Şili’de Salvador Allende’ye, Panama’da General Noriega’ya, İran’da Musaddık’a karşı girişilen darbelerin arkasında doğrudan doğruya CIA vardı. Bu üç ülkeden Şili’de bakır yatakları, İran’da petrol, Panama’da ise kanala el koyma darbelerin en önemli gerekçesini oluşturmuştur.
CIA Darbe yapmaz koşullarını oluşturur!
Bilindiği gibi Şili Ordusu 11 Eylül 1973’te Salvador Allende’yi kan dökerek devirmiş ve 4 kişilik bir cunta ile ülke yönetimine el koymuştur. CIA raporunda, “CIA Allende’nin devrilmesinden sonra askeri cuntayı aktif şekilde destekledi” ibareleri yer almıştır.
2008’de açıklanan tutanaklara göre, Şili darbesindeki ABD’nin rolünü Kissenger ile Nixon arasındaki konuşma kanıtlamıştır. Kissinger bu konuşmada, darbeyi “biz yapmadık. Onlara yardım ettik demek istiyorum… Olabildiğince büyük ölçüde koşullar yarattık” diyor.
İran’da Musaddık’a, Şili’de Allende’ye, Panama’da Noriega’ya karşı yapılan darbelerde CIA’nın ve Şirketlerin rolü bu bağlamda bütün yönleriyle açığa çıkmış bulunmaktadır.
“Evrensel Soygun” için darbe yapmak!
ABD ve çok uluslu şirketlerinin çeşitli ülkelerdeki faaliyetleri Richard E. Barnet’in yazdığı “Evrensel Soygun” adlı eserde şöyle anlatılır: “CIA, Gulf ve Standart Oil’in İran petrolüne el koyma tasarılarını mantıksızca engellemeye çalışan Başbakan Muhammed Musaddık’ı uzaklaştırır ya da gene aynı örgüt United Fruit hesabına Guatemala’nın muz plantasyonlarını halk tarafından seçilmiş bir yıkıcı milliyetçiden kurtarır, bunlar ABD’nin işadamlarınca alkışlanan vatanseverce girişimlerdi.
Pantagon ve CIA, azgelişmiş ülkelerde hükümet devirip kurmaya ne kadar istekli olmuşsa, ABD şirketleri için yatırım ortamı o kadar elverişli olmuştur. Amerika’nın askeri gücü, Amerikan özel sektörünün uygulayabileceği oyun kurallarını yerleştirmekte kullanılmıştır”.
Atatürk’ü kötülemek, Gülen’i övmek!
ABD hükümeti Bolivya, Şili, Yunanistan ve Endenozya’nın sağ darbecilerine danışmanlık yapmış, onlar da ülkelerin en elverişli koşullarla Amerikan yatırımlarına açmışlardır. 500 kadar ana kara ve deniz üssüyle bir düzineye aşkın askeri müdahalenin yönetildiği merkezlerde olmak üzere, bayrak dünyanın neresine çekilmişse Amerikan şirketleri de arkadan gelmişlerdir”.
Bilindiği gibi Fuller, CIA’nın Ortadoğu masası şefliğini yapmış birisidir. Siyasal İslam’ın Geleceği, Kürtlerin Kaderi, İslamsız Dünya ve Yeni Türkiye Cumhuriyeti adlı sayısız eserin sahibidir.
“Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı eserinde AKP döneminde “Türkiye’nin Müslüman kimliğiyle yüzleşmesinin olumlu yönlerini anlatırken Fetullah Gülen’e övgüler düzüyor. Atatürk’ün “Müslümanlar için yaptığı en kötü şeyin ise Halifeliğin kaldırılması” olduğunu söylüyor.
Fuller, ABD’den Türkiye’deki darbe girişiminin arkasında Gülen’in olmadığının tespitini yapıyor ve şöyle diyor: “başarısız darbe girişiminin arkasında Gülen’in olmadığına inanıyorum …Erdoğan’ın FETÖ’yü ‘terörist yapılanma’ olarak tanımlaması hareket hakkında az da bilgisi olanlara çok saçma gelecektir, zira bu cemaat barış ve dialoga çok büyük önem vermektedir”.
Gülen: “İslamsız İslam” hareketi!
Fuller, Gülen hareketi için “Türkiye’de öteki inançlarla ortak değerler teşhis etme arayışındadır; bu diyaloglarda neredeyse bir “İslamsız İslam” anlayışına sahip olduğunu yazmıştır.
Bir CIA görevlisinin canhıraş bir biçimde cemaat savunuculuğu yapması rastlanır bir durum değildir. Fuller cemaatle ilgili olarak o kadar olumlu ön yargıya sahip ki ABD’den Türkiye’deki darbeyi kimin yapamayacağı yolunda kanaat belirtebiliyor.
Buna karşın Amerikan Ordusu’nun bir başka istihbaratçısı Ralph Peters açıkca “Bu darbe, Türkiye’nin İslami bir diktatörlük olmaktan kurtulması için son şansıdır. Sakın hata yapmayalım. Bu darbede rol alanlar iyi adamlar” diyor. Elbette iyi (!) darbeyi, iyi adamlar yapar ve yaptırır.
Darbe yapmak ve yaptırmaktan sabıkalı CIA’nın darbeler başarısız olduğunda “çocuklarını” korumaya almaları doğaldır. Doğal olmayan CIA görevlilerinin Türkiye’deki bir cemaat için bu kadar olumlu kanaat bildirmeleridir!