Bu Girişim, İrticanın Ta Kendisidir!

Geçtiğimiz günlerde devamlı ikamet ettiğim Denizli il merkezinde bir işim için şehir merkezindeki bir meydanda geçerken bir binanın duvarlarındaki  bez tabela dikkatimi çekti. Tabelada “Kur’an-ı Kerim ve Osmanlı Türkçesi Dersleri Başlıyor” diye yazılmıştı. İşimi bitirip aynı yoldan geri dönerken bir genç bu tabelada belirtilen konu ile ilgili el ilanları dağıtıyordu. Bir tane de ben aldım ve gence  “Kur’an-ı Kerim derslerini anladım da Osmanlı Türkçesi derslerinin kime ne faydası olacak?” diye sordum. Genç, “Ben bilmem, Onlara sor.” Diyerek binanın önüne konulmuş masanın yanında oturan üç kişiyi işaret etti.

   Bu kişilerin yanına varıp selam vererek sorumu Onlara yönelttim. Bir tanesi, ihtiyaç duydukları için öğrenmek isteyenlerin olduğunu söyledi. Daha genç olan bir diğeri ise, “Tarihimizle irtibatımızı yeniden kurmak, atalarımızın bıraktıkları eserleri anlayabilmek için bu dersleri öğreteceğiz.” diye konuştu.

Bu kişiye, Osmanlı Dönemi’nde kültür hayatının gelişmiş olmadığını, halen piyasada Osmanlıca yazılmış eser bulunmadığını, Osmanlı Döneminde de halkın çok büyük oranda okuma yazma bilmediğini, bilenlerin dahi çok büyük kısmının Osmanlıca yazılmış eserleri anlayamadığını, ancak üniversiteyi bitirenlerin anlayabildiğini, üniversiteyi bitirenlerin sayısının çok az olduğunu, bu sebeplerle herkese Osmanlıca öğretmek yerine bu eserlerin günümüz Türkçesi’ne çevrilerek pekala okunabileceğini anlatmaya çalıştım. Ancak, maksatlı olarak anlamak istemedi. Kendisini alim, beni ise sıradan bir vatandaş addederek Osmanlı Dönemi’nde toplumun %97’sinin okur yazar olduğunu, halkın büyük çoğunluğunun Osmanlıca’yı konuştuğunu, okuyup yazabildiğini, harf inkılabı ile tarihle olan bağlarımızın  kopartıldığını, bu girişimleriyle tarihle koparılan bağın yeniden kurulmaya çalışıldığını iddia etti.

Bu konuşmalardan sonra karşımdaki kişinin Atatürk’e, Cumhuriyet’e karşı önyargılı, kaşarlanmış bir Siyasal İslamcı olduğunu anladım. Daha fazla ısrar etmenin bir yarar sağlamayacağını düşünerek, gerçekleri bilmediğini, araştırıp gerçekleri öğrendikten sonra konuşmasının daha doğru olacağını söyleyerek, işyerime dönmek üzere oradan ayrıldım.

İşyerime dönünce  elimde getirdiğim el ilanını dikkatlice inceledim. El ilanında Kur’an-ı Kerim ve Osmanlı Türkçesi derslerinin Milli Eğitim Bakanlığı ile Hayrat Vakfı işbirliğinde Türkiye genelinde bütün Halk Eğitim Merkezlerinde  ücretsiz olarak verileceği yazılı idi. İnternette Hayrat Vakfı’nın web sayfasına girerek bu bilgilerin doğru olup olmadığını teyit etmek istedim. Evet, el ilanında verilen bilgilerin tamamı doğruydu. Milli Eğitim Bakanlığı, Hayrat Vakfı ile işbirliği halinde Türkiye genelinde bu dersleri ücretsiz olarak vermeyi planlamış, hatta uygulamaya geçilmişti.

Şehirlerimizin hemen her mahallesinde en az bir tane, ilçelerimizin çoğunda, binlerce köy ve kabamızda bulunan, toplamı onbinlere, belki de yüzbinlere varan Kur’an Kurslarına rağmen Kur’an-ı Kerim derslerinin Halk Eğitim Merkezlerinde öğretilmesine bir Müslüman olarak elbette itirazımız olamaz. İhtiyaç var ise bu dersin okutulması gayet makuldür, yerindedir. Dileğimiz, Kur’an-ı Kerim’in meali ile birlikte öğretilmesidir. Çünkü, bu sayede halkımız Kur’an-ı Kerim’in ne demek istediğini de anlayabilecektir.

Fakat, Osmanlıca’nın “Osmanlı Türkçesi” adıyla ücretsiz olarak bütün Halk Eğitim Merkezlerinde öğretilmek istenmesi, masum bir girişim değildir. Aksine, bu girişim maksatlıdır, kötü niyetlidir. Bu kötü niyetli girişim, Kur’an-ı Kerim öğretiminin yanında masum gösterilerek yutturulmaya çalışılmaktadır.

Osmanlıca’nın Halk Eğitim Merkezlerinde ücretsiz öğretilmek istenmesi neden masum bir girişim değildir? Açıklayalım:

1-Milli Eğitim Bakanlığı’nın  görevleri Anayasa, Teşkilat Kanunu, eğitimle ilgili diğer kanunlar ve bu kanunlara dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerle belirlenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın  görevleri arasında “Osmanlıca öğretmek” diye bir görev kesinlikle yoktur. Ancak, Türkçe’yi bütün vatandaşlara öğretmek, okuma yazma oranını yüzde yüze çıkarmak Milli Eğitim Bakanlığı’nın  asli görevlerindendir. Milli Eğitim Bakanlığı, halen bu görevlerini tam olarak gerçekleştirememişken hiç de görevi olmayan bir konuda çalışma yapması kesinlikle iyi niyetli, samimi bir girişim değildir.

2-“Osmanlı Türkçesi” denilen şey, %80-90’ı Arapça ve Farsça kelimeler ile tamlamalardan oluşan suni bir dildir. Osmanlıca, hiçbir zaman konuşma dili olmamış, sadece aydınların ve Devlet’in yazı dili olarak kalmıştır. Aydınlar ve yöneticiler günlük konuşmalarında halkın konuştuğu Türkçe’yi kullanmışlar, ancak şiir yazma ve devlet işlerinde Osmanlıca’yı kullanmışlardır. Bu durumda öğretilebilse dahi bu “Osmanlı Türkçesi” denilen şey halkın hiçbir konuda işine yaramayacak, kullanılmadığı için unutulup gidecektir. Sonuçta Osmanlıca’nın öğretilmesi için harcanacak para ve emekler boşa gidecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin boşa harcayacak bir kuruşu dahi yoktur. Bu sebeple bu işe ayrılan paralar  gerçekten ihtiyaç olan işlere harcanmalıdır.

3-Piyasada Osmanlıca yazılmış eser yoktur. Halkımız Osmanlıca öğrense dahi hangi kitapları okuyacaktır? Bu da bu girişimin yararsız olduğunu göstermektedir.

4-Osmanlı Döneminde Osmanlıca ile yazılmış kitap vs. yok denecek kadar azdır. Satın alıp okuyan olmayacağı veya çok az olacağı için hiçbir yayıncı bu kitapları yayınlamayacaktır. Bu durumda halkımız boşu boşuna Osmanlıca öğrenmek için zaman harcayacak, Devlet de kıt olan kaynakları boşa harcamış olacaktır.

5-Osmanlı Döneminden kalan işe yarar kitapların, belgelerin çoğu günümüz Türkçesi’ye yayınlanmıştır. Zaten, birkaç aylık kursta öğrenilecek Osmanlıca ile bu kitapların ve belgelerin okunması, anlaşılması da mümkün değildir. Bu durumda Osmanlıca kurslarının bu kurslara devam edenlere bir faydası olmayacaktır.

6-Halkımızın gündelik hayatında Osmanlıca’ya ihtiyaç yoktur. Osmanlıca’ya daha çok bazı gayrı menkul davaları ile Osmanlı Dönemi ile ilgili bazı davalarda ihtiyaç duyulmaktadır. Üniversitelerin Edebiyat ve Tarih bölümlerinde Osmanlıca öğretilmektedir. Buraları bitirenler Osmanlıca bilen uzman ihtiyacını rahatlıkla karşılamaktadır.  Bu gerçek, Osmanlıca kurslarının ihtiyaçtan dolayı değil, bazı gizli maksatlar için açıldığını ortaya koymaktadır.

Osmanlıca’nın bütün Halk Eğitim Merkezlerinde ücretsiz olarak öğretilmek istenmesinin iyi niyetli olmadığını gerekçeleriyle açıkladık. Şimdi de bu girişimin kötü niyetli gizli amaçları nelerdir açıklayalım:

1-Osmanlıca öğretilirken elbette Arap Alfabesi kullanılacaktır. Bu girişimin gizli amaçlarından birisi “Osmanlıca öğretiyoruz.” gerekçesiyle Arap Alfabesi’nin kullanımını yaygınlaştırmak, böylece Atatürk’ün harf inkılabını kısmen de olsa geçersiz kılmaktır.

2-Osmanlıca öğretilirken eskiye dönülecek, Arapça ve Farsça’nın yeniden dilimizi istila etmesinin önü açılacaktır. Bunun sonucu olarak zaten İngilizce’nin tasallutu altında olan Türkçe’nin daha da bozulması, bir bilim ve kültür dili olmaktan hızla uzaklaşması sonucunu doğuracaktır. Bu girişim, böylelikle doğrudan Türk Milleti’ni hedef almış durumdadır. Çünkü, bir millet önce dili ile vardır. Bir milletin dilini yok ettikten sonra o milleti yok etmek gayet kolaydır.

3-Osmanlıca vasıtası ile Osmanlı abartılarak yüceltilirken Cumhuriyet, Atatürk, üniter ve milli devlet değersizleştirilecek, ABD ve AB güdümündeki birçok federe devletten oluşacak “Neo Osmanlı” Türk Milleti’ne  yutturulacaktır.

Sonuç olarak söyleyeceğimiz şudur ki; Osmanlıca’nın öğretilmesi girişimi BOP çerçevesinde yapılan maksatlı, kötü niyetli bir girişimdir. Bu girişim bir yönüyle de geriye gidiştir. “Türkiye’de  irtica yoktur.” diyenlere arz olunur: Bu girişim, Türkçe’yi bozmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmek amacıyla hazırlanarak uygulamaya konulmuş  İRTİCAİ BİR FAALİYETTİR,  İRTİCANIN TA KENDİSİDİR.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!