2019’da Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan rapora göre 79 milyon insan zorla yerinden edilmiştir. Ülkelerinde yaşanan ekonomik sıkıntılar, bölgesel çatışmalar, savaşlar, vs. birçok insanı ülkelerinden göç etmeye ve daha yaşanılabilir hayatlar sürebilecekleri ülkelere sığınmaya zorlamaktadır. Bu durumun yaşandığı yerler ve kaynak ülkelere baktığımızda karşımıza özellikle Orta Doğu ülkelere ve Afganistan, Pakistan gibi Güney Asya ülkeleri çıkmaktadır. Bu ülkelerden yola koyulan insanlar, daha iyi bir hayat hayaliyle özellikle Avrupa ülkelerine göç etmektedirler. Jeopolitik konumu dolayısıyla bir köprü niteliği taşıyan Türkiye’den geçerek Balkanlar üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan sığınmacılar bugün balkanlarda, özellikle Bosna Hersek’te artan bir problem haline gelmekte. Bunun birçok sebebi olmakla beraber özellikle Avrupa Birliği (AB) ülkesi Hırvatistan’ın insanlık dışı önlemleri çerçevesinde sınırındaki sığınmacıları Bosna Hersek topraklarına geri göndermesi, bugün Bosna’daki sığınmacı probleminin en büyük sebeplerinden birini teşkil ediyor.
Umut Yolculuğunun rotası
Problemi incelemeden önce sığınmacıların takip ettiği rotayı değerlendirmekte fayda var. 2015-2016 yıllarında Türkiye-Macaristan ve Sırbistan üzerinden Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden Almanya, Avusturya, İtalya gibi ülkelere ulaşmak için bu yolu kullanırken Macaristan’ın sınırlarını kapatmasıyla bu yolu kullanamamaya başladılar. Ancak 2018 yılında yeni bir rota oluşmaya başladı: Türkiye-Bulgaristan/Yunanistan-Kuzey Makedonya-Bosna Hersek- Hırvatistan-Slovenya. Ancak bugün binlerce sığınmacı Hırvatistan ve Bosna Hersek arasında sıkışmış durumda. Hırvatistan aldığı sert önlemlerle sığınmacılara “pushback” yani geri püskürtme uyguluyor ve bu sığınmacıları Bosna Hersek topraklarına sıkıştırıyor. Özellikle iki ülke arasında bir sınır şehri olan Unsko-Sanski Kantonu şehri Bihać’da toplanan sığınmacılar zor şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalışıyor ve bir şekilde sınırdan geçmek için gün sayıyorlar. Unsko-Sanksi Kanton yöneticisi Mustafa Ruznić’in aktardığı istatistiklere göre sadece 2020 yılında AB tarafından Bihać’a 7,200 sığınmacı geri püskürtüldü. Ruznić’in ifadesine göre Bosna’nın ellerinin bağlı olup bu problemi halledecek gücün AB’dir. Çünkü AB üyeliği için çaba gösteren Bosna Hersek Ruznić’in de ifadesiyle AB’nin otoparkı konumuna gelmiş durumda. Üstelik medyadaki haberler ve Bosna Hersek yöneticileri ve kolluk kuvvetlerinin aktardığı bilgilere göre AB bu sığınmacıları kesinlikle istemiyor ve geri püskürtmek için elinden geleni yapıyor. Özellikle AB üyesi Hırvatistan polisinin sığınmacılara karşı uyguladığı şiddet gözler önünde. Zaten kendi içerisinde ekonomik problemler yaşayan Bosna Hersek, bir de bu sığınmacıların tedavisi ve iaşesi için uğraşmak zorunda bırakılmıştır. Üstelik AB tarafından da elle tutulur bir yardım kampanyası veya probleme yönelik bir çözüm sunulmamıştır.
Problemin Sosyolojik Boyutu
Bu problemin bir de sosyolojik boyutu vardır ki giderek daha ciddi bir hal almaktadır. Bosna’da sıkışan bu göçmenler orada kaldıkları süre boyunca bölge halkı için hem bir avantaj hem de bir dezavantaj haline gelmiştir. Avantaj haline gelmiştir çünkü bölgede bulunan birçok şirket, işveren ucuz iş imkânı dolayısıyla bu göçmenleri kendi lehlerine kullanmışlardır. Zaten kendi genci Avrupa’ya kaçan Bosna Hersek için böyle bir fırsat önemli bir hale gelmiştir. Ancak işin dezavantajı daha da mühimdir. Özellikle başıboş, hiçbir işle uğraşamayan göçmenler birçok problem çıkartamaya başlamış ve bölge halkını ciddi derede rahatsız etmeye başlamıştır. Medyada çıkan haberler incelendiğinde kendi aralarında kavga ederek birbirini yaralayan sığınmacılardan, cinayet, cinsel taciz, hırsızlık, yağmalama gibi birçok olaya karışan sığınmacıların olduğu görülebilir. Bosna Hersek polisi her ne kadar bununla baş etmek için çaba gösterse de gün geçtikçe sığınmacı sayısı artmakta ve Hırvatistan’ın sınırını kapatmasıyla sayısı da azalmamaktadır. Ayrıca şehirlerarası seyahat otobüslerini kullanarak sınırdan geçmeye çalışan sığınmacılar, bu otobüsleri maalesef kullanılmaz hale getirmiştir. Haliyle bu olaylar sonrasında bölge halkı ciddi bir şekilde tepki göstermeye başlamıştır, bu bağlamda halk sığınmacılara hayvan gözüyle yaklaşmıştır. Her ne kadar bölgedeki Uluslararası Göç Örgütü bu konuda halkı bilinçlendirmeye çalışsa da tepkiler giderek artmaktadır.
Bosna Hersek yine yalnız
Adna Serdarević ve Lejla Memčić’in Aralık 2020’de aktardıkları habere göre Bihać bölgesindeki ormanlık alanda bulunan sığınmacıların kendi inşa ettikleri çadırlarını ziyaretlerinde zor kış şartlarında hayatta kalmaya çalışan sığınmacıların durumunu gözler önüne sermişlerdir. Bu kampta bulunan sığınmacılardan biri hükümetin kurduğu çadırlarda yer olmadığı için kendileri ormanlık alanlara çadırlar inşa ettiklerini söylemiş ve yetkililerin yeni kamp alanı yapacaklarını ifade ederek beklemede olduklarını söylemiştir. Her gün sınır geçmeye çalışan sığınmacılar bu zor şartlar altında soğuktan ölmeye başlamışlardır. Aradan aylar geçmesine rağmen hala tam anlamıyla bir sığınma kampı alanı oluşturulamamıştır.
Problem irdelenirken akıllara şu düşünce geliyor: Bosna Hersek tıpkı 1992-1995 Bosna Savaşı’nda olduğu gibi bu konuda da yalnız bırakılmış ve yeteri kadar destek alamamıştır. Yetkililer ve halk şu soruyu sorarken aslında hiç de haksız değillerdir; Birleşmiş Milletler nerede? İnsan hakları ile övünen Avrupa Birliği nerede?
Kaynak: 21YYTE/ Mustafa Çuhadar