TZOB Başkanı Bayraktar: “Zaman tarıma dönme, tarıma tutunma zamanıdır. Önümüzdeki dönem için alınacak tedbirler acilen açıklanmalıdır”
“Son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 200 artarken, aynı dönemde amonyum nitrat gübresi yüzde 195, üre gübresi yüzde 239, DAP gübresi yüzde 159 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 130 artmıştır. Çiftçinin üretim maliyetleri düşürülmelidir.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim ayında üretici ve market arasındaki fiyat değişimlerini değerlendirdi. Bayraktar, Ekim ayında üretici ile market arasındaki farkın 4,5 kata yaklaştığını vurguladı.
Ekim ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 342,11 ile kuru soğanda yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, fiyat farkının limonda yüzde 334,40, elmada yüzde 272,57, yeşil fasulyede yüzde 267,71, marulda 237,77 olduğunu bildirdi.
Kuru soğanda 4,4 kat, limonda 4,3, elmada ve yeşil fasulyede 3,7, marulda 3,4 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurgulayan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Üreticide 57 kuruş olan kuru soğan 2 lira 52 kuruşa, 1 lira 25 kuruş olan limon 5 lira 43 kuruşa, 1 lira 75 kuruş olan elma 6 lira 52 kuruşa, 3 lira 50 kuruş olan yeşil fasulye 12 lira 87 kuruşa, 1 lira 88 kuruş olan marul 6 lira 35 kuruşa markette satılmaktadır. Ekim ayında markette 30, üreticide 15 üründe fiyat artışı; markette 8, üreticide 13 üründe fiyat düşüşü oldu. Üreticide 2 üründe fiyat değişmedi. Ekim ayında fiyatı en fazla artan ürün markette patates, üreticide kuru kayısı; fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ve üreticide limon oldu. Markette en fazla fiyat artışı patateste, en fazla fiyat düşüşü ise limonda görüldü.”
“Ekim’de markette fiyatı değişmeyen ürün yok”
Ekim ayında markette fiyatı değişmeyen ürün olmamakla birlikte, market fiyatında en fazla artışın yüzde 34,71 ile patateste görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Patatesteki fiyat artışını yüzde 27,23 ile havuç, 27,00 ile marul (adet), yüzde 26,97 ile ıspanak, yüzde 21,09 ile sivri biber, yüzde 19,64 ile yeşil mercimek, yüzde 19,57 ile kırmızı mercimek, yüzde 19,51 ile domates, yüzde 16,95 ile zeytinyağı, yüzde16,14 ile kuru incir, yüzde 15,69 ile kabak, yüzde15,07 ile kuru soğan, yüzde 13,60 ile toz şeker, yüzde 12,13 ile pirinç, yüzde 10,24 ile nohut takip etti. Markette en fazla fiyat düşüşü ise yüzde 26,82 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 8,95 ile antepfıstığı, yüzde 7,21 ile yeşil soğan, yüzde 6,46 ile elma, yüzde 5,52 ile fındık (iç), yüzde 1,46 ile kuru üzüm, yüzde 1,45 ile mısırözü yağı ve yüzde 0,70 ile kuru kayısı izledi. Üreticide ise en fazla fiyat düşüşü limonda, en fazla fiyat artışı ise kuru kayısı oldu.”
Fiyat değişimlerinin nedenleri
Ekim ayında fiyatı en fazla düşen ürün limon oldu. Bu düşüşün sebebi limon veriminde geçen yıla göre yüzde 100’lere varan artışın olması, alıcının ve ihracatın yeterli seviyede olmamasıdır. Ülkemizde başta Rusya olmak üzere Irak, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve Suudi Arabistan gibi ülkelere limon ihracatı yapılıyor. Ancak 2020 yılında alınan kararla limonun ihracatına kısıtlama getirilmişti. Her ne kadar bu kısıtlama kaldırılsa da bu durum dış pazarda önemli kayıplara neden oldu. Kuru soğanda ise kışlık ürünlerin hasadı başladı. Rekoltenin artması ve talebin de yavaş olmasına bağlı olarak pazarlama sorunları fiyatlarda düşüşe yol açmıştır. Bir önceki yıl ihracatın kapatılmasıyla yaşanan pazar kaybı tüccar alımlarını etkilemiştir.
“Kuru soğanda TMO alımı ile müdahale edilmelidir”
Üreticide soğan fiyatları düşük seyretmektedir. Fiyat istikrarı için kuru soğanda ivedi olarak geçen yıl olduğu gibi TMO alımı ile müdahale edilmelidir. Belediyeler ile kamu kurumları alım konusunda harekete geçmelidir. Patateste ise Nevşehir bölgesinde hasadın çoğalması, Niğde bölgesinde ise işçi sıkıntısının olması nedeniyle çiftçi tüccara düşük fiyat vermek zorunda kaldı. Salatalık ve patlıcanda ise arzın artması nedeniyle üreticide fiyat düşük oldu. Kuru üzümdeki fiyat düşüşünde tüccar alımlarındaki düşük fiyat etkili olmuştur. Elmada fiyat düşüklüğünün sebebi talebin azalması, yeşil fasulyede ise ürünün hasat sezonunun sona ermesidir. Havuçta yeni başlayan hasatla beraber piyasada kısa sürede oluşan arz fazlası ürün fiyatlarında kısa süreli gerilemeye neden olmuştur.
Fiyatı artan ürünlere baktığımızda domates, sivri biber ve kabakta tarla ürünlerinin sona ermesi ile arzın örtü altından sağlanması etkili olmuştur. Yeşil mercimek ve nohutta ise tohumluk satışları başladığı için fiyat yükselmiştir. Artışın en fazla olduğu kuru kayısıda rekoltenin düşük olmasının yanı sıra ihracatta yaşanan artış fiyatın yükselmesine neden olmuştur. Antep fıstığında ise periyodisiteye bağlı olarak rekolte düşüklüğü fiyatın yükselmesine neden olmuştur. Zeytinyağında yeni ürünün piyasaya girmeye başlaması ve yaşanan kuraklık fiyatları etkilemiştir.Dana eti ve kuzu etinde arz talep dengesindeki değişim ve yem maliyetlerindeki artış etkili olmuştur. Yumurtada ise yem maliyetlerindeki artış üretimdeki azalış etkili olmuştur.”
“Gübre fiyatları tarımsal üretimi ölümle tehdit ediyor”
Üreticinin 2021-2022 üretim sezonuna gübre kullanmadan başlamak zorunda kaldığını belirten Bayraktar’ın açıklaması satır başları ile şöyle:
“-Üreticilerimizin sezon boyunca kullanacağı gübrelere ulaşması mümkün değildir. Özellikle üretim sezonu yeni başlayan temel ürünlerimiz olan hububat ve baklagil üretimi yeterli olmazsa dünyada pahalı bir hale gelen bu ürünlerin ithalatı da güçleşecektir.
-Fiyatlar daha da yükselerek tüketiciye önemli bir yük getirecek, ekonomide enflasyon baskısı da artacaktır.Gübre fiyatları tarımsal üretimi ölümle tehdit ediyor.
-Diğer girdiler de önemli ölçülerde zamlandı. Üretici üretmekle üreticiliği bırakmak arasında karar verme aşamasına geldi. Ürettiği ürün de maliyetini kurtarmayınca girdiye ulaşamama gibi bir kısır döngüye girilecek üretimin sürdürülebilirliği zarar görecektir.
-Üreticimizin mevcut desteklerle bu fiyat-girdi-üretim sarmalıyla başa çıkması mümkün görünmemektedir.
-Son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 200 artarken, aynı dönemde amonyum nitrat gübresi yüzde 195, üre gübresi yüzde 239, DAP gübresi yüzde 159 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 130 artmıştır.
-Ayrıca son bir yılda tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatları yüzde 57, mazot fiyatları yüzde 33, TİGEM hububat tohumluk fiyatları yüzde 40-63 arasında, süt yemi fiyatları yüzde 52 ve besi yemi fiyatları yüzde 48 arttı.
“Zaman tarıma dönme, tarıma tutunma zamanıdır”
-Ekim sezonunda bulunduğumuz bu günlerde tarımsal üretim seferberliğine girmemiz gerekiyor. Ekilmemiş bir karış toprak bırakmamalıyız. Bütün imkânları üretim için seferber etmeliyiz.
-Üretimden vazgeçme noktasına gelmiş çiftçilerimiz cesaretlendirilmeli, tarlasına dönmesi sağlanmalıdır. Bunu başaramazsak krizlerin etkisini azaltan bir sektör olarak bilinen gıda sektörü, ülkemizde krizlerin daha da büyümesine neden olacaktır.
-Önümüzdeki dönem için alınacak tedbirler acilen açıklanmalıdır. Çiftçimizin artan maliyetlerini hasatta yüksek fiyat vererek karşılama düşüncesi yetersiz kalacaktır. Çünkü geçen yıl yaşanan kuraklık, gelirlerinde azalma, girdi maliyetlerindeki anormal artışlar nedeniyle üreticilerimiz girdi temini ve finansmanında zorlanacaktır.
-Üreticilerimiz ya gübreyi ve diğer girdileri daha az kullanacak, ya maliyet hesabı yaparak üretimden uzaklaşacak, ya da daha az maliyetli gördüğü ürünleri ekecektir. Verim ve kalitede ciddi sorunlar yaşayabiliriz.
-Maliyet artışları, büyük işletmelerin bile üretimde zorlandığı mevcut konjonktürde, küçük aile işletmelerini tamamen üretim dışı bırakacak bir duruma gelmiştir.
-Tarımsal üretimin gerçekleştirilmesi sürecinde önemli bir yere sahip olan aile işletmelerini ayakta tutacak tedbirleri hiç vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Eğer bunu başaramazsak yarın çok geç kalmış olacağız, ancak son pişmanlık fayda etmeyecektir.
-Birçok ülke bu süreçte gerekli önlemleri alıyor ve ek destek paketleri açıklıyor. Bazı ülkeler ise gübre fiyatlarını sabitledi. Ek girdi destekleri açıklayıp üreticimize çok geç kalmadan ulaştırılmalıdır. 4-5 ay sonra verilecek desteklerin bir anlamı olmaz.
-Üretimin sürdürülebilirliği açısından üreticimize gelir garantisi verilmelidir.
-2022 yılı tarım sektörü ve gıda fiyatları açısından önemli bir yıl olacak. Uluslararası piyasalarda ham madde ve tarım ürünleri fiyatları artmaya devam ediyor. Kur artıyor, bazı ürünlerde üretim açığımız var. Yeni ekimlerde de girdi maliyetleri nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz.
-Gerekli tedbirleri acil olarak alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Bunları başaramazsak, üreticimiz de tüketicilerimiz de daha zor günlere hazır olmalıdır. Bu nedenle zaman tarıma tutunma zamanıdır.
-Tüketici ürün fiyatlarına yön verme ve müdahale etme gücünü kullanmalı, alışverişini bölüp, fahiş fiyattan ürün satan marketlerde alışveriş yapmayarak cezalandırmalıdır.
-Tüketicilerimiz fiyatlarından şikâyet ettikleri marketlerde ayak alışkanlığını bahane ederek ısrarcı olmamalıdır. Normal fiyatların bile tüketiciyi zorladığını düşündüğümüzde fahiş fiyatlara tüketicinin dayanma gücü yoktur.
“Fahiş fiyatlar ülkemiz için bir sorundur”
-Fahiş gıda fiyatlarının ülkemiz için bir sorundur. Bu durum herkes tarafından kabul edilmektedir.
-Politika yapıcılar, ‘sorunun temeli hallerdir, burayı çözersek her şey düzelir’ ya da ‘aslında hallerle birlikte zincir marketlerde de sorun vardır, buraları iyi denetlersek, cezaî yaptırım uygularsak bu sorunu çözeriz’ gibi sadece sorunun belli bir halkasına yoğunlaştığı müddetçe, ne yazık ki sorunu çözmekten uzaklaşıyoruz.
-Önce bir gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Ülkemizde üretim ayağında, lojistik ayağında, hallerde, imalat sanayi ayağında ve marketlerde ciddi sorunlar vardır. Bunların bir türlü iflah olamaması, bazen yeterince önemsenmemeleri yüzünden, bazen de değişik çıkar çatışmaları sebebiyledir.
-Girdi fiyatları düşürülmelidir: Piyasada sıkı girdi fiyat kontrolü yapılmalı, stokçuluk ve spekülatif fiyat artışı mutlaka önlenmeli, destekler artırılmalı, girdi kalemlerinde uygulanan vergiler düşürülmelidir.
-Verim ve verimlilik artırmalıdır: Uygun girdi kullanımı ile birim alandan elde edilecek verimi artırmalı, üretici eğitimine ağırlık verilmeli, danışmanlık hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.
-Döviz kurundaki dalgalanmalar en aza indirilmelidir: Döviz kurlarında sık sık yaşanan dalgalanmalar dışa bağımlı olan girdilerde düzensiz fiyat artışına neden olmaktadır.
-Destekler beklentileri karşılamalıdır: Üreticilere verilen destekler artırılmalı, etkileri değerlendirilmeli, tarımsal üretime yaptığı etkisi ölçülebilir olan destekler hayata geçirilmeli, desteklerin ilanı ve ödemelerinde yaşanan gecikmeler ortadan kaldırılmalıdır.
-Pazar garantili sözleşmeli üretim yaygınlaştırılmalıdır.
-Haller ve marketler gibi pazarlamayla tüketim ayağı yakından izlenmeli.
-İlgili yasalarda hem üretici hem tüketici lehine olacak gerekli değişiklikler yapılmalı.”
Kaynak:AjansBizim