MHP Bursa’da kuruluş mitingi düzenliyor. Mitingin adı her ne kadar kuruluşta olsa bu miting yeniden kurtuluş mücadelesinin fitilinin ateşlendiği bir miting olma zarureti taşımaktadır. Kurtuluş mücadelesi Mehmet Akif Ersoy’un BÜLBÜL KASİDESİ ile fiili olarak başlar.
Kaside Bursaya giren Yunan askerlerini komuta eden Yunan ordusunda teğmen olan başvekilleri Venizelos’un oğlu Sofokles (ki daha sonraları başbakan olarak ülkemizi ziyaret etmiştir) doğruca Osmanlı devletinin kurucusu olan Osman Gazi’nin türbesine girmiştir. Orada sandukaya ayağını dayayarak çektirdiği fotoğrafı dünya basınında yayınlanmıştır. “Kalk koca Türk!.. Senden ırkımın intikamını almaya geldim. Bak kurduğun devlet parça parça oldu. Bursa’yı eski sahibine iade ettik. Zelil neslin şimdi elimizde bir köle durumunda bulunuyor. Kalk!.. Seni bir kere daha öldüreyim de ırkımın intikamını alayım!..”
Bir müddet türbenin içinde kılıcını sallayarak dolaştıktan sonra zafer kazanmış bir kumandan havasına bürünen Venizelos’un oğlu, ayağını sandukanın üzerine koyup kılıcına dayanarak fotoğrafçıya şöyle seslenmişti : “Çek bakalım bir Bursa hatırası…” Akif haberi aldığında bir bülbül feryat figan ötmektedir; heyhat Akif bülbülün ötüşünde ki ağır mateme karşılık BÜLBÜL KASİDESİNİ yazar. Kaside şöyle biter
Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.
Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,
Ufuklar, bu’d-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın – kanadlandım mı – eb’âda;
Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
Hayır, mâtem senin hakkın değil… Mâtem benim hakkım:
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;
Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!
Ne husrandır ki: Şark’ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
SALÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ’lerin, FATİH’lerin yurdu.
Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde OSMAN’ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın!
Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma’bedinden YILDIRIM Hân’ın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri ORHAN’ın!
Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem…
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
Buradan Bursa’nın yiğit evlatlarına sesleniyorum 23 Mart günü harekete Osman Gazinin Orhan Gazinin türbesi çiğnenmeden geçmek zorundasın… Üstelik ihanet üssüne gemiler mudanyadan kalkıp giderken bu gidişe dur dememe fırsatı 23 Mart günü elindedir, al eline bayrağını iktidara bu ihaneti yapamayacağını Türk Milletinin hala dimdik ayakta olduğunu haykır. Dün senin için Vatan ayağa kalkmıştı bu sefer vatan için senin ayağa kalma vaktindir. Madem sözü Akifle açtık o zaman Akifle bitirelim.
Asım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.