Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, ilişkilerdeki ayrılıkların bireylerin beyinlerindeki kimyasallarda ve davranışlarda neden olduğu etkilere değinerek önemli tavsiyelerde bulundu.
Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, ilişkideki kayıp karşısında ilk saniyelerde yaşanılana anlam verememe ve inkâr etme yoluna gidilebildiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Planlanmamış bir ayrılık sürecinde bu çok daha fazla görülür. İlişkinin bittiği kabullenilemez. Bu aşamada partneri arama isteği, kızgınlık, öfke, yeniden bir araya gelmeye dair beklenti ya da bir daha böyle bir ilişki kuramayacağım korkusu başlayabilir. Ayrılığın kabullenme aşamasında ise kişinin kendini ya da partneri suçlaması, üzüntü ve günlük işlevsellikte düşüş gibi tablolar karşımıza çıkabilir. Zorlayıcı duygular sebebiyle “zaman durdu sanki” denilen bir döneme girilebilir. Yaşanılan yoğun duygular sebebiyle beynimiz daha fazla ayrıntı hatırlar ve olayın uzun sürdüğü, içinde bulunduğumuz zamanın geçmediği algısına kapılabiliriz. Bu aşamada unutmamamız gereken en önemli nokta zamanın durmadığı ve bu sürecin geçeceğidir. Yeniden hayata dönme evresinde ise ilişkinin kaybına yönelik zorlayıcı duygular azalır, normal yaşantıya geri dönüş başlar.”
Romantik ilişki sırasında beyinde oksitosin olarak adlandırılan bağlanma hormonunun salgılandığını belirten Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Özellikle uzun süreli bir ilişkiden çıkıldıysa oksitosin süreci biraz daha zor hale getirir. Bireyin ayrıldığı kişiye olan bağlılığı, oksitosinin bir süre daha varlığını sürdürmesi nedeniyle hemen ortadan kalkmaz. Bu sebeple ayrılık yaşanan kişi ile aynı ortamda bulunmak bu süreci uzatacağı için yapılmaması gerekenler listesine eklenebilir” dedi.
Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, özellikle ayrılık sonrasında beyindeki dopamin, serotonin ve oksitosin dengesinin bozulduğuna dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Normalde bizi mutlu eden bir ilişki içindeyken salınan bu kimyasallar bizim için ödül etkisi yaratıyor, mutluluk ve rahatlık veriyor. Ancak ayrılık gerçekleştiğinde bu kimyasalların dengesi bozuluyor. Kişi depresif ve kaygılı bir ruh haline dönüşüyor. Hemen arkasından tekrar mutlu olmak, tekrar haz almak için arayışları olabilir. Bu aşamada kişiler alkol-madde ya da riskli davranışlara başvurarak beyinlerinin ödül merkezlerini uyarmaya ve aynı hazzı hissetmeye, zorlayıcı duygulardan kaçmaya çalışıyorlar. Özellikle dopamin açlığında olan beyin ayrıldığı partneri ile tekrar iletişime geçmek için yoğun bir istek duyabilir, çünkü ayrıldığımız kişi ile iletişime geçtiğimizde beyin bunu ödül olarak algılar ve dopamin salınımı gerçekleşir.”
Kişinin ayrıldığı partnerinin sosyal medya hesaplarına takılı kalması, ortak arkadaşlardan onun hakkında bilgi toplamaya çalışması, partnerle gidilen yerlere çok sık gitmesi gibi beynin ödül merkezini hafif de olsa uyaracak davranışlarda bulunabildiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Ancak bunlar ayrılığa alışma sürecini uzatacağı için yine yapılmaması gerekenler listesinde yer alıyor. Bunun yerine dopamini artıracak farklı yollar denenebilir. Arkadaşlarla eğlenceli planlar yapma, tatile gitme, eskiden yapıldığında zevk veren etkinliklere yeniden vakit ayırma, aile ile zaman geçirme gibi eve kapanmak yerine programlar yapmak iyi gelecektir” diye konuştu.
Bir tehdit olarak algılanan ayrılık sonrası beynin ‘kaç-savaş-donakal’ sistemlerini aktive ettiğine ve bunun sonucunda stres hormonlarının arttığına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “En sık duyduğumuz stres hormonu olan kortizol arttıkça, bağışıklık sistemimiz düşer, fiziksel hastalıklara daha açık hale geliriz, uyku düzeni ve iştah bozulur ve en önemlisi mutluluk hormonu diye ün salmış serotonin seviyesi düşer. O halde ayrılık bir tehdit olarak görülmemeli, ayrılığın belki de ilişkide kişiyi zorlayan süreçlerin bittiği, yeni deneyimlerin kazanıldığı ve daha sağlıklı ilişkilere atılacak bir adım olarak düşünülmeli. Her yol ayrımı yeni bir yolculuk demektir. Yeni yolculuklara sadece kendine güvenenler çıkabilir” dedi.
Yapılan çalışmalarda ayrılık acısı yaşayan insanların beyin aktivitelerinin, fiziksel acı çeken insanların beyin aktiviteleri ile benzer olduğunun görüldüğünü ifade eden Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Bununla beraber ayrılık acısı yaşayan beyinlerin duygu düzenleme ve rasyonel olma alanlarının da aktive olduğu, aynı zamanda yaşanılan deneyimin belleğe sonraki deneyimler için yardımcı olacak kayıtlar bıraktığı görülmüş. Bu noktada bize düşen ise beynimize yeni etkinliklere başlayarak yardım etmemizdir. Hareket bunların başında gelir. Sevilen bir spora başlamak beyin kimyasının düzenlenmesine yardımcı olur” diye konuştu.