Ankara Tarihi ve Kızılay;
Ankara başkent olduğu zaman, Kızılay diye bir semt yoktu. Atatürk Bulvarı ve çevresi bayındır hale getirilirken, Kızılay Kavşağı merkez olmak üzere, burada kurulacak sokak ve mahalle adları için çok anlamlı bir yola başvurdular: Buralara Oğuz töresine göre verilecekti isimler…
Oğuz töresi şudur: Oğuz orduları otağ kurduğu yerde iz bırakır, yani adını bırakırdı. Sakarya Meydan Savaşı’na giderken Kuvayi Milliye orduları Kızılay çevresinde toplandılar. Buranın o zamana kadarki adı, “Oğuz Kırı” idi. Burası, ağaçlık, fidanlık bir kır alanıydı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları 27 Aralık 1919 günü, Dikmen’den aşağı Kızılcabayır’ı indiklerinde; burada binlerce Ankaralı onlara Oğuz ateşleri yaktı, gelenler atlarıyla ateşin üzerinden atlayarak Ulus’a gittiler. Bu tutum, Oğuz töresine göre bir karşılamaydı ve Kuvvacılar 500 davul 70 zurna ile karşılanmışlardı.
Törede davul çalmak, şahlanış demektir. Oğuz Kırı davul – zurna sesleriyle inledi.
Zaferden sonra buraların bayındır hale getirilmesine gelmişti sıra… Bu da Oğuz töresine göre olmalıydı. “Bayındır” adı bile unutulmadı; Sakarya Caddesi’ne ad konulduğunda ona açılan sokaklardan biri “Bayındır” oldu. Sakarya Caddesi’ne açılan “Selanik”, “İnkılap”, “Bayındır; sokakların diğer başında Zafer Meydanı yer aldı. Şimdi burada Zafer Çarşısı ve karşısında Zafer Parkı bulunur. (Yeri gelmişken, 2010 yılında Zafer Parkı’na konulan ahşap heykeller, giyotin, kuleye hapsedilmiş kafalar, kolları çivilenmiş Artemis, vb, asla Oğuz töresine uygun değil, hiç biri yüzüne bakılacak heykel de değildir.)
Yenilenmenin ve genç Cumhuriyet’in eserinin izlerini sokak adlarında sürmeye devam ediyoruz: “Bayındır, Selanik ve İnkılap Sokakları, Sakarya Caddesi’nden geçip Ziya Gökalp Caddesi’ne kavuşur. Oradan devam eder, Meşrutiyet Caddesi’ne ulaşır. Sakarya Caddesi ise bir başından Hürriyet Meydanı’na açılırken diğer başından Mithat Paşa’ya kavuşur.
Kimdir Mithat Paşa, kimdir Ziya Gökalp?
Zafer Meydanına ünlü Ankara Heykeli Hitit Kursu’ndan girilir. Kurs üzerindeki semboller tamamen Oğuzlu sembolleridir. Kurs, öküzün boynuzları üzerinde yükselir, geyik ve üzerinde üç nokta bulunan güneş…
Zafer Meydanı’na ise Lozan Meydanı’ndan geçerek gelinir. Lozan Meydanı bugünkü adıyla Sıhhiye Abdi İpekçi Meydanı’dır. Bugün Kızılay Meydanı dediğimiz yerin o zamanki adı da Hürriyet Meydanı’ydı. Sıralayacak olursak: Lozan Meydanı, Zafer Meydanı, Hürriyet Meydanı…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken kurucu irade, ilham aldığı bütün değerleri bu meydanlara ve bu sokaklara yazdı; bunu açıkça görüyoruz. Atatürk Bulvarı üzerinde, Kızılay Kavşağı’nı, yani Hürriyet Meydanı’nı çevreleyen mahalle adlarına bakalım:
a- Kızılay binasının bulunduğu tarafta Kızılay Mahallesi. (Sıhhiye Bölüğü burada toplandı.)
b- Güven Park yönünde Devlet Mahallesi.
c- Sakarya Caddesi çevresinde Cumhuriyet Mahallesi.
d- Gökdelen tarafında Meşrutiyet Mahallesi ve yanında Kocatepe Mahallesi.
Güven Park’ın adı Emniyet Parkı… Parktaki kabartma yazıda “Türk, Öğün, Çalış, Güven” yazıyor olması nedeniyle Güven olmuş adı… Güven Park’ın yanında Müdafaa Caddesi.
Lozan Meydanı’ndan bir kol ayrılır ve Necatibey Caddesi açılır; Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nın altından süzülür, Namık Kemal Mahallesi’nden geçer, Devlet Mahallesi’ne ulaşır.
Kızılay Mahallesi’nin İzmir, Sümer ve Fevzi Çakmak Sokakları, Devlet Mahallesi’nde devam eder. İzmir ile Sümer sözcükleri sesteştir, bunu da bilerek koymuş olabilirler…
Geçelim Maltepe ve Yücetepe’ye… Antik dönemlerde burada bir Hitit Höyüğü varmış. Tepe sözcüğüyle örtüşen yükseklik var elbette. Ancak buranın kutlu (yüce) bir yer olduğunu bize Mal-tepe adı ve tarihçi Bilal Şimşir söylüyor. Sümer Tanrısı Ulu Ma’nın oğulları (Uma-Ulu) buraya gömülmüş olmalı.
Oğuz töresine göre sıfatlarını bırakmışlar bu tepede.
Ne büyük tesadüftür ki, yine bir Ulu Oğuz Beyi, U’May’ın Türk Milletine büyük armağanı demek lazım, Yüce Atatürk şimdi burada Yücetepe’de çok doğru yerde yatıyor; Anıttepe diyoruz adına.
Akdeniz Caddesi burada. Gençlik Caddesi ile buluştuğu yerdeki sokak adlarına bakınca tam bir Oğuz töresi buluyoruz:
Ata Sokak, Ordular Sokak, İlk Sokak, Hedef Sokak, İleri Sokak ve bu sokakların açıldığı Akdeniz Caddesi! Sakarya Meydan Savaşına hazırlanan ordulara, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” komutunun burada verildiğini anlıyoruz.
Gençlik Caddesi ile kesişen yerde, İleri Sokak ile buluşan bir sokağın adı Ar Sokak olarak geçiyor. Muhtemeldir, “Arş” Sokak olacaktı, Ş-S sıkışmasıyla (ş) harfi düşmüş gibi. Bu açıdan bakınca, “İleri” komutuyla birlikte “Arş” denilmiş olması muhtemeldir ve hiç yanlış olmaz…
Ordular, İlk, Hedef, Akdeniz, İleri, Arş; imza; Ata…
Şifresi bir Oğuz töresidir. Şöyle ki; Polatlı’ya (Gordion) kadar gelerek tüm Ege’yi işgal eden İskender’in Ege’de bıraktığı yağmacı Yunan ordularını denize dökmek üzere Birleşik Oğuz Ordularını Amasya’da toplayan 1’inci Mitri Date’nin, aynı güzergahtan ilerleyerek otağ kurduğu yer SART idi (MÖ.304). Sart’a giderken mola verdikleri yerler Uşak (Saka), Kula(Ogul), Salihli (Soli eli), Sart (Ata-şehr) olmuştu. Oğuz ordularının başkomutanı Milet Uygarlığı’nın Kios (Oğuz) Beyi Sinoplu 1’inci Mitridate (3’üncü Darius’un yeğeni, 1’inci Bedri Dede) idi.
Yine aynı güzergahta yine Yunanlıları kovalıyor, yine adımızı ordular topladığımız yerlere yazıyor, Sakarya Savaşı’yla Polatlı’yı Yunan ordularından temizlerken; adeta Gordion’un rövanşını alıyorduk…
Akdeniz Caddesi, gerçekten Eskişehir istikametinde uzanıyor. Kesiştiği ilk caddenin adı Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi’dir. Anıttepe’yi çevreleyen üç cadde; Gençlik Caddesi, Akdeniz Caddesi, Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi…
Kızılay Kavşağına dönelim, yani Hürriyet Meydanı’na.
Burada “Sıhhiye Bölüğü” savaş hazırlığı yapmıştı. Yani “Kızılay Taburu…” İşte adı odur.
Ankaralılar verdikleri yün çorapları, yün fanilaları, sargı bezlerini, eski çaputları, kuru üzümleri, yufka ekmekleri, peynir topaklarını, tentürdiyotları, kısaca ellerinde ne varsa Milli Orduya verilmek üzere bu merkeze getirdiler. Mustafa Kemal’in Başkomutan Yardımcısı Tabip Miralay Mehmet Arif Bey acil yardım ekiplerini de burada eğitti, savaşta ilkyardım hazırlıkları burada başladı. Önemi nedeniyle burada Kızılay binası yapıldı, yakın zamana kadar üzerinde Kızılay (Hilal) sembolü bulunuyordu. Ta ki, bina Türk devriminden intikam almak isteyen küresel şirketler için AVM yapılıncaya kadar…
Kızılay binasıyla birlikte Bandırma Vapuru’nun kutlu yolcularından Tabip Miralay Mehmet Arif (Finci)’de tarihe gömüldü. Sakarya Cephesi’nde Başkomutan Yardımcısı, Afyon Cephesi’nde de Eskişehir Sıhhiye Birliği’nin komutanıydı, merhum… Yunan karargahlarına kadar köylü kılığı ile sızar ve her türlü riske rağmen sağlıklı istihbarat toplardı.
Düşmanlarımız onu hiç affetmedi. O’nu ve Kızılay Taburu’nu tarihten silmeyi maalesef başardılar. Sırada ilginç tarihten silme yolları var: Çünkü Konur, Karanfil ve Yüksel Sokaklarında sağlı sollu inşa edilmiş yüz tane darağacı, üzerlerinde insan, kartal ve timsah benzetmeli kum torbasından cesetler 2009’dan beri sokaktan geçenlere korku salıyor!
(Belediyeye şikayetimiz üzerine dekoratif cesetler kaldırıldı, ancak darağaçları hala yerinde durmaktadır.)
Tarihten silme cezası verilmiş yerlerden biri de, Sakarya Caddesi’dir. 2005 yılından itibaren burada yapılan ahşaptan, Şanlı Sakarya ile asla örtüşmeyen, İdam Sehpası, Sarhoş Adam, Örs Maşası, Rahmi delik Kadın, Ayakları Kesik Kadın, Kütük Baba, Çivisi Çıkmış Dünya, Gudubet Artemis, Oklar Saplanmış kütük, Giyotin, gibi heykellerle dolduruldu Cadde. Diğer yandan buraya açılan İnkılap ve Bayındır Sokakların bar sokağı yapılması ise, değersizleştirerek tarihten silme cezasının bir başka versiyonudur. İnkılap Sokak deyince artık bir devrim gelmiyor akıllara, oradan geçmek bile istemiyor insan.
Akdeniz Caddesi’nin adını 2006’da değiştirdiler ama tutmadı, kaldırıldı. Sıra kendi mahallemize ve kendi sokağımıza gelene kadar fark etmeyebiliriz, onun için Oğuz töresini diri tutmalıyız. Aksi halde sıra adımızı kirletmeye ve kendimizden utanmaya gelebilir. “Türk” adından utanan bir Osmanlı Saltanatı vardı, İngiliz hayranı, vatan şairlerini hapse atıyor ya da sürüyorlardı. Onların halkı aşağılamasına karşılık, Türk olmaktan onur duyan marşlar yazdı Mustafa Kemal’in inkılapçıları. Çünkü Türk olmak, ırkçılığı değil tersine halkçılığı ve vatan savunmayı ifade ediyordu. Bir örnek verelim:
“Adımız andımızdır, yoluna can koyarız.
Türk olmayı en büyük şeref, en büyük şeref ve şan sayarız…
“Türküz, Türküz” dedikçe kalbimiz almakta hız,
Türk olmayı en büyük şeref, en büyük şeref ve şan sayarız.
Ankara-Kızılay’da Sıhhiye Taburu’nun yerine dikilen o ucube AVM binasının karşısına geçip; arkasını Güven Park’a dönerek kitap okuyanlar gördüm. Bu yazıyı onlar okusun isterim: Cumhuriyeti korumak boş boş bağırmakla değil, Ankara’daki sokak adlarını bilmekle başlar desem yanlış olmaz.
Ankara Oğuzlu tarihini merak edenler için, Ulus çevresindeki mahalle ve sokak adlarına dikkat etmelerini öneririm. Örneğin, Ulus’ta Kızılbey Vergi Dairesi’nin adı size bir şey söylemeli. Çünkü Mustafa Kemal’e Ulus çevresinde Sümerbank, Ziraat Bankası, Postane, Meclis Binası yapsın diye arsalarını hediye eden Kızılbey Obası’nın adından, vergi dairesinden başka iz kalmadı…
(Kaynak: Muzaffer Örkçüoğlu, Ankara Kılavuzu, 2004)
Fotoğraf: Hayat Dergisi, Kızılay Meydanı, 1958
Alıntı için teşekkürler,
B. Öztürk