İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, pandemi haline gelen koronavirüs salgınıyla mücadelede Türkiye’nin geçirdiği 53 günlük bilançoyu anlatan bir rapor hazırladı. Rapordu, salgının Türkiye’de hangi boyutta olduğu, diğer ülkelerle karşılaştırmalar, alınan tedbirler ve eksikleriyle Koronavirüs anlatıldı.
Cesur, virüsün tam olarak ne olduğunu, nerelerden ve nasıl bulaştığını hastalığı önleminin yollarını ve tedavi süreçlerini anlatarak başladığı raporunda, kimlerin risk altını olduğunu tanı için nelerin olması gerektiğini de bölüm bölüm aktardı.
TEDBİRLERDEKİ EKSİKLER
Salgınla mücadelede Türkiye’de alınan önlemlerin neler olduğunu ve eksikleri de belirten Cesur raporda şu notlara yer verdi:
“Pandemi harici hastaneler halka tam duyurulamadı veya her ilde, bölgede temiz hastane (COVID-19 kabul edilmeyen) belirlenmediği için diğer hastalıkları olan ve hastanelere gitmek zorunda olan vatandaşlar da tehlikeye atılmış oldu.
Bu ülkelerin başına 100-200 yılda bir gelebilecek türden büyük bir salgındı ve devlet kurumlarının yanı sıra, muhalefetiyle, STK’larıyla, tüm resmi ve özel kuruluşlarının yakın bir işbirliği içinde çalışması gerekirdi; iktidara başta Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener olmak üzere seslendik ancak bu konudaki tekliflerimize karşılık bulamadık.
Özellikle büyük olanaklara sahip belediyelerle işbirliği yapılmaması ve hatta yardımlar konusundaki anlaşılamayan engeller, vatandaşlarımızın yardımlardan mahrum kalmasına yol açacak kararlar olarak tarihe geçti. Buna rağmen belediyeler ellerinden geleni esirgemeyerek, sağlık personeline kalacak yer, ulaşım, vatandaşa da yiyecek ve ekmek yardımı yapmak için sürekli yeni yöntemler aramak zorunda kaldılar. Büyük zaman kaybı idi ve yardımın kimden geldiğine bakmaksızın bir kuru ekmeğe muhtaç olan vatandaş için de belki hayattı.
Dünya ülkeleri bu süreç için büyük bütçeler ayırırken (ABD 2 Trilyon Dolar, Almanya 750 milyar Euro), biz sadece 14.3 Milyar Euro (100 Milyar TL) ayırabildik. Paketin içindeki ev kredi düzenlemesi gibi düzenlemeler tartışıldı ve güven bunalımı yarattı.
Salgın sırasında iş yapamayan küçük şirketlere Almanya’da 15 bin Euro, Kanada’da 10 bin Dolar hibe, işsiz kalanlara da geçimlerini sağlayabilecekleri miktarda paralar verildi. Bizde insanlar günlük kazançlarını sağlamak üzere işlerine gitmek zorunda kaldılar ve kalıyorlar halen.
Ayda 1168 TL ödenerek getirilen ücretsiz izin uygulaması ve işten çıkarma yasağı, “zaten kayıtlı işyerleri” için geçerli sadece.
Emekli maaşlarında yapılan en az 1500 TL düzenlemesi de yetersiz idi. En baştan beri söylediğimiz gibi, asgari ücretle eş olacak bir düzenleme ile emekli vatandaşlarımız için, hele de böyle zor bir süreçte bir nebze nefes alma imkanı sağlayacak düzenleme yapılmalıdır”
HALKIMIZ TÜM ŞEFFAFLIĞI İLE KONUYU BİLMELİ
“Rakamlar ortada. En az kayıp Türkiye’de” gibi söylemlerle Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın, konuyla ilgili mesai yapan Bakanlık çalışanlarının ve birlikte çalıştıkları Değerli Bilim Kurulu Üyelerinin bugüne kadar ki meşakkatli çalışmalarına da gölge düşürdüğünü ve güvensizlik oluşturduğunu belirten Cesur, “Bu nedenle ilk dostane ve deontolojiyi de esas alarak yapacağımız tavsiyemiz, bu şekildeki beyanlardan kaçınılması ve halkımızın tüm şeffaflığı ile konuyu bilmelerinin gereğinin yerine getirilmesidir. Panik ve moral bozulması elbette istenmemekte ancak bunun için farklı önlemler alınması ile bu durum giderilmelidir. Kaldı ki; sürenin uzaması ve artan ölümler, beraberinde ekonomik anlamda yaşanan ve artarak büyüyen problemlerle bu panik daha şiddetli yaşanabilecektir. Bu anlamda da, siyasi rant veya algı oluşturmalarla geçirilecek tek bir dakika daha kaybedecek vaktimiz de kesinlikle yoktur. Birinci önerimiz; hiç açmadığımız kadar kulaklarımızı açıp, hep beraber başa gelen hadise ile mücadele edilmesi yolunun artık benimsenmesidir” dedi.
TEDBİRLER YETERLİ DEĞİLDİR
Alınan tedbirlerin yeterli olmadığını belirten Cesur, “Bu karanlık kabustan en az sayıda kayıpla ve vatandaşın da devletin de en az ekonomik hasarla kurtulmasının yolu, kesin olarak bellidir. En baştan beri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in her türlü platformda söylediği ve Partimizin benim de görevlisi olduğum “İYİ Parti Korona Takip Komisyonu”nun ve yetkili organlarının her gün ikaz ettiği şeyi; “en az 14 günlük ve Türkiye’nin her yerinde uygulanacak vatandaşa ekonomik destekli bir sokağa çıkma yasağı” gereğini, Türkiye’de ilk kez zikreden iki kişiden biri olarak (bunu Sayın Grup Başkan Vekilimiz Lütfü Türkkan ve ben ilk söyledik) tekrar çağrıda bulunmak istiyorum: Bu işi tam ve en kısa zamanda kökünden kazımanın yolu halen budur. Anlaşılamayan ve olayın kilit noktası şu: Bu virüs dünyadaki 1 tek kişiden dünyaya yayıldı. Kısmi izolasyonla, 2 günlük sokağa çıkma yasakları ile bunu nasıl bitirirsiniz? Sadece yavaşlatırsınız” çağrısında bulundu.
Raporunda maske konusuna da değinen Cesur, Bu gibi kısıtlı ve sonuç alınamayan maske dağıtımındaki kısıtlamalar devlete olacak ekonomik yükü nedeniyle yapılmış ise; kendi vatandaşı için bunu göğüsleyemeyen devletimizin, dünya devletlerine yaptığı yardımları açıklamanın mümkün olmadığının altını çizdi.
SAĞLIKÇILARA EK ÖDEME, UNUTULAN 3600
Sağlıkçıların salgınla mücadeledeki önemine de dikkat çekerek sorunlarını dile getiren cesur, ilk olarak Genel Başkan Sayın Meral Akşener’in dile getirdiği “alkış yetmez; gelin 3 ay çift maaş verelim” sözünü hatırlattı.
Cesur, verilen sözlerin tutulması gerektiğini ve 3600 ek göstergenin sağlıkçılara verilmesi için de önergeler verdiklerini hatırlattı ve “2018 Seçimlerinde AK Parti tarafından vaat edilen 3600 ek göstergenin sağlık çalışanlarına ve vaat edilen diğer meslek gruplarına verilmesi gereklidir. Kadro bekleyen sağlık çalışanlarının kadrolarına, atama bekleyen ve cansiperane şu kritik günlerde dahi çalışma şevkiyle yanan paramedikler, diyaliz teknikerleri, hemşireler, odyometristler, fizyoterapistler, anestezi teknikerleri, tıbbi sekreterler vb. genç sağlıkçılarımızı görevlerine kavuşturmanın aciliyetini hatırlatırken; bekledikleri ve söz verilen 3600 ek göstergenin verilmesi için daha iyi bir zaman olmadığını da ifade etmek isterim. Sayın Genel Başkanımızın talimatı ile, salgın hastalıklarla mücadele esnasında hayatını kaybeden sağlık meslek mensuplarının şehit olarak addedilmeleri için İYİ Parti olarak 30 Mart’ta verdiğimiz Kanun Teklifi’nin gündeme alınması da devletimizin ve milletimizin sağlıkçısına sunduğu şükran borcu olacaktır” dedi.
SAĞLIK BAKANI “BAŞARILIYIZ”, DSÖ: “TÜRKİYE’DE VAKA HIZLA ARTIYOR”
Sağlık Bakanı’nın 14 Nisan tarihinde, bilim kurulu toplantısı ardından yaptığı açıklamasında; “bu sistemli mücadele gözle görünür sonuçlar veriyor. Vaka tespitinde, hasta tedavisinde, yoğun bakımda başarılıyız” diyerek; “Türkiye’de durum iyiye gidiyor” açıklamalarının ardından aynı gün Dünya Sağlık Örgütü, tam tersi bir Türkiye profili koyduğunu “Bazı ülkelerde düşüş var ama Britanya ve Türkiye’de koronavirüsü vaka sayısında artış devam ediyor” hatırlatan Cesur, hadisenin kontrol altına alınmasında, alınan tedbirler kadar şeffaflık da belki de hiç olmadığı kadar değerlidir yorumunda bulundu ve ekledi: “Bilim Kurulunun derhal siyasetin güdümünde olduğu imajından çıkması gereklidir ki güven sorunu olmasın”
Cesur, Türkiye’de Korona virüs pandemisi ile ilişkili önemli tarihleri gün gün anlattığı raporunda vaka sayılarını ve ölüm oranlarını da açık bir şekilde dile getirdi. Ayrıca raporda günlük vakaların ve sayıların karşılaştırıldığı 11 ülke hakkında bilgiler verildi.
Raporun sonunda Devleti yönetenlerin, muhalefet edenlerin ve vatandaşlarımızın birbirinden şikayet etmeden ve karamsarlığa düşmeden demokrasi çerçevesinde sorunların çözümünü araması gerektiğini unutmamaları gerektiğini hatırlatan Cesur, birlik ve beraberliğin en çok ihtiyaç duyulduğu şu günlerde herkesi bu mücadelede yapabilecekleri ile katkı sağlamaya, vatandaşlarımıza da paniğe kapılmadan, kendi tedbirlerini özellikle evde dahi sosyal izolasyon ve hijyen kurallarına uymaya davet etti.
İşte Dr. Aylin Cesur’un hazırlamış olduğu “53. Gününde Korona Virüs Türkiye” Raporu
“53. GÜNÜNDE KORONA VİRÜS TÜRKİYE”
RAPORU
Dr. Aylin CESUR
İYİ Parti Isparta Milletvekili
1 Mayıs 2020, Ankara
İÇİNDEKİLER:
- BÖLÜM
- COVID-19 (SARS-CoV2) BİLGİLER
- COVID-19 nedir
- COVID-19 nereden geldi
- İnsanları enfekte etmeye nasıl başladı
- COVID-19 SEYRİ, NE YAPMALI
- Nasıl seyrediyor
- COVID-19 bulaştığında ne olur
- Enfeksiyon ne kadar şiddetlidir
- Kimler kritik şekilde hastalanma ve ölme riski altındadır
- Erkekler daha fazla risk altında mı
- Çocuklar daha az risk altında mı
- COVID-19 ne kadar sürer
- COVID-19 İÇİN TANI YÖNTEMLERİ
- Testler
- Bilgisayarlı Tomografi
- Test çeşitleri, farkları
- BÖLÜM
- TÜRKİYE ve COVID-19
- Türkiye’de alınan önlemler
- İyiler, doğrular
- Yanlışlar, eksikler
- KORONOVİRÜS GERÇEĞİ İLE GEÇ TANIŞMA
- İYİ Parti koronavirüs araştırma önergesi
- Bir Milli Güvenlik Meselesi: Koronavirüs ve muhalefetin iktidara değil de virüse olduğu gerçeği
- Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamaları, yapıcı öneriler
- KORONOVİRÜS TÜRKİYE’DE HANGİ BOYUTTA
- Bugüne kadar alınan tedbirler yeterli mi
- Acil alınması gereken tedbirler
- Her şey iyi ise, onca ölümü nereye koyacaksınız
- Evde kal dediğimiz vatandaş nasıl kalacak
- Maske masalları
- Elimizdeki güçlü koz: yakalanmamak
- Kendi OHAL’ini ilan etmek, krediler
- SAĞLIKÇILAR
- Sağlıkçılara ek ödeme, unutulan 3600
- Sağlıkta şiddet yasası, Vali’den sözle şiddete uğrayan sağlıkçılar
- Aile hekimlerinin şikayetleri
- Tabipler Birliği, Eczacılar Birliği, Sivil Tolum Kuruluşları
- VİRÜSÜN TÜRKİYE’DE YAYILMASI
- Umreciler konusu
- Okulların, Üniversitelerin tatil edilmesi
- BEYANLAR, TARTIŞMALAR, ÖNERİLER
- Sağlık Bakanı: “Her şey iyi gidiyor”
- Geç alınan tedbir, artık tedbir değildir
- Sağlık Bakanı: ”Başarılıyız”, DSÖ: “Türkiye’de vaka hızla artıyor”
- 300 Türk doktorun bildirisi
- Oxford Internet Institute raporu
- Bilim Kurulu’na çağrı
- Ne yapalım dedik ve diyoruz
- Ölüm sayıları ve kodlama tartışmaları
ı. Türk Toraks Derneği açıklaması
- Sıfır nokta sıfır yirmi bir tartışmaları
- Türkiye nüfusunun dünya nüfusuna oranına göre COVID-19 vaka sayısı ve bulaşıcılık katsayısı: (R0)
- Ekonomik destekli on dört gün sokağa çıkma yasağı ne demek
- Geç kalsanız bile, bugün yarından erkendir
- On dört gün sokağa çıkma yasağına ilave öneriler
- Triaj tartışmaları
- Türkiye’de sağlığa ayrılan pay
- BÖLÜM
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE COVID-19 PANDEMİSİ: KIYASLAMALI RAPOR
- GİRİŞ
- TÜRKİYE’DE KORONA VİRÜS PANDEMİSİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ TARİHLER
- TÜRKİYE’NİN DİĞER ÜLKELERE GÖRE KARŞILAŞTIRILMASI
- Fransa
- İtalya
- Güney Kore
- İspanya
- İngiltere
- Amerika Birleşik Devletleri
- Almanya
- Japonya
- Rusya
- İran
- Çin
- TARTIŞMA ve SONUÇLAR
- BÖLÜM
MESAJ
- BÖLÜM
- COVID-19 (SARS-CoV2) BİLGİLER
İnsanlık çok zorlu bir süreçten geçiyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) adına “pandemi” dedi. Benim de, TBMM kürsüsünde “dünyada yüzyılın kabusu” şeklinde isimlendirdiğim bu hastalıkla, aklın, bilimin gösterdiği şekilde, mücadelemizi yapmamız gerekiyor.
Yeni tanıyor dünya, aslında asıl sorunumuz da bu! Elimizde belli bilenenler var. O bilinenler üzerinden hareket etmek zorundayız. Birinci bilenen, çok kayıp var. Buna göre önlemler almamız gerekiyor.
Korana dünyada 1920’li yıllardan beri var. Bu formu, COVID-19 farklı bir form. Bu, yüzeylere yapışıyor. Birtakım yayınlara göre de yapışık kalma süreleri yüzeye göre değişiyor. Bir günden, bir ayı aşan sürelere uzanıyor bu farklılık ve kaynaklarda ortalama 3-4 gün diye de belirtiliyor. Bu yüzden el dezenfeksiyonu ve diğer önlemler tavsiye ediliyor. Irk, dil, din, kıta fark etmeden belli yaşların üzerindeki kişilerde daha fazla olmak üzere, ölümle sonuçlanan ağır sonuçlar, maalesef bu virüsle karşımıza çıkıyor.
COVID-19, ilk kez Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde, etiyolojisi bilinmeyen ‘atipik pnömoni’ olan bir grup hastada bildirildi. 30 Ocak 2020’de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Acil Durum ilan etti, ardından virüs ‘SARS-CoV-2’ ve hastalık da ‘COVID-19‘ olarak adlandırıldı.
1 Mayıs 2020 itibari ile 3.424.210 vakanın 1.093.704’ü (% 31.94) iyileşti, 240.380’i (% 7.0) de öldü.
COVID-19 nedir
COVID-19, ciddi akut solunum sendromu yapan bir koronavirüstür ve SARS CoV ile aynı aileden (beta koronavirüs) gelmektedir. Koronavirüsler, adlarını, dış yüzeylerini süsleyen, mikroskop altında bir taca (korona) benzeyen çivili proteinlerden alan büyük bir virüs ailesidir. Bir aile olarak, insanlar da dahil olmak üzere çok çeşitli hayvanlarda bulunur ve hastalık yaparlar.
SARS-CoV-2’nin keşfiyle birlikte insanları enfekte ettiği bilinen koronavirüs sayısı 7 olmuştur:
Dört tanesi (229E, OC43, NL63 ve HKU1) insanlarda kış aylarında sıkça enfeksiyon yapar ve çoğunlukla hafif ve orta derecede üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olur.
Diğer üçü, son zamanlarda hayvan konakçılarından insanlara geçen ve daha ciddi hastalıklara yol açan koronavirüslerdir. Bunlar arasında SARS-CoV-2’nin yanı sıra Ortadoğu Solunum Sendromu’na (MERS) neden olan MERS-CoV ve SARS’a neden olan SARS-CoV sayılabilir. Bu virüslerin üçünün de çok sayıda koronavirüs suşuna sahip olan bir ara hayvan konakçı yoluyla insanlara taşındığı düşünülmektedir (Yarasa, Deve, Misk Kedisi).
- COVID-19 nereden geldi
SARS-CoV-2, yarasalardaki koronavirüslerle ilgilidir, ancak ara konakçı hayvan ve insanlara olan bulaş yolu henüz net değildir. Ara konağın pangolinler olabileceği konusunda pek çok spekülasyon yapıldı, ancak bu doğrulanmadı.
- İnsanları enfekte etmeye nasıl başladı
SARS-CoV-2’nin ara konağının kimliği bilinmemekle birlikte, araştırmacılar gizemli hayvanın, salgının merkez üssü olan Wuhan’da canlı bir hayvan pazarından olduğundan şüphelendiler. Daha sonra Çin devlet medyası raporlarında “pis ve dağınık” olarak nitelendirilen pazarda, çok çeşitli deniz ürünleri ve canlı hayvanlar satılıyor şeklinde yer aldı.
İlk SARS-CoV-2 enfeksiyonlarına yakalananların çoğu, orada çalışan kişilerdi. Daha sonra The Lancet’te salgında ilk 41 vakayı açıklayan bir rapor, SARS-CoV-2 ile hastalanan en erken tanımlanmış kişinin pazarla hiçbir bağlantısı olmadığını gösterdi. Bu vaka 1 Aralık 2019’da semptomları olan biriydi. Ailesinden kimse hastalanmadı ve salgındaki diğer vakalarla hiçbir bağı yoktu. Bunun belirtilmesinin önemi; hala salgının nihai kaynağını bilemediğimizi göstermesidir. Salgın artmaya başladığında pazar 1 Ocak’ta Çin’li yetkililer tarafından kapatıldı ve dezenfekte edildi.
- COVID-19 SEYRİ, NE YAPMALI
Endişelenmeli ve bunu herkes ciddiye almalı artık, o belli. Belli olan önemli bir nokta da panik yapmamak gerektiği. SARS-CoV-2 olarak adlandırılan bu yeni koronavirüs özellikle yaşlı insanlar ve altta yatan hastalığı olanlar için ölümcül olabilen COVID-19 adlı bir hastalığa neden olur. Enfekte insanlar arasındaki ölüm oranı henüz tam netleşmediyse de, şu andaki veriler oldukça yüksek olduğunu göstermektedir.
SARS-CoV-2 dünyada şu anda 210 ülke ve adada dolaşıyor. Her gün DSÖ tarafından nerede olduğu ve ne kadar yayıldığı kontrol edilip, kayıt altına alınıyor. Birçok ülke pozitif bulunan vakalardan elde ettikleri virüs genomunu paylaşıyor ve mutasyonlar tespit ediliyor.
Başta CDC (Centers for Disease Control and Prevention) tarafından açıklanan PCR testi için kullanılan kitlerle ilgili sorunlar, özellikle seyahat edenlerde enfeksiyonları tespit etmeyi geciktirdi. Bunu çözmeye çalışırken, virüs dağılmaya devam etti. Şimdi dünya bunu kontrol altına almaya çalışılıyor.
- Nasıl seyrediyor
Bugünkü genel görüş; SARS-CoV-2 varoluşsal bir tehdit değildir. Ölümcül olsa da, vakaların yaklaşık yüzde 80’i hafif ila orta derecededir ve insanlar bir veya iki hafta içinde iyileşir. Dahası, kendimizi, sevdiklerimizi ve genel olarak toplumu korumak için yapabileceklerimiz vardır.
Bu nedenle panik için zaman yoktur, yapmamız gereken, kendimizi ve çevremizi korumak için genel hijyen kurallarına uymaktır.
Bağışıklık sistemini güçlendiren temel birkaç şey ise; İyi beslenme, günde sekiz saat uyuma, stresten uzak kalma ve egzersiz. Bunlara da dikkat etmek şarttır.
Bunun dışında, bence şu anda toplumun yapması gereken en önemli şey, dezenformasyona karşı dikkatli olmasıdır. Tüm TV kanallarında farklı farklı açıklamalar yapılıyor ve bir kısmı izleyenleri kaygıya sürüklüyor. “Virüsün, genleri dolayısıyla Türklere bulaşmayacağına, sarımsakla, kelle paça ile vb. gıdalarla baş edilebileceğine” ilişkin iddialarla insanlar yanıltılıyor. Vatandaşın doğru kaynaklara muhatap edilmesi gerekiyor ki doğru kaynaklar da bilim insanları, hekimler ve kurumlarıdır.
Uzmanların önerisi, “enfeksiyonun yayılımını yavaşlatmak istiyorsanız, yapmanız gereken bir diğer şey de, virüse yakalanmışsınız gibi davranmak”. Özellikle yaşlı bireyleri ve kronik hastaları koruyabilmek için bu çok önemli.
- COVID-19 bulaştığında ne olur
COVID-19 bir dizi semptoma sahiptir. Her gün yeni şeyler öğrendiğimiz bir virüs olduğu için bilmediğimiz semptomları olabilir. Şimdiye kadar bilinenlere göre, hafif veya potansiyel olarak asemptomatik vakalardan ılımlı pnömoni, şiddetli pnömoni, solunum sıkıntısı, organ yetmezliği ve bazıları için ölüme kadar uzanmaktadır.
Birçok vaka ateş, yorgunluk ve kuru öksürük gibi hafif solunum semptomları ile başlıyor. Çoğu vaka çok daha kötüye gitmez, ancak bazıları ciddi bir hastalığa dönüşür.
Çin’deki laboratuvarda onaylanmış 60000 COVID-19 hastasının verilerine göre, yaygın semptomların özeti aşağıdaki gibiydi:
% 88 ateş, % 68’inde kuru öksürük, % 38’inde yorgunluk, % 33 balgam, % 19’unda nefes darlığı, % 15’inde eklem veya kas ağrısı, % 14’ünde boğaz ağrısı, % 14 baş ağrısı, % 5’inde bulantı veya kusma, % 5’inde burun tıkanıklığı, % 4’ünde ishal.
Bu veriler, salgın ve müdahale çabalarını değerlendirmek üzere Şubat ayında birkaç hafta boyunca ülkeyi gezen DSÖ yetkilileri tarafından hazırlanan bir raporda yayınlandı. Dünya ilk bu rapordan bilgi sahibi oldu.
- Enfeksiyon ne kadar şiddetlidir
Enfekte olan insanların çoğu hafif bir hastalığa yakalanacak ve iki hafta içinde tamamen iyileşebilecektir. Araştırmacılar, vakaların yaklaşık % 81’inin hafif kabul edildiğini bildirdi. Hafif vakaları, en hafif semptomlardan hafif pnömoniye kadar olan vakalar olarak tanımladılar. Bunların hiçbiri ölümcül değildi; hepsi iyileşti.
Çalışmada kalan vakaların yaklaşık % 14’ü şiddetli olarak kabul edildi, bu da zor nefes alıp verme, artmış solunum hızı ve azalmış kan oksijen seviyeleri olan vakalar olarak tanımlandı. Şiddetli vakaların hiçbiri ölümcül değildi; hepsi iyileşti.
Vakaların yaklaşık % 5’i kritik olarak değerlendirildi. Bu vakalar, solunum yetmezliği, septik şok ve/veya çoklu organ fonksiyon bozukluğu veya yetmezliğini içermektedir. Bu hastaların yaklaşık yarısı öldü. İncelenen hastalarda genel ölüm oranı % 2.3 idi.
- Kimler kritik şekilde hastalanma ve ölme riski altındadır
Ağır hastalanma ve ölme riski yaş ve altta yatan sağlık koşulları ile artar. Yukarıda tartışılan vaka grubunda, en yüksek ölüm oranları 60 yaş ve üstünde idi. Bazı altta yatan hastalığı olanlarda da ölüm oranları çok daha yüksekti. Şaşırtıcı bir şekilde, erkeklerin ölüm oranı kadınlardan daha yüksekti. Çalışmada, ölüm oranı yetişkin erkek hastalarda % 2.8, kadın hastalarda % 1.7 olarak bulundu.
Kronik Hastalığı olanlarda ölüm oranları | |
Hastalık | Ölüm Oranı |
Kardiyovasküler Hastalık | % 10.5 |
Diyabet | % 7.5 |
Kronik Akciğer Hastalıkları | % 6.3 |
Hipertansiyon | % 6 |
Kanser | % 5.6 |
Sağlıklı bireyler | % 0.9 |
- Erkekler daha fazla risk altında mı
Ülkelerden bildirilen oranlar genelde kadın ve erkeklerde eşit oranda tutulum olduğunu göstermiştir ve oran için kabaca % 50-% 50 diyebiliriz. Bununla birlikte, erkeklerde hastalık daha şiddetli seyretmekte. Ağır seyreden hastalık ve ölüm oranları erkeklerde belirgin yüksektir. Birden fazla ülkeden bildirilen pek çok çalışmada bu bilgi teyit edilmiştir. COVID-19 nedeniyle ölenlerin de yaklaşık % 70’i erkeklerden oluşmaktadır. Bunun, altta yatan hastalıklar veya erkekleri daha duyarlı hale getirebilecek sigara içme oranlarındaki farklılıklardan kaynaklanabileceği konuşuluyor.
SARS-CoV-2’nin akrabaları olan SARS-CoV ve MERS-CoV’nin neden olduğu hastalıklarda da cinsiyet farklılıkları görülmüştür. Bulgular, kadın hormonu östrojen aktivitesinden koruyucu bir etki olabileceğini düşündürmektedir.
- Çocuklar daha az risk altında mı
Şimdiye kadar yapılan tüm çalışmalarda ve verilerde, çocuklar vakaların küçük bölümlerini oluşturuyor ve ölüm de çok daha az. 18 yaşın altında ölümle sonuçlanan vaka sayısı, dünyadaki tüm vakaların % 0.2-% 0.4 ‘ü.
- COVID-19 ne kadar sürer
Ortalama olarak, COVID-19 semptomlarının ortaya çıkışı, SARS-CoV-2 ile enfekte olduğunuz günden sonra, ortalama beş, altı gün sürer. “İnkübasyon” olarak da bilinen bu asemptomatik dönem 1 ila 26 gün arasında değişebilir. Oradan, semptomatik döneme geçilir, hafif hastalığı olanlar, yaklaşık iki hafta içinde iyileşme eğilimindeyken, daha ağır vakaları olanların iyileşmesi üç ila altı hafta sürebilir.
- COVID-19 İÇİN TANI YÖNTEMLERİ
- Testler
Viral RNA’nın tespiti için PCR teknikleri kullanılır. PCR, bir örnekteki (nazofarengeal sürüntü, trakeal aspirat, boğaz sürüntüsü) genetik materyal (DNA veya RNA) miktarını ölçmek için kullanılan bir araçtır.
- Bilgisayarlı Tomografi
26 Şubat’ta bildirilen bir yazıda PCR testlerinin yeterli olmadığı hastalarda Akciğer Bilgisayarlı Tomografisi (BT) daha duyarlı bir yöntem olarak vurgulandı. PCR negatif hastalarda BT ile spesifik görüntüler olduğu tespit edildi ve tanıyı dışlamak için BT çekilmesi önerildi. Virüsle ilişkili semptomlara sahip olan hastada laboratuvar sonuçları negatif ise BT çekilmesi gerektiği söylendi.
COVID-19’da daha büyük bir endişe, genel olarak vaka sayısının gerçek vaka sayısından daha az tespit ediliyor olmasıdır. Çünkü COVID-19 vakalarının çoğu (7 hastadan 6’sı) hafiftir, hatta asemptomatiktir (belirtisizdir). Konunun uzmanları, çok daha fazla enfekte kişi olduğunu düşünmektedir.
Birçok COVID-19 vakası soğuk algınlığı olarak algılanmış ve test edilmemiş olabilir. COVID-19’un olduğu bölgelerde tüm hafif vakaları tespit etmek için yeterli test kapasitesi olmayabilir.
Bu belirsizliği gidermenin en iyi yolu, yerel salgınlar tamamen bitene kadar beklemek ve daha sonra kaç kişiye bulaştığını görmek için genel popülasyonda SARS-CoV-2’yi hedefleyen antikorları arayan kan testleri yapmaktır. SARS-CoV-2 antikorları için genel popülasyonun taranması, hasta olduklarında semptomatik veya teşhis edilmiş olup olmadıklarına bakılmaksızın, gerçekten kaç kişinin enfekte olduğunu daha net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bu sayı daha sonra doğru bir ölüm oranı hesaplamamızı sağlayabilir.
- Test çeşitleri, farkları
3 farklı test yöntemi vardır;
1-PCR Tabanlı Test; COVID-19 virüsünün nükleik asitinin çoğaltılarak bakıldığı bu test için, 3’ü içinde en erken pozitifleşen test de denilebilir. Türkiye’de üretiliyor ve yeterli kapasitemiz var ve ihraç edilebiliyor. Bu test ile ilgili ülkenin tüm alt yapısı uygun laboratuvarlarına yetki verilmekte gecikildi ama sayısı giderek arttırılıyor.
2-Hızlı Antijen Testi; virüsün proteinlerini tanımaya yönelik bir immunoblot test. Ülkemiz Çin’den ithal etti ancak çok az sayıda test çalıştırıldı ve maalesef güvenilir bulunmadığından vazgeçildi.
Not: Bu iki test virüsü taşıyanların saptanmasına yönelik testlerdir.
3-Hızlı Antikor Testi: Bu hastalığı geçirenlerin immün sistemi tarafından oluşturulan IgM ve IgG antikor varlığına bakılmaktadır. IgM akut faz göstergesi olup hastalığın başlangıç dönemine işaret eder, IgG ise olayın 3-4 hafta sonrasına işaret eder.
(Özet olarak; 1. Test olan PCR tabanlı testi biz üretiyoruz ve kapasite üzerinde ihracat yapabiliriz. 2. Test’den vazgeçildi. 3. Test ithal ediliyor)
- BÖLÜM
- TÜRKİYE VE COVID-19
- Türkiye’de alınan önlemler
Ülkemizde ilk vakanın resmen ilan edildiği 11 Mart’tan sonra bir aydan fazla zaman geçti. Sağlık Bakanlığı ve yetkililer bu süreçte bazı doğru kararlara da bir kısmı çok geç, bir kısmı daha zamanlı imza attılar.
Bilim Kurulu’nun çalışmaları, hastalık tanı ve tedavisinde sürekli güncellenen rehberler yayınlaması, okulların ve üniversitelerin tatil edilmesi, daha sonra eğlence yerleri, restoranların kapatılması, 65 yaş üstü ve daha sonra 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı getirilmesi şüphesiz olumlu girişimlerdi.
Ancak tartışılması gereken, özellikle kısıtlamaların geç veya uygun olmayan koşullarda yapılması veya yetersizliği idi.
- İyiler, doğrular
Sağlık mensuplarımız çok iyi bir performans sergiledi. Hastanelerimiz hızla organize oldular. Özel ve vakıflara ait büyük hastanelerin de pandemi hastanesi olarak tanımlanması olumlu idi. Testlerin önce tek merkezde yapılması, diğer laboratuvarlara yetki dağıtımı uygulamasının ve sonuçların geç gelmesi büyük sorundu; ancak hekimlerimiz belirtilere bakıp, bilgisayarlı tomografi çektirip bulguları yorumlayarak yine de doğru tanı koymayı başardılar.
İlaç temini ve dağıtımı başarılı sayılabilir. Birçok ülkede yoğun bakıma yattıktan sonra kullanılan favipiravir gibi pahalı ilaçlara, bizde hastalık ilerlemeden erken evrede başlanması doğru uygulamalardı ve bu birçok hastada hayat kurtarıcı oldu.
- Yanlışlar, eksikler
Pandemi harici hastaneler halka tam duyurulamadı veya her ilde, bölgede temiz hastane (COVID-19 kabul edilmeyen) belirlenmediği için diğer hastalıkları olan ve hastanelere gitmek zorunda olan vatandaşlar da tehlikeye atılmış oldu.
Bu ülkelerin başına 100-200 yılda bir gelebilecek türden büyük bir salgındı ve devlet kurumlarının yanı sıra, muhalefetiyle, STK’larıyla, tüm resmi ve özel kuruluşlarının yakın bir işbirliği içinde çalışması gerekirdi; iktidara başta Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener olmak üzere seslendik ancak bu konudaki tekliflerimize karşılık bulamadık.
Özellikle büyük olanaklara sahip belediyelerle işbirliği yapılmaması ve hatta yardımlar konusundaki anlaşılamayan engeller, vatandaşlarımızın yardımlardan mahrum kalmasına yol açacak kararlar olarak tarihe geçti. Buna rağmen belediyeler ellerinden geleni esirgemeyerek, sağlık personeline kalacak yer, ulaşım, vatandaşa da yiyecek ve ekmek yardımı yapmak için sürekli yeni yöntemler aramak zorunda kaldılar. Büyük zaman kaybı idi ve yardımın kimden geldiğine bakmaksızın bir kuru ekmeğe muhtaç olan vatandaş için de belki hayattı.
Dünya ülkeleri bu süreç için büyük bütçeler ayırırken (ABD 2 Trilyon Dolar, Almanya 750 milyar Euro), biz sadece 14.3 Milyar Euro (100 Milyar TL) ayırabildik. Paketin içindeki ev kredi düzenlemesi gibi düzenlemeler tartışıldı ve güven bunalımı yarattı.
Salgın sırasında iş yapamayan küçük şirketlere Almanya’da 15 bin Euro, Kanada’da 10 bin Dolar hibe, işsiz kalanlara da geçimlerini sağlayabilecekleri miktarda paralar verildi. Bizde insanlar günlük kazançlarını sağlamak üzere işlerine gitmek zorunda kaldılar ve kalıyorlar halen.
Ayda 1168 TL ödenerek getirilen ücretsiz izin uygulaması ve işten çıkarma yasağı, “zaten kayıtlı işyerleri” için geçerli sadece.
Emekli maaşlarında yapılan en az 1500 TL düzenlemesi de yetersiz idi. En baştan beri söylediğimiz gibi, asgari ücretle eş olacak bir düzenleme ile emekli vatandaşlarımız için, hele de böyle zor bir süreçte bir nebze nefes alma imkanı sağlayacak düzenleme yapılmalıdır.
- KORONAVİRÜS GERÇEĞİ İLE GEÇ TANIŞMA
Burada kast edilen geç tanışma, virüsün Türkiye’ye 71 gün sonra gelmesi değil, Türkiye’deki yetkililerin olayın vahametine tüm uyarılarımıza rağmen vakıf olamamış olmalarıdır.
- İYİ Parti Koronavirüs araştırma önergesi
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, basın toplantıları yapıyor ve bilgi veriyor. Halkın bilgiye ihtiyacı olan bu süreçte, çoğu faydalı bu beyanların bir kısmının, en hafif eleştirel yaklaşımla dahi açıklamaya muhtaç olduğunu belirtmeliyim:
Sayın Sağlık Bakanı, 22 Ocak 2020 tarihindeki açıklamasında; “Şu an Türkiye için herhangi bir koronavirüsü riski söz konusu değil” demişti ve Çin’de ortaya çıkan ve Dünya Sağlık Örgütü’nün de önlem alınması çağrısında bulunduğu koronavirüs konusunda Türkiye’nin hangi önlemleri alacağına ilişkin soru üzerine Sayın Bakan Koca; “bunun nezleden SARS’a kadar giden hastalıkların sebebi olabilecek bir virüs olduğunu” dile getirmişti.
Sağlık Bakan Fahrettin Koca, 1 Nisan tarihli basın toplantısında; “Bu virüsün ne kadar hızlı yayıldığını bilmiyorduk” dedi. Oysa ki bu virüs ilk Türkiye’de çıkmamıştı. Çin uzun süredir ölümlerle yanıp kavruluyordu ve global dünyada bunun yayılması çok muhtemeldi. Bu nedenle biz İYİ Parti olarak; 30 Ocak 2020 tarihinde, “Koronavirüsü hakkında alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi hakkında” Grup Başkan Vekilimiz Sayın Lütfü Türkkan’ın ve 20 Milletvekilimizin imzası ile Araştırma Önergesi verdik ve AK Parti ve MHP Milletvekilleri reddetti. O gün alınması gerekli tedbirleri, bugün hadiseyi yaşadıkça alma çabaları, alınamayanlar, alınıncaya kadar geçen her saniye bir yaşam demekti.
Üzülerek ifade etmeliyim ki; bugünleri gördüğümüz o gün gerekli önlemler ve hazırlıklar yapılsaydı veya yapılan hazırlıkların bir çoğunda geç kalınmasaydı, bugün ölüm sayısı olan 2140’a gelinmezdi. Demek ki sesimizi duyuramamışız.
Başlangıcından itibaren 3 ay içinde tüm dünyaya yayılan ve hatta dış dünyayla çok az bağlantısı olan Amazon Yanomami Kabilesi’nde dahi görülen koronavirüs gerçeği, bizim o gün ki haklılığımızın göstergesidir.
- Bir Milli Güvenlik Meselesi: Koronavirüs ve muhalefetimizin iktidara değil de virüse olduğu gerçeği
İlk gün TBMM kürsüsünde yaptığım konuşmamda da ifade ettiğim gibi; “Ulusal Milli Güvenlik Meselesi” olan bu hadiseye muhalefet Milletvekili olarak eleştirel yaklaşma hakkımızı, eksiklikleri ve önerdiğimiz ancak alınmamış veya geç kalınmış önlemlerin neler olduğunu, sürecin sonrasındaki dönemlere bırakacağım.
Bugün söyleyeceklerimiz de; tamamen milletimizi ve insanlığı, biran evvel bu kabustan uyanmaya ve tam olarak kurtulmaya yönelik tıp yemini etmiş bir hekimin mesleki ve Milletvekili olarak da temsil ettiğimiz milletimizin bize verdiği temsil yetkisinin gereği ile ve Milletvekili yeminimize olan sorumluluğumuzla yapacağımız önerilerdir. Bu şekilde algılanması ve bizim dışımızda da yükselen her anlamlı sese kulak verilmesi, halen büyük kayıpların önüne geçilmesi bakımından önem taşımaktadır.
- Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamaları, yapıcı öneriler
“Rakamlar ortada. En az kayıp Türkiye’de gibi” söylemler halen işin yürütücüsü olarak ve yaptığı uzun süreli performansı ile milletin takdirini de kazandığı bilinen Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın, konuyla ilgili mesai yapan Bakanlık çalışanlarının ve birlikte çalıştıkları Değerli Bilim Kurulu Üyelerinin bugüne kadar ki meşakkatli çalışmalarına da gölge düşürmekte ve güvensizlik oluşturmaktadır.
Bu nedenle ilk dostane ve deontolojiyi de esas alarak yapacağımız tavsiyemiz, bu şekildeki beyanlardan kaçınılması ve halkımızın tüm şeffaflığı ile konuyu bilmelerinin gereğinin yerine getirilmesidir. Panik ve moral bozulması elbette istenmemekte ancak bunun için farklı önlemler alınması ile bu durum giderilmelidir. Kaldı ki; sürenin uzaması ve artan ölümler, beraberinde ekonomik anlamda yaşanan ve artarak büyüyen problemlerle bu panik daha şiddetli yaşanabilecektir. Bu anlamda da, siyasi rant veya algı oluşturmalarla geçirilecek tek bir dakika daha kaybedecek vaktimiz de kesinlikle yoktur.
Birinci önerimiz; hiç açmadığımız kadar kulaklarımızı açıp, hep beraber başa gelen hadise ile mücadele edilmesi yolunun artık benimsenmesidir.
Elimizde halen “bu virüsün ilacı budur” denilecek kesin bir ilaç yok, aşı da yok. Dünyada ve Türkiye’de de bilim adamları gece gündüz çalışıyor ve gerek semptomları gideren, gerek iyileşmeye yardımcı değişik tedavi protokolleri var. Ülkelerde farklılık veya benzerlik gösteren protokollerin bir kısmı pek çok vakada işe yaramış durumda olsa da tedavi bulundu demek için erken dönemlerdeyiz. Aşısı bulunabilirse, en azından bütün dünyada 300 milyonun üzerinde aşı olabilmesi lazım ki, bu da en iyi ihtimalle bir yılı bulabilir gibi görünüyor. O zaman elimizdeki verilerle, en sert tedbirler alınmalı; bir tek insan hayatı dahi hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar değerli çünkü. O halde, derhal şeffaf bir şekilde hadise bugün Türkiye’de aslında ne boyutta bunun idrak edilmesi lazım ki; önerdiğimiz tedbirlerin gereği de anlaşılabilsin.
- KORONAVİRÜS TÜRKİYE’DE BUGÜN HANGİ BOYUTTA
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, ilk vakanın görüldüğü 10 Mart’tan itibaren geçen 53 günde, toplam 122.392 vaka, 3258 de ölüm oldu.
Herkese test yapılmadığı ve hastalığın 7 kişisinden 6’sının belirtisiz geçirdiği bilgisini dikkate alındığında, virüs taşıyan kişi sayısı çok daha yüksek demek bu. Bir takım değerli çalışmalar var.
Bir tanesinde; Markov Modellemesi’ne göre 3 senaryo belirlemişler ve koronavirüse yönelik alınan tedbirlerin etkisini hesaplamışlar. Sıkı sosyal izolasyon ve test sayısının artırılmasının vaka ve ölüm sayısını azaltacağını öngörmüşler. Türkiye’deki nüfus yaş oranı ve kronik hastalık oranını da modellemede kullandıkları için anlamlı olmuş.
Raporumuzun ilerleyen bölümlerinde Türkiye’deki durum, riskler ve dünya ile karşılaştırmalarla bir sonuç sunulacaktır. Yapılan bilimsel değerlendirmelerin hiç iç açıcı olmadığı ve mevcut önlemler ile sürecin çok uzayacağı ve daha binlerce kayıp verileceği maalesef aşikar.
- Bugüne kadar alınan tedbirler yeterli mi
Tedbirler yeterli değildir. Yanlışlar var mı? Evet, yanlışlar var. Neden böyle diyoruz? Çünkü az sonra vereceğim veriler ve karşılaştırmalarla da görüyoruz ki; Türkiye, vaka sayısı ve nispeten düşük görünen vefat sayısı ile uzun süre dünyadaki en kötü seyirli ülkeler arasında gitti. Halen de vaka ve ölüm sayılarındaki düşüşe rağmen, mevcut sayılar da ciddi sıkıntılara yol açabilecek boyutunu korumakta. Neden böyle dedik anlatacağız ve Dünya Sağlık Örgütünden alınan ülkelerdeki istatistiklerle karşılaştıracağız.
- Acil alınması gerekli tedbirler
Bu karanlık kabustan en az sayıda kayıpla ve vatandaşın da devletin de en az ekonomik hasarla kurtulmasının yolu, kesin olarak bellidir. En baştan beri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in her türlü platformda söylediği ve Partimizin benim de görevlisi olduğum “İYİ Parti Korona Takip Komisyonu”nun ve yetkili organlarının her gün ikaz ettiği şeyi; “en az 14 günlük ve Türkiye’nin her yerinde uygulanacak vatandaşa ekonomik destekli bir sokağa çıkma yasağı” gereğini, Türkiye’de ilk kez zikreden iki kişiden biri olarak (bunu Sayın Grup Başkan Vekilimiz Lütfü Türkkan ve ben ilk söyledik) tekrar çağrıda bulunmak istiyorum:
Bu işi tam ve en kısa zamanda kökünden kazımanın yolu halen budur. Bunu kısa süreli sokağa çıkma ve belli yaş gruplarını evde tutma ile götürmeye kararlı görünen iktidarın, bu kararını devam ettirmesi halinde, sayıları azalsa da, yeni kayıpların yanı sıra, sürecin zamana yayılarak bitirilmesi tercihi ile ekonomik anlamda da ağır olabilecek sonuçlar doğuracaktır.
“14 gün sokağa çıkma yasağı”nın uygulama gereği bu nedenle devam etmektedir. Nedeni, mevcut uygulanan tedbirler ile, halen Türkiye vaka sayısı olarak vahim durumdadır ve bulaşıcılık katsayısı da kontrol altında değildir. Bu da demektir ki; normal hayata dönmek için halen çok erkendir ve her geçen gün yeni ölümler demektir; aynı zamanda da, normal hayata dönmeden geçecek her gün, ekonomik anlamda ayakta durmaya çalışan ve sıkıntıda olan vatandaşlarımız için de daha vahim sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle acilen bu işi en kısa sürede derhal kökünden çözüp bitirecek en az kayıplı tedbiri almak halen zorunludur.
Mevcut durumda bu tedbir alınmazsa, mevcut gelinen noktadaki kayıplar ile dünyadaki bizden önce bunu yaşamaya başlamış ve hadisenin geldikleri bugünlerindeki vahim tablolarla karşı karşıya olan ülkelerin o günlerine geldiğimizde onların yaşadığı ağır sonuçlarla karşılaşma olasılığı da halen devam etmektedir.
Bu uygulanan tedbirler ile, normal hayata dönüldükçe, yeniden bir pik ile karşılaşmamayı kimse garanti edemez. Oysa ki, 14 günlük sokağa çıkma halen yapılırsa ve bu süreç sonunda tüm vakalar tespit edilerek tümü karantinaya alınacağı için, sürecin bitiminde işi kökünden bitirme imkanını bulmuş oluruz. Neye göre bunu söylüyorum:
Ülkelerdeki, sağlıklı ve bilimin kabul ettiği etkin vaka sayısı (ortalama ilk 50 vaka) sonrası, ilk ölüm sonrası 30. günlerini ve 45. günlerini kıyasladığımızda, maalesef Türkiye’mizin özellikle vaka sayısı ve ölüm sayısına göre, halen kötü seyirli ülkeler arasında olduğunu görüyoruz.
Üzülerek ifade etmeliyim ki; ilk söylediğimiz günlerde bu 14 günlük sokağa çıkma uygulansa idi; 30 Mart’ta ülkemizde bu hastalık çok büyük oranda kontrol altına alınmıştı. 3258 vatandaşımızı da kaybetmemiştik, o gün yapılsa idi bu, ölüm sayısı belki de iki haneli bir sayıya dahi geçmeyecekti.
Tekrar tekrar ifade ediyor ve akademik geçmişi ve yoğun bakım tecrübesi olan bir tıp insanı olarak sesleniyorum: Bunun bir eleştiri değil, bundan sonra bizi bekleyecek sonuçlara karşı, ülkemizi korumak adına çare olarak anlaşılması gerekmektedir.
Bu büyük hadise; süslü söylemlerle, kullanılan ilaç isimlerini, Cumhuriyet tarihimiz boyunca hatta bin yıllara uzanan tarihimizden beri tıbbın en iyi uygulandığı ve Cumhuriyet Hükümetlerinin donattığı çağdaş sağlık merkezlerinde, Cumhuriyet Hükümetlerinin açtığı üniversitelerde en iyi eğitimleri alarak yetişen tıp insanlarımızın verdiği sağlık hizmetlerinin iyiliğini anlatarak; dünyayla beraber elbette bizim de kullandığımız filyasyon vb. yöntemleri sayarak geçiştirilemez bir boyuttadır.
Aksi halde; her biri birbirinden değerli bilim insanlarından oluşan bilim kurulu üyeleri ve Umumi Hıfzısıhha Kanunu’na göre Pandemi vb. hallerde krizin yönetiminden sorumlu olan Sayın Sağlık Bakanı, onca mesailerine rağmen, bunca insanın vebali ile yaşayacak ve tarihte de öyle hatırlanacaklardır. Sayıları azaltarak ve süreci zamana yayarak tamamlama tercihi ile bu iş sıfırlanana kadar ki tüm kayıpları göze alanlar, o ölümlerin ve iflas eden veya aç kalan her vatandaşın düştüğü durumun da sorumlusu olacaklardır.
Biz söylediğimiz zaman ilk ölümü daha görmeden uygulansaydı gerekli olan izolasyon, tarih yazacaklardı. Şimdi de halen derhal ağırlıklarını koyarak gereğini yaparlarsa, bu günden itibaren kaybedebileceğimiz binlerce vatandaşımızın ölümünü engellemiş olabilirler.
- Her şey iyi ise onca ölümü nereye koyacaksınız
Çoğunda geç de kalınsa da, bir çok önemli karara imza attılar. Günlerini gecelerini harcadılar, ama neye yarar? Onca ölümü nereye koyacaksınız? Yarın çıkıp “bunun nedeni virüs, dünyada şu kadar adam öldü, bizde de öldü” deyip geçemezsiniz. Biz her şeyi yaptık diyebilmelisiniz ama 53 gündür söylüyoruz; “bilim denilen müessesede, kısmi tedbir diye bir şey yoktur”. Algıyla yeni ölümleri engelleyemezsiniz. Her gün halen 80 civarında vatandaşımızı kaybediyoruz. Geç alınan tedbir, artık tedbir değildir. Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, çıkıp Hazreti Ömer’den sorarlar onu.
Tüm milli güvenlik meselelerinde olması gerektiği gibi; yetkilerinizi daha sert ve en kötü senaryo üzerinden alınacak tedbirler için kullanmalı idiniz. Sokağa çıkma yasağını uygulayın dedikten 1 ay sonra başlattığınız 2 günlük sokağa çıkma kararları ile hadiseyi, zamana yayarak ve sağlık sisteminin taşıma kapasitesinin üzerine çıkmasına engel olacak şekilde kontrol altına almayı tercih etmiş oldunuz. Bu gün hala buna devam etmeniz halinde, başta söylediğimizde yapsanız 200-300 kayıpla bitirmek yerine bugün 3000’li rakamları bulan kaybın, azalarak da olsa bittiği zaman 5-6 bini bulmasına ve normal hayata dönüşün başlamasıyla, olası yeni bir alevlenme ile yeni piklere göz yummuş olacaksınız.
- Evde Kal dediğimiz vatandaş nasıl kalacak
Vatandaşınıza çıkıp evde kal diyorsunuz; biz de diyoruz, bu yaklaşım kesin olarak doğrudur.
Kendinize, benim kendime sorduğum şu soruyu soruyor musunuz? Nasıl kalacak vatandaş? Günlük kazanan, ya da işe gitmezse işinden olacak olan, özel sektörde, devlette çalışan işçi, memur nasıl evde kalacak? Kalamıyor. Tam mevsimi iken çiftçi köylü nasıl bağa bahçeye gitmeyecek?
Anlaşılamayan ve olayın kilit noktası şu: Bu virüs dünyadaki 1 tek kişiden dünyaya yayıldı. Kısmi izolasyonla, 2 günlük sokağa çıkma yasakları ile bunu nasıl bitirirsiniz? Sadece yavaşlatırsınız.
Bu size yeter mi? Yani şunu demek istiyorum: Kısmi izolasyonla sağlanabilen daha az ölüme mi razısınız? Biz değiliz! Biz; “tek bir vatandaşımızın dahi kaybını göze almayalım” diyoruz. “E tedbir aldık ya maske takacaklar, genelde evde zaten vatandaş” mı diyorsunuz? Var mı bir hesabınız? Bunun bir yüzdesi mi var?
- Maske masalları
Maskesiz çıkmayı yasakladınız, geç yaptınız ama doğru yaptınız. Vatandaş çıkmasın maskesiz. Bunu kendini korumak kadar, kendisi virüs taşıyorsa başka insanlar hastalanmasın diye takmalı mutlaka. Dünya bunu diyor. Peki soru şu: Nereden bulacak maskeyi? Satışı yasakladınız. Denetlemek devletin işi oysa; varsa suiistimal eden, bulup çıkaracaksınız.
Önce 4 Nisan’da devletin satmasına, sonra maske satışını 6 Nisan’da yasaklayarak sonra PTT ile yollamaya, sonra da e-devlet aracılı ve dahi sonra da SMS gelene, daha sonra eczaneye mesajla başvurana ve daha sonra da TC numarası ile eczaneye başvuran 20-65 yaş arası kişilere ama çalışmayan kişilere vermeye kararlar verirken; virüs yayılıyor, insanlar ölüyor.
20-65 yaş arası kişilere verilme kararı, anlaşılamaz bir karardır. Nasılsa evdeler diye olduğu tahmin edilen ve en yüksek risk grubu diye evde tutulan bu gruptaki vatandaşlarımız, herhangi bir sebepten riskin en yüksek olduğu hastanelere bir sağlık sorunu nedeniyle gidecek olurlarsa, maskesiz mi kalsınlar?
Çalışana vermemek nedendir bilinmez, çünkü her kurum çalışanına maske vermiyor, bu da denetlemeye muhtaç. Ancak, maske fiyatlarını denetleyemediği için satışını yasaklayan bir anlayıştan, kurumların denetiminin yapılmasını beklesek dahi, sürecin tamamlanması her halde pandeminin bitimine denk gelecektir.
Isparta gibi Anadolu illerinde ise daha da vahim seyretti maske bulma işi vatandaşın. Sağlık Bakanlığı’nın eczaneler aracılığıyla ücretsiz maske dağıtımı Isparta’da 27 Nisan’da başladı. 6 Nisan’dan 27 Nisan’a kadar geçen sürede, her 100 bin kişi başına düşen vaka sayısında Türkiye’de 2. sayıda vakası bulunan Isparta ve aynı uygulamanın olduğu Anadolu halkı kaderine mi terk edilmiştir?
Bu gibi kısıtlı ve sonuç alınamayan maske dağıtımındaki kısıtlamalar, eğer devlete olacak ekonomik yükü nedeniyle yapılmış ise; kendi vatandaşı için bunu göğüsleyemeyen devletimizin, dünya devletlerine yaptığı yardımları açıklamak mümkün değildir.
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, 26 Şubat tarihli beyanında: “vatandaşımızın panik havası içinde olmasını gerektirecek hiçbir durum yok. Soğuk algınlığı, grip ve mevsimsel gripten nasıl korunması gerekiyorsa, o tedbirlerle yaklaşılması ve abartılmaması gerektiğini, erken dönemde maskeyi sadece gripli olanların kullanabileceğini, herkesin maske kullanma durumunun önerilmediğini ifade etmek istiyorum” demişti. 26 Şubat’ta dünyada yüz bine yakın vaka ve üç binden fazla ölüm varken ve hadise Çin’den başka 37 ülkede daha görülmüşken olan bu yaklaşımın izaha ihtiyacı vardır. Bu bakış açısı hareket noktası kabul edilirse; yukarda izah edildiği şekliyle, binbir gece masallarına dönen maske dağıtımı uygulamalarını da anlamak mümkün olmaktadır.
Sayın Sağlık Bakanı’nın bu beyanlarına bakarak; “beraber çalıştıkları bilim kurulundaki meslektaşları mı yeterli enformasyon sağlamıyor” konusundaki şüphelerimizin giderilmesi gereklidir. Aksi geçerli ise de, bilim kurulu olan biteni bizzat açıklayabilir veya istifa edebilir.
- Elimizdeki güçlü koz: yakalanmamak
Sayın Sağlık Bakanı, daha sonra gün gün yaptığı açıklamalarda bizleri bilgilendirirken bir gün dediler ki; “elimizde güçlü bir koz var; yakalanmamak” Nasıl olacak bu maskesiz?
Öyle olmadı, böyle oldu, bir gün Sayın Bakan bir basın mensubunun “maske için mesaj gelmeyen vatandaş ne yapacak“ sorusuna şöyle cevap verdi: “bez veya pamuklu kumaştan maske yapabilirsiniz”. Referans güçlü: Dünya Sağlık Örgütü! Engelli olan mesela nasıl dikecek? Ya da dikiş mi öğrenecek bilmeyen, görmeyen ne yapacak? O beyanı olduğu gün, aslında maske konusundaki karardan memnun olmadığını biz anladık Sayın Bakanın yüzünden ama vatandaş maskesiz çıkmak yasakken ve satın alamazken, “evde kalarak koru kendini, yakalanma” denilen bir ölümcül hastalıktan, işe giderken nasıl korunacak anlamadı. Bez maskenin koruyuculuğu var mıdır sorusunu ise aldığımız tıp ahlakı dersi gereği hiç sormayalım.
- Kendi OHAL’ini ilan etmek, krediler
Sayın Sağlık Bakanı bir gün basın toplantısında dediler ki; “herkes kendi OHAL’ini ilan edebilir, illa devletin etmesi gerekmiyor”. Biz de bir olağandışı durum olduğunu ve olağanüstü önlemler alınması gereğini biliyorduk da, vatandaşın olağanüstü hali ortada; “ekmek parası bulmak”.
Kredi alacaksınız denildi vatandaşa, bir dizi kanun tekliflerimiz ve uyarılarımızdan sonra bu da gecikme ile olsa da sevindik memleketçe. Ama kredi için başvuran ve uygun şartları yerine getirmediği için alamayandan tutun da, alıp da sadece 3’de 1’ini alıp hüsrana uğrayana; bankadan kredi alamayan esnafın, Esnaf Kefalet Kooperatifinden aldığı krediden alınacak komisyona kadar hala herkes şikayetçi. İki sene önce verilen KOSGEB destekli faizsiz krediyi, neden bu kadar zor günlerde vermezler diyenden, bir şeyler yapın yoksa kış hiç bitmeyecek diyene kadar her gün bize ulaşıp ne yapacağını soran sorana.
- SAĞLIKÇILAR
- Sağlıkçılara ek ödeme, unutulan 3600
Sağlıkçıları alkışladık hep birlikte seve seve ancak biz çıktık dedik ki; “alkış yetmez; gelin 3 ay çift maaş verelim” canları bizim için ortada. İlk olarak Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener dile getirdi.
Kadroluydu-kadrosuzdu; tavandı-tabandı derken, ödeme yapılacak olanlar dahi memnun olamadılar bundan. Beraber çalıştıkları sözleşmeli olan arkadaşlarından, sekreter gibi, güvenlik gibi, şoför gibi aynı riskle çalışan taşeron arkadaşlarına, 4b’li sağlık çalışanı arkadaşlarına kadar, 657’ye tabi olmadığı için ek ödeme alamayanlar almazken, memnun olamazlardı ki! Ön safta çalışan çok kişinin ek ödeme alamadığı bir düzenleme olarak tarihe not düşüldü, en son bilinen şekliyle.
Bunun düzenlenmesi gereğini söyledik, verilen sözlerin tutulması ve 3600 ek göstergenin sağlıkçılara verilmesi için önergeler verdik. 2018 Seçimlerinde AK Parti tarafından vaat edilen 3600 ek göstergenin sağlık çalışanlarına ve vaat edilen diğer meslek gruplarına verilmesi gereklidir.
Kadro bekleyen sağlık çalışanlarının kadrolarına, atama bekleyen ve cansiperane şu kritik günlerde dahi çalışma şevkiyle yanan paramedikler, diyaliz teknikerleri, hemşireler, odyometristler, fizyoterapistler, anestezi teknikerleri, tıbbi sekreterler vb. genç sağlıkçılarımızı görevlerine kavuşturmanın aciliyetini hatırlatırken; bekledikleri ve söz verilen 3600 ek göstergenin verilmesi için daha iyi bir zaman olmadığını da ifade etmek isterim.
Sayın Genel Başkanımızın talimatı ile, salgın hastalıklarla mücadele esnasında hayatını kaybeden sağlık meslek mensuplarının şehit olarak addedilmeleri için İYİ Parti olarak 30 Mart’ta verdiğimiz Kanun Teklifi’nin gündeme alınması da devletimizin ve milletimizin sağlıkçısına sunduğu şükran borcu olacaktır.
- Sağlıkta şiddet yasası, Vali’den sözle şiddete uğrayan sağlıkçılar
Senelerdir her fırsatta, bu işin kahramanı sağlıkçılara haklarını verelim dedik. Sağlıkta şiddet yasası için geçmiş dönemde bizzat benim verdiğim Kanun Teklifi’ni Muhalefet Partisi olduğumuz için değerlendirememiştik.
31 Mart’ta İYİ Parti olarak, sağlık çalışanlarına karşı şiddeti engellemeye yönelik caydırıcı önlemler ön gören müstakil bir yasanın bulunmuyor olması nedeniyle Türk Ceza Kanununda değişiklik teklifinde bulunduk. İktidar Partisi biz getiririz Genel Kurula dedi; getirdi tamam dedik ve tam istediğimiz gibi olmasa da sonunda şiddet yasasını da değiştirdik ancak hedefte olan ve halen tam donanımlı malzeme sorunu yaşayan sağlıkçı için; ilde Sağlık Bakanı’nın tedbirlerini almakla görevli Sayın Vali, kendileri için; “bize yük oldular, birbirlerine bulaştırırlar” deyince, daha fazla yük olmamak için kaldıkları polisevini terk ettiler ve ailelerini riske etmeye mecbur da kaldılar.
- Aile Hekimlerinin şikayetleri
Her ne kadar yeterli koruyucu malzeme sağlandığı iddia edildiyse de bazı hastanelerde, aile sağlığı merkezlerinde ve eczanelerde sorunlar yaşandı.
Birinci basamakta, özellikle Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışmakta olan ve hasta ile temas noktasını oluşturan sağlık personelinin Kişisel Korunma Ekipmanı temini eksiğini bildiren Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD), bize de ulaştı. Onların da sesi olalım diyerek taleplerini hatırlatıyor ve takipçisi olacağımızı taahhüt ediyoruz. .
- Tabipler Birliği, Eczacılar Birliği, Sivil Toplum Kuruluşları
Milli meselelerde çözüm için en önemli kural milli birlik ve beraberlik. Demokrasinin de altın kuralı, işlemesi. İşleyen demokraside hür sivil toplum örgütlerinin sesi çok önemli. Sağlıkla ilgili en fazla veriye ve Türkiye’nin her yerindeki üyelerinden gelebilecek uyarılara kulak vermek gerekli. Bu konudaki şikayetler devam etmekte; toplumsal birlikteliğe en çok ihtiyacımız olan günlerde bunu iletmek de bizim görevimiz.
- VİRÜSÜN TÜRKİYE’DE YAYILMASI
- Umreciler konusu
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş; 13 Mart’ta 21 bin umreye gittiğini ve 15 Mart tarihi itibariyle tamamının ülkemize döneceklerini bildirdi. Sayın Erbaş, 15 Mart tarihinde de “Bugün Umreden son 5300 umrecimiz dönüyor. Hem kendi sağlıkları ve hem de çevresindeki insanların sağlıklarını korumak için 14 gün boyunca kesinlikle evlerinden çıkmamalarını ve ziyaretçi kabul etmemelerini istiyorum” çağrısında bulundu. Bu vatandaşlarımızın evlerine gitmelerine izin verildiği buradan anlaşılmaktadır.
Sayın Erbaş bir gün sonra, 16 Mart tarihinde ise; “Bizim umrecilerimizden Diyanet İşleri Başkanlığı organizasyonu ile gitmiş olanlar 6 bin kişi civarındaydı, hepsi geldi. Sağlık Bakanlığımızın verdiği kararla karantina uygulaması başladı” açıklamasını yaptı.
Bu süreç sonunda resmi makamlarca; “Umre dönüşü, Ankara’daki Şehit Özel Harekatçılar, Milli İrade, Gölbaşı Yurdu ve Haymana öğrenci yurtlarında 3 bin 58 kişi, Bartın Çeşm-i Cihan Yurdu’nda 21 kişi, Eskişehir Gündüz Alp Yurdu’nda 254 kişi, Isparta Murad Hüdavendigar Yurdu’nda 586 kişi, Kastamonu ‘daki Şeyh Şaban-ı Veli ile Kastamonu Yurtlarında 97 kişi, Kayseri Hunat Hatun Yurdunda 252 kişi, Konya’daki Tahir Büyükkörükçü ile Kutalmışoğlu Süleyman Şah Yurtlarında 2 bin 180 kişi olmak üzere toplam 6 hin 448 kişi karantinaya alındı” açıklaması yapıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı 16 Mart’ta, umreden dönen bir Türk vatandaşında koronavirüs testinin pozitif çıkması sonrası, “27 Şubat 2020 itibariyle ülkemizden umre çıkışları durdurulmuş, bu tarihten sonra umre amaçlı seyahate izin verilmemiştir. 20-30 günlük turlarla Suudi Arabistan’da bulunan ve dönüşü ileriki tarihlerde planlananların dönüşleri erkene alınmıştır” açıklamasını yaptı.
15 Mart itibariyle umreden dönen 5300 kişi karantinaya alındı. Önceki gelen yaklaşık 15000 kişiye ise karantina uygulaması yapılmadı. Oysa 15 Mart tarihi itibariyle Suudi Arabistan’da bildirilen Covid-19 vakası 118 kişi gibi pandemi açısından oldukça önemli bir sayıda idi.
Salgını bile bile, Bilim Kurulu’nu oluşturduktan bir ay sonra 21 bin 500 insanımızın umreye gitmesine izin verilmesini, umreciler döndüğünde, 17 binden fazlası evlerine gönderilirken alınan tedbirlerin yetersizliği, sonradan gelen 5 binden fazla umrecinin büyük bir kısmının apar topar kız öğrenci yurtları gece yarısı boşaltılarak karantinaya alınması ve karantinadan yayılan o tam kriz gösterir görüntülerle anladık ki, doluya hazırlıksız yakalanmışız.
- Okulların, Üniversitelerin tatil edilmesi
Okulların sterilize edildiğini, dezenfektanlar sağlandığını, derslerin devam edeceğini açıkladıktan sonra, hemen ardından okullar kapatıldı. Perşembe gününden açıklanan “Pazartesi’den itibaren tatil” kararı ile virüsün Cuma günü tatilde mi olduğu, neden Cuma tatil edilmediği soruları ile karşılaşıldı.
Üniversitelerin tatil edilmesi doğru karardı ancak sadece İstanbul’dan 500 bin öğrencinin evlerine gitmek üzere otogarlara, akın etmesi ihtimali hesaplanmadığı için, izolasyon önerilen gençlerimiz, yığın yığın otogarları, tren istasyonlarını doldurdular ve varsa aldıkları bulaş ile memleketlerine yola çıktılar.
- BEYANLAR, TARTIŞMALAR, ÖNERİLER
- Sağlık Bakanı: Her şey iyi gidiyor
Sayın Sağlık Bakanı her gün evde kalın derken, evde kalamayıp da işe giden vatandaşlarımız ve onları evde bekleyen aileleri kaygı içinde bekliyorlardı ne olacak diye! Sayın Bakan son günlerde sunduğu; “ne kadar iyi gidiyor işleri” anlatıp da kaygıları giderilinceye kadar.
Ne kadar iyi diye bakalım dedik o zaman biz de! Baktık ki dünyada bununla savaşan diğer ülkelere göre durumumuz kötü diyecek seviyede; onları verelim de belki ilk günden beri her gün her fırsatta dile getirdiğimiz kararı alırlar diye!
Anlayamadığımız da şu oldu: Eğer durumumuz denildiği gibi, dünyadaki ülkelerden daha iyi olsaydı dahi, ne fark eder ki? Bir tek ölüm dahi çok değil miydi doktor olan yetkililerin ve bilim kurulundaki meslektaşlarımın gözünde?
En geç bu virüse maruz kalan ülke iken, fırsatımız varken, her gün gelişen durumlara göre tedbirler almak yerine TBMM’yi sabahlara kadar çalıştırarak, biz Milletvekillerini değil derdim de; biz oradayız diye mecburen çalışan personelimizi de riske etmek yerine, o zaman dünyadaki diğer ülkelerdeki vahim tablolara karşı erkenden önlemleri alabilirdik ilk biz söylediğimizde; yani 30 Ocak’taki Araştırma Önergemizin reddedilmesi yerine!
- Geç alınan tedbir artık tedbir değildir
Aslında önemli konu şu tam da burada ifade edilmesi şart oldu: Önlem almak yetmiyor, geç kalmadan doğru zamanda almak önemli. Burada asıl iş devlete düşüyor. Kişilere bırakılmayacak kadar hassas ve hayati bir konu çünkü bu.
Başta yoksullar olmak üzere on milyonlarca insan, yetersiz veya kötü beslendiği, ağır stres altında yaşamlarını sürdürdükleri için zaten bu virüse hazırlıksız yakalandı. Ama devletlerin hazırlıklı olması gerekir bu tür durumlara karşı; hem de Türkiye’ye geç gelmesi avantajını maalesef iyi kullanamadığımız az evvel saydığım yoğun çabaların geç alınmasından kaynaklı gelişen hadiselerle de görülmüş oldu.
- Sağlık Bakanı “Başarılıyız”, DSÖ: “Türkiye’de vaka hızla artıyor”
Sayın Sağlık Bakanı’nın 14 Nisan tarihinde, bilim kurulu toplantısı ardından yaptığı açıklamasında; “bu sistemli mücadele gözle görünür sonuçlar veriyor. Vaka tespitinde, hasta tedavisinde, yoğun bakımda başarılıyız” diyerek; “Türkiye’de durum iyiye gidiyor” açıklamaları ile sevindik ama uzun sürmedi. Aynı gün Dünya Sağlık Örgütü, tam tersi bir Türkiye profili koydu dünyanın önüne: “Bazı ülkelerde düşüş var ama Britanya ve Türkiye’de koronavirüsü vaka sayısında artış devam ediyor”.
Belirtmeliyiz ki; bu tür güven bunalımına fırsat vermeyecek şeffaflıklar ve yaklaşımlar, devlete güvenin bu denli önemli olduğu günlerde önem taşımaktadır ve hadisenin kontrol altına alınmasında, alınan tedbirler kadar şeffaflık da belki de hiç olmadığı kadar değerlidir.
- 300 Türk doktorun bildirisi
Biz dedik demek değil derdimiz; tıpkı İtalyan doktorlar gibi bizde de 300 meslektaşım, tıp adamı, vaka sayısı 15 binlere varınca ve ölümler de 277 olunca bir imza koydu ortak bir bildiriye ve çağrıda bulundular:
“Hastalanma oranını yavaşlatabilmek, zaten normalde var olan hastalara ilave salgın hasta yükünü zamana yayabilmek çok ama çok yaşamsaldır. Hasta sayısı, hastanelerin “hasta bakabilme kapasitesi”nin içinde kaldığı ölçüde daha çok sayıda insan hayatı kurtarılabilecektir. Devletçe bugün ve gelecek güvencesi temin edilerek yaş grubu sınırlandırması olmaksızın bir süreliğine herkesin evde kalması sağlanmalıdır” dediler onlar da bunu bizimle aynı netlikte söylediler.
- Oxford Internet Institute raporu
Bir başka rapor da Oxford Internet Institute’den geldi ve onların raporuna göre Çin, Rusya, İran ve Türkiye’nin aralarında bulunduğu 4 ülkenin Dünyanın COVID-19 mücadelesine zarar verecek şekilde ülke iktidarlarının bu mücadelede Pandemi’yi bir propaganda aracına çevirdiklerini yazdı. Buna ve zaman zaman basında yaptıkları açıklamalarına dayanarak, deontoloji yani tıp ahlakına büyük saygısı olan bir meslektaşları olarak, Bilim Kurulu’nun bazı değerli üyelerine sesleniyorum; “bu günkü kararlarınızla yarının günah keçisi yapılmanız”a izin vermeyiniz!
- Bilim kuruluna çağrı
İlk günden beri söyledik, söylemeye devam edeceğiz: “Bilim Kurulunun derhal siyasetin güdümünde olduğu imajından çıkması gereklidir ki güven sorunu olmasın”. Bu konudaki şüphelerin giderilmesi şarttır. Algıyı yönetmeyi siyasetçilere bırakıp, sadece krize odaklanmaları gereğini doktor olarak hatırlatmak ağırıma gitse de; gerek bilim kurulundaki meslektaşlarıma ve elbette her tür sorumluluk kendisinde olan Sayın Sağlık Bakanı’na, tıbbi etiğin gereğince, ettikleri yeminleri hatırlatmamıza lüzum olmamasını diliyorum.
- Ne yapalım dedik ve diyoruz
Mevcut vaka sayısını derhal durdurup, onların tedavisine yoğunlaşmamız gerekiyor.
“Test, test, test” dedik; testler sonunda artırıldı. Sonunda derken eli kolu salladınız demiyoruz kimseye ama virüs bize geldiğinde bunlar çoktan halledilmiş; kolları kavuşturmuş bekleyebilirdik, bu kadar hazırlıksız yakalanmazdık.
30 Ocak’ta önerge verdik, İktidar Partisi ve ortağı MHP reddetti. Sayın Genel Başkanımız 11 Şubat’ta İYİ Parti Grup toplantısında maske, serum, ilaç stoklarımızı, sahra hastanelerini sordu; en kötü senaryoya göre tedbirlerin alınması gereğini ifade etti. Hadi o zaman tahmin edemediler diyelim. Bakınız; bugün dediklerimizi uygulamaz ve vaka sayısını dondurmazsa karar alıcılar, yarın; “dünyada da öldü insanlar, ne yapalım” diyerek ya da hiçbir algıyla giden vatandaşları geri getiremezler.
- Ölüm sayıları ve kodlama tartışmaları
Akredite merkez sayısını artıralım dedik, artırıldı ancak testler uzun süre sıkıntılı gitti ve geç kalındı. Antikor testi, kalitelisi, kalitesizi, denenmesi derken, vaka sayısı arttı ancak sonunda günlük test sayısı belli bir düzeye ulaştı. Bu iyi idi. Gündeme yeni bir tartışma konusu eklendi: “Bazı bilim adamlarının ve Türk Tabipler Birliği’nin de dile getirdiği konu; dünyadaki kodlamaya Türkiye’nin uymadığı konusu”
Hastaları kayıtlara geçiren bazı doktorların fark ederek, gündeme taşıdığı kodlama farklılığı konusu, Türk Tabipler Birliği tarafından da dile getirildi. Bazı hastalarda COVID-19 düşünüldüğü halde, Influenza diye giriş yapılıyordu. DSÖ’nün yaklaşımı, sonra da ABD, İngiltere, Almanya, Kanada, Polonya gibi pek çok ülkenin verileri incelendiğinde, Türkiye’de halen kullanılan kodlama sisteminin hepsinden farklı olduğu görüldü. Dünya Sağlık Örgütü, COVID-19 pandemisi sırasında hastalık ve ölüm kayıtları için uluslararası iki kod öneriyor:
U07.1: COVID-19 Virüs tanımlanmış (PCR testiyle kesinleşmiş)
U07.2: Virüs PCR testiyle tanımlanmamış fakat klinik tanı mevcut, olası COVID-19, kuşkulu COVID-19
Türkiye’de kullanılan kodlar ise şöyle:
U07.1: Mers Cov hastalığı
U07.2: Avian Influenza enfeksiyonu (kuş gribi olarak biliniyor)
U07.3: COVID-19
TTB Merkez Konseyi, Sağlık Bakanlığı’nı bir an önce DSÖ tarafından belirlenen kodları kullanmaya, Şubat ayından itibaren Türkiye’deki ölüm kayıtlarını bu yaklaşım üzerinden gözden geçirmeye, gerekmesi halinde de sözel otopsi tekniğini uygulamaya çağırdı.
Test pozitifliği tespit edilemeden hayatını COVID-19’dan kaybedenlerin ölüm sayısına ilave edilmediği tartışması da var; her ikisi de daha da geç kalınmadan bitirilmelidir.
Yetkililerin dikkatine bir kez daha sunmalıyız ki; istenilen şeffaflığa ve Türkiye’nin dünyadaki imajına gölge düşürülmesin. Bu daha önemlisi; Filyasyon için çok çok önemlidir. Halen yapılmadığı için ve sayılarının bir bu kadar daha olduğu Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sayın Alpay Azap tarafından da açıklanan ve Covid-19 tanısını PCR testi negatif olduğu halde alan, tedavisini gören ve cenazesi Covid-19 tanısı almış test pozitif vatandaşlarla aynı tedbirlerle kaldırılan vatandaşlarımız da Covid-19 olarak kayda geçmelidirler.
Bu değişimi yapmanın önemi şu:
Covid-19 tespit edilen hastalar filyasyon işlemine tabi tutuluyor, yani enfekte kişiler kimlerle temasta bulunmuş, nereden gelmiş, geldiği bölgede başka vaka olmuş mu araştırılıyor. Enfekte ettiği veya virüsü alabileceği riskli kişiler araştırılıyor.
Eğer bir kişi Covid-19 olduğu halde, olası bulaş riskleri araştırılmazsa, hastalığın durdurulması konusunda, yani enfeksiyonun önlenmesinde enfeksiyonla mücadele ciddi yara alıyor. Bunu yapmadığımız takdirde, bu kişilerin ölmeden evvel kimlerle ilişkide olduğu, kimlere bulaştırdıklarını tespit etmeniz imkanı olmayacağı için, filyasyon dediğimiz olası taşıyıcı vakaların tespitini tam yapamayacak, ilgili vakanın erken teşhisi ile olası ağır geçirerek kaybına kadar gidecek durumları da engelleme imkanı bulunamayacaktır.
Daha önceden bizdeki kodlamayı kullanan ancak DSÖ’nün uyarıları ile değişiklik yapan Amerika Birleşik Devletleri ve Çin örnekleri de tartışmalardaki haklılığı ortaya koydu:
CDC (Hastalık control ve önleme merkezi) sadece PCR yöntemi ile pozitif vakaları hasta olarak kaydetmenin pek çok olası vakanın yanlış olarak hasta değilmiş gibi addedilmesine yol açtığı için, 14 Nisan 2020 tarihinde sistemini değiştirdi. Geriye dönük olarak da vaka ve ölüm sayılarını güncelledi.
Bu değişikliğe atfen, dünyadaki vaka ve ölüm sayılarını yayınlayan ve güvenilirliği ile bilinen woldmeters.com internet sitesi de Amerika’daki vaka ve ölüm sayılarını geriye dönük olarak değiştirdi. Değişiklik ile birlikte; 14 Nisan tarihi itibariyle Amerika’daki ölüm sayısı 26 binden 30 bine yükseldi. 613 bin olan vaka sayısı da 8 bin artarak 621’bine yükseldi.
Çin’de ise; 16 Nisan tarihinde, Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, kodlamada kullandıkları sistemi DSÖ’nün önerisi ile değiştirerek rakamları revize etme kararı aldı. 3342 olan ölüm sayısı, % 40 artarak 4632’ye yükseldi. Aşağıda sunulan grafikte, kodlama sisteminin değiştirilmesi ile Çin’de aniden artan keskin değişikliği görmek mümkündür.
Kaynak: worldometers
Mersin’in Silifke ilçesinde 51 yaşındaki aile hekimi Dr. Erdinç Şahin COVID-19’a yakalanarak yaşamını yitirdi. Mevcut kodlama sistemi nedeniyle ölüm raporunda viral pnömoni yazan aile hekiminde korona virüsünün tüm klinik bulguları ve BT ile tipik akciğer tutulumu görüntüsü vardı. PCR testi negatif olduğu için Covid-19 hastası kabul edilmedi. Salgına bağlı hayatını kaybetmesine rağmen, viral pnömoni olarak kayda geçti. Kendisinin hayatını kaybetmesi yetmiyormuş gibi, eşi ve iki çocuğu da, COVID-19’un olası meslek hastalığı kabul edilmesi halinde alacakları sosyal haklarından da mahrum bırakılmış oldu.
Virüsün yayılımını tam kontrol altına almak ve kökünü kazımak için Sağlık Bakanlığı’nın DSÖ’nün de önerdiği kodlama sistemine geçilmesi şarttır. Çoğu ülke DSÖ’nün önerisine uyarak kodlama sistemini düzelttikleri halde biz henüz böyle bir uygulama yapmadık.
ı. Türk Toraks Derneği Açıklaması
Türk Toraks Derneği, 19 Nisan’da iki ilde ortalama ölüm oranlarında daha önceki yıllara kıyasla önemli artışlar saptandığını, bunun kaygı ve şüphe yarattığını açıkladı. Sağlık istatistiklerine yönelik incelemeleri sırasında, özellikle İstanbul ve Trabzon’da ölüm oranlarında önceki yıllara kıyasla önemli artışlar saptandığını belirtti.
Derneğin bildirine göre; 2020 yılının 10. haftasından itibaren İstanbul’da ölüm sayılarında haftalık %10 oranında bir artış gözlenmiş ve yılın 15. haftasında (6-12 Nisan 2020), toplam haftalık defin sayısının 2222’ye ulaştığı, bu sayının, 2019 yılı için 1425 iken, 2018 yılı için 1460, 2017 yılı için 1464, 2016 için ise 1389 olduğu belirtilmiştir.
Sağlık Bakanlığı, aynı haftaya ait COVID-19 nedenli ölüm sayısını tüm Türkiye için 624 olarak bildirmiştir. Belirtilen dönemde, İstanbul’da önceki yıllara göre her hafta ortalama 800 kişinin fazladan ölmesini dikkate sunarak, ölüm sayılarındaki artışı incelemeye almasını ve acilen bir yanıt bulunmasını yetkililerden talep etti.
Bütün yıl için son 5 yılın günlük vefat sayıları ortalaması grafiğine bakıldığında da Nisan ayındaki vefat sayılarına daha önceki yılların hiçbir döneminde ulaşılmadığı da belirtildi. Trabzon için de bu artış oranı % 25’dir.
Bu görüş de, Sağlık Bakanlığımızın ölüm sayılarına yönelik titiz bir araştırma yapması gereğini desteklemektedir.
- Sıfır nokta sıfır yirmi bir tartışmaları
Kodlama farklılığı nedeniyle ölüm sayılarının düşük olduğu iddası varken; bir de 0.021 oranı gündeme geldi.
Günlük ölüm sayısını, toplam vaka sayısına oranladığınızda çıkan bu sayının, 5-13 Nisan tarihleri arasında 9 gün boyunca, hastalığı kontrol altına alan ve ölüm sayılarını yok denecek kadar sabitleyen Çin’le birlikte, oranı sabit kalan tek ülke olmamız, Türk Tabipler Birliği’nin Türkiye’nin kodlama sorunu nedeniyle ölüm rakamlarında yanlışlık olduğu iddiasını güçlendirdi.
Her ne kadar Sağlık Bakanı Koca vakaları sabitlememiz sonucu bunun olduğunu belirtse de; kodlama konusunda diğer ülkelerde olduğu gibi DSÖ’nün belirlediği standartlara dönülmesi ve çıkacak ölüm sayılarına göre bu durumun yeniden değerlendirilmesi doğru sonuç verecektir.
- Türkiye nüfusunun dünya nüfusuna oranına göre COVID-19 vaka sayısı ve bulaşıcılık katsayısı: (R0)
Türkiye’de ilk vakanın görülmesinden sonraki 53. gününde, yani 1 Mayıs tarihi itibariyle, tüm dünyada 3.424.210 vaka, 240.380 ölüm bildirildi.
1 Mayıs itibariyle Türkiye’de 122.392 vaka bildirildi, 3258 ölüm oldu, 1 Mayıs itibariyle, dünyadaki tüm vakaların yüzde 3.6’sı, tüm ölümlerin yüzde 1.6’sı ülkemizde demek bu.
Dünya genelinde 1 Mayıs’ta DSÖ’ne göre; günlük vaka sayısı 84.771 (vaka) Türkiye’de ise 2.188. Yüzde 2.6’ya karşılık geliyor. Dünyada 1 Mayıs’ta tanı konan yüz (100) hastadan 2.6’sı Türkiye’de demek bu. Ama Türkiye nüfusu, dünya nüfusunun yüzde 1,1’ine sahip. Yani nüfusuna oranla 2.6 kat fazla sayıda insan hastalığa yakalanmış demek.
1 Mayıs’ta dünyadaki yeni gelişen ölüm sayısı 6403, Türkiye’de ise 84. Dünyadaki ölüm sayısının yüzde 1.31’i Türkiye’de demek ve halen nüfusa oranla olması beklenenden fazla.
Günlük 84 bin vakanın 2 binden fazlası bizde ama dünya nüfusuna göre nüfusumuz dikkate alındığında, toplam yeni hasta sayısının yüzde 1,1’ine sahip olmamız beklenirken, yani 924 vakayı geçmememiz gerekirken, vaka sayısı 2188.
Bu rakamlara bakınca, vaka sayısı ve ölüm oranlarında halen olması gerekeni yakalayamadığımızı görmekteyiz. Kısmi sokağa çıkma yasağı ile vaka ve ölüm sayısında azalma olmuş ancak halen fazla, demek ki yetmemiş.
Virüsün yayılma hızını gösteren bir başka gösterge de bulaştırıcılık katsayısıdır. (R0) Sayın Sağlık Bakanı’nın açıkladığı verilerden hesaplandığında, 1-2 hafta evvel R0 değeri, yani bulaştırıcılık katsayısı 4,1 dolayında idi. Yani bir insan 4 kişiden biraz daha fazlasına hastalığı bulaştırıyor demek anlamına geliyor bu. Halk Sağlığı Uzmanları, Bulaştırıcılık katsayısı 1’e inerse salgın düz çizgi (plato) çizmeye başlar, ne artar ne eksilir; 4,1 düzeyindeki R0 değerini 1-2 hafta içinde 1’e getiremezsiniz. Bu, salgının birkaç hafta daha tırmanmaya devam edeceği anlamına gelir” şeklinde yorumluyorlar. Sayın Sağlık Bakanı 29 Nisan akşamı yaptığı açıklamasında, bulaş hala şiddetli dedi. Bu değer kaçtır açıklamadı. Hesapladılarsa açıklamalıdır. Bu değer düşmeden normal hayata dönmeyi, okulları açmayı düşünmemek gereklidir. 1 ise 1 kişi 1 kişiye bulaştırıyor hala demektir.
Panik ve moral bozulması elbette istemiyoruz ancak sürecin bitirilmesi için, ölümlerin ve vaka sayılarının azalmasına duyduğumuz memnuniyeti; her şey çok iyi gidiyor şeklindeki söylemlere çevirdiğinizde normal hayata dönüş beklentisi artacaktır.
Sürenin uzaması ve artan ölümler, beraberinde ekonomik anlamda yaşanan ve artarak büyüyen problemlerle aniden normal hayata dönülmesi ile virüsün yeniden yayılması ve yeni piklerin oluşması gibi sıkıntılar doğurabilecektir. Bunların belirtilmesindeki amaç; iyi gideni gölgelemek değil, olası gelişebilecek durumlara karşı tedbirlerin azaltılması ihtimalinden kaçınılması gereğinin belirtilmesidir.
Bu anlamda da, siyasi rant veya algı oluşturmalarla geçirilecek tek bir dakika daha kaybedecek vaktimiz de kesinlikle yoktur.
- Ekonomik destekli on dört gün sokağa çıkma yasağı ne demek
Bölgesel farklılıklar olmakla beraber, Türkiye’deki yükseliş kaygı verici ve ilk söylediğimizde, en az 14 gün sokağa çıkma yasağı uygulanmalı idi. Devletin, çiftçilerimiz başta olmak üzere ihtiyacı olacak her vatandaşına ekonomik desteğini sağlayacağı bir sokağa çıkma yasağı idi bu.
İlk günden itibaren, 2-3 hafta bir süre için herkes tüm gelirlerinden vazgeçerse ve yaşamak için gerekli olan maliyetleri de devletin desteği ile çözerseniz virüsün yaylımını da ekonomik çöküş sürecinin vahim duruma gelmesini de dondurma imkanı olacaktır dedik.
14 günlük tam karantina ile vatandaşların ve işletmelerin tüm yükümlülüklerini, her işletmenin ve vatandaşın tüm giderlerini (elektrik, su, doğalgaz, sigorta, kira ve faiz dahil) dondurarak yapılması gerekli ki vatandaşı koruyalım da dedik.
Kritik alanlarda çalışanların maliyetleri de devlet tarafından karşılanarak çözülebilecek bir süreç bu ve İYİ Parti olarak bu konudaki uygulamanın ne şekilde olacağını ve sonraki süreçteki yaşanacak daralmaya karşı alınması gerekli tedbirleri, Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener, İYİ Parti Ekonomi Başkanlığı ve Milletvekilleri olarak bizler defalarca dile getirdik, Kanun Teklifleri, Araştırma Önergeleri verdik. Her zaman bu konuda ortak dayanışmaya hazır olduğumuzu da her fırsatta belirttik.
Ülkemiz, girdi maliyetlerinden dolayı üretemeyen ve üretmeyince ithal eden bir ülke oldu uzun süredir ve Türk çiftçisi salgına da böyle yakalandı. İthal ettiğimiz ülkeler, bu salgın sonrasında öncelikle kendileri için üretim yapacağından, salgın sonrası için ülkemizdeki tarımı, çiftçiyi desteklemek için önlem alınması konusunda ikazlarımızı da İYİ Parti olarak yaptık.
Devletin çiftçiye ayırmadan ücretsiz tohum, fide ve gübre vermesi zorunlu hale gelmiştir. Ancak geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli tarafından açıklanan listede gördük ki; 21 il dışında kalan illere tohum desteği verilmemiştir, bunun genişletilmesi de acilen yapılmalıdır.
Bu virüsün hedefi insanlar ama şartlar nedeniyle ilk olarak yoksullar, işçiler, küçük esnaf muhatap. Onlar da sokakta. Onlar markette kasiyer, onlar güvenlikçi, onlar kargo elamanı, onlar eve servis elemanı, onlar taksici, onlar dolmuş-otobüs şoförü. Onlar polis, onlar belediye temizlik elemanı, çöp kamyonu çalışanı, onlar apartman görevlisi, onlar beyaz eşya servis elemanı. Onlar çalışmak zorunda.
Sokağa çıkma yasağı günlerinde çalışmak zorunda olan bu meslek gruplarındaki vatandaşlarımız için önlem almaya davet ettik yetkilileri, halen de ediyoruz: Sıklıkla kontrol ve test yapacak imkanı var Sağlık Bakanlığımızın. Hatta test yapacak kişi azaldığı için test sayılarının azaltıldığını söyleyen yetkililere, test yapma kriterlerini değiştirmelerini ve testlerin risk altındaki bu meslek gruplarındaki çalışanlarımıza düzenli aralıklarla yapılması ile hem onları korumak ve erken tanı ile hayatlarının riske girmesini engellemek, hem de onların enfekte olmaları halinde, diğer vatandaşlarımızı da korumak için faydalı olacağı düşüncesindeyim. Düzenli test yapılmasının yanı sıra, her türlü maske ve koruyucu ekipman lojistiği devlet tarafından derhal ve elden ücretsiz karşılanmalıdır.
Bir diğer grup ise işçilerimizdir. DİSK’in yayınladığı koronavirüs raporuna göre; işçilerin vaka sayısı Türkiye ortalamasının 3 katı. Rapor 17 Nisan’a kadar ki verilerle hazırlanmış. Salgının ciddi sonuçlar doğurmasına rağmen, üretimin devam ettiği belirtilen ve toplam vaka sayısının Türkiye nüfusuna oranının, binde 0.9 olduğu kaydedilen raporda, 15+ yaş içinde vaka oranının binde 1.2, DİSK üyeleri arasında ise binde 2.8 olduğu, DİSK üyesi en az 378 işçinin testinin pozitif çıktığı, 4 işçinin yaşamını yitirdiği, en az 646 işçinin de Kovid-19 şüphesi ile karantinada olduğu belirtilerek, vakaların ise en fazla metal ve genel hizmetler işkollarında görüldüğü kaydedildi.
Biz söylediğimizde tam izolasyon yapılsaydı, işçilerimizin de enfekte olmayacağını, kısa bir süre üretim dursa da, sonrasında hızla tekrar üretime başlanarak açığın kapanacağı düşünülmektedir. Şu an çalışanlar risk altında üretime devam ediyorlar. Hastalanıp iş gücünden düşüyorlar, dişlileri kırık bir çarkın, kırık dökük çalışarak makineyi döndürmeye çalışması gibi bu da üretimi olumsuz etkiliyor.
- Geç kalsanız bile, bugün yarından erkendir
Aşı-ilaç üretilip dünya kullanımına sokuluncaya kadar süreç uzun. Tam izolasyonu uygulamada çok geç kalsanız bile, bugün yarından erkendir. Çin harıl harıl ikinci dalgaya hazırlanıyor. Bizi bekleyen bir büyük pik, ilk olarak yaşlı bireylere, kronik hastalara ve onları tedavi edecek sağlık çalışanlarına etki edecek. Sokağa çıkma yasağı ile bundan halen kurtulabiliriz. Bırakınız sokağa çıkmayı, görüyoruz ki bazı illerde vatandaşlar normal hayata döndürülmeye hazırlanıyorlar.
Antalya’da restoran, pastane ve büfelere, Antalya İl Umumi Hıfzısıhha Kurulunca açılma kararı alınmış¸ Bu karar, tam izolasyon şart diye sağır sultanın duyduğu bir süreçte anlaşılabilir karar değildir. Antalyamız turizmin başkenti ve gözbebeğimizdir ancak bu çok erken ve yanlıştır, yetkilileri uyarıyorum.
- Ondört gün sokağa çıkma yasağına ilave öneriler
Semptomsuz vakalarda seçim anketi yapar gibi Türkiye’yi 7 bölge, 81 il, 30 büyük şehir, ilçe, köy bazında nüfus yoğunluğuna göre örnekleme yapılarak, randomize antikor testi yapılmalı, antikor oranı belirlenerek çıkışa dair projeksiyonlar yapılmalıdır.
Yine endişe veren bir konu da; 16 Nisan tarihli bir habere göre; ülkemize Suriye’den oluk oluk insan geçti. Aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı Suriyeliler, 14 Nisan gecesi Gaziantep Karkamış Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yaptılar. Yaşadıkları yerler ve kalabalık nüfusların aynı yerlerde ikamesi nedeniyle zaten ciddi tedbir alınması gereken bu kitlelere yenilerinin de eklenmesi, apayrı bir büyük yayılma riskini ve yükü taşımamız anlamına geliyor. Dikkatle ele alınması gereken bir konu olarak Sağlık Bakanlığının önündedir.
Bir önemli husus da yapılmakta olan sahra hastaneleri konusu! Bir doktor olarak söylüyorum ki; içinde havaalanı olan bir sağlık kompleksi hayal-i cihan değer iken, bunun yerine Atatürk havalimanında 2 milyar dolarlık pistler kırılarak, bina yapımına başlandı. Hem mali yükü, hem de gecikmesi nedeniyle yanlıştır ve hemen bugün durdurulması ile yapılacak sağlık kompleksi, tüm içtenliğimle ifade ediyorum ki; Türkiye’nin en önemli mega sağlık projesi olacaktır. Binlerce metrekare boş binayı hastane binası yaparak, kırılmakta olan pistleri onarıp havaalanı olan bir komplekse imza atarsa hükümet, büyük bir hatadan dönecek ve bu Cumhuriyet tarihinde unutulmaz işlerden biri olacaktır.
- Triaj tartışmaları
Sayın Sağlık Bakanı’nın sık sık vurguladığı ve güvendiği bir konu da Türkiye’de yoğun bakım yatak sayımızın çok iyi olması. Çoğu Avrupa ülkesine göre daha iyi gerçekten. 24965 Erişkin yoğun bakım yatağı var Türkiye’de.
Ancak bugünkü gidişatla, aynı anda 30 bin yoğun bakıma ihtiyaç duyulacak piki yaşarsa Türkiye, kapasite üstü olur bu ve taşıyamayız. Bu da hekimin hayatta karşılaşacağı en kötü şeyle yüz yüze gelmesi demek olacaktır. Triaj. Yani hasta seçme zorunluluğu. Dünyadaki, Avrupadaki ülkeler bunu yaşamakta ve bize de sadece bir soluk yakınlıkta desem abatmış olmam.
Mevcut kısa ve süreli izolasyonlarla hastalığın zamana yayılmaya çalışılmasının izahı da bu zaten ve bunu kabul edilebilir bulmuyoruz. “Taşıyabilecek kadar hastaya razı olmak ve ölümleri göze almak” kabul edilebilir bir hareket planı değil ve hekimi, siyasi kararların yarattığı sonuçların uygulayıcısı yapacağı için de kesinlikle karşıyız. Net altını çiziyor, bu duruma düşmeden gerekli tedbirleri almaya tekrar tekrar davet ediyoruz.
- Türkiye’de sağlığa ayrılan pay
Konu bugün dünya gündeminde, ancak sağlığın her şeyden önemli olduğu konusu bizim her daim gündemimizde idi. TBMM’nde sağlık konusunu konuşuyorsanız ve ülkeler pandemi gibi krizlere ne kadar hazırlıklı yakalandılar tartışılıyorsa, ilk akla gelen de bütçeden sağlığa ayrılan pay oluyor.
Aşağıda verilen tabloya bakıldığında, 2002’deki seviyelerin dahi çok altına indiğimizi, özellikle 2010’dan sonra ki düşüşü dikkate sunmak ve bu konunun ciddiyetle ele alınması gereğinin altını çizmek istiyorum.
Türkiye OECD ülkeleri arasında sağlığa en az kaynak ayıran ülkelerden biridir. OECD ülkelerinin sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ortalaması yüzde 9.5’tir. Türkiye ise 35 OECD ülkesi arasında gayrisafi yurt içi hasıladan sağlık sektörüne yüzde 4’lerde kaynak ayıran bir ülke konumundadır. Aşağıdaki Tablo incelendiğinde, 2000 yılında sağlığa ayrılan payın 4 olduğu sadece Güney Kore ve Türkiye görülmekte, ancak 2018 verilerine göre, Güney Kore 8.1’e çıkarmışken sağlık harcamalarını, Türkiye’de 4.2’de kalmıştır bu pay.
Türkiye ve OECD Ülkelerinde Temel Sağlık Göstergeleri
OECD Ülkelerinde Sağlık Harcamalarının GSYH İçindeki Oranı |
||||||||
ÜYE ÜLKELER |
Sağlık Harcamalarının GSYH İçindeki Oranı (2000-2018) |
|||||||
Ülke | 2000 | 2004 | 2008 | 2012 | 2016 | 2017 | 2018 | |
ABD | 12,5 | 14,5 | 15,3 | 16,4 | 17,2 | 17,1 | 16,9 | |
Almanya | 9,8 | 10,1 | 10,2 | 10,8 | 11,3 | 11,2 | 11,2 | |
Avustralya | 7,6 | 8,1 | 8,3 | 8,7 | 9,6 | 9,2 | 9,3 | |
Avusturya | 9,2 | 9,6 | 9,6 | 10,1 | 10,4 | 10,4 | 10,3 | |
Belçika | 7,9 | 9,1 | 9,3 | 10,2 | 10,4 | 10,3 | 10,4 | |
Birleşik Krallık | 6,0 | 7,1 | 7,7 | 8,5 | 9,7 | 9,6 | 9,8 | |
Çek Cumhuriyeti | 5,7 | 6,4 | 6,4 | 7,0 | 7,3 | 7,2 | 7,5 | |
Danimarka | 8,1 | 9,0 | 9,5 | 10,3 | 10,4 | 10,1 | 10,5 | |
Estonya | 5,2 | 5,1 | 5,8 | 5,8 | 6,7 | 6,4 | 6,4 | |
Finlandiya | 6,8 | 7,8 | 8,1 | 9,3 | 9,3 | 9,2 | 9,1 | |
Fransa | 9,5 | 10,1 | 10,1 | 10,8 | 11,0 | 11,3 | 11,2 | |
Güney Kore | 4,0 | 4,8 | 5,8 | 6,7 | 7,7 | 7,6 | 8,1 | |
Hollanda | 7,1 | 8,5 | 9,5 | 10,9 | 10,5 | 10,1 | 9,9 | |
İrlanda | 5,9 | 7,2 | 9,1 | 10,1 | 7,8 | 7,2 | 7,1 | |
İspanya | 6,8 | 7,6 | 8,3 | 9,1 | 9,0 | 8,9 | 8,9 | |
İsrail | 6,8 | 7,0 | 7,0 | 7,1 | 7,4 | 7,4 | 7,5 | |
İsveç | 7,4 | 8,3 | 8,3 | 10,9 | 11,0 | 12,3 | 12,2 | |
İsviçre | 9,3 | 10,4 | 9,8 | 11,1 | 12,4 | 11,0 | 11,0 | |
İtalya | 7,6 | 8,2 | 8,6 | 9,0 | 8,9 | 8,8 | 8,8 | |
İzlanda | 9,0 | 9,6 | 8,7 | 8,7 | 8,6 | 8,3 | 8,3 | |
Japonya | 7,2 | 7,7 | 8,2 | 10,8 | 10,9 | 10,9 | 10,9 | |
Kanada | 8,3 | 9,1 | 9,5 | 10,2 | 10,6 | 10,7 | 10,7 | |
Letonya | 5,4 | 6,2 | 5,6 | 5,4 | 5,7 | 6,0 | 5,9 | |
Lüksemburg | 5,9 | 7,3 | 6,5 | 6,6 | 6,3 | 5,5 | 5,4 | |
Macaristan | 6,8 | 7,8 | 7,1 | 7,5 | 7,6 | 6,9 | 6,6 | |
Meksika | 4,9 | 6,0 | 5,7 | 5,9 | 5,8 | 5,5 | 5,5 | |
Norveç | 7,7 | 8,8 | 8,0 | 8,8 | 10,5 | 10,4 | 10,2 | |
Plonya | 5,3 | 5,9 | 6,4 | 6,2 | 6,4 | 6,5 | 6,3 | |
Portekiz | 8,4 | 9,3 | 9,4 | 9,3 | 8,9 | 9,0 | 9,1 | |
Slovak Cumhuriyeti | 5,3 | 6,5 | 7,0 | 7,6 | 6,9 | 6,7 | 6,7 | |
Slovenya | 7,8 | 7,9 | 7,8 | 8,7 | 8,6 | 8,2 | 7,9 | |
Şili | 7,0 | 6,9 | 6,7 | 7,1 | 8,5 | 9,0 | 8,9 | |
Türkiye | 4,6 | 5,0 | 5,3 | 4,5 | 4,3 | 4,2 | 4,2 | |
Yeni Zelanda | 7,5 | 7,9 | 9,1 | 9,7 | 9,2 | 9,1 | 9,3 | |
Yunanistan | 7,2 | 7,9 | 9,4 | 8,8 | 8,3 | 8,0 | 7,8 |
Ülkemiz, hasta başına düşen doktor, hemşire ve yatak sayısı bakımından OECD ülkeleri arasında en son sıralarda yer almaktadır. Bu yüzden, doktorlarımız ve diğer sağlık personelimiz çok zor şartlarda, özverili bir şekilde sağlık görevlerine yerine getirmeye çalışmaktadır. Doktor, hemşire ve diğer sağlık personelinin yükünün azaltılması ve özlük haklarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
- BÖLÜM
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE COVİD-19 PANDEMİSİ: KIYASLAMALI RAPOR
- GİRİŞ
DÜNYA: Dünyada korona virüs salgını, ilk olarak 27Aralık 2019’da Çin’in Hubei eyaletine bağlı Vuhan kentindeki bir balık pazarından ortaya çıktı. 10 Ocak tarihinde de yine Çin’den ilk ölüm olayı bildirildi. Ocak ayının ikinci yarısından itibaren dünyanın diğer ülkelerinde de ilk COVID-19 pozitif vakalar bildirilmeye başlandı. 11 Mart itibariyle Dünya Sağlık Örgütü yeni korona virüs için global pandemi ilan etti.
1 Mayıs tarihi itibariyle tüm dünyada 3.424.210 vaka bildirildi, 240.380 ölüm oldu, 1.093.704 kişi ise iyileşti.
TÜRKİYE: 10 Mart tarihi itibariyle Türkiye’de de ilk vaka bildirildi. 17 Mart’ta ise Türkiye için ilk ölüm olayı duyuruldu. 1 Mayıs tarihi; Türkiye’de ilk vakanın görülmesinden sonraki 53. Gün. İlk 50 vakayı içeren etkin vakanın görülmesinden sonraki 47. gün, ilk ölüm olayından sonraki 46. gün.
Raporun sunulduğu ve Türkiye’de virüsün görülüşünün 53., ilk ölümün görüldüğü günün 45. günü olan 1 Mayıs itibariyle 122.392 vaka bildirildi, 3258 ölüm oldu, 53808 kişi ise iyileşti.
- TÜRKİYE’DE KORONA VİRÜS PANDEMİSİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ TARİHLER
Türkiye’de Korona virüs pandemisi ile ilişkili önemli tarihler aşağıdaki şekilde gelişti:
- Ülkemizde COVID-19’a yönelik olarak 10 Ocak’ta Sağlık Bakanlığı bünyesinde Koronavirüs Bilim Kurulu oluşturuldu.
- 24 Ocak’ta Sağlık Bakanlığı havaalanlarına termal kameralar kurdu. Bakanlık ayrıca Çin’den gelen yolcuları ilave taramalara tabi tutmaya başladı ve korona virüs enfeksiyonunun belirtilerini gösteren herkesin karantinaya alınacağını bildirdi.
- Daha sonra bu işlemler başta İtalya ve İran olmak üzere çok sayıda onaylanmış vaka bildiren ülkeleri içerecek şekilde genişletildi.
- Havaalanlarındaki diğer tedbirler arasında kızılötesi taramalar, tüm gümrük kapılarının dezenfeksiyonu, ücretsiz maskeler ve talimat broşürleri dağıtılması oldu.
- 31 Ocak’ta 34 Türk vatandaşını ve diğer ülke vatandaşlarını Vuhan’dan almak için Türkiye bir uçak gönderdi. Diğer ülke vatandaşları arasında yedi Azeri, yedi Gürcü ve bir Arnavut bulunmaktaydı.
- Çin, yıllık 150 milyon maske üretiminin yanı sıra Türkiye’den 200 milyon maske sipariş etti.
- 3 Şubat’ta Türkiye, Çin’den gelen tüm uçuşları durdurduğunu açıkladı.
- 23 Şubat’ta İran makamları Türkiye’nin İran’ın Kum kentini karantinaya alma tavsiyesine uymayınca İran sınırı kapatıldı ve İran ile yapılan uçak seferleri tek taraflı olarak askıya alındı.
- 29 Şubat’ta Türkiye; İtalya, Güney Kore ve Irak ile uçuşların karşılıklı olarak durdurulduğunu açıkladı. Aynı gün Irak sınırı da kapatıldı. Bakanlık ayrıca Irak ve İran sınırlarına yakın sahra hastaneleri kurdu.
- 11 Mart’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Avrupa’ya seyahat ederken virüse yakalanan bir Türk erkeğinde 10 Mart 2020’de COVID-19 pozitifliği tespit edildiğini duyurdu.
- Bu Türkiye’nin resmi olarak açıklanan ilk korona virüs vakasıydı. Hasta açıklanmayan bir hastanede tecrit edildi ve hastanın aile üyeleri gözlem altına alındı.
- 12 Mart’taCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında tüm bakanların, bazı başkanlıkların ve Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu üyelerinin katıldığı, korona virüse karşı alınacak tedbirlerin görüşüldüğü beş saat süren bir toplantı yapıldı. Toplantı sonrası alınan kararları Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın şu şekilde açıkladı:
- İlk, orta ve lise okulları 16 Mart tarihinden itibaren 1 hafta tatil edildi.
- 23 Mart tarihi itibariyle de uzaktan eğitim yöntemiyle internetten ve televizyon kanallarından öğrencilerin eğitimlerine devam etmeleri kararlaştırıldı
- Üniversiteler 16 Mart tarihinden itibaren 3 hafta boyunca tatil edildi, daha sonra 26 Mart’ta YÖK Bahar dönemi eğitimini tamamıyla iptal ederek uzaktan eğitime geçildiğini duyurdu.
- Spor müsabakalarının Nisan sonuna kadar seyircisiz oynanması kararı alındı, daha sonra tüm spor karşılaşmaları 19 Mart’ta tamamıyla durduruldu.
- Yurt dışından Türkiye’ye gelen vatandaşlarımızın da mutlaka kontrollerini yaptırarak kendilerini 14 gün tecrit etmeleri önerildi.
- Tiyatro ve sinemalar hakkındaki kararın Turizm Bakanlığınca verilmesi kararlaştırıldı, daha sonra her türlü benzeri faaliyet sona erdirildi.
** Yorum; burada alınan tedbirlerin çok hafif olduğu görülmekte!
- 13 Mart’ta Türkiye’de yeni tip korona virüs teşhisi konan kişi sayısı 5’e yükseldi.
- Almanya, Fransa, İspanya, Norveç, Danimarka, Belçika, Avusturya, İsveç ve Hollanda’ya yapılan uçak seferleri 17 Nisan’a kadar durduruldu.
- 14 Mart’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, umreden dönen bir kişide korona virüs tespit edildiğini açıkladı, böylece Türkiye’de görülen vaka sayısı 6’ya yükseldi.
- Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, açık ve kapalı tüm cezaevlerindeki görüşlerin, cezaevlerindeki aile görüş odalarının kullanımının, cezaevleri arasındaki nakillerin iki hafta süreyle ertelendiğini, bakanlığa bağlı kurumlara girenlerin ateşlerinin ölçüleceğini açıkladı.
- Azerbaycan ile kara ve hava ulaşımı karşılıklı olarak geçici durduruldu.
- 15 Mart: Umreden dönen 10.330 vatandaştan 5392 tanesi Ankara’daki, 4938 tanesi Konya’daki devlet yurtlarında karantina altına alındı.
- Daha önce giriş yapan yolcuların takibi için İl Sağlık Müdürlükleri görevlendirildi.
- 15 Mart’tan itibaren Türkiye ve Gürcistan arasındaki Sarp Sınır Kapısı karşılıklı olarak yolcu geçişine kapatıldı.
- 16 Mart’ta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaşcuma namazı başta olmak üzere camilerde cemaat hâlinde namaz kılınmasına ara verildiğini fakat ezanların okunacağını ve camilerin açık bulundurulacağını açıkladı.
- İçişleri Bakanlığı pavyon, diskotek, bar ve gece kulüplerinin geçici olarak kapatılacağını açıkladı.
- 17 Mart: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca karantinaya alınan Çin temaslı 89 yaşındaki bir hastanın öldüğünü, bugün yeni 51 tanının konduğunu ve toplamda vaka sayısının 98’e çıktığını açıkladı.
- 18 Mart’ta Çankaya Köşkü’nde, korona virüsle mücadele kapsamında “Koronavirüsle Mücadele Eş Güdüm Toplantısı” yapıldı.
- 100 milyar ₺’lik ekonomik tedbir paketi açıklandı:
- Krizden en çok etkilenen hizmetler sektöründeki işverenlerin vergi yükümlülükleri, SGK primleri ve kredi borçları ertelenecek.
- Kredi Garanti Fonu (KGF) limiti yükseltilerek teminat sorunu nedeni ile kredi alamayan firmaların banka kredilerine erişimi kolaylaştırılacak.
- Kısa çalışma ödeneği ile üretime ara veren işyerlerinde çalışanlara geçici gelir desteği sağlanacak.
- İhtiyaç sahibi ailelere 2 milyar ₺’lik bir kaynak aktarımı yapılacak.
- Otellerden tahsis edilen konaklama vergisi kasım ayına kadar uygulanmayacak.
- 500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktarını yüzde 80’den yüzde 90’a çıkartacak, asgari peşinatı yüzde 10’a düşürülecek.
- Virüsün yayılmasına karşı alınan tedbirlerin etkisiyle Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında temerrüde düşen firmaların kredi siciline “mücbir sebep” notu düşülmesi sağlanacak.
- İç havayolu taşımacılığında 3 ay süreyle KDV oranı yüzde 18’den yüzde 1’e indirilecek.
- En düşük emekli maaşı 1.500 ₺’ye yükseltilecek.
- 19 Mart’taÖSYM, yakın zaman içinde yapılması planlanan aralarında TUS ve MSÜ’nün de bulunduğu 9 sınavı ileri bir tarihe erteledi.
- 19 Mart’taDiyanet İşleri Başkanlığı, il müftülüklerine gönderilmek üzere genelge yayımlayarak daha önce alınan tedbirlerle ilgili oluşabilecek olumsuzlukların önüne geçmek maksadıyla cuma günü ve kandil gecesi camilerin kapalı tutulacağını ve cuma namazı için sala okunmayacağını bildirdi.
- 20 Mart’ta Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı genelgeyle tüm özel ve vakıf hastaneleri pandemi hastanesi ilan edildi.
- 20 Mart’taCumhurbaşkanlığı genelgesiyle her türlü bilimsel, kültürel, sanatsal ve benzeri toplantılar veya aktiviteler Nisan ayı sonuna kadar ertendi.
- 21 Mart’taİçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine gönderdiği genelgeyle asker uğurlama törenlerinin geçici süreyle durdurulduğunu bildirdi.
- Ayrıca berber, kuaför ve güzellik merkezlerinin faaliyetleri durduruldu.
- Lokanta, restoran, pastane vb. İşyerleri; müşterilerin oturmasına müsaade edilmeyecek şekilde sadece gel-al ve paket servis şeklinde hizmet vermeye başladı.
- 65 yaş ve üstü, ayrıca kronik rahatsızlığı olan kişilerin ikametlerinden dışarı çıkmaları; park, bahçe gibi açık alanlarda dolaşmalarının sınırlandırıldı.
- 22 Mart’taCumhurbaşkanlığı kararıyla nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç tüm icra ve iflas takipleri 30 Nisan’a kadar durduruldu.
- Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan genelgeyle kamu kurum ve kuruluşlarında; dönüşümlü, esnek ve uzaktan çalışmaya izin verildi.
- Türkiye Bankalar Birliği’nin bankalara yaptığı öneri üzerine birçok banka çalışma saatlerinin 23 Mart’tan itibaren 12.00-17.00 arası olacağını açıkladı.
- 23 Mart’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca basın toplantısında Çin’den Favipiravir getirildiğini ve yoğun bakımdaki hastalara uygulanmaya başlandığını açıkladı.
- Ayrıca Koca, sağlık çalışanlarına 3 ay boyunca ek ücret ödeneceğini duyurdu.
- 23 Mart’taKapalıçarşı’nın 10.00-16.00 saatleri arasında açık kalması ve giriş çıkışların sadece iki kapıdan kontrollü olarak yapılmasına karar verildi.
- 24 Mart’ta İçişleri Bakanlığı genelgeyle marketlerin 09.00-21.00 arası hizmet vereceğini, aynı anda alışveriş yapacak müşteri sayısının müşteriye hizmet sunulan toplam alanın onda biri kadar olabileceğini açıkladı.
- Ayrıca şehir içi ve şehirlerarası ulaşım yapan toplu taşıma araçlarının kapasitesinin %50’si oranında yolcu kabul edebileceğini açıklandı.
- 25 Mart’taMillî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk okulların 30 Nisan’a kadar tatil edildiğini bildirdi.
- 27 Mart’ta yurtdışı uçuşlar tamamen sona erdirildi,
- Şehirlerarası ulaşım valilik iznine bağlandı.
- Piknik alanı, orman, ören yerleri gibi mekanlar kapandı.
- 30 Mart: Milli dayanışma kampanyası başlatıldı.
- 01 Nisan: İlk olarak bir doktor hayatını kaybetti.
- 03 Nisan: 20 yaş ve altı kişilerin sokağa çıkması yasaklandı.
- Pazar yeri ve marketlerde maske takımı zorunlu hale getirildi.
- 31 Büyükşehir’e araç girişi ve çıkışları yasaklandı.
- 06 Nisan: COVID-19’dan korunmak için kullanılan her türlü maskenin ücretli satılması yasaklandı.
- 09 Nisan: İşten çıkartılmalar 3 ay süreyle yasaklandı.
- 10 Nisan: 31 Büyükşehir ve 1 ilde 2 gün sokağa çıkmak yasaklandı.
- 15 Nisan: Af yasalaştı ve cezaevlerinden tahliyeler başladı. Tezkereler ve celpler 1 ay ertelendi.
- 17 Nisan: Cuma gecesi saat 24.00’ten 19 nisan pazar gecesi saat 24.00’e kadar sokağa çıkma yasağı uygulanacağı açıklandı.
- 17 Nisan: Türkiye ile Suudi Arabistan arasında haber sitelerine karşılıklı erişim engeli geldi.
- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk 2 milyon 300 bin haneye yapılacak 1000 TL nakdi destek ödemelerinin bugün başladığını açıkladı.
- 20 Nisan: DİSK koronavirüs raporu yayınladı. İşçilerde görülen vaka sayısının Türkiye ortalamasının 3 katı olduğunu bildirdi.
- Cumhurbaşkanı. Erdoğan “23-24-25-26 Nisan tarihleri arasında 31 ilimizde sokağa çıkma yasağı uygulanacak” dedi.
- 26 Nisan: Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sayın Alpay Azap, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı hasta sayısının sadece PCR test sonucu pozitif çıkanlar olduğunu belirterek, testi negatif çıksa da korona virüs belirtileri taşıyan hastaların da olduğuna dikkat çekti. Azap, söz konusu kişilerin de eklenmesi durumunda gerçek vaka sayısının en az iki kat artacağını söyledi. Bazı ülkelerin kodlamada değişikliğe giderek vaka ve ölüm sayılarında düzeltme yaptığını belirtti. Dr. Azap 19 Nisan tarihinde de PCR testinin duyarlılığının % 70 olduğunu belirtmişti.
- 27 Nisan: Dr. Ahmet Saltık “TUİK’in ölüm verilerini, mezarlık müdürlüklerinin ölüm sayılarını vermediğini ve bunun rakamların saklandığının ispatı olduğunu” açıkladı.
1–2-3 Mayıs tarihlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
- 29 Nisan: Türkiye’de uzaktan eğitim 31 Mayıs’a kadar uzatıldı.
- 29 Nisan tarihi itibariyle Türkiye’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 45. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 44. gün olup halen resmi 117589 vaka bulunuyor. Bu vakaların 3081’i hayatını kaybederken, 44022 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 991 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
20 Nisan tarihi itibariyle Türkiye’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 36. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 35. gün olup halen resmi 90980 vaka bulunuyor. Bu vakaların 2140’ı hayatını kaybederken, 13430 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 674 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle Türkiye’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 32. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 31. gün olup, resmi vaka sayısı 74193. Bu vakaların 1643’ü hayatını kaybederken, 7089 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 518 bin olarak gerçekleşti.
III. TÜRKİYE’NİN DİĞER ÜLKELERE GÖRE KARŞILAŞTIRILMASI
Dünyadaki ülke verileri ile Türkiye’nin bilinen verilerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Aşağıda sunulacak karşılaştırmalarda;
- Türkiye’deki ilk vakanın görülmesinden (10 Mart) sonraki 38. (16 Nisan), 42. (20 Nisan), 53. (1 Mayıs) günündeki veriler, dünya ülkelerindeki ilk vakanın görüldüğü ülkelerin kendilerinde görüldüğü tarihlerdeki verileri ile,
- Türkiye’nin ve verilen ülkelerin, etkin vaka sayısına (50 vaka) ulaşılmasını (Türkiye’de 16 Mart) başlangıç kabul ederek alınan tarihlerin 32., 36. ve 45. günlerinde, o ülkelerin 32., 36. Ve 45. günlerindeki vaka sayıları ile,
- Türkiye’nin, ilk ölümün görüldüğü tarihten (Türkiye’de 17 Mart) sonra, 31. (Türkiye’de 16 Nisan) ,35. (Türkiye’de 20 Nisan) ve 44. günlerindeki (Türkiye’de 1 Mayıs) ölüm sayıları ile diğer ülkelerdeki ilk ölümün görüldüğü tarih ile 31., 35. ve 44. günlerindeki veriler dikkate alınmıştır.
FRANSA:
COVID-19 Fransa’da ilk kez 24 Ocak tarihinde Bordeaux şehrinde görüldü. Resmi olarak kayıtlara geçti.
- 14 Şubat tarihinde ise Fransa’da korona virüs kaynaklı ilk ölüm gerçekleşti.
- 13 Mart’ta Fransa Cumhurbaşkanı Macron, tüm okul ve üniversiteleri süresiz tatil etti. Toplu taşıma araçları da dahil olmak üzere bir araya toplanılmasını yasakladı.
- 17 Mart’ta tüm Fransa’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
- İlerleyen süreçte olayların ciddileşmesi ve vakaların artmasının ardından doktorlar artık hastanede hasta seçmeye başladı. Sağlık sistemi tıkandı.
- 07 Nisan’da sokakta spor aktiviteleri iptal edildi. Yemek satışları ve sipariş alımları ise 21.00’de sona erecek.
- 14 Nisan: Serbest dolaşım kısıtlaması 11 Mayıs’a kadar uzatıldı.
- 28 Nisan: Fransa Başbakanı Edouard Philippe, büyük spor organizasyonlarının eylül ayına kadar yasaklandığını açıklayarak “2019-2020 sezonu futbol dahil tüm spor müsabakaları yapılamayacak” dedi.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle Fransa’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 62. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 65. gün olup halen resmi 167346 vaka bulunuyor. Bu vakaların 24594’ü hayatını kaybederken, 50212 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 Milyon 100 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
20 Nisan tarihi itibariyle Fransa’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 51. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 54. gün olup, vaka sayısı 155383. Bu vakaların 20265’i hayatını kaybederken, 37409 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 464 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle Fransa’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 47. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 50. gün olup, vaka sayısı 165.027. Bu vakaların 17920’si hayatını kaybederken 32812 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 334 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, Fransa’da 45. günde 120633 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yaklaşık aynı günlerde Türkiye’de 991 bin, Fransa’da ise yaklaşık 300 bin test yapılmış (Fransa nüfusu: 65 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken Fransa’da 12210 ölüm olmuş.
Sonuç; Fransa COVID-19 salgını bizim seyrimizle paralellik göstermekle birlikte ölüm oranı açısından daha iyi durumdayız. Bu sonuçta iki ülkedeki kodlama sisteminin farklı olmasının da bir miktar etkisi görülmektedir. Fransa’nın sokağa çıkma yasağı tedbirini 2 ay sonra uygulaması, bizim kısmi de olsa uygulamaya 1. ayda başlamamızın da etkisi olduğu düşünülebilir. Yine de tedbiri elden bırakmazsak Fransa’nın yaşadığı pike ulaşmayız gibi duruyor.
İTALYA:
29 Ocak tarihinde Roma’da bulunan iki Çinli turiste yapılan testin pozitif çıkmasının ardından İtalya’da ilk korona virüs vakası rapor edildi.
- 31 Ocak’ta vakaların artmasının ardından, İtalya hükümeti tüm ülkede süresiz OHAL ilan etti.
- 21 Şubat’ta İtalya’nın kuzeyindeki Lombardiya bölgesinde 16 yeni vaka tespit edildi.
- 22 Şubat’ta hastalıktan dolayı ilk ölüm gerçekleşti.
- 29 Şubat: İtalya’da hayat durma noktasına geldi. Tüm etkinlikler iptal edilmeye başlandı. İtalya futbol ligi Serie A iptal edilerek ertelendi.
- 08 Mart’ta Lombardiya bölgesi ve çevresindeki 14 kent karantinaya alındı.
- 9 Mart’ta hükümet tarafından genel sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokağa çıkmak tamamıyla yasaklanarak insanlara evlerinde kalmaları çağrıları yapıldı. Okullar (en az) 3 Nisan’a kadar kapatıldı.
- 11 Mart’ta cenaze ve dini törenler askıya alındı.
- 22 Mart: Ülkede Venedik Karnavalı gibi dünyaca ünlü etkinlikler iptal edildi.
- İtalya Başbakan Giuseppe Conte, korona virüs sebebiyle ülkesinin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en zor krizle karşı karşıya olduğunu belirterek, “Stratejik ve gerekli olmayan bütün üretim faaliyetlerini durduruyoruz” dedi.
- 20 Nisan: İtalya Turizm Bakanı, 2020 yazında ülkede herhangi bir turizm faaliyetinin olmayacağını açıkladı
- 27 Nisan: Covid-19 karantina tedbirlerinin 4 Mayıs’ta gevşetilmeye başlanacağı açıklandı.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle İtalya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 70. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 71. gün olup, halen resmi 207.478 vaka bulunuyor. Bu vakaların 28236’sı hayatını kaybederken, 78246 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 2 milyon 053 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle İtalya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 59. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 60. gün olup, vaka sayısı 181.228. Bu vakaların 24114’ü hayatını kaybederken, 48877 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 milyon 398 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle İtalya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 55. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 56. gün olup, vaka sayısı 168.941. Bu vakaların 22170’i hayatını kaybederken 40164 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 milyon 178 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, İtalya’da 45. günde 132547 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yaklaşık aynı günlerde Türkiye’de 991 bin, İtalya’da ise 724 bin test yapılmış (İtalya’nın nüfusu 60 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken İtalya’da 15887 ölüm olmuş.
- Sonuç; İtalya’da COVID-19 salgını vaka sayısı açısından bizim vaka sayımızdan biraz kötü olmakla birlikte, ölüm oranı olarak İtalya ülkemize göre oldukça kötü durumda görülüyor. Bu nedenle gidişatımız İtalya’ya göre daha iyi durumda. Yaklaşık 1 ay geriden takip ettiğimiz, süreci en kötü yöneten ülkelerden biri olan İtalya’ya benzemememiz için, kısıtlamalara geç giden İtalya gibi olmamak için, önlemlerin gevşememesinin gerekliliği ortada.
GÜNEY KORE:
- İlk korona virüs vakası 20 Ocak’ta görüldü. Vaka Güney Kore’ye sonradan gelmiş, önceden Çin’in Vuhan kentinde yaşayan 35 yaşındaki Çinli bir kadındı.
- 20 Şubat’ta Güney Kore’de korona virüs pandemisi nedeniyle ilk ölüm gerçekleşti. Hasta bir erkekti ve 63 yaşındaydı.
- 21 Şubat’ta ülkeyle hava yolu bağlantısı kesildi. Tüm kültürel programlar iptal edildi.
- 23 Şubat’ta tüm okullar kapatıldı.
- 1 Mart itibariyle, Güney Kore’de korona virüs bulaşan kişi sayısı 3 bin 700’ü geçti. Virüs nedeniyle ölenlerin sayısı 20’ye çıktı.
- DSÖ, Kovid-19 için küresel risk seviyesini “yüksekten”, “çok yüksek”e çıkardı.
- 12 Mart itibariyle Güney Kore Korona virüs ile mücadele yöntemleri sıkılaştırdı, çok sıkı izolasyon kuralları ve yaygın maske kullanımı uyguladı.
- Günlük test sayısı 20.000 civarına erişti.
- 24 Mart: Güney Kore ülkede, virüsün yayılmasının neredeyse durduğunu açıkladı.
- 19 Nisan: Güney Kore sosyal mesafe politikasını 15 gün daha uzatma kararı alırken, kilise ve spor müsabakaları gibi alanlarda gevşemeye gidileceğini duyurdu.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle Güney Kore’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 73. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 67. gün olup halen resmi 10774 vaka bulunuyor. Bu vakaların 248’i hayatını kaybederken 9072 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 623 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle Güney Kore’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 62. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 61. gün olup, vaka sayısı 10683. Bu vakaların 237’si hayatını kaybederken, 8213 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 571 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle Güney Kore’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 58. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 57. gün olup, vaka sayısı 10618. Bu vakaların 229’u hayatını kaybederken 7757 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 539 bin olarak gerçekleşti.
- Güney Kore’de devlet ne yaptı? Öncelikle ve en önemlisi full şeffaflık vardı. İlk başlarda bir sabah bir akşam bir olmak üzere günde iki kere rapor yayınlanıyordu, sonra 1’e düştü. Bu raporlarda sadece hasta sayısı değil, pozitif çıkan hastaların yaşadıkları mahalleye kadar sokağa kadar hepsi bildiriliyor, ayrıca hangi markete gitmiş hangi restoranda yemek yemiş uğramış hangi sokakta gezmiş bu bildiriliyor. Böylece insanların dikkati çekildi, ayrıca bu restoranlar, marketler dezenfekte edildi. Bu şeffaflık insanlarda bir güven oluşturdu, bir şey olursa devletin her şeyi bildirilmesinden emin oldukları için paniğe girmediler.
- Bir sonraki adımda kişilerin ikamet ettiği mahallede pozitiflik varsa kişilerin cep telefonuna mesaj geldi. Bu hastanın durumu ile ilgili de yerel web sitesinden günlük bilgi aktarımı yapıldı.
- İkinci önemli nokta test prosedürleriydi. İlk andan itibaren en önemli konu Güney Kore’de test sayısının artırılması olarak belirlendi. Bu testlerin en önemli yönü bedava olması ve her isteyenin bu testi yapabilmesine izin verilmesiydi. Bunun için doktorun onayına gerek yoktu, eğer hastalıktan kendinizden şüpheleniyorsanız gidip test yaptırabiliyorsunuz. Kişi öncelikle korona hattını telefonla arıyor, belirtileri bildiriliyor, hangi test merkezine gidileceği yönünde size bilgi veriyorlar. Hastanelerdeki test merkezleri hastane binasının dışında konuşlandırılmış durumda. Giriş çıkış normal hastaneden ayrı tutuluyor ve birbiri ile etkileşimde olmuyor.
- Son olarak araç ile gelip test yapılabilen yol kenarında merkezler kuruldu. Sağlık çalışanlarının virüs kapmaması açısından bir plastik bir perdenin ardından, doktor eldivenli elini sokarak hastadan test numunesini alıyor, hasta odadan çıkınca oda negatif basınçla temizleniyor.
- Eğer pozitif çıkarsa o hastanın durumuna göre ya hastanede ya da evde hasta tek kişilik karantinaya alınıyor. Hastayla temas etmiş kişilerde tek kişilik karantinaya alınıyor. Eğer evinde karantinaya alınıyorsan hastanın mümkün mertebe dışarı ile irtibat kesiliyor, yiyecek, temizlik malzemesi ve benzeri ihtiyaçları günlük olarak devlet tarafından karşılanıyor ve denetleniyor.
- Devlet bunun yanı sıra karantinada olanlara maddi yardım yapıyor. Yalnız yaşayanlara 360$, iki kişilik aile 620$, üç kişilik aileye 800$ dört kişilik aileye 980$, yabancılara ise 360 $ yardım yapıyor.
- Bunun yanı sıra psikolojik destek te veriliyor. Hastanede yatanlara hastanede günlük, evde karantina altında olanlara ise korona destek hattından telefonla psikolojik destek sağlanıyor.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, Güney Kore’de günde 10156 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yaklaşık aynı günlerde Türkiye’de 991 bin, Güney Kore’de ise 501 bin test yapılmış. (Güney Kore’nin nüfusu: 51 milyon)
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken Güney Kore’de 177 ölüm olmuş.
- Sonuç: Güney Kore COVID-19 salgınını ülkemize göre çok daha iyi yönetmiş görülüyor. Yaklaşık 1 ay geriden takip ettiğimiz Güney Kore’yi test sayısında bakımından geçsek de vaka ve ölüm oranlarında çok daha olumsuz durumdayız. Bunda, salgına karşı Güney Kore gibi etkin mücadele etmediğimiz, bazı kararları almakta çok geciktiğimiz gerçeğinin rolü olduğunu düşünmekteyim.
İSPANYA:
- İspanya’da ilk korona virüs vakası, 31 Ocak’ta tanımlandı. Bir Alman turistti.
- 13 Şubat’ta İspanya’da virüse bağlı ilk ölüm gerçekleşti. Hasta bir erkekti ve 69 yaşındaydı
- 9 Mart: Vakaların sayısı 1231’e, ölüm sayısı ise 30’a yükseldi. Bask Hükumeti okulların kapatıldığını açıkladı.
- 10 Mart: İspanya, İtalya ile olan tüm uçuşlarını durdurma kararı aldı.
- 14 Mart: İspanya’da 15 günlük OHAL ilan edildi. Ülke tam anlamıyla karantina alındı.
- 23 Mart: Sokağa çıkma yasağı ilan edildi. İnsanlar evlerinden ihtiyaçları dışında çıkmadı.
- 20 Nisan: Vaka ve ölüm sayılarının artması ve yavaşlamaması nedeniyle, tüm ülkede OHAL süresi 9 Mayıs’a kadar uzatıldı.
- 26 Nisan: İspanya’da çocuklara 40 gün sonra sokağa çıkma izni verildi.
- 29 Nisan: 4 Mayıs’tan itibaren “kademeli normalleşme” sürecine başlanacağı açıklandı.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle İspanya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 63. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 62. gün olup halen resmi 242988 vaka bulunuyor. Bu vakaların 24824’ü hayatını kaybederken, 142450 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 milyon 529 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle İspanya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 52. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 49. gün olup, vaka sayısı 178. Bu vakaların 21282’si hayatını kaybederken, 82514 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 930 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle İspanya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 47. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 47. gün olup, vaka sayısı 948 vaka bulunuyor. Bu vakaların 19130’u hayatını kaybederken 74797 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 355 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, İspanya’da 45. günde 180659 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yaklaşık aynı günlerde Türkiye’de 991 bin, İspanya’da ise 355 bin test yapılmış (İspanya’nın nüfusu: 47 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken İspanya’da 18812 ölüm olmuş.
- Sonuç: İspanya COVID-19 salgını başlarda bizim seyrimizle paralellik göstermekteyken daha sonra kötü seyretti. Bunda sokağa çıkma yasağını yaklaşık 2 ay sonra ilan etmesi ve tedbirlerdeki gecikmenin rol oynadığı kesin. Vaka sayısı ve ölüm oranı olarak İspanya ülkemize göre çok daha kötü gitmekte. Bu nedenle, elimizdeki verilerle ve alınan kısmi sokağa çıkma yasakları ile dahi, gidişatımız İspanya’ya göre daha iyi durumda. İspanya’dan yaklaşık 3 hafta gerideyiz, İspanya’nın yaşadığı pikleri yaşamadan tedbirlere devam edersek, İspanya kadar kötü duruma düşmeyiz.
İNGİLTERE:
- İlk korona virüs vakası 31 Ocak olarak resmi kayıtlara geçti.
- 10 Şubat İlk vakanın ülkede görülmesinden sonra topluma salgından nasıl korunulması gerektiğine dair kampanyalar düzenlendi.
- 1 Mart’ta Birleşik Krallık’ta bulunan İskoçya, İrlanda, Galler gibi ülkelerde de vakalar görüldü.
- 5 Mart: İngiltere’de korona virüse bağlı ilk ölüm gerçekleşti. Hasta bir kadındı ve 70 yaşındaydı.
- 11 Mart: Dünya Sağlık Örgütü’nün global pandemi ilanının ardından İngiltere’de okullar kapatıldı. Eğitime süresiz ara verildi.
- 23 Mart: Halkın evden çıkmasına sınırlama getirilirken, marketler ve eczaneler hariç tüm ticari işletmelerin kapatılmasına karar verildi.
- 24 Mart: İngiltere’de vaka ve ölüm sayılarının artmasının ardından hükümet ülke genelinde sokağa çıkma yasağı ilan etti.
- 25 Mart: Nisan ayının sonuna kadar tüm ticari ve özel uçuşlar askıya alındı.
- 7 Nisan: İngiltere Başbakanı Boris Johnson, corona virüs nedeniyle yoğun bakıma kaldırıldı
- 14 Nisan: Karantina uygulaması 5 Mayıs’a kadar uzatıldı.
- 23 Nisan: Oxford Üniversitesi, korona virüse karşı ilk aşı denemelerine başladığını duyurdu.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle İngiltere’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 59. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 57. gün olup halen resmi 454 vaka bulunuyor. Bu vakaların 27510’u hayatını kaybederken, az sayıda vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 milyon 23 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle İngiltere’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 48. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 46. gün olup, vaka sayısı Bu vakaların 16509’u hayatını kaybederken, az sayıda vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 501 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle İngiltere’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 44. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 42. gün olup, vaka sayısı 093. Bu vakaların 13726’sı hayatını kaybederken az sayıda vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 417 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, İngiltere’de günde 108692 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yine 45. günde Türkiye’de 991 bin, İngiltere ise 417 bin test yapılmış (İngiltere’nin nüfusu: 68 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm gerçekleşmişken, İngiltere’de 15464 ölüm olmuş.
- Sonuç: İngiltere COVID-19 salgını, başlarda ülkemizin seyri ile paralellik göstermekle birlikte, son dönemde İngiltere’nin ölüm oranının hızla yükseldiği görülmekte. İngiltere’de sıkı önlemlerin alınması geciktiği için, sürü yayılımını uygulayıp, daha sonra tedbir almaya yöneldiği için (sokağa çıkma yasağını 2 ay sonra uyguladı) bu oranların yükseldiği ve olumsuz tablonun oluştuğu sıklıkla yorumlanmakta. Vaka sayımız biraz daha yüksek ancak test sayısı olarak da daha fazla test yapmış bulunmaktayız. Yaklaşık 15 gün geriden takip ettiğimiz İngiltere’nin durumuna düşmemek için sıkı tedbirlerin devamı şart olarak görülmekte.
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ:
- İlk resmi vaka 21 Ocak tarihinde açıklandı.
- 29 Şubat: Amerika Birleşik Devletleri korona virüsten dolayı ilk resmi ölümü bildirdi.
- 12 Mart tarihinde ABD’nin başkenti Washington’da OHAL ilan edildi. Ardından bu OHAL diğer eyaletlere de yayıldı.
- 14 Mart: Çin, İran, Schengen Bölgesi’nioluşturan 26 Avrupa ülkesi ile Birleşik Krallık ve İrlanda’ya zorunlu olmayan seyahatlere karşı tavsiyelerde bulundu.
- Amerika Birleşik Devletleri, son 14 gün içinde bu bölgelerden herhangi birinden olan yabancı uyrukluların ülkeye giriş yapmasını yasakladı.
- 26 Mart tarihiyle beraber ABD vaka sayısında Çin’i geçti. Sonrasında ABD Korona virüs sayısında dünya liderliği konumuna yükseldi.
- 27 Mart’ta toplam vaka sayısı 100 bini geçti.
- Tüm vatandaşların sokağa çıkması ciddi şekilde kısıtlandı.
- 14 Nisan: ABD’de kodlama sistemi değişti. Klinik Covid-19 ile uyumlu, PCR testi negatif korona virüs vakaları pozitif vaka olarak değerlendirilmeye başlandı ve vaka ile ölüm sayıları geriye dönük olarak değiştirildi.
- 20 Nisan: ABD petrolünün vadeli kontrat fiyatı tarihte ilk defa eksiye düştü
- 27 Nisan: Dünya genelinde Covid-19’dan en fazla etkilenen ABD, salgının merkezi ve en çok can kaybının yaşandığı ülke konumunda bulunuyor.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle ABD’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 68. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 63. gün olup halen resmi 131.030 vaka bulunuyor. Bu vakaların 65753’ü hayatını kaybederken 160.560 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 6 milyon 701 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle ABD’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 57. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 52. gün olup, vaka sayısı 792938. Bu vakaların 42518’i hayatını kaybederken 72389 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 4 milyon 27 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle ABD’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 53. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 48. gün olup, vaka sayısı 245. Bu vakaların 34384’ü hayatını kaybederken 57242 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 3 milyon 346 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, ABD’de günde 312854 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yine 45. günde Türkiye’de 991 bin, ABD ise 1 milyon 720 bin test yapılmış (ABD’nin nüfusu: 331 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken ABD’de 23640 ölüm olmuş.
- Sonuç: En kötü seyirli ülkelerden biri kabul edilen ABD COVID-19 salgınının, ülkemizin seyri ile başlarda paralellik gösterdiği görülüyor. Ancak 30. günden sonra ABD’de gerek vaka sayısında, gerekse ölüm oranında belirgin yükselme oldu. Daha sonraki bu ani yükselme ABD’de sıkı önlemlerin alınması için geç kalındığını gösteriyor. Ölüm sayıları ise, 14 Nisan’da ABD’nin kodlama sistemini değiştirmesi ile direk sayı olarak artırılmıştı. Nüfusu 3 katımız olan ABD ile, bu dikkate alınarak, vaka ve ölüm oranlarımız karşılaştırıldığında, bizim özellikle vaka sayısında çok daha kötü seyirli olduğumuz görülmekte. 3 hafta önceki ve bizimle aynı günlerdeki rakamları ile nüfusuna oranladığımızda, vaka sayısında bizden çok daha iyi durumda olan ABD, bugünkü sayıları ile vahim bir durumda. Bunların yanı sıra 14 Nisandan itibaren ABD’de kodlama sisteminin değiştirildiğini de unutmamak lazım.
ALMANYA:
- 27 Ocak’ta Almanya’da ilk korona virüs vakası görüldü.
- 26 Şubat: Almanya’da bir askeri üs, korona virüs salgını nedeniyle karantina altına alındı27 Ocak’ta Almanya’da ilk korona virüs vakası görüldü.
- 9 Mart: Almanya’da korona virüs kaynaklı ilk ölüm gerçekleşti. Hasta bir kadındı ve 89 yaşındaydı.
- 13 Mart: Almanya okulları ve anaokullarını zorunlu olarak kapattığını bildirdi.
- 16 Mart: Kalabalık katılımlı düğünler yasaklandı. Restoran, kafe ve barlar kapatıldı. Sadece sipariş edilen yiyeceklerin gelip alınabilmesine izin verildi.
- 20 Mart: Almanya virüsü kontrol etmeye başladığını açıkladı. Yüksek vaka sayısına karşın ülkedeki ölüm oranı çok az seviyede seyretmeye başladı. Toplam vaka sayısı 15 bini geçerken, ölüm sayısı 44 olarak gerçekleşti.
- 23 Mart: Almanya’da korona virüsten dolayı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
- 1 Nisan: Sokağa çıkma yasağı 19 Nisan’a kadar uzatıldı.
- 29 Nisan: Almanya’da Covid-19 tedbirlerinin gevşetilmesi kapsamında ibadethaneler, müzeler, hayvanat bahçeleri ve çocuk parkları tekrar açılması kararlaştırıldı.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle Almanya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 65. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 54. gün olup halen resmi 164077 vaka bulunuyor. Bu vakaların 6736’sı hayatını kaybederken, 129.000 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 2 milyon 547 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle Almanya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 54. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 43. gün olup, vaka sayısı 147065. Bu vakaların 4862’si hayatını kaybederken, 95200 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 milyon 900 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle Almanya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 50. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 39. gün olup, vaka sayısı 569. Bu vakaların 3943’ü hayatını kaybederken 77000 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 milyon 728 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, Almanya’da günde 125453 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yine 45. günde Türkiye’de 991 bin, Almanya’da ise 1 milyon 550 bin test yapılmış (Almanya’nın nüfusu: 84 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken Almanya’da 5315 ölüm olmuş.
- Sonuç: Almanya COVID-19 salgınında, benzer Avrupa ülkelerine göre daha iyi durumda. Bununla birlikte Güney Kore, Japonya gibi uzak doğu ülkelerine göre ise olumsuz bir tablo sergiliyor. Bizimle benzerlik gösteriyor. Diğer Avrupa ülkelerine göre, yüksek vaka sayısına rağmen, ölüm oranının düşük olmasında yapılan test sayısının fazla olması ve izolasyon önlemlerinin nispeten daha erken ve katı şekilde almasının etkisi var. Son dönemde artan ölüm oranı, önlemlerin devam etmesi gerekliliğini gösteriyor. Biz de izolasyon önlemlerini yoğunlaştırabilirsek, halen Almanya ile benzer şekilde nispeten yavaş seyreden ölüm hızını koruyabilir, hatta daha alta çekebiliriz. Burada not düşülmesi gereken önemli bir nokta da şu; Ölüm sayısının gerçek ölüm sayısına göre düşük olduğu, bunun da Türkiye’nin kullandığı kodlama yönteminden kaynaklandığı iddiaları, Almanya için de dile getirildi. Almanya’da da Türkiye gibi olan düşük ölüm oranları, Türkiye ile aynı kodlamayı kullanmasından kaynaklı olduğu düşünüldü. Vaka sayısı, test sayısı ve ölüm sayısındaki benzerlik de bu iddiaların gerçekliğine destek vermekte ve sonuç olarak Sağlık Bakanlığı’nın dünyanın kullandığı kodlama sistemine geçmesi gerektiğine de işaret etmekte.
JAPONYA:
- 14 Ocak tarihinde Japonya resmi olarak ilk vakasını açıkladı.
- 07 Şubat: Japonya’nın Yokohama Limanı’nda bulunan lüks bir yolcu gemisi korona virüs nedeniyle karantina altına alındı. Karantinanın ardından vaka sayısı 61’e çıktı.
- 13 Şubat: Japonya’da, korona virüs nedeniyle ilk ölüm gerçekleşti. Hasta bir kadındı ve 80 yaşındaydı.
- 21 Şubat: Karantina altına alınan lüks yolcu gemisinde, korona virüsden dolayı ilk ölümler gerçekleşti. İki hasta hayatını kaybetti.
- 28 Şubat: Japonya’da korona virüs nedeniyle resmi olarak OHAL ilan edildi.
- 5 Mart: Çin ve Güney Kore vatandaşlarına verilen tüm vizeler 2 askıya alındı
- 23 Mart: Japonya, bu pandemi nedeniyle Tokyo Olimpiyatlarını 2021’e erteledi.
- 07 Nisan: Yeni vaka ve ölümlerin artması üzerine Tokyo Valisi “Acil Durum” ilan etti. Tokyo ve Osaka dahil 7 eyalette sıkı izolasyon uygulaması başlatıldı.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle Japonya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 64. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 64. gün olup halen 14305 resmi vaka bulunuyor. Bu vakaların 455’i hayatını kaybederken, 2975 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 174 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle Japonya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 65. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 65. gün olup, vaka sayısı 11135. Bu vakaların 263’ü hayatını kaybederken, 1239 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 94 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle Japonya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 61. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 61. gün olup, 8626 vaka bulunuyor. Bu vakaların 178’i hayatını kaybederken 901 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 80 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, Japonya’da günde 2617 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yine 45. günde Türkiye’de 991 bin, Japonya’da ise 50 bin test yapılmış (Japonya’nın nüfusu: 126 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken Japonya’da 52 ölüm olmuş.
- Sonuç; Japonya COVID-19 salgınında pek çok ülkeden farklı ve iyi bir tablo sergiliyor. Vaka ve ölüm sayısı oldukça az. Test sayısının azlığı bir handikap gibi gözükse de erken dönemde alınan sıkı izolasyon kararları, gidişatta olumsuzluk yaratmayacağını düşündürüyor. Test sayısı önemli ancak erken OHAL ve izolasyon çok daha önemli sonucunu buradan çıkarmak mümkün. Ülkemizle Japonya’nın kıyaslanması bu durumda mümkün görünmüyor. Türkiye, eğer ilk söylediğimizde (15 Mart) sokağa çıkma yasağını uygulasaydı; Japonya’daki gibi çok az ölüm sayısı bizde de olabilirdi.
RUSYA:
- İlk korona virüs vakası 31 Ocak tarihinde saptandı.
- 19 Şubat: Rusya salgın nedeniyle Çin vatandaşlarının ülkeye girişini geçici olarak durdurdu.
- 2 Mart: Moskova’da ilk vaka saptandı. Hastanın İtalya’dan geldiği öğrenildi.
- 04 Mart: Rusya maske ve tıbbi malzeme ihracatına yasak getirdiğini duyurdu.
- 1 Haziran’a kadar yürürlükte olacak kararla, korona virüsü nedeniyle ülkede kişisel korunma ürünleri açığı oluşmasının engellenmesinin amaçlandığı belirtildi.
- 19 Mart: Korona virüsden dolayı ilk ölüm haberi geldi. Hasta bir kadındı ve 79 yaşındaydı.
- 20 Mart: 10 gün süreyle tüm tahıllarda ihracatı durduruldu.
- 23 Mart: Moskova‘da 65 yaş ve üzeri olanlar ile kronik hastalığı bulunanların sokağa çıkmaları yasaklandı.
- 29 Mart: Başkent Moskova’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
- 31 Mart: 1 Haziran’a kadar evlenme ve boşanmalar yasaklandı.
- 01 Nisan: Ülkenin 27 farklı bölgesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
- 29 Nisan: Rusya Başbakanı Mişustin Covid-19’a yakalandı.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle Rusya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 50. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 45. gün olup halen resmi 114431 vaka bulunuyor. Bu vakaların 1169’u hayatını kaybederken, 13220 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 3 milyon 945 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle Rusya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 39.gün, ilk ölümün olmasından sonraki 34. gün olup, vaka sayısı 52763. Bu vakaların 456’sı hayatını kaybederken, 3873 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 2 milyon 142 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle Rusya’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 35.gün, ilk ölümün olmasından sonraki 30. gün olup, vaka sayısı Bu vakaların 232’si hayatını kaybederken 2304 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 1 milyon 613 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, Rusya’da günde 87147 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yine 45. günde Türkiye’de 991 bin, Rusya’da ise 3 milyon 139 bin test yapılmış (Rusya’nın nüfusu: 146 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken Rusya’da 1073 ölüm olmuş.
- Sonuç: Rusya COVID-19 salgınında diğer Avrupa ülkelerine göre daha iyi durumda. Çok sayıda test yapılması ve gerekli kısıtlama önlemlerinin erken dönemde alınması, salgının hızla yayılmasının önüne geçmiş olabilir. Bununla birlikte pandeminin Rusya’da diğer ülkelere göre geç başlaması ve henüz Türkiye’deki gibi pik etkinin oluşmamış olması ihtimalini de göz ardı etmemek lazım. Veriler, nüfusu bizim yaklaşık iki katımız olmasını da dikkate alırsak ve ilk vakanın bizde çok daha sonra olmasına da rağmen, ülkemizde korona virüs salgınının Rusya’ya göre çok daha olumsuz seyrettiğini düşündürmekte. Ancak son günlerde Rusya’da vaka sayısında gözle görülür bir artış olduğunu da gözden kaçırmamak lazım.
İRAN:
- İlk korona virüs vakası 19 Şubat tarihinde saptandı. İran aynı gün 2 kişinin COVID-19 nedeniyle öldüğünü duyurdu.
- 2 Şubat: Türkiye ve İran arasındaki yük ve yolcu tren seferleri durduruldu.
- 25 Şubat: İran Çin’den sonra korona virüs nedeniyle en çok ölümün olduğu ülke konumuna geldi. Ermenistan ve Gürcistan İran’a uçak seferlerini durdurdu. Pakistan, Afganistan ve Türkiye İran sınırını kapattı.
- 15 Mart: Tüm hükümet yetkililerinin uluslararası seyahat etmeleri yasaklandı, parlamento çalışmaları askıya alındı.
- 18 Nisan: Tahran’da kurumlar açılmaya başlandı
- 22 Nisan: İran’da kısıtlamalar kaldırılmaya başlandı. Park ve bahçeler halkın kullanımına açıldı. Hayat normale dönmeye başladı.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle İran’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 68. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 71. gün olup halen resmi 95646 vaka bulunuyor. Bu vakaların 6091’i hayatını kaybederken, 76318 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 484 bin olarak gerçekleşti.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle İran’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 57. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 60. gün olup, vaka sayısı Bu vakaların 5294’ü hayatını kaybederken, 60695 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 365 bin olarak gerçekleşti.
- 16 Nisan tarihi itibariyle İran’da ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 53. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 56. gün olup, vaka sayısı Bu vakaların 4869’u hayatını kaybederken 52202 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı 330 bin olarak gerçekleşti.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, İran’da günde 64586 vaka tespit edilmiş. Test sayısında yine 45. günde Türkiye’de 991 bin, İran’da ise 226 bin test yapılmış (İran’ın nüfusu: 84 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken İran’da 3160 ölüm olmuş.
- Sonuç: İran COVID-19 salgınına en erken maruz kalan ülkelerden biri olmasına rağmen, salgını belli bir seviyede tutabildi. Biz Türkiye olarak İran‘ın yaklaşık 1 ay gerisinden gelmemize rağmen, vaka sayısında İran’ı 2 kat fazla geçmiş durumdayız. Ölüm oranları aynı görünmüyor ancak bizdeki kodlama nedeniyle ölüm sayılarımızın az kaydedildiğini de yeniden hatırlatmakta fayda var. Bu veriler de, ülkemizde önlemlerin gevşetilmemesi gerekliliğini ortaya koymakta.
ÇİN:
- Çin’deki korona virüs salgını için ilk vakalar 27 Aralık 2019’da Vuhan kentinde tespit edildi. 31 Aralık’ta da ilan edildi.
- Bu virüs, geçmişteki koronavirüs ailesinin yeni bir üyesiydi. Uzmanlar tarafından COVID-19 olarak adlandırıldı.
- 10 Ocak tarihi itibariyle, Çin’deki ilk resmi ölüm gerçekleşti.
- 23 Ocak: Vuhan’ın içine ve dışına seyahatlerde etkili bir karantina, saat 10’dan itibaren uygulanmaya başlandı
- 26 Ocak: Acil durum ilan edildi, Şubat ortasına kadar okullar kapatıldı. Yeni yıl kutlamaları iptal edildi.
- 28 Ocak: Çin’in Vuhan kenti tam karantinaya alındı. Şehrin giriş ve çıkışları kapatılarak, şehir tamamen dış dünyaya karşı izole edildi.
- 30 Ocak: Dünya Sağlık Örgütü hastalığın diğer ülkelere ve Çin’in bütün eyaletlerine yayılması nedeniyle uluslararası acil durum ilan etti.
- 3 Şubat: Korona virüs nedeniyle vaka sayılarının artmasının ardından sadece korona virüs için mücadele amacıyla Vuhan’da sıfırdan bir hastane yapımına başlandı. İnşaat 10 gün sürdü ve hastanenin yapımı tamamlandı.
- 5 Mart itibariyle Çin’deki ölüm sayısı 3 bin 14’e çıktı. Virüs durdurulamadığı için tüm ülke karantinaya alındı.
- 12 Mart: Çin’de salgının kontrol altına alındığı bildirildi. Çin Ulusal Sağlık Komisyonu ‘’virüsü kontrol altına aldık’’ açıklamasını yaparak adeta zafer ilan etti.
- 19 Mart: Çin’de ilk kez ülke içi kaynaklı vaka görülmedi. Virüs neredeyse durduruldu ve hayat normale dönmeye başladı.
- 08 Nisan: Sokağa çıkma yasağı kaldırıldı.
- 22 Nisan Ülkedeki tüm karantinalar kaldırılarak gevşeme politikası uygulandı.
- 27 Nisan: Çin Vuhan’daki Covid-19 hastalarının tamamının taburcu edildiğini bildirdi.
- 1 Mayıs tarihi itibariyle Çin’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 135. gün, ilk ölümün olmasından sonraki 114. gün olup halen resmi 82874 vaka bulunuyor. Bu vakaların 4633’ü hayatını kaybederken 77642 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı açısından dünyada en fazla sayıda test yapılan ülkelerden biri konumunda.
Önceki Veriler
- 20 Nisan tarihi itibariyle Çin’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 126.gün, ilk ölümün olmasından sonraki 105. gün olup, vaka sayısı 82758. Bu vakaların 4632’si hayatını kaybederken 77123 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı açısından dünyada en fazla sayıda test yapılan ülkelerden biri konumunda.
- 16 Nisan tarihi itibariyle Çin’de ilk 50 vakanın görülmesinden sonraki 122.gün, ilk ölümün olmasından sonraki 101. gün olup, vaka sayısı Bu vakaların 3342’si hayatını kaybederken 77892 vaka ise iyileşti. Toplam test sayısı açısından dünyada en fazla sayıda test yapılan ülkelerden biri konumunda.
29 Nisan ( Etkin Vaka Türkiye için 45.Gün)
- Etkin Vaka Kıyaslaması: Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, Çin’de günde 80026 vaka tespit edilmiş (Çin’in nüfusu: 1 milyar438 milyon).
29 Nisan ( İlk Ölüm Türkiye için 44.Gün)
- İlk Ölüm Günü Sonrası Kıyaslaması: İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde ise Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken Çin’de 3042 ölüm olmuş.
- Sonuç: Çin COVID-19 salgının ortaya çıktığı ilk ülke olarak aslında pek çok bilinmezle uğraştı, çoğu tedavi ve takip yöntemini tek başına geliştirdi. Bu belki de en büyük dezavantajı idi. Bizim çok daha geç bu hastalıkla karşılaşmamız ise en büyük avantajımız idi. Buna rağmen, salgının ilk günlerindeki seyir, ülkemizdeki seyre çok paralel seyretmekteydi. 45. Gün itibariyle hem vaka sayımız belirgin fazla, hem de ölüm oranı olarak Çin’den yüksek düzeydeyiz.
Daha da vahim olanı; Çin’in bizimle paralel seyreden rakamları, bizden 18 kat fazla nüfusuna rağmen böyle. Bu da bizim Çin’den kat be kat sıkıntıda olduğumuzu gösteriyor. Bu arada önemli bir ayrıntı da Çin PCR testi negatif, klinik Covid-19 ile uyumlu vakalarda hastalığı pozitif olarak kabul ediyor. Başarılıyız söylemlerinden kendimizi derhal alıkoyarak, alınması gereken önlemler açısından çok daha kararlı olmamız gerekliliğini net ortaya koymakta.
- TARTIŞMA VE SONUÇLAR:
Bilinmektedir ki; karşılaştırmalar yapılırken, ülkeler birbirlerinden bu kadar farklı özelliklere sahipken ve karşılaştırabileceğimiz değişken sayısı hayli fazlayken, ülkeleri kıyaslamak her ne kadar çok anlamlı görünmese de, 1 ay evvel ki tahminleri yakaladığımızı düşününce, aslında nereye gidiyoruz sorusuna tama yakın bir cevap bulmak da mümkündür.
Ülkelerin ortaya çıkan logaritmik eğriyi terk etmeleri ancak uygulamaya koydukları politikalar ve bu politikaların ne kadar etkin olarak uygulandığı ile ilişkilidir. Yani, COVID-19 ile ilgili bir ülkenin başka bir ülkedeki iyi ya da kötü duruma ne kadar yaklaşacağı ya da uzaklaşacağı nihayetinde hükümetler tarafından alınan tedbirler, uygulamalar ve politikalar ile doğrudan belirlenir.
Yine altını çizmek gerekir ki, ülkeler kıyaslanırken ele alınan kıyas kriteri, karşılaştırmanın tüm niteliğini değiştirir. Örneğin, ülkeleri ölüm oranları üzerinden kıyaslamak ile hastalığın artış hızı üzerinden kıyaslamak -şimdilik- tamamen farklı değişkenleri hesaba katmayı gerektirir.
Ölüm oranlarının karşılaştırılmasında ülkelerin yaptıkları test sayısı ve sağlık kapasiteleri belirleyiciyken; hastalığın yayılma derecesini karşılaştırırken, sağlık kapasitesi etkeni, ölüm oranında olduğu kadar önemli bir belirleyici olmayabilir. Bu bilgiler ışığında ve yukarıdaki ülke verileri ile Türkiye’nin bilinen verilerinin karşılaştırılmasında;
- Türkiye’deki ilk vakanın görülmesinden sonraki 53. gününde ,
- Türkiye’nin ve karşılaştırılan ülkelerin, etkin vaka sayısına (50 vaka) ulaşılmasını başlangıç kabul ederek alınan tarihlerin 45. günündeki vaka sayıları,
- Türkiye’nin ve karşılaştırılan ülkelerin, ilk ölümlerin görüldüğü tarihten sonra ki 45. günlerindeki ölüm sayıları karşılaştırılmıştır.
Ülkelerin nüfuslarını ve test sayılarını da hesaba katarak yapılan değerlendirmeler sonucunda, Türkiye’nin, bazı Avrupa ülkelerinden vaka sayısı olarak fazla olmasına rağmen, ilk bakışta ölüm sayısında daha az seviyede olduğu görülmekte ve bununla ilgili iki yorum yapılabilmektedir:
Türkiye’ye geç gelen virüse karşı, uyarılarımızla geç kalınarak da olsa alınan kısmi izolasyon tedbirleri ile bu seviyeler görülmüş olabilir. Ancak kısmi izolasyonlarla gelinen bu sonuca bakınca, en baştan beri üzerinde ısrarla durduğumuz tam izolasyon yapılmış olsa idi; çok daha az sayıda vaka ve ölüm olacaktı kanısına varılmasına neden oluyor.
Birçok ülkeye göre vaka ve ölüm sayılarında, çok daha kötü seyreden verilerimiz ve bu ülkelerin erkenden aldıkları OHAL ve sıkı izolasyon tedbirlerinin olması ise bu tespiti kesin olarak güçlendirmektedir.
1 Mayıs itibariyle, vaka sayısı bakımından hala 7. sıradayız. Yeni vaka oluşum hızımız azalmakla beraber, halen dünyada ABD, Brezilya, Rusya, İngiltere ve Peru’nun ardından 6. sırada olduğumuzu da dikkate alarak, yine de pek çok ülkeye göre vaka sayımızın yüksek seyretmekte olduğu açıktır. Bunları göz önüne alarak; ayrıca günde 100’e yakın ölüm sayısının devam etmesini de dikkate aldığımızda, bu veriler, bıçak sırtı durumumuzun devam ettiğini düşündürmektedir. Alınacak tedbirleri ve/veya gevşetilmesi düşünülen önlemleri alırken, bu hususun çok dikkatli değerlendirmesi gerekmektedir.
Virüsle ilk karşılaşan ve nüfusu bizden 18 kat fazla olan Çin ile sonlarda karşılaşan Türkiye’nin verilerinin paralelliği ise, alınan tedbirlerin ve ‘başarılıyız’ şeklinde sunulan görüşlerin sorgulanmasını gerektirmektedir. Ortalama ilk 50. vakadan itibaren sonraki günler kıyaslandığında 30. günde Türkiye’de 65111 vaka tespit edilmişken, Çin’de 30. günde 68500 vaka tespit edilmiştir. İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 30. günde ise Türkiye’de 1518 ölüm olayı olmuşken, 18 kat fazla nüfuslu Çin’de 2236 ölüm olmuştu. 45. gün verilerimiz ise Çin’e göre belirgin kötü: 45. günde Türkiye’de 117589 vaka tespit edilmişken, Çin’de 80026 vaka tespit edilmiş. İlk ölümün gerçekleştiği günden sonraki 44. günde Türkiye’de 3081 ölüm olayı olmuşken, Çin’de 3042 ölüm olmuş.
Bizdeki iyileşme olarak gösterilen sayıların, dünyada hadiseyle ilk karşılaşan ülke Çin’deki iyileşme oranlarına bakıldığında, seyrimizin Çin’e göre çok kötü olduğu ve sayılardaki azalma hızındaki düşüşün azlığına dikkat çekmektedir. Buna göre; başarılıyız veya iyileşiyoruz söylemleri ile beraber akla gelmesi gereken soru; “neye göre, kime göre” sorusudur. Olayın ilk görüldüğü ve bizden 18 kat fazla nüfusu ile Çin’e göre olmadığı rakamlarla ortadadır:
Çin’in nüfusu: 1 milyar 438 milyon, Türkiye’nin nüfusu 83 milyon, yani Çin’in rakamlarını 18 ile çarpmamız lazım karşılaştırma yaparken. Bununla beraber, ilk vakadan itibaren 135. gününde 82874 vakayı bulan ve dünyada ilk çıkan ülke olan Çin’i biz, 53. günde belirgin geçerek 122.392 vakaya ulaşmışız. Çin’in en çok test yapan ülkelerden olduğunu da dikkate alırsak, biz dünya krizinin yaşandığı Çin’den çok daha vahim bir tablodayız.
Bizim rakamlara bakınca, sadece bu karşılaştırma dahi, bizdeki önlemlerin eksik kaldığının ve ilk günden beri söylediğimiz 14 gün sokağa çıkma yasağının o gün uygulanmamasının ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. Türkiye’nin, bu süreci aralıklı sokağa çıkma kararları ile sürdürmesi, sürecin uzamasına, geciktirilen piklerin ileriki zamanlarda tekraren gerçekleşmesine de zemin hazırlayabilecektir.
Türkiye’nin bu mücadelesinde, artık Japonya, Güney Kore gibi çok erken tedbirlerle bu kabusu en az kayıpla atlatan ülkelerin başarısını yakalaması mümkün gözükmemekle beraber, halen 14 gün aralıksız tam izolasyon veya sokağa çıkma yasağı ile mevcut vaka ve ölüm sayılarının da azaltılması ve en az hasarla çıkmanın sağlanması mümkündür. İktidar tarafından, mevcut ‘aralıklı sokağa çıkma yasaklarıyla’ devam ettirilecek gibi görünen tedbirlerin ise, vaka sayısında iki haneli ve ölümde sıfıra ulaşıncaya, Bulaştırıcılık Katsayısının (R0) ise 1’in altında ve sıfıra yakın bir değere inmesine kadar devam ettirilmesi gereği açıktır.
Bir önemli husus da altını çizerek belirtilmelidir ki; ‘mevcut önlemlerle ne kadar iyi durumdayız’ı anlatan söylemlerde bulunanların, bu söylemin zemininde örnek aldıkları ülkeler, neden dünyadaki sağlık sistemleri bu hadise karşısında çökmüş ve her gün yüzlerce ölümlerin yaşandığı ülkelerdir? Neden Güney Kore, Japonya hatta Çin gibi bu savaşta başarılı olmuş ülkeler ile bu karşılaştırma yapılmamaktadır? Bunu başlangıç alırsanız eğer, buna yönelik tedbirleri de uygularsanız, bundan sonra ki her gün 100’e yakın vatandaşın ölümünden de sorumlu olmazsınız.
En yüksek seviyede alınacak önlemler, sadece virüsten milletimizi değil, tüm karar alıcı siyasi karar organlarının üyelerini de, olacak yeni ölümlerin, sürecin uzaması ile olacak her yeni işsizin ve iflasın da sorumlusu olmaktan koruyacaktır. Türkiye, biran önce normal hayata dönmeli ve bunun için doğru ve gerekli tedbirlerden vazgeçmemelidir.
Aksi halde, mevcut önlemler ile vaka/ölüm sayılarında yeni bir bir pik yaşanması geciktirilse de; ülkemizdeki vatandaşlarımızın sosyoekonomik durumlarını da göz önüne alarak; işsizlik ve iflaslarda büyük pikler yaşanacağı ve sürecin uzamasının, ekonomik anlamda da uzun vadeli ağır sonuçlar doğuracağı da göz önüne alınmalıdır.
- BÖLÜM
MESAJ:
Devleti yönetenlerin, muhalefet edenlerin ve vatandaşlarımızın birbirinden şikayet etmeden ve karamsarlığa düşmeden demokrasi çerçevesinde sorunların çözümünü araması gerektiğini unutmamalarını hatırlatmak istiyorum.
Dünya bugün Sayın Cumhurbaşkanı Demirel’in deyişiyle; küçük bir ev haline gelmiştir. İnsanlık bugün ortak sorunlarla karşı karşıya.
Eğer iklim şartlarını değiştirirseniz hepiniz zarar görürsünüz, eğer teröre destek verirseniz hepiniz zarar görüsünüz, uyuşturucuya destek verirseniz hepiniz zarar görürsünüz. Salgın varsa eğer, hepiniz bunu yaşarsınız.
İşte bu süreçte farklılık yaratacak olanlar yönetimlerdir.
Eğer yönetimler toplumların önünde gidebiliyorsa, o toplum o yönetimleri takip eder.
Canları pahasına, ailelerini de riske atarak bizler için gece gündüz çalışan tüm sağlık çalışanlarına-meslektaşlarıma- teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyor; ülkeyi ve mevcut krizi yönetenleri, çalışmalarına katkı sağlaması ve önerilerimize kulak vermeleri umuduyla, önerdiğimiz tedbirlerinin alınması için karar vermeye; birlik ve beraberliğin en çok ihtiyaç duyulduğu şu günlerde herkesi bu mücadelede yapabilecekleri ile katkı sağlamaya, vatandaşlarımıza da paniğe kapılmadan, kendi tedbirlerini özellikle evde dahi sosyal izolasyon ve hijyen kurallarına uymaya davet ediyorum.