönüşüm talebinin siyasal parti çatısı altında vücut bulmasıdır.
–Zafer Partisi’nin düşünce dünyasını belirleyen Atatürk Milliyetçiliğidir. Zafer Partisinin Atatürkçülük Milliyetçiliği anlayışına göre Türkiye Cumhuriyeti Türklerin devletidir. Türk devleti inançlar karşısında tarafsızlığını koruyan laik devlettir.
-Zafer Partisi Türkiye’nin son 20 yılda birikmiş acil sorunlarının ertelenemez/ötelenemez düzeye gelmesiyle toplumsal hissiyatın yansıması olarak siyaset sahnesinde yeralmıştır. Dolayısıyla dipten gelen bir dalga/siyasal harekettir. Ülkemizin bu gününe ve geleceğine hakim olmayı amaçlamaktadır.
–Zafer Partisi Ümit Özdağ’ın liderliğinde deneyimli profesyonel, idealleri olan kadroların ortak aklıyla ülkemizin değişim ve dönüşüm süreçlerine müdahale etmek,ülkemizin önünü açmak için siyaset sahnesine çıkmıştır.
-Zafer Partisi ideallerin partisidir. İdeali olmayan Zafer Partili olamaz. Bu idealTürklük idealidir. Bu ideal doğrultusunda ülkemizi bugünün ve gelecek yüzyılların adil refaha ulaşmış güçlü devleti yapmayı amaç olarak benimsemiştir.
-Başta sığınmacılar olmak üzere, son 22 yılda oluşan Toplumsal gerilimleri azaltmak amacıyla siyaset sahnesine çıkmış olan Zafer Partisi İstikrarın sigortasıdır. Çünkü Zafer Partisi Türkiye’nin temel gerilim alanlarının başında gelen 13 Milyonu aşkın sığınmacınınülkelerine dönmesini siyasetin gündemine taşıyan tek partidir.
-Zafer Partisi küresel parametreler ışığında ülke analizi yapan bir kadroya sahiptir. Bu kadrolar küresel İklim krizinden, Gıda Krizine, Diplomasiden Küresel ekonomiye, ulusal ve küresel güvenliğe kadar çok geniş konu başlıklarına hâkim önemli bir kısmı devlet tecrübesi olan donanımlı ve tecrübeli kadrolardan oluşmaktadır.
–Zafer Partisi dünyada popülist rejimlerden çıkarken yeni dönemi stratejik öngörüyle donatılmış profesyonel kadrolar elinde yenibaştan dizayn edilecek olan Devlet Planlama Teşkilatı ile karşılamaya hazır tek partidir.