Bu hafta yazılarımızda ağırlıklı konu olarak; “Bakü-Elâzığ Buluşması” üzerinde fikir jimnastiği yapacağız… Elâzığ’da cemreler, 02-04 Şubat 2012 tarihlerinde ‘gönüllere düşecek’
Rahmet Mekan Ahmet Cevat Ahuntzade’nin, “Kafkaslardan esen yeller, şimdi sana selam söyler” türküsüyle tarihe gideceğiz…
Cengiz Aytmatov’un ifade ettikleri gibi, “Türk Dünyasının manevi azığı”
Tebrizli şair ne diyordu, “Harput, Asya’nın gül bahçesi…”
Evet, Elâzığ tarihi rolünü o kadar nezih bir buluşma ile oynuyor ki, her şeyin hayırlara vesile olacak şekilde devamını diliyoruz.
Burada hizmeti geçen herkese minnettar olduğumu kamuoyu ile de paylaşmak isterim. Elâzığ, tarihi projelere imza atan, Anadolu’nun ‘cazibe merkezidir’ Bu sözlerde bizim değil, ‘gönül coğrafyamızın temsili konumundaki sanatçılarımıza aittir’
**** ***
02-04 Şubat 2012 Tarihlerinde Elâzığ’a Azerbaycan’dan; Kültür ve Turizm Bakan Başyardımcısı, Milletvekili, Yazarlar Birliği Başkanı, Yazarlar, Sanatçılar, Edebiyatçılar, Basın Mensupları vs. nezih bir topluluk geleceklerdir.
Ankara ve İstanbul’dan; Türk Edebiyatı, Ankara Elazığ Vakıf ve Derneği ve mensupları, Elâzığlı Devlet Sanatçılarımız geleceklerdir…
Sadece, Maşallah diyoruz…
*** ***
Programda neler var;
Büyük bir törenle; 02 Şubat 2012 Tarihi, Saat 13.00’de, Cumhuriyet Mahallemizde, “Azerbaycan Parkı ve Azerbaycan Şehitler Anıtı” nın açılışı yapılacak…
Elâzığ, 20 milyon km2 gönül coğrafyamızın, ‘Tarihi kimlik’ ve de, ‘Anıt Şehri’
Şehri şöyle bir gezdiğinizde; Akmola Parkı (Kazakistan), Cengiz Aytmatov Parkı, Elmas Yıldırım Sokağı, Bahtiyar Vahapzade Bulvarı vs. hemen gözlerinize çarpacaktır.
02 Şubat 2012 Tarihinde, şehrimizde açılacak park ve muhteşem anıtla, ‘şehitlerimizi’ ağırlayacağız… Onlar, “coğrafyayı vatanlaştıran şühedamız, şahitlerimizdir” Onlara, minnettarız… O minnet borcumuzu, “bir millet- iki devlet” olarak da ifade edilen Azeri kardeşlerimizle birlikte ödemekteyiz… Ruhunuz şad olsun.
**** ***
Aynı günün akşamı, tarihi ve de 81 ilimize örnek olabilecek bir organizasyon gerçekleştiriliyor; “Cafer Cabbarlı (1899- 1934) Hayatı, Sanatı ve Mücadelesi” Elâzığ MANAS Yayıncılık Tarafından Yayına hazırlandı…
Cafer Cabbarlı, 20. YY Azerbaycan Edebiyatının en güçlü şahsiyetlerinden…
Çok kısa ömrüne birçok zengin eserler sığdıran bir şair, bir hikayeci ve sonrasında drama sahasında kaleme aldığı eserlerle tarihe iz bırakmış şahsiyettir.
Edebi faaliyetleri iki dönem içerisinde değerlendirilir. İlk döneminde edebiyatımıza kazandırdığı eserler; Vefalı Seriyye veya Gözyaşı İçinde Gülüş (1916), Nasrettin Şah (1916), Solgun Çiçekler (1917), Trablus Muharibesi veya Ulduz (1918) ve Edirne Fethi (1918)
İkinci dönem eserleri arasında, Aydın (1920-1921) ve Ogtay Eloğlu (1921) piyesleri…
Bütün bu eserlerinde, coğrafyanın derin fotoğrafları ve renkleri vardır! Bir dönemin şekillenen Azerbaycan coğrafyasında, ‘aydın profilini’ Cafer Cabbarlı’nın şahsında tanımlayabilirsiniz…
*** ***
Elâzığ MANAS Yayıncılık, 4-6 Mayıs 2006 tarihlerinde, O dönemin Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen, AVRASYA Yazarlar Birliği Başkan Yard. Ali Akbaş ve bugün de kendilerine, Fırat Üniversitesi Rektörlüğünün Fahri Doktora Unvanı vereceği Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar’ın katılımlarıyla, ‘muhteşem bir geceyle’ açılmıştı…
MANAS Yayıncılık geçen altı yıl içerisinde, ‘onlarca projeye’ şehirle birlikte imza atmanın mutluluğunu yaşayacaktı…
Bunlar arasında, şüphesiz ki, “Elmas Yıldırım” bizlerin Elâzığ ve Bakü’de gerçekleştirdiği zirve projedir… Her iki ülkeyi bir büyük tarihi projeyle bir araya getirecekti…
Bugün burada, büyük bir zevkle ve huzur içerisinde belirtmek isterim ki, Elâzığ’dan MANAS Yayıncılık, Bakü’den OZAN Yayıncılık; bir kültürel anlaşma çerçevesinde, iki önemli eseri edebiyat dünyamıza kazandıracaklardı…
Cumhuriyet Döneminde, ‘bir ilk’ tir. Elâzığlı 42 şairin şiirlerinden oluşan güldeste; OZAN Yayınları tarafından Bakü’de yayınlanacak ve de, bu kitabın tanıtımı, Elâzığ’dan katılan bir heyetle birlikte, “tanıtımı Bakü’de” yapılacaktı!
Ve şimdi, Elâzığ MANAS Yayıncılık, bu kültürel antlaşma çerçevesinde, Azerbaycan’ın önemli Edebiyatçısı Cafer Cabbarlı’nın eserini, şu tarihi mekanda; Elâzığ Öğretmen Evi’nde nezih bir topluluğun katılımıyla gerçekleştirecek…
*** ***
İnancımız bizlere bilgilen, bilgili, bilgi sahibi ol…
Özünü ve sözünü tanı diyor…
Azerbaycanlı kardeşlerimizin ‘bayrağı…’ o kadar şeyler anlatıyor ki, oradaki üç renk; sizleri ufuktan ufuğa taşıyacaktır… Orada, bu milletinde özlemi vardır; “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak…”
Buradan nereye geleceğim, bir ülkede; “kişi başına enerji tüketimi” o ülkenin ekonomik kalkınmışlığının göstergesi… “kişi başına kağıt tüketimi” o ülkenin kültürel kalkınmışlığının ifadesi…
Bizler burada, öncelikle kendi yaşadığımız şehirde, şehir ikliminde; ‘kendi değerlerimizle buluşmayı’ hedefliyoruz… Dünü ne kadar sağlıklı bilir ve tanımlarsak, yarınlara da o kadar sağlıklı bakabiliriz…
*** ***
Tarihte, ilk kütüphaneyi (tahtadan harflerle) 9. yy’da Uygurlar buluyorlar. Moğollar, 1240’lı tarihlerde Almanya’yı işgallerinde, Uygurların ‘matbaa kültürünü’ Almanya’ya götürüyor… Burada, 9. yy Uygur baskı sanatı ile 15. yy Alman Baskı sanatı arasında bir ilişki kurabilirsiniz…
Uygurlar, aynı zamanda, ‘kağıdı’ biliyorlar ve kullanıyorlar…
Abbasi Vezirlerinden İbni Fazıl, 8 yy’da, modern anlamda, 794 tarihinde ilk kağıt fabrikasını kurmuştur… Bütün bunları neden söylüyoruz, ‘yeni bir medeniyetin nurani doğuşu’ Orta Asya Türk Dünyasıdır…
Bu yy’in aydınlarından birkaçı; Battani, Beyruni, Cabir Bin Hayyan, Cahiz, Ebu’l Vefa, Farabi, Fergani, Harizmi, İbni Havkal, İbni Rüşt, İbni Sina, İbni Türk, Kerhi, Kindi, Mes’udi, Razi, Zehfavi vs.
Bizler, 1071 Tarihinde Malazgirt’e geldiğimizde batıdan fersah fersah yüksek bir kültürle gelmiştik… Selçuklu Coğrafyası, Türkistan ve Maveraünnehir önemli ilim merkezleri özelliği taşıyordu…
Sadece Cafer Cabbarlı ve Elazığ Çelengi isimli eserler bile bizleri; yaşadığımız en yakın çevreden kademeli olarak gönül coğrafyamı ne kadar tanıyorum sorusunu önümüze getiriyor…
Bugün burada, bir sivil hareketin özde ne kadar güzel ve örnek bir adım attığını belirtmek isterim
Bizim bu duygumuz, geleceğe yönelik bir irade kullanmaktır… Tarihi bir, kültürü bir, kaderi ve kederi bir, idealleri bir “Bir millet, iki devlet olmak”
Ankara’da, 20 yy kutlamalarında Cumhurbaşkanımız, “20. Yüzyılın iki büyük dirilişe, “stratejik bir mucize ”ye şahitlik ettiğini belirtiyorlardı.”
21. asra kapı aralarken Türkiye Cumhuriyeti büyük bir güven ve başarı içerisinde 100. Yılına yaklaşıyor… 20 yıl öncede Türk Cumhuriyetleri tarihi bir fırsatı değerlendirerek, bağımsızlıklarını ilan etmişler. Ve bugün günümüzde, Türk Cumhuriyetlerinin birlikte, “büyük ayağa kalkma ve büyük diriliş olduğuna” inancımızı vurgulamak isteriz.
Dışişleri Bakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, 20 yılın muhasebesini yaparken üç büyük dönüşümün üzerinde duruyorlardı; “Bunlardan birincisi coğrafi temelli jeopolitik dönüşüm, ikincisi tarihi temelli büyük jeokültürel dönüşüm ve üçüncüsü demografi ve ekonomik faktörlerle desteklenmiş büyük jeoekonomik dönüşüm… Bu dönüşüm en büyük etkilerini üç ana coğrafyada göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak Balkanlar ve Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya’daki dönüşümleri yakından takip ettiklerini belirtmişlerdir.”
O kadar mutluyum ki, “dilde, işte, fikirde” aynı duyguları bütün Türkiye, gönül coğrafyamız olarak paylaşıyoruz…
Mehmet Emin Resulzade, “Yükselen bir bayrak bir daha yere inmez”
Bizleri kardeşlik bağları her geçen gün daha da güçlenecek ve yükselen bayrak bizleri 21. Asra, asrın güzelliklerinde taşıyacaktır…