Birleşmiş Milletler Emirli’de yaşayan Türkmenler için acil çağrıda bulundu. IŞİD canilerinin kuşatmasına 2.5 aydır kahramanca direnen, yarısı çocuk ve kadınlardan oluşan Türkmenler için, BM Özel Temsilcisi Mladenov, beldede elektrik ve su olmadığını belirterek, “Orada katliam olmaması için geç kalınmadan harekete geçilmeli” mesajı yayınladı.
Aynı gün yine, Türkmen Milletvekili Hasan Özmen, “Kerbela’ya sığınan, 30 bin Türkmen aile kitlesel ölümle karşı karşıya” diye çağrıda bulunuyordu…
*
Son yıllarda Türkmenler üzerine sistematik bir şekilde uygulanan vahşet, Irak Türkmen varlığını tehdit eder şekilde gelişiyor. Binlerce Türkmen öldürülürken, IŞİD zulmü 300 bin Türkmen’i göç zorunda bırakmış, sığındıkları yerlerde de aç susuz katliamla karşı karşıya çaresizce bekliyor duruma getirmiştir. İçinde bulundukları bu vahim durum için, her fırsatta tek sahipleri Türkiye’den ilgi ve yardım çığlıkları günbegün tekrarlanırken, bu feryat bir türlü devlet kademelerine ulaşamamaktadır.
Türkmeneli milli dava, Türkmenler asli unsur iken Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu gelişmeler karşısında ne yapmaktadır… Israrla ve inatla anlaşılamaz bir tavırla Türkmenlere sırtını dönmüş, anlamsız bir vurdumduymazlıkla olagelen tüm vahşete sessiz, ilgisiz kalmayı seçmiştir. İlgili devlet kurumları iktidarın dayattığı türedi gündemler içinde kaybolurken, yanı başımızdaki soykırımı adeta davet eder sorumsuzluklar peşi sıra sergilenebilmektedir.
*
IŞİD zulmü “yüzyılın vahşiliği” dedirtecek kadar zalimleşerek Türkmenleri hedef alırken, Türkiye kendi elleriyle rehin verdiği 49 insanımız bahanesiyle ses bile çıkarmamaktadır.
Türkmenleri tehdit eden diğer unsur Peşmerge ise en büyük gücünü ne gariptir ki, ülkemizden almaktadır.
Güneyimizde oluşturulan terör örgütlerine, ülkemizden gönderilen silahlar olduğu iddiaları her geçen gün uluslar arası alanda gerçeklik kazanırken, ülkemizde yakalanan tır’lar dolusu silah için “Türkmenlere gidiyordu” savunması ne kadar acıdır! Nitekim Türkmen liderler “bize gelen bir şey yok” demek zorunda kalmışlardır.
Yine ne hazindir ki; iki milyon Suriyeliyi ülkemizde barındırırken, Türkmenleri sınırdan geri gönderme kalleşliğinden çekinilmemiştir.
Mısır ve Gazze için ağlama seanslarından insanlık devşirmek, tatminlik duygusu için yeterli bilinmiştir.
*
İktidar içi kapışmalar, paralel maskeler, koltuk savaşları, çıkarılan kıyım kanunları, akıllara durgunluk veren yolsuzluklar, hukuk tanımaz örtbaslar gündemin temel konuları olarak, her şeyin önüne geçecek belirleyiciliği elde etmiş durumdadır.
Çarşaf, çarşaf yatak odası dedikodularu, uçkurcu-rüşvetçi tanımlamalar bu hassas dönemin vitrin süsü maddeleri olabilmektedir.
Teröristler ilk kurşun heykeli dikebilecek pervasızlığa ulaşmıştır.
*
Tarih şuuru tecavüze uğramış, millet olma duygusu hançerlenmiş, vicdan çürütülmüş…
İnsanlık iğfal edilmiştir!..
*
Türkmen silahsız, savunmasız, çaresiz, yurtsuzdur…
Türkmen aç, susuz, hasta, çocuklar bir, bir ölmektedir.
Türkmen sahipsizdir.
Çifte standart yönü ile nam salmış, Birleşmiş Milletler bile bu vahşet karşısında ilgisiz kalamazken;
Gardaşlarımızı kan gölü coğrafyada, vahşetin kucağına terk eden, “bağrımızdaki ihanete” ne denebilir?
Nasıl dur denebilir!..