Başbakan Erdoğan ve Suriye’ye müdahale çığırtkanlığı

Suriye ordusu, şehirleri tanklarla kuşatıp bombalar yağdırırken birileri ‘emperyalizmin kirli oyunları’ndan söz ediyorsa bilin ki katile soluk aldırmaya çalışıyordur. Suriye’de yönetimin gaddarlığını ve barbarlığını dile getiren insanlara “Amerikancı” ya da “İsrailci” yaftası basanlar bilin ki kendilerine “katil diktatörcü” denmesini hak ediyorlar.

Bu ifadeler ancak sosyal bilimci olmayan ve atılacak bir adımın sebep olacağı sonuçları önceden kestiremeyenlere ait olabilir. Zira Suriye’de emperyalizmin kirli oyunları da Amerika ve İsrail’e hizmetkârlık yapan unsurların müdahale tahrikleri de söz konusudur. Ortada tek sonuçlu matematik bir doğru yoktur.

Bu sebeple Suriye’de meydana gelen olayları yandaş-karşıt ikilemi içinde ele almak yapılacak yanlışların en büyüğüdür. Suriye’ye müdahale, bölgedeki dengeleri alt-üst edecek potansiyeli bünyesinde barındırmaktadır. Bu yüzden bu ülkeye karşı atılacak herhangi bir adımın yaratacağı problemleri çok yönlü ve çok iyi hesaplamak gerekir.

Başbakan Erdoğan, başından bu yana her söylediğinin tersini yapan, her yaptığının da neredeyse tersini söyleyen bir siyaset izliyor.  “Rasmussen NATO’ya genel sekreter olamaz” , zinayı suç sayan düzenleme için  “Bu bizim iç işimiz başkaları karışamaz” , Libya’ya NATO müdahalesi söz konusu olduğunda ise  “Ne işi var NATO’nun Libya’da”  demiş, sonra da tersini savunmuştur. Şu sıralarda da basireti bağlanmış bir eda içinde Başbakan Erdoğan, Suriye’ye müdahale çığırtkanlığı yapmaktadır.

Başbakan son on gün içinde Seul’de ABD Başkanı Obama’yla, Tahran’da Ahmedinecad’la, Pekin’de ise Çinli yetkililerle ve bugünlerde de Suud Kralı Abdullah ve Katar’lı yetkililerle Suriye sorununu görüşüyor.

Başbakan gittiği her yerde ‘aman elinizi sıkı ve çabuk tutarak Suriye’ye müdahale için gerekeni yapınız’ anlamına gelen bir diplomasi yürütüyor. Bir süre önce de bir sınır ihlali üzerine Başbakan Erdoğan, NATO’yu Türkiye’yi korumak için göreve çağırmıştı!

Suriye’de kan dökülmeye devam ediyor. Yirmi bini aşan insan, Türkiye’ye sığınmış durumdadır. Yüz binlerce insanın acil insanî yardıma ihtiyaç duyduğunu BM söylüyor. Suriye’den kesintisiz bombardıman, kan ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.

Bütün bunlar dikkate alındığında Suriye için acil bir şeyler yapmanın zorunluluğu ortadadır. Bu yüzden uluslararası camia Kofi Annan’ı devreye sokmuştur. Kofi Annan’ın yürüttüğü diplomasi sonucunda, Suriye’de yönetim ve muhalifler arasında bir  “ateşkes”  söz konusu olmuştur.

Başbakan Erdoğan, Annan, henüz diplomatik faaliyetleri yürütürken,  “Suriye’nin dostlarını”(!) İstanbul’da toplamış ve var gücüyle Esad’ın samimi olmadığından ve bu ateşkesin zaman kazanma ve kandırmaca olduğunda söz etmişti.

Başbakan Erdoğan ile benzer düşünen birisi de Libya’yı NATO’dan önce bombardımana tutan Fransız Sarkozy’dir.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de aynen Başbakan Erdoğan gibi Esad’ın ateşkese uyacağına inanmadığından ve bu sebeple insanî koridor açılması gerektiğinden söz etmişti. Sarkozy,  “Esad’ın ateşkes konusunda samimi olduğuna inanmıyorum. Orada gerçekte neler olup bittiğini öğrenmek için BM gözlemcilerini bir an önce göndermemiz gerekir”  diyor. Önerilen insani koridor açılması için Esad’ın rızası gerekmektedir. Aksi takdirde tek yol BM kararı çerçevesinde Suriye’ye yönelik askeri güç kullanılmasına kalıyor.

Suriye’ye yapılacak bir müdahalenin bugünkünden daha iyi bir insani ve ahlaki sonuç getireceğine dair kimsenin elinde garantisi yoktur. Aksine Suriye’ye müdahale bölgeye emperyalistlerin güç aktarmasına neden olacaktır. Ülkeyi bölerek güçten düşürecektir. Şii-Sünni kutuplaşmasına sebep olacak ve nihayet Kuzey Suriye Kürdistanı’nın kurulmasıyla sonuçlanacaktır. Bütün bunlar, ne insanlığın ne Türkiye’nin ne de İslam dünyasının yararınadır!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!