Programda, beklenen İstanbul depreminin yanı sıra Antakya başta olmak üzere depremde yıkılan şehirlerin yeniden inşası konuşuldu.
Babacan, “İstanbul merkezli bir deprem Allah korusun ülke için başlı başına büyük bir ekonomik zorluk ve beka sorununa kadar gidecek bir tabloyu da ortaya çıkarabilir” diyerek, partisinin Hayat İstanbul projesinden bahsetti.
Doğru ve güven oluşturan mekanizmalar oluşturulduğunda kaynak temin edilebileceğini söyleyen Babacan, “Hayat İstanbul diyerek, bütün şehri depremi hazırlamak, kaynakların buraya odaklanması, bunun gerçekleştirilmesiyle ilgili kuvvetli görüşler oluşturduk. İnsan odaklı, hayat odaklı, çevre odaklı bakışın son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Bunun finansmanı çok kolay bir iş değil.” diye konuştu.
“Merkeze insan ve doğa konulmayınca şehirler dikeyleşiyor”
Babacan, konut arzının ve esnaf için iş yeri arzının çok iyi planlanması gerektiğini dile getirerek, “Arz talep dengesi iyi kurulmadığı anda herkes büyük bedel ödüyor. Türkiye, Avrupa’nın en büyük topraklarına sahip ülkesi. Bu kadar büyük bir coğrafyada insanı ve doğayı merkeze koyan, kültür mirasını dikkate alan bir perspektifle yeteri kadar hızlı arsa üretimi de çok çok önemli. Bu yapılmadığı için zaten şehirlerde tek merkeze yoğunlaşma oluyor. Sıkışınca da dikeyleşiyor.” ifadelerini kullandı.
Arolat: “Mesleki sorumluluk sigortası çözüm olabilir”
Babacan’ın sorularını yanıtlayan Arolat ise şöyle konuştu:
“İstanbul depreme hazırlanırken aynı zamanda rehabilite de edilir. Kentsel dönüşümün çok başarılı bir çıktısının olmadığını biliyoruz. En başından sürekli hatalar yapılıyor. Yapı denetim firmaları esasen sistemin içindeki en zayıf halka haline gelmeye başlıyor. Bunun da bence çok sade ve basit bir çözüm olabilir. Bu da mesleki sorumluluk sigortası. Mesleki sorumluluk sigortası dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde sistemi organize eden, sistemi doğru çalışmaya sevk eden bir konudur.”
“İstanbul’da pek çok yapının tekrar inşa edilmesinde fayda var”
Arolat, “Herhangi bir mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilmiş bir yapının güçlendirilmesi çok da kolay bir şey değil.” diyerek şunları kaydetti:
“Mevcut çok sorunlu olduğu zaman o yapının güçlendirilmesi zor. İstanbul’da pek çok yapı güçlendirilebilir hatta güçlendirilmesi doğrudur. Ama pek çoğunun da güçlendirilmesi imkansızdır. O yüzden onların dönüşümle tekrar inşa edilmesinde fayda vardır.”
“İstanbul depremi birincil mesele”
İstanbul için bir kaynak, fon oluşturulması gerektiğini savunan Arolat, “Türkiye adına birincil bir mesele. Hakikaten İstanbul depreminin Türkiye için büyük bir yıkım olacağını düşünenlerdenim. O yüzden bu ulusal bir seferberlik olarak görülmeli. 10 yıllık bir perspektifte bu iş çok rahat çözülür. Bir ülkenin kaderinin bir depreme bağlı olmasını çok üzücü bir şey olarak görüyorum. Galiba bütün gücümüzü toplayarak bu işe konsantre olmak ve bu işi yapmak zorundayız.” diye konuştu.
“Anadolu’da sanayiye elverişli çok yer var”
Arolat, tarımın iyi yapılabildiği yerlerin binanın olmaması gereken yerler olduğunu belirterek, “Anadolu’da tarıma çok elverişli olmayan ama mesela sanayiye çok elverişli olabilecek çok yer var. İstanbul’daki sanayinin büyük bir kısmını bir şekilde kaydırmak gerekir. Şehrin ‘taşı toprağı altındır’ denerek gelmiş olduğu nokta, taşının toprağının altın olduğu ama onun dışında hiçbir şeyin kalmadığı bir noktaya doğru götürüyor. Bu noktada merkezi yönetimlere büyük iş düşüyor.” dedi.
“Ortak Akıl Antakya diye bir platform oluşturduk”
Antakya’nın yeniden inşasına da değinilen programda Babacan, “Antakya, tarihiyle, sosyal dokusuyla ve hemen hemen şehrin tamamen yıkılmış olmasıyla beraber değerlendirdiğimizde özel bir odak çalışması gerektiren şehir” ifadelerini kullandı.
Antakya Müze Otel’in de mimarı olan Arolat şöyle konuştu:
“Biz bunun için ‘Ortak Akıl Antakya’ diye bir platform oluşturduk. O platformda birkaç mimar arkadaşımızın yanında Türkiye’nin önde gelen meslek insanları, bilim insanları, deprem uzmanları, çok farklı disiplinlerden dostlarımız var. Bir danışma kurulu çerçevesinde yürüyen ve yürümesini planladığımız, açık planlama mantığıyla yürümesini planladığımız bir sistem. Siz de dahil olmak üzere herkesin katılımına açık. 100’e yakın danışma kurulu üyemiz var.”