Buğra Kavuncu FETÖ iltisaklı mı? (3-4) Kavuncu’nun hukuki durumu nedir?

Buğra Kavuncu FETÖ iltisaklı mı? (3-4) Kavuncu'nun hukuki durumu nedir?

Buğra Kavuncu Türk milliyetçisi olduğunu iddia etmektedir. Önceki iki bölümde (Okumayanlar 1. ve 2. bölümümüze sayfanın altında ulaşabilir) bahsedilen konular bunu kesinkes yanlışlamaktadır. Ayrıca Buğra Kavuncu’nun İYİ Parti’deki söylem ve tutumları da bunu göstermektedir. 30 Ağustos’ta İYİ Parti’nin Bursa’da yapmış olduğu toplantıda “30 Ağustos Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını taşıyan bütün TÜRKİYELİLERİN Bayramıdır, bunu herkes böyle bilecek” diyecek kadar Türk milliyetçiliğinden uzak olan bir şahsın, Türk milliyetçisi olduğunu iddia etmek en iyimser tabirle safdilliktir.

Peki, Buğra Kavuncu, sosyal medya açıklamalarında Türk milliyetçisi bir tavır almış mıdır? Örneğin Eylül 2012 yılında kullanıma açtığı ve halen kullandığı Twitter hesabından siyasete girmeden önce 10 Kasım’da Atatürk’ü anmış mıdır? 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramını kutlamış mıdır? 19 Mayıs’ı kutlamış mıdır? 23 Nisan’ı kutlamış mıdır? 30 Ağustos’u kutlamış mıdır? Türk Dünyası, Türk milleti, Türk milliyetçiliği ile ilgili bir tek tweet atmış mıdır? Bu sorunun cevabı hayırdır.

Bugün 93 bin takipçisi bulunan ve 8 yıldan fazladır Twitter kullanan Buğra Kavuncu’nun 2012-2016 yılları arasında, tamamı 2014 yılında atılmış, yalnızca 5 tweeti vardır. Bu uzun ve ilginç 4 yıllık boşluktan sonra ilk tweeti ise 22 Temmuz 2016 tarihindedir: “Kime karşı ve kim tarafından yapılırsa yapılsın, darbenin her türlüsüne lanet olsun!”

Bu tweetten sonra da Buğra Kavuncu, hiçbir net duruş sergilemeyen, hele hele Türk milliyetçisi bir duruş göstermeyen onlarca “ne etliye ne sütlüye dokunacak” tweet atmıştır. Bunların hiçbirinden herhangi bir duruş, tutum veya tavır yansımamakta; tweetler sırf atılmak zorunda kalındığı için atılmış görüntüsü vermektedir.

15 Temmuz 2016’da FETÖ bir darbe girişiminde bulunmuştur. Bu askeri darbe sırasında TBMM, yani gazi meclisimiz bombalanmıştır. Polis Özel Harekât Dairesi Başkanlığı bombalanmış, 43 polisimiz şehit olmuştur. FETÖ’cüler ile çatışan sivil vatandaşlarımız da dahil 251 kişi şehit olmuş, 2196 kişi yaralanmıştır. Böyle ağır bir milli trajedinin üzerinden 1 hafta geçtikten sonra, ki bu esnada 24 saat boyunca Türkiye’nin tek gündemi bu iken, Buğra Kavuncu’nun FETÖ’cü darbe ile ilgili attığı tweetin, “Darbe kimin tarafından kime karşı yapılırsa yapılsın lanetlenmeli” şeklinde milli, demokratik hatta insani duygulardan, ruhtan, duruştan uzak bir boş laftan ibaret olması hayret verici bir durumdur.

Daha sonraki dönemde çalıştığı Alman şirketi BASF ile ilgili onlarca tweet atan Buğra Kavuncu’nun milli bayramlar, günler, Atatürk, Türkeş, Türk Dünyası ile ilgili; ya da FETÖ’yü, PKK’yı telin eden bir tek tweeti yoktur. Buğra Kavuncu’nun bu dönemde sosyal medya üzerinden bu konularda açıklama yapmaması ile ilgili izahın ticaret ile uğraşıyor olmasını farz edelim. Fakat yukarıdaki konuların hiç birisinin siyaset ile ilgisinin olmadığı, hepsinin milli meseleler olduğu aşikârdır.

BUĞRA KAVUNCU: BANA KARŞI ERGENEKON-BALYOZ’DA YAPILANLAR YAPILIYOR
Buğra Kavuncu, Moskova merkezli uluslararası medya kuruluşu Sputnik Radyosunda 30 Kasım 2020 tarihinde yaptığı konuşmada; kendisine yönelik iddia ve suçlamaları FETÖ tarafından gerçekleştirilen Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile karşılaştırıp kendisi için mağduriyet sempatisi oluşturmaya çalışmaktadır. FETÖ tarafından gerçekleştirilen Ergenekon, Balyoz gibi kumpas dava operasyonları en güçlü dönemini yaşarken Buğra Kavuncu FETÖ kontrolündeki KATİAD’ın kurucusu ve başkan yardımcısıdır. Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında FETÖ tarafından Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerine bağlı, Atatürk’e sadık kadrolar komplolar, sahte deliller ile tutuklanmış, yıllarca hapishanelerde sürüklenmiş, bazıları şehit edilmiştir.

Sonuç

Ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen’e göre Türk hukuk sisteminde FETÖ ile iltisaklı olmak şu şekilde yorumlanmıştır:

“Kanun hükmünde kararnamelerde terör örgütü iddiası ile ilgili “iltisak” kelimesine yer verildiği, bu kelimenin “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine aykırı olduğu, örgüt suçunun kapsamını genişlettiği, “yan yana” anlamına geldiği, “irtibat/bağlantı” kavramından hareketle daha geniş anlam taşıdığı ileri sürülmekle birlikte, bu düşüncenin doğru olmadığını ifade etmeliyiz. Çünkü “iltisak” kavramı; bitişme, kavuşma, kaynaşma veya birleşme anlamına gelir. Bu nedenle, hem “ilişki” anlamına gelen irtibat kavramından daha dar, yani oluşması zor ve hem de “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi açısından suç ve terör örgütüne mensubiyet için aranan “bağlantılı olma” ve “birlikte hareket etme” kavramlarına uygun düşer.”

Ayrıca FETÖ, bir terör örgütü olarak Türk hukukunda eksik tanımlanmaktadır. FETÖ, bir terör örgütü olmadan önce bir casusluk sistematiği oluşturmuştur. Türkiye ne yazık ki devletler tarihinde bir devletin yaşayabileceği en büyük casusluk ve istihbarat operasyonu ile karşı karşıya kalmıştır.

Ülkemiz sadece askeri, ekonomik ve politik sırlarını kaybetmekle kalmamış, sosyolojik ve biyografik istihbaratî bilgileri de yabancı servislerin eline geçmiştir. FETÖ’nün casus örgüt olma konusundaki bu durumunu gören Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz sonrasında Alman hukukunda Naziler ile mücadele döneminde gelişen bir hukuk geleneğini Türk hukukuna taşımıştır. Anayasa Mahkemesi 4/8/ 2016 tarih ve 2016/6 sayılı kararında FETÖ üyelerini deşifre etmek amacı ile “sosyal çevre incelemesi” yapma kararı almıştır.

Bu bağlamda Buğra Kavuncu’nun babası Orhan Kavuncu’nun Türk Ocakları Genel Merkezince FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’e “Nihal Atsız Türk Dünyasına Hizmet Ödülü” verilmesini sağlayan önergeyi 1990’lı yılların ortasında vermiştir. Buğra Kavuncu’nun kendisi ve kardeşinin “FETÖ’cü abiler” tarafından FETÖ çalışmalarına davet edilmesi ve babalarının bunu kendi çocuklarının kararına bırakması da yine aynı tarihlerde gerçekleşmiştir.

Daha sonra Buğra Kavuncu, FETÖ’nün kontrolündeki Kazakistan Türk İş Adamları Derneği (KATİAD)’nin kurucusu ve başkan yardımcısı olmuştur. Nisan 2018’de İYİ Parti Genel İdare Kurulu’na girdiği zaman bu kuruluş ve kurucu başkan yardımcılığı görevini özgeçmişinde bir süre gizlemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından FETÖ’yü desteklemekle suçlanmış olan Alman firması BASF’a kendi şirketini satmış ve bu şirketin yönetiminde kalması istenmiştir. Tarım ekonomisi mezunu biri olarak, kimya sanayinde dünya devi olan firmada bölgesel CEO’luğa yükselmiştir.

Halen aktif olarak kullanmakta olduğu Twitter hesabını 2012’de açmış olmasına rağmen, FETÖ darbe girişiminden bir hafta sonrası olan 22 Temmuz 2016 tarihine kadar, tamamı 2014 yılında atılmış yalnızca 5 (beş) tweeti bulunmaktadır. Böylesi bir durum hayatın olağan akışına aykırıdır. Dolayısıyla Buğra Kavuncu’nun sosyal medya hesaplarında esaslı bir temizlik yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Buğra Kavuncu, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminden sonra bile FETÖ’ye karşı açık tavır almamış, “Kime karşı ve kim tarafından yapılırsa yapılsın, darbenin her türlüsüne lanet olsun!1” şeklinde bir tweet ile konuyu geçiştirmeye çalışmıştır.

Buğra Kavuncu, 8 Ağustos 2016’da babası Orhan Kavuncu tarafından atılan ve FETÖ’yü destekleyen, bağı olan, seven, ancak darbeyle doğrudan ilişkisi olmayanlar için özür dileyen tweetini beğenerek desteklemiştir. Bu görüş, FETÖ’yü darbeye doğrudan dahli olan birkaç bin kişiye sınırlayacak, örgüt yapısının tamamının çökertilmesinin önüne geçecektir.

Buğra Kavuncu’nun, 2018 yılında İyi Parti’de siyasete başlayana kadar; milli bayramları kutlamadığı, Atatürk’ü anmadığı, Türk milliyetçiliği veya Türk milliyetçiliğinin tarihi şahsiyetleri ile alakalı tek bir tweet atmadığı görünmektedir. Bu anlamda ya Buğra Kavuncu’nun siyasi tecrübesi olmadığı gibi ülke meselelerine ilgisi de yoktur ya da yapılan sosyal medya temizliğiyle birlikte atılan tweetler ortadan kaybolmuştur.

Buğra Kavuncu’nun hayatında büyük yere sahip olan dayısı Enver Altaylı, FETÖ’cü MİT mensuplarını yurtdışına kaçırmaktan yargılanmaktadır. Ayrıca Enver Altaylı, MİT Orta Asya sorumlusu Kaşif Kozinoğlu’nu FETÖ elebaşına ihbar etmiş; sonrasında da Kaşif Kozinoğlu dönemin FETÖ’cü savcı ve hâkimleri tutuklatılmış, çok büyük ihtimalle FETÖ tarafından şehit edilmiştir. Buna ek olarak dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un da aynı şekilde FETÖ elebaşına ihbar etmiş ve İlker Başbuğ da FETÖ kumpasları esnasında tutuklanmıştır. Enver Altaylı’nın kızı Zehra Der’in, rahip Brunson’a yönelik Türkiye’ye yapılan baskının babası için de etkili olmasını umduğuna dair görüşleri basına yansımıştır. Zehra Der, Federal Almanya Hükümetinin, babası ve Türkiye’de tutuklu tüm Alman vatandaşları için Ankara’ya baskı yapmaya devam etmesini umduğunu belirtmiştir2.

Buğra Kavuncu’nun küçük dayısı Taha Altaylı, Almatı G-Balık restoranın sahibidir. Bu restoranda FETÖ’nün üst düzey yöneticileri ile toplantılar gerçekleştirmektedir. Bu toplantılara, Buğra Kavuncu’nun kardeşi Oruç Burak Kavuncu ve babası Orhan Kavuncu gibi aile fertleri de katılmaktadır.

Buğra Kavuncu’nun eniştesi Doç Dr. Fırat Yaldız, 2010’de Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’nda komiser iken Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na geçmiş, bu kurumda iken FETÖ propagandasından soruşturma geçirdiği iddia edilmiştir.

Fatih Altaylı Teke Tek programında Buğra Kavuncu ile yaptığı yayında, Celal Eren Çelik ve Erdem Atay ile birlikte ortak yazılan yazıdan alıntı yapmış, Kavuncu’ya 3 Ocak 2019 tarihinde FETÖ üyeliğinden 5 yıl hapis cezası alan Eski Adana Ticaret Borsası Başkanı Muammer Çalışkan’ı kastederek “Muammer Çalışkan sizin akrabanız mı” diye sormuş, yazıyı okumaya başladıktan sonra gülerek sormaktan vazgeçmiştir. Bunun üzerine de Buğra Kavuncu, “Hepimiz Adem’den geldik” cevabını vermiştir.

Buğra Kavuncu’nun amcasının oğlu ve Enver Altaylı’nın dayısının oğlu olan İsmail Kavuncu, aynı zamanda Kazakistan’da Buğra Kavuncu’nun ortağıdır. İsmail Kavuncu, 2009 yerel seçimlerinde AKP Eyüp Belediye Başkanı seçildikten sonra FETÖ’nün ABD’de kontrolü altında olan yapılanmalardan biri olan MAFTAA ile etkinlikler düzenlemiş, yönetimi FETÖ’nün elinde olan Yedi Renk Sanat Vakfı’nı kurdurmuştur. Üstte bahsi geçen Muammer Çalışkan, İsmail Kavuncu’nun eniştesidir.

Buğra Kavuncu’nun dayısı Enver Altaylı’nın kızı, FETÖ’den tutuklu yargılanan Metin Can Yılmaz ile evlidir. Nişan akdini gerçekleştiren ve kurdeleyi kesen isim ise FETÖ’nün iki numaralı adamı ve örgütün kasası olarak Almanya’da örgütsel faaliyetlerini bugün halen sürdürdüğü bilinen Mustafa Özcan’dır. Metin Can Yılmaz ile Mustafa Özcan’ın daha sonrasında da irtibatlarının ve ilişkilerinin sürdüğü bilinmektedir.

Buğra Kavuncu’nun kız kardeşinin adı ise Ayşe Kavuncu Yaldız’dır. Eskiden bir polis olan Yaldız, daha sonra akademisyen olmuş ve şu an Ankara’da bir doçent olarak mesleğini sürdürmektedir. Ayşe Kavuncu Yaldız’ın eşi olan Fırat Yaldız ise Kastamonu Üniversitesi’nde doçent olarak görev yapmaktadır. Daha önce 9 Eylül Üniversitesi’nde görev yapmıştır. Ondan önce de Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında (YTB) İzmir Bölge Sorumlusu olmuştur. YTB’ye 2012’de kurumlar arası geçişle geçmiştir ve esasında polistir3. FETÖ’nün en etkin olduğu yıllar olan 2012’de kurumlar arası geçiş, FETÖ mensubu olmayan kişiler için oldukça zor, hatta neredeyse imkânsızdır.

FETÖ ve PKK terör örgütleri ile ilgili birtakım tweetlerinin ortaya çıkmasıyla yoğun bir şekilde eleştirilen ve son kongreden sonra parti yönetimine dışarıdan getirilen İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem ile Buğra Kavuncu arasında akrabalık ilişkileri olduğu ortaya çıkmıştır4.

Özetle, sadece açık kaynaklardan yapılan araştırmalar bile Buğra Kavuncu’nun FETÖ ile iltisakını çok boyutlu olarak ortaya koymaktadır.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 27 Ekim 2020 tarihinde Saltuk Buğra Kavuncu hakkında FETÖ ile ilgili bağlantılarına dair soruşturma başlatılmış olup, sanık Kavuncu ‘şüpheli’ sıfatını almıştır. Öte yandan Sanık Buğra Kavuncu, halen İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı görevine devam etmektedir.

Ceza Yargılamasında haklarında tahkikat yapılması için soruşturma izni verilmesi gereken şahıslara dair “İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda” soruşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verilir. Hakkında soruşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verilen kişiye “şüpheli” sıfatı verilemez.

Soruşturma aşamasının sonucunda “Dava açmaya yetecek yeterli delil elde edilememesi” veya “kovuşturma olanağının bulunmaması” halinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı’ diğer deyişle ‘takipsizlik’ kararı verilir.

“Şüpheli” sıfatı ise “suç işlediği konusunda şüphe duyularak hakkında soruşturma başlatılan kişi”ye verilen sıfattır. Buğra Kavuncu şu an için CMK anlamında ‘şüpheli’dir.

Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı ile Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı özellikle FETÖ/PDY soruşturmaları açısından önemli farklılıklar içermekte olup, hakkında SYOK verilenlere özlük hakları verilirken, hakkında KYOK verilenlerin “kamu davasının açılması için yeterli delil elde edilememesi” gerekçesiyle verilmesi sebebiyle özlük haklarının verilmediği, kamu görevlerine dönemediği görülmektedir.

Soruşturma sonucunda Savcılık tarafından “dava açmayı gerektirecek yeterli şüpheye” ulaşılması halinde ise şüpheli hakkında failin cezalandırılması talebiyle kamu adına dava açılır ve kovuşturma aşamasına geçilir. Hakkında dava açılan şüpheli “Sanık” sıfatı ile yargılanır. Yargılama sonucunda Mahkeme tarafından sanığın “mahkûmiyetine yeterli, şüpheden arınmış delillerin varlığına” hükmedilmesi halinde kanunda dava konusu suçun karşılığı cezaya hükmedilerek mahkûmiyetine karar verilir. Bu durumda sanık “hükümlü” sıfatı alır. Veya yargılama sonucunda şahıs beraat edebilir.

Sonuç olarak hakkında soruşturma aşamasına geçilmiş şüpheli ile ilgili işleyecek yasal süreç yukarıda ayrıntılarıyla açıkladığı şekilde olup, bu yargılama süreci mahkûmiyetle de sonuçlanabileceğinden kritik bir süreçtir. Şüphenin derecesine ve konunun milli güvenlikle ilgisine göre bir şüpheliyi “yönetici” olarak taltif eden siyasi partilerin millet nezdinde vicdani sorumluluğu oluşmaktadır.

Zira hakkında Terör Örgütü ile iltisak, yani bağlantısı olduğu için kamudaki görevinden ihraç edilenlere, hürriyeti bağlayıcı ceza alanlara, ihalesi iptal edilen şirketlere dair Yüksek Yargı pek çok kriter belirlemiştir.

Örneğin FETÖ Üyelerinin veya yöneticilerinin yargılamalarına dair Temyiz denetimini gerçekleştiren Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre bütün bu soruşturma ve davalarda ‘FETÖ kriterleri’ diye anılan aşağıdaki kriterlerin bir ya da bir kaçına sahip olanlar bu örgüte mensup kabul edilebilmektedir:

17-25 Aralık 2013 tarihinden sonra Bank Asya ve Paralel Yapı’nın diğer şirketlerine parasal katkı sağlamak. (Bizzat 2016 yılına dek FETÖ ile ilişkili olan bir yapının finans hareketlerinde imzasının ve şahsi hesaplarının kullanılmış olması)
FETÖ’nün sendikaları ve derneklerinde yönetici veya üye olmak. (FETÖ’cü dernek olduğu basına ve milli güvenlik raporlarına yansımış derneğin kuruculuğu, yöneticiliği)
ByLock ve benzeri özel şifreli yazışma programını kullanmak.
Kimse Yok Mu Derneği’ne bağışta bulunmak.
Emniyet, MİT ve MASAK raporlarıyla tespit edilebilecek deliller.
Kapsamlı sosyal medya taraması.(Sosyal medyası belli bir tarihe kadar neredeyse bomboş. FETÖ aleyhine veya lehine tek söz etmemişken siyasete GİK üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde dâhil olmuş)
Örgütün sivil toplum kuruluşları adı altında sohbet ve toplantılarına katılmak. (En yakın çevrenin tümüyle örgüt işyerlerinde ve ortamlarında sayısız toplantısı.)
Doğal akış dışında kısa sürede terfi etmiş veya özel görevlere getirilmiş olmak. (TED Talks etkinliğinde iş ilişkilerinde yükselişinin FETÖ tutuklusu dayısı sayesinde FETÖ hinterlandında olduğunu itiraf ediyor. Sonrasında da durmaksızın BASF adlı şirkette yükselişi hız kesmeden devam ediyor.)
Örgüte ”himmet” adı altında para aktarmak.
Güvenilir ihbarlar, ifade ve itiraflar bulunması.
Takip ettikleri sitelerin incelemesinden elde edilen sonuçlar. (Kazakistan WEB’inde muhtemelen büyük paralar harcanarak tam bir temizlik yapılmış. Halen oturum izni olan, yıllarca yöneticilik ve ticaret yaptığı ülkenin WEB’inde arama motorlarından ismi aranınca hemen hiçbir sonuç çıkmıyor. Bu anlamda adeta bir “dijital hayalet” denebilir.)
FETÖ üyesi şirketlerin normal olmayan işlemlerini yapmak, koruyup kollamak. (Panama Belgelerine konu olacak kadar anormal ve şaibeli para işlemleri.)
Yargıda ve emniyette örgüt lehine hareket ettiği tespit edilen kişiler arasında yer almak.
Paralel Yapı’nın ev ve yurtlarında kalanların sonraki yıllarda gösterdiği davranışlar.
İşyerinde diğer çalışanlardan, tanıyan kişilerden elde edilen bilgiler (Alman güvenlik güçlerine, içinde çok sayıda FETÖ bağlantılı kişi veya kuruluşun yer aldığına dair belgelerin Türkiye tarafından sunulduğu Alman Kimya Şirketi BASF’ın Orta Asya CEO’sudur. Ayrıca Alman makamları dayısı Enver Altaylı’nın adli sürecini yakından takip etmektedir.)
Örgütün gazete, dergi aboneliği ve çocuğunu okullarına göndermeyi 17/25 Aralık’tan sonra sürdürmek. (Örgütün temel yayın organı Zaman Gazetesi’nin Kazakistan temsilcisi ve basına göre Kazakistan İmamı olan Ahmet ALYAZ ile bir arada çalışmak, 17 – 25 Aralık 2013’ten sonra da derneğin temsil edildiği belgelerde Genel Müdür Alyaz ile Kurucu Yönetici Kavuncu’nun müştereken kayıtlarda yönetim görevlerinin devamı.)
Öte yandan İdari yargıda en üst mercii olan DANIŞTAY’ın 13. Daire Başkanlığı 08.11.2018 tarihli 2017/1833 E. 2018/75 K. Sayılı kararında, Kamu İhale Kurulu’nun bir kararının iptali istemini şöyle reddetmiştir:

“Davacı şirketin sahibi ile ilgili araştırma tutanağında, kendisi ve şirket hakkında FETÖ/PDY terör örgütüyle veya diğer terör örgütleriyle iltisakı yahut irtibatının bulunduğuna dair herhangi bir soruşturma veya bu hususta açılmış dava bilgisine ya da başka bir bilgi ve belgeye yer verilmediği anlaşılmış olup, Kesin istihbarat bilgisinin değil, ‘… olabileceği’ şeklindeki tahmin ve varsayıma dayalı soyut ifadelerin yer aldığı araştırma tutanağına istinaden davacı şirketin ihale dışı bırakılmasında ve bu karara yönelik yapılan itirazen şikayet başvurusunun reddine ilişkin Kurul kararında hukuki isabet, işlemin iptali yolundaki Mahkeme kararında ise sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.”

Yani bir şirket sahibi hakkındaki bir araştırma raporunda FETÖ/PYD iltisakının veya irtibatının ‘olabileceği’ belirlemesi, o şirketin kamuyla çalışmasının men edilmesine yeterli görülmüştür.

Yine yüksek yargı mercilerinden ANAYASA MAHKEMESİ ise Türk Devleti’nin ve Türk Milleti’nin başındaki en büyük bela olan FETÖ mensubiyetiyle ilgili çok daha titiz ölçütler getirmiştir:

Anayasa Mahkemesi’nden örgüt ile iltisakı veya irtibatı nedeniyle ihraç edilen iki eski Yüksek Yargı mensubunun ihracına yönelik verilen 04.08.2016 tarih 2016/8 D.İş E. 2016/12 K. Sayılı kararda şöyle denmiştir:

“Somut olayın yukarıda ifade edilen özellikleri, ANILAN YAPI İLE İLGİLERİ OLDUĞUNA DAİR SOSYAL ÇEVRE BİLGİSİ ve Anayasa Mahkemesi Üyelerinin zaman içinde oluşan ortak kanaatleri birlikte dikkate alınarak, Üyeler Alparslan ALTAN ve Erdal TERCAN’ın KHK’nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında söz konusu yapı ile meslekte kalmalarıyla bağdaşmayacak nitelikte bağlarının olduğu değerlendirilmiştir.”

Yüksek Yargı mensupları için meslekten ihraç, son derece önemli bir cezai müeyyidedir. Böyle bir karar verilirken “kamu güvenliğinde şaibenin azı bile çoktur”, “tehlikenin gölgesi bile vahimdir” denilerek Devlet aklı riske girmemiş ve SOSYAL ÇEVRE kriteriyle dahi şahıslara dair yaptırımın gerekeceğine karar verilmiştir.

Saltuk Buğra KAVUNCU’nun ise hem sosyal, hem ailevi çevresi FETÖ konusunda son derece sorunlu kişilerle doludur. Bugün için kendisine dair şüpheleri dile getirenlerle de FETÖ’nün firari mensuplarınca yönetilen sosyal medya hesaplarının toplu ve sistematik bir linç girişiminde bulunması da bu durumu teyit eder niteliktedir.

FETÖ, yapısı itibariyle son derece karmaşık ve profesyonel bir casusluk ve suç organizasyonudur. Bu anlamda FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in TBMM’yi bombalama emrini, Ergenekon – Balyoz kumpaslarında infaz edilmesini istediği subayların listesini bizzat verdiğini somut olarak ortaya koymak mümkün olamayabilir. Zira gizlenme, delil bırakmama yöntemleri açık suçüstü durumuna engeldir.

Devletin; iş adamlarının kamuyla ihale ilişkilerini keserken, yargıçları ve memurları mesleklerinden uzaklaştırırken, pek çok sayıda hükümlüye önemli cezaları yukarıdaki tehlike kriterlerine göre öngörmesinin gerekçesi de bundan kaynaklıdır.

1 https://twitter.com/SBugraKavuncu/status/756555157844951041

2 https://odatv4.com/mitci-altaylinin-kizi-turkiyeye-baski-sursun-dedi-15081808.html

3 https://www.veryansintv.com/akrabalik-iliskisinin-bu-kadari-hepimiz-ademden-gelmisiz

4 https://www.veryansintv.com/artik-bu-kadari-da-fazla-demeyin-bahadir-erdem-kimlerle-akraba

 

Kaynak: Veryansın TV

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!