Bayram Duası

Uzun zamandır Türkiye gündemindeki konularla ilgili bir yazı yazmaya uğraşıyorum. Yazı tam bitti derken gündem değişiyor. Yazdığım yazının hükmü kalmıyor ve yayınlamaktan vazgeçiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki “Devlet ve Millet’in Bekası İçin Güçbirliği” çağrısı, çağrıya icabet edenler, etmeyenler derken Yargıtay’dan çok önemli ama hep “es geçilen” bir onama kararı. Sayın Mehmet Haberal’in dava ettiği “Ümraniye Davası” hakimleri için hükmedilen karar Yargıtay 4. Dairesi’nde onanıyor ve Başbakan Yardımcılarından biri öyle bir açıklama yapıyor ki, akıllara zarar. Bir müddet önce bu davadan tahliye edilen Mustafa Özbek’in başka bir Başbakan Yardımcısı tarafından nasıl tehdit edildiği ise o sırada hafızalarda taze idi.

Bir “Türban” tartışması etrafında ülke meşgul edilirken, İmralı ve Kandil ile müzakereler başlamış, İmralı Canisi’nin açıklamalarından onlara nasıl vaatlerde bulunulduğu anlaşılmış, eski bir MİT Müsteşarı, verilebilecek ve verilmesi gereken ama devletin birlik ve bütünlüğü açısından son derece sakıncalı tavizleri açıklıyor; bu da “türban”la örtülüyordu.

Tam bu sırada Milli Eğitim Şurası toplandı. Adındaki “Millî” kelimesinin artık çok sakil durduğu bu Şura’da, İstiklal Marşı ve Andımız’ın okullarda öğrenciler tarafından okunması geleneği kaldırıldı. Uzun süredir İmralı, Kandil, BDP, İslam adına hareket ettiklerini iddia eden Mazlum-Der ve İHH tarafından kaldırılması istenen bu gelenek, devletin en “Millî” kurumu tarafından yok edildi. Sayın Cumhurbaşkanı, 20 sene kadar önce “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünün nasıl bölücülük olduğunu anlatmış, bu yüzden şimdiki Şura kararına tepki göstermemişti. Bu çok mühim mesele de “Türban”la örtüldü.

 

Başbakan, “Yaradılmışı severi, yaradandan ötürü” derken tam bir Kabala felsefesi ile kendinden ve kendinen yana olanlardan başkasını asla sevmediğni izhar edip, ötekileştirdiklerini her gün tahkirve tezyif edip dururken; yazmış ama yayınlamamış olduğum birkaç yazının ana fikri böyleydi. Türkiye’nin durumu ve Büyük Türk Devleti’nin düşürüldüğü bu durum karşısında, bir Bayram günü söyleyecek söz bulamayınca Rahmetli Galip Erdem Ağabey’in “Bayram Duası” -ki, otuz seneyi mütecaviz bir zaman önce sanki bugün için söylenmiş gibi- yetişti imdada. Rahmetli şöyle yakarıyor Yücelerin Yücesi’ne:

“Bayram Duası

Günahlarımızın ağırlığı altında, çökük omuzlarımızla, yakıcı bir özlemin büktüğü boyunlarımızla huzurundayız.

Allah’ım, bayramlık halimiz yok. Bayrama hakkımız yok; yine de bayram yapacağız, bağışla bizi…

Allah’ım, hırslarımızı yenmenin yollarını öğret bize, birbirimizi sevmenin yollarını öğret. Milletimize lâyık insanlar olalım. Halka ve Hakk’a hizmet etmesini bilelim. Bize “Büyük Cihad”ın yollarını öğret, nefsimizi yenmenin sırlarını öğret. İyi olmanın yollarını öğret!

Allah’ım, bize acı, bizi sev. Yolunda kan dökmüş bir milletiz. Uğrunda çelik bir iman ordusu olmuş, cihanın üstüne yürümüşüz. Şimdi geriyiz, yoksuluz. Düşmanımız çok, dostumuz yok. Rahmetini üzerimizden eksik kılma…

Allah’ım, millete hizmet etmenin hazzını duyur bize. Nefsimizi cihanın sultanı sanmaktan esirge bizi. Menfaatlerimizin kölesi olmayalım; bizi Sana ulaştıracak bir yüce gayenin dervişleri olalım. Şeytana uyanları, toprağınla doyur. Varlıklı kullarının yüreğine cömertlik; yoksulun yüreğine sabır ver. Yaşama kavgasının hiçliğini, söyle bize Allah’ım. Tek bilici Sensin; tek görücü Sensin. Bu milletin başına kötülerin, yalancıların geçmesine fırsat verme. Dostlarımızı çoğalt, düşmanlarımızı azalt. Dost görünen düşmanların sahtekârlığından, koru bizi!

Allah’ım, dostluğu öğret bize, fazileti emret, inanmanın yüceliğini göster; inandığımız yolda ölmenin mutluluğunu duyur. Yalandan, riyadan, kem gözden, kötü sözden ırak eyle bizi. Sana kulluğumuz yetsin. Nefsimizin köleliğinden vazgeçelim. Şehvetin kulu olmayalım. Utancın güzelliğini, iffetin değerini unutmayalım.

Allah’ım kuvvet ver bize. Haddimizi bilmek için, muhtaç olduğumuz kuvveti ver. Gurur bataklığında boğulmayalım. Nefislerimize hizmeti, marifet sanmayalım.

Allah’ım, ekmeksizlere acı, yuvasızları koru, öksüzleri güldür. Günahsızları esirge, günahkârları affet. Seni tanımayanlara, aşkı bilmeyenlere, merhamet eyle.

Allah’ım, mübarek bayram gününün hakkı için, kâfir içinde kalmış Müslüman kullarının dertlerine, derman ol. Selâmete çıkmak azminden, yoksun bırakma.

Kıbrıs’lı kullarının sonunu hayreyle, zalimleri kahreyle Allah’ım. Türk adını verdiğin öz ordunun, mücahitlerinin bileğini güçlendir; yüreğini nurlandır. Masumların intikamı alınsın.

Allah’ım, günahımız çoktur bizim! Huzuruna çıkmağa yüzümüz yoktur bizim!

Affet bizi…”



Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!