Bir Kültür Kumbarası Olarak Çocuk

 

 

Sosyolojik olarak, kültür bizi saran, insanlardan öğrendiğimiz toplumsal mirastır. Kültürün oluşmasında ikili bir süreç vardır; birinci süreçte insan pasif ve alıcı konumdadır. Belli bir coğrafi çevrede yaşıyor, beslenme ve barınma ihtiyaçlarını orada gideriyordur. Doğayla kurulan bu öncül ilişki, yani ihtiyaçları doğrultusunda edindiği bilgi, dili, davranışları ve maddi üretim ve tüketim aletleri kültürün yaratılmasında birinci aşama olarak karşımıza çıkar. İkinci aşamada ise insan alıcı konumdan çıkar ve üretmeye başlar; yani yaşadığı çevreye etkin ve aktif bir güç olarak katılır. Kültür birikimle birlikte ivmesi artan bir toplumsal yapı bileşenidir. Giderek her nesil miras aldığı kültüre maddi ve manevi bir katkı yapar ve onu kendinden sonrakilere miras bırakır.

 İnsan için ise yargılama, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenme ve tecrübeler yoluyla geliştirilmiş olan biçimine o kişinin kültürü denir.

Bebeklik, bebeğe bakan onunla ilgilenen kişilerin davranış kalıplarıyla bir temel algılayış biçimi kazanır. Eğer bebekle ilgilenen kişiler onun ihtiyaçlarını karşılarken mutlu ve istekliyse bebek “ben iyiyim”i geliştirir. Ama bakan kişiler bu ihtiyaçları karşılarken isteksiz ve mutsuz iseler bebek “ben kötüyüm”ü geliştirebilir, aşırı istismar, tutarsız ve isteksiz tavırlar yetişkinde sürerken bebek “ben kimim”i geliştirebilir. Bebeğin ben kimim algısı kendini algılayamadığını ve bir anlam veremediğini göstermektedir. Bu algılayış biçimleri bundan sonraki hayatında geliştireceği kendiyle ilgili imajlar için temel oluşturur.

Bebeğe bakmakla birinci derecede sorumlu olan kişiler, bebeğin bütün hayatını etkileyecek rol model özelliği taşırlar. Biz biliyoruz ki, bebektir anlamaz ifadesi, yetişkinin tamamı ile yanlış algılamasıdır. Çünkü eğer bir bebeği gözlemlerseniz, anne girdiği zaman farklı, baba girdiği zaman farklı tepkiler verdiklerini anlayabilirsiniz. Oda içinde meydana gelen değişiklikleri hızla fark ettiklerini ve hiçbir şey yapmazlarsa durup beklediklerini fark edebilirsiniz.

Bir kültür kumbarası olarak birikimlerini sizden toplayan bebekler çocukluğa geçerken bu birikimleri önce hareketlerine sonra da dillerine yansıtırlar. Çocuklar toplumun malıdır. Her birey her çocuktan sorumludur. Eğer çocuklarla ilgili yanlışlıklar yaşanıyorsa toplumun tamamı bundan sorumludur. Kötü modelli ortamlarda yetişen çocuklara daha iyi ortamlar sunulmalıdır. Çünkü örneğin, eğer baba kendi çocukluğunda anne ya da babasına duyduğu kızgınlığı öfkeyi yansıtamamışsa anne babanın kızmasını engelleyememişse kendi çocuğunun öfkesiyle baş etmekte zorluk çeker. Kısaca,  babanın kendi ebeveyni ile kurduğu ilişki kendi çocuğu ile olan ilişkisinde etkili olmaktadır.

Psikolojinin istediği “ben iyiyim”i geliştiren bebekler olmasıdır. Sizin ve bu günün kültürü çocuğu yaratırken, çocukla birlikte yeni bir kültür oluşturur. Bu kültür oluşumu sırasında ailenin sadece bebeğe, çocuğa karşı olan tutumu değil aynı zamanda aile içindeki bireylerin birbirlerine karşı olan tutumları da etkilidir. Eğer baba, anneyi sürekli aşağılıyorsa kız çocuk bundan olumsuz etkilenir. Anne sürekli babadan şikâyet ederse, kız çocukları erkekleri güvenilmez olarak genelleyebilirler. Baba, erkek çocuk için özdeşim kurduğu kişi, rol modeldir. Baba, kız çocuklar için güç timsalidir. Babalar, özellikle kız çocuklarında daha fazla saygı uyandırırlar. Babanın katı tutumu, ergenlik çağında, kız çocuklarında utangaç, çekingen ve içe kapanık olmasının nedeni olarak düşünülmektedir.

Her şeye rağmen bir ana-baba tüm hayatı tek başlarına çocuklarına öğretemezler. Her insan gibi çocuklar da bazen istenilmeyen şeyleri öğrenir, hatta deneyebilir. Aile içi iyi ilişkiler içinde bulunan çocuk, bu tehlikeli durumlardan kendini koruyabilir. Çünkü onun güvendiği bir ailesi, bu ailenin değer yargıları ve bu yargıları kendi süzgecinden geçirdikten sonra kullandığı kişiliği vardır. Ayrıca taaa küçüklüğünde arada hata yaparak da olsa kendi kendine deneyip yanılmalarla öğrenmesine izin vermek gerekir. Bu hatalar çocuğun duyarlı olduğu dönemlerde biraz daha artar. Değişen ve farklılaşan bedenimiz gibi, düşüncelerimiz de farklılaşır… Siz değişmediniz mi? Gençliğinizde yapmam dediğiniz şeyleri artık yapar olmadınız mı?…

İnsanlar iyi şeylere lâyıktır. Yeni ve iyi olduğuna inandığımız şeyleri denemeliyiz… Ama bunu bile denemek içinde bizim özerkliğimizi, girişimciliğimizi engellememiş bir aileden gelmek lâzım. Mevlana’nın dediği gibi “Geçen geçmiştir canım, şimdi yeni şeyler söylemek lâzım”…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!