1.Yalan mesajların Yaşar Kemal’i
Yaşar Kemal’in vefatı üzerine başsağlığı mesajları ardı ardına yayınlanıyor.
Sol ve bölücülerin matemini anlıyorum.
Sağ seçkinlerin başsağlığı mesajlarını dinliyorum. Mesajlarda Yaşar Kemal’inbarış sevdası’ndan eşkıya İnce Memed’in yüceltilmesine kadar birbirinden saçma görüşler yer alıyor.
Bugün bize ışık tutan hocamız Cemil Meriç…
Okuyoruz Cemil Meriç’i: “Bizi helak eden ne ahlaksızlık, ne bencillik ne kafamızın ağır işlemesi. Felaketimizin kaynağı kültür yokluğu.”(Bu Ülke)
Buradaki ‘kültür yokluğu’nu sıradan ‘kültürsüz’lükle karıştırmayalım.
Meriç’in söylemek istediği bir nevi ‘kültür laikliği’ içinde oluşumuz. Sorun inandıklarımızın yaşamaya dönüşmemesi. İnancı ayrı, hayatı ayrı algılıyoruz.
Devam ediyor Cemil Meriç: “Bir öğrenci kayıtsızlığı içindeyiz. Hoca tanımadığımız için yardım görmemize imkan yok. Kendini yığın haline getiren bir millet payidar olamaz. Tek kaygısı para olan bir yığın yaşayamaz.”(Bu Ülke)
2.Bir Boğaz’daki Aşiret tasarımı olarak Yaşar Kemal
Cemil Meriç, Abdülkadir Gölpınarlı’yı anlatırken joker bir cümleyle hükmünü söyler: “Neyi yıkacağını iyi görür!” (Cemil Meriç ile Sohbetler, Halil Açıkgöz, Doğu Kütüphanesi)
Tersine iman sahibi Boğaz’daki Aşiret, neyi yıkacağının farkındadır.
Yaşar Kemal, ‘neyi yıkacağını’ sınıfsal olarak göremezdi. Ama Boğaz’daki Aşiret ona yeni bir misyon biçti.Yaşar Kemal gün gün tasarlanmış bir fenomen haline geldi.
Tarih boyunca Tevhid ile Şirk savaş halindedir. Yaşar Kemal, Şirk’in kalemşörüdür ve Şirk cephesinin beyni Boğaz’daki Aşiret’in tasarımıdır.
Yaşar Kemal, Çukurova’da kendi halinde bir folklor derlemecisi iken ona ilk kancayı takan Boğaz’daki Aşiret’ten Abidin Dino olmuştur.
Dinolar’ın Çukurova’da büyük toprak gaspları vardır. Abidin Dino ile Yaşar Kemal oradan tanışır.
Yaşar Kemal’in dönüşümü Abidin Dino’nun el atmasıyla başlamıştır.
Önce Abidin Dino sonra Memet Fuat
İsmet Özel; Adam Sanat’ın Memet Fuat Özel Sayısı’nda, Nazım Hikmet’in üvey oğlu eleştirmen Memet Fuat’ı Hegel’e benzetir. Bu sıradan bir tespit değildir.
İsmet Özel’e göre Hegel felsefede neyse Türk Edebiyatı’nda Memet Fuat o.
İsmet Özel’in işaretinden hareketle Memet Fuat’ın Yaşar Kemal yorumuna geliyoruz.
Ne diyor Memet Fuat, Yaşar Kemal için okuyalım: “Yaşar Kemal her şeyini, aralarından çıktığı insanlara, kökleri binyılların ötesine ulaşan büyük bir kültürü ona sebil eden halkına borçludur.”(Yazko Edebiyat s.9)
Bu satırları tercüme edince Yaşar Kemal’e biçilen rolün Mezopotamya üzerinden ‘kökleri binyılların ötesine ulaşan büyük bir kültür’ün yeniden inşası olduğunu anlıyoruz. Bu sözler Yaşar Kemal’in: “Kürtlerin zengin bir kültürleri vardır. Büyük Anadolu kültürlerinin kalıtçısıdırlar.”
Yaşar Kemal’in dilinde Yörükler figüran rolündedir. Asıl Yaşar Kemal, Ahtamar Kilisesi’nde fanileşen ve Yezidi interlandında eriyen Yaşar Kemal’dir.
Rasih Nuri İleri’den Mehmet Ali Aybar’a kartvizit getirir
Abidin Dino, Rasih Nuri İleri, Mehmet Ali Aybar, Memet Fuat ve dolayısıyla Nazım Hikmet
Boğaz’daki Aşiret sadece akrabalık bağlarıyla birbirini yönlendirmez. Sol’un diğer isimleri de onlarla birlikte, onların sayesinde kozasını örmüştür. Fuat Uğur’un deyişiyle şebeke 2. el, 3. el türevlerini oluşturmuştur.
Akrabadan Rasih Nuri İleri bir kartvizitle Yaşar Kemal’i Aybar’a gönderir. Yaşar Kemal acemi er, Aybar yedek subaydır.
Aybar tanışmalarını şöyle anlatır: “Kayseri Orduevi’nin bahçesinde güneşleniyordum. Posta, ‘Bir er seni görmek istiyor’ dedi. Ve az sonra uzun boylu, esmer, zayıf, buruşuk giysileri ile acemi bir er dikildi karşıma. Ne istiyorsun soruma yanıt yerine koynundan bir kart çıkartıp uzattı. Kart, Rasih Nuri’dendi. Ve karşımdaki delikanlının adı Yaşar Kemal’di. Ertesi gün Niğde’ye sevk edilecekmiş, Kayseri’de kalmak istemiş. Neden Kayseri? Yörükler üzerinde bir inceleme yapıyormuş. Pertev Boratav’la çalışıyormuş.”
Yaşar Kemal’e sevdiği sanatçılar sorulduğunda “Nazım Hikmet’i severim” diyerek söze başlar. Her işe Nazım Hikmet referansıyla başlamak Sol’un ritüelidir.
Cemil Meriç, Yaşar Kemal’i tasarlayan şebekenin farkındadır: “Bu zeki Anadolu çocuğunu, azgın bir graphoman yapan mesuliyetsiz tenkitçilerle reklâm esnafı.”
Graphoman, yazma hastası demek.
Cemil Meriç’in Yaşar Kemal üzerine düşüncelerini özetleyelim. Cemil Meriç, ‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’ ve ‘Yusufçuk Yusuf’ romanları üzerinden hareketle görüşlerini ortaya koyar: “Demirciler Çarşısı Cinayeti, gerçek bir cinayet: Şuura, idrâke, zevke ve Türk diline karşı işlenmiş bir cinayet.” (Hüseyin Tuncer)
Yusufçuk Yusuf’un romanla en uzak bir münasebeti olmadığını söyler.
(Mağaradakiler)
3.Yaşar Kemal’in yayıncıları
Yaşar Kemal’in eserleri şimdi Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanıyor. Yapı Kredi Yayınları’nın ilk sahibi Mehmet Emin Karamehmet. Şimdiki sahibi ise Koç Ailesi.
Fikirsiz burjuvazi yabancılaşıyor.
Koç Ailesi’nin bir yanı Kırımlı bir yanı Hacı Bayram soyu… Ama Karamehmet ve Koç Ailesi, yabancılaşmaya kaynak sağlıyor.
Önceki yayıncılarından biri Adam Yayınları idi. Adam Yayınları Ermeni kökenli Nazar Büyüm’ün sahibi olduğu bir yayınevi idi. Nazar Büyüm, Yaşar Kemal’i ayıya benzetir, ‘Büyük Ayı’ diye yüceltir: “Yaşar Kemal bizim Büyük Ayı’mızdır. Yolumuzu aydınlatıyor.”
Yaşar Kemal de değişik dönemlerde yayıncılık yapar. 12 Mart 1971 sonrasında Ant Yayınları’nı Doğan Özgüden ile birlikte kurarlar. Yayınladıkları popüler kitaplardan biri ‘Gerilla Günlüğü’dür. Şehir eşkıyalığını özendirir.
4.O bir Nobel aday adayı
Eğer Yaşar Kemal hakkında olumlu bir şeyler bulmaya çalışırsak, bunlardan biri onun Nobel Edebiyat Ödülü’nü ala-mamasıdır.
Bu kadar ihanetle Nobel Edebiyat Ödülü’nü alamamasının nedeni araştırılmalıdır.
O hep bir potansiyel Nobel aday adayı olarak yaşadı ve öldü.
5.Tilda’dan İsrail’in kuruluş şenliklerine
Yaşar Kemal’in evlilikleri bile bir tasarım eseridir.
Yaşar Kemal’in ilk eşi Tilda Hanım, Abdülhamit Han’ın sertabibi musevi Jak Paşa’nın torunudur.
Yaşar Kemal, 1952 yılında eşiyle birlikte İsrail devletinin kuruluş yıldönümü etkinliklerine katılmak için İsrail’e gider.
Yaşar Kemal’in ikinci hanımı ise profesör Ayşe Baban’dır. Yabancı Sermaye Derneği’nin genel sekreterliğini yapmıştır. Ayşe Baban, meşhur Babanzade ailesinden.
Babanzadeler, Osmanlı’ya ilk isyan eden Kürt beyliklerindendir. Süleymaniyelidirler.
6.İnce Memed’den PKK’ya isyanın rasyonalize edilmesi
Yaşar Kemal, yazarlık serüvenindeki iki ustasından birinin Charlie Chaplin olduğunu söyler.
Charlie Chaplin yani Şarlo.
Yaşar Kemal’in şovmen yönünü Şarlo’dan aldığını kendisinden öğrenmiş oluyoruz.
Yaşar Kemal’in eserlerinde başta İnce Memed olmak üzere eşkıyalar şov yaparken, jandarma baskıcı sistemin zabitidir.
Aynı çarpık bakışla PKK’yı rasyonalize eder: “Bir takım okumuş, üniversiteye bile gitmiş Kürt gençleri dağa çıktılar. On yıllardır dağdalar. Dağdakilerle Türk Ordusu kıyasıya savaşıyor.”
Devlet’in terör örgütü PKK ile savaşını Yaşar Kemal şöyle yorumlar: “Şimdi Türkiye’de dünyanın en aşağılık savaşı yapılıyor. ‘Aşağılık olmayan savaş da olur muymuş’ diyeceksiniz. Bana göre olmaz ya bugünlerdeki Türk Devletiyle Kürt halkının savaşı dünyanın en aşağılık, en kirli, en pis savaşıdır.”
Devlet, Kürt Halkı’yla değil, terör örgütüyle savaşıyor.
Evet bu savaş dünyanın en aşağılık savaşı. Ama aşağılık tarafı terörle mücadele eden Devlet değil, elbette PKK terör örgütüdür.
7.Hatime: İsyanın rasyonalize edilmesinden Türklük ve İslam’a hakarete
İsyanın rasyonalize edilmesini onaylamak intihardır!
Şu sözler Yaşar Kemal’in: “Tarihimiz, coğrafyamız özellikle kanlı: Bizim yakın tarihimizde kanlılık, Türklük ve müslümanlığın, kendi varlığından başka bir şeye izin vermemesinden kaynaklanıyor.”
Yaşar Kemal, eşkıyayı kahramanlaştırarak Devlet otoritesini yıkmaya çalışır. Ona göre suçlu da Türklük ve İslam’dır.
Kemal Tahir’i Sol’dan kopartan eşkıya yüceltmesi ve tarih düşmanlığıdır.
Tarık Buğra daha serttir. Türkçe’nin yerel şive’yle söylenmesinin nereye varacağını anlamıştır. Bu yüzden Sol’dan kopmuştur.
Kemal Tahir ve Tarık Buğra gibi akıl sahiplerini örnek almazsak, Cemil Meriç’in ifadesiyle kendimizi ‘yığın’ haline getirmiş oluruz.
Kendimizi ‘yığın’ getirdiğimiz sürece Bu Ülke’de bizi kendi kimliğimizle yaşatmazlar.
Ülkemizin bölünmesi bile, akıbetimiz karşısında küçük mesele kalır.
Eğer kendilik bilgisi üzerinden ‘değişerek devam’ edemezsek, akıbetimiz mankurtlaşmak olur.
Virginia Woolf buyurur: “Hiçbir öncelik bizim kendimiz olma önceliğinden daha öncelikli değildir.