Her insan, Cenab-ı Allah’ın gücü ve kudreti karşısında gariptir. Bu garipler ölümlüdür ve Allah’ın buyruğu ile de sabittir ki; nefisleri ölümü tadacaktır.
İşte kâinatın sonsuz yaratıcısı Allah karşısında, gariplik kisvesine bürünmüş olan bir kâmil insanı, Türk Dünyası’nın aksakalı Prof. Dr. Turan Yazgan hocamızı bu dünyada kaybettik.
Ölüm, âlemler arası yeni bir geçişin adı. Turan Hocamız da bu geçişle birlikte sonsuzluk alemine göçtü. Bilirsiniz, bazı canlılar için ölüm yok olmaktır. Ancak Turan Yazgan gibi mümtaz şahsiyetler için ölüm söz konusu değildir. Onlar her iki cihanda ebediyen var olacaktır.
Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı gibi abide bir müesseseyi kuran ve bu günlere getiren Prof. Dr. Turan Yazgan; yurtiçi ve yurtdışında binlerce Türk çocuğunun iyi bir eğitim yapmasına vesile oldu. Ayrıca Türk Milletine yaptığı hizmetlerin, ne kadar büyük olduğu izahtan varestedir.
Onun kişisel varlığının en önemli ayırıcı vasfı, bir Türk olarak dünyaya gelmesinde ve yaşamasında yatar. Türk’ün ebediyen var olmasını içeren “Türklük Ülküsü”ne hayatı boyunca sadık kalarak ömrünü tamamladı.
Her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiği “Türk Dünyası Çocuk Günleri”nin sonuncusunda, bozulan sağlığına rağmen, dakikalarca ayakta ve dimdik Türk Dünyası’nın dört bir yanından gelen Türk Çocuklarına hitabındaki inancı ve kararlılığı, ömrüm boyunca unutmayacağım. Onun canını bile hiçe sayan bu davranışları, Türk Milletine bağlılığından geliyordu.
Hastalığı nedeniyle son zamanlarda televizyonlara çıkmıyordu. Yanılmıyorsam en uzun süreli son programını, Bengütürk TV’de “Türk Dünyası Sohbetleri” programında benimle yapmıştı. Evinden almış ve evine bırakmıştım. Çok hastaydı. Buna rağmen bizi kırmamış, televizyona gelmişti. Bizi kırmamasının nedenini sonra anladım. Türk Milletine mensubiyet noktasında aramızda ruh kardeşliği ve yol arkadaşlığı vardı. Turan Hoca, bilgeliği ile bunu hissetmiş, bizi yalnız bırakmamış ve rahatsızlığına rağmen programımızı onurlandırmıştı. Bu da benim yaşam boyu unutamayacağım bir hatıram oldu.
Türk’ü hissetmek ve anlamak için; Turan Hoca’nın konuşmalarını dinlemek kâfiydi. Onun her konuşmasından sonra Türklük adına iman tazelememek imkânsızdı.
Ancak hoca, hamaset üzerine Türklük yapan bir insan değildi. Her şeyin akıldan ve ilimden geçtiğini biliyor ve bu yollardan geçip gelecek Türk çocuklarının yeniden cihana hâkim olacaklarını söylüyordu.
Onun için Türk Dünyası’nı birleştirici ve geliştirici lise ve üniversiteler kurdu, Türk Çocuklarını her yıl İstanbul’da topladı, yayınlar neşretti, Türk kültür ve sanatına hizmet etti. Bu gün arkasında binlerce Turan Yazgan bıraktı dersek, inanın abartmış olmayız.
O; Türk Milletinin birliğine ve Türk Dünyası’nın gücüne inanıyordu. Bana göre haksız da değildi. Şimdi her fani gibi ölümü tattı. Ancak bizler için o ölmedi. Aklımızda fikirleri ve kalbimizde sevgisi hiç sönmeyecek.
“Büyük Türk” rahat uyu, senden aldığımız emaneti taşıyacak, gelecekte dünya hâkimiyetini kurmayı başaracak olan Türk çocuklarına bu emaneti sağlam bir şekilde bırakacağız. Allah’ın sonsuz rahmeti üzerine olsun… Türk Milletinin başı sağ olsun…