Eğer, ayni Filistin‘den bahsediyorsak; Hani şu Osmanlı’nın Anadolu’yu ihmal etmek pahasına imar ettiği, demiryolu döşediği, 400 yıl hizmet ettiği topraklarda Osmanlı ordusunu ilk terk edip kaçan askerlerin vatanı.
İngiliz komutan Allenby‘yi “El Nebî” diye telaffuz edip bağrına basan Filistin.
Hani şu Sultan Abdülhamid‘in Theodor Herzl’li Yahudi heyetinin Filistin topraklarını satın almak için pazarlık etmeye kalktığında; “Aldığımız fiyata veririz” deyip de satmadığı toprakları da, Abdülhamid’i de satan Filistin‘den mi bahsediyoruz?..
Hani, Kıbrıs harekâtında açıkça Makarios ve Yunanistan yanında yer alan, Türkiye’deki terör örgütlerine eğitim ve destek veren FKÖ (Filistin kurtuluş Örgütü) lideri, Sosyalist Ateist Yaser Arafat ve örgütün ikinci adamı George Habbaş’ın Filistin’i mi?..
Diyarbakır’da, “Özgür ve bağımsız Kürdistan” dileğinde bulunan, Ermeni soykırımını tanıyan, bu konuda hatıra pulu bastıran, Karabağ konusunda Ermenistan yanında yer alan, Uygur Türk’leri konusunda Çin destekçisi Mahmut Abbas’ın devlet! başkanı olduğu Filistin mi?..
Kimse kusura bakmasın!.. Ben bu kavgada taraf değilim.
Bu kavganın Türk milletini ilgilendirir bir tarafı da yoktur.
Elbette, ölen çocuklar için, siviller için, yanan-yıkılan insanlığın ortak kültür mirası eserler için, semavi dinlerin o coğrafyadaki mabetleri için üzülüyorum.
Ama, Türk askerinin o topraklardan ayağını çektiği andan bugüne kadar, Filistin’in istisnasız bütün yöneticilerinin vebali ve günahı vardır.
İsrail suç işliyor lakin, Filistin yönetimi de sütten çıkmış ak kaşık değil.
Osmanlı’ya yaptıkları ihanet için önce özür dileyip elimizi öpmeleri gerekir.