“Seçim günüydü. İktidar partisinin müşahidi, telefonda yüksek sesle azarlıyor; ‘hala oy kullanmaya gelmemişsin, yardımın kesilmesini mi istiyorsun! Hazırlan araba gönderiyorum…’
Merakla bekliyorum… Çok geçmeden azarlanan seçmen getiriliyor. Kimsesiz, 80 li yaşlarda sosyal yardımlaşmadan devlet yardımı alan çaresiz bir teyzemiz…”
***
Fuhuş tavan yapmış; artış yüzde 1680, uyuşturucu ilköğretim seviyesine inmiş; artış yüzde 1700, cezaevleri derseniz dolup taşmış, boşanmalardaki artış; yüzde 2800…
Kredi kullanan kişi sayısı 14 milyonun üstünde! Henüz kazanmadığı parayla ayakta durabilen bir toplum… Yeni dolar milyarderleri ardı ardına türerken, yardıma muhtaç kişi sayısı patlamış durumda. Ödenemeyen senetler, karşılıksız çekler, takibe düşen krediler rekor üstüne rekor kırmakta.
Rant merkezli uygulamalar sonucu iş ve maden kazalarında binlerce insanını kaybeden, bu yönüyle Dünyada ilk sırayı alan bir ülke.
Satılan milli varlıklar, peşkeş çekilen devlet imkânları…
Uluslar arası itibar kaybı, komşuları ile telafi edilemez husumetler. Dış işlerinde savrulmalar…
Yolsuzluk, hırsızlık, kayırmacılık!
Çöken adalet…
Kutuplara çekilmiş, ayrışmış sosyal doku.
Sızdırılan sorular, uygunsuz imtihanlar, kanunsuz atamalar…
Bölünüp parçalanmaya hızla sürüklenen, bölücü terör örgütü karşısında diz çöküp, cani başından yardım dilenir hale gelinen bir zaman dilimi. Büyük şehirlerde tüm şehri havaya uçurabilecek patlayıcı yığınakları…
13 Yılda gelinen durum bu!
*
Hal böyle iken, AKP oy oranını düşürmeden devam ediyor. Yıkılamaz algısı kuvvetle dillendirilirken, uzmanlarca yapılan değerlendirmelerde, ‘ne yaparsa yapsın, ne ederse etsin % 35’i kemik gibi durur,’ tespiti hiç itiraz görmeden kabul görüyor.
Peki, bu gücü nereden alıyor?..
Israrla söylenmek istenmeyen, gündeme getirilmeyen, ama herkesin malumu husus; Bireysel ve detay önceliklere hapsolmuş, davranışları özel ipotek alanlarına maruz, seçmen yapıları olan Türkiye gerçeği!… İlk defa bu tayin edilebilir, hitap edilebilir, kontrol edilebilir kitleler, partilere dağılır olmaktan çıkarılıp, toplu olarak bir partinin temel gücü haline getirilebilmiştir.
– Sosyal Yardımlaşma fonundan 6 milyon aile Devlet yardımı almak durumuna getirilmiştir. 13 milyon oya tekabül ettiği ve bu kesimin yüzde 88’inin kendilerini iktidar partisini desteklemek zorunda hissettikleri araştırmalarla sabittir. Yardımların kesileceği tehdidi veya düşüncesinin bu zorunluluk duygusunu perçinlediği bilinen konudur. Literatüre poşet siyaseti tabiri bu yüzden girmiş ve kayda değer bir yüzdeyi oluşturmaktadır.
– Etnik merkezli siyaset yine ciddi bir orana ulaşmış, bu kesim çoğu noktada eşdeğer iki parti arasına sıkışmış, yarıdan fazlası beklentilerinin karşılığını iktidar partisinde bulur durumdadır.
– Uzun yıllar belirli odaklarda din kisvesi ile işlenmiş, devlet, millet, cumhuriyet düşmanlığı, karşılığını yine aynı merkezde bulmaktadır.
Bu kesimler üst üste konulduğunda çok ciddi bir orana tekabül ederken, devlet, sermaye, medya gücünün seçimlere dönük, insafsız, pervasız ve etkin kullanılışı, bu oranı daha da yukarılara taşır olmuştur.
*
Bu tahlilden görüldüğü üzere iktidar partisinin başlıca güç ve omurgasını oluşturan bu kesimler, özellikle Milliyetçi Hareket için kapalı, kayıp alanlardır. Çünkü bu kesimlerde, devlet-millet-ülke değer ve önceliklerinin karşılığı, adalet, hakkaniyet, istikbal gibi hususların önemi geri plandadır. Böylesi bir çöküş durumunun çok çetin, çok zorlu çalışma şartlarını da beraberinde getirdiği açıktır.
Algıda öne çıkarılan, karizma, hatiplik, liderlik, iş bilirlik gibi hususiyetler bu şartlarda, ancak fon müziği konumundadır.
Türkiye gibi, Dünyanın en karışık coğrafyasında jeopolitik konumu son derece özel olan, bir ülkenin bu kadar “peşin kaybı” ne kadar daha taşıyabileceği çok önemlidir.
Bugün!
Seçim sathı mahalline girmiş durumdayız…
‘Ne yaparsa yapsın ne ederse etsin yüzde 35’i var’ denilen iktidar, bu kayıp alana mahkum edilmelidir. Gelişmelerde bu istikamette şekillenir olmuştur.
Zordur ama başarılmalıdır.
Zira!
Bu seçimin telafisi, tehiri, tamiri yoktur!..