Ayarı bozulan kantar!

Kimseyi, durup dururken Franz Kafka’nın  Dava”sındaki Josef K’ya yapıldığı gibi içeri tıkamazsınız. Eğer böyle bir şey yapılmış ise, o insanı tıkılan yerde de tutamazsınız. Bunu ancak anayasal demokrasi, temel hak ve hürriyetlere, hukuk ve insan hakları kavramlarına yabancı olanlar yapabilir. Suç denilen şey için maddi ve manevi delil ile bunların arasında kurulabilecek illiyet bağına ihtiyaç vardır. Bu nedenle hukuk bir anlamda matematiktir. Hukuk birileri için ancak “yorum” olabilir. Ancak eğer hukuk yorumdan ibaret ise o zaman hukuk yoktur “izafiyet” vardır. Bu anlayışta olanlar, bu yüzden “iyi hukuk kötü hukuk yoktur; iyi hukukçu kötü hukukçu vardır” demektedir.

“Ana Muhalefet Mahkemesi”

Türk Milleti” adına hâkimler karar verir. Onların karar verirken kılı kırk yararak kamu vicdanını sızlatmamaya özel bir önem vermeleri gerekir. Niçin Almanlar sonuçta “Berlin’de hâkimler vardır” derken Türkler “Ankara’da hâkimler vardır” diyemiyor. Çünkü o meşhur “sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” sözü bu ülkede söylenmiştir. Bunun üzerinde ciddi ciddi düşünmesi gerekenler, her kesimden daha çok yargı mensuplarıdır. İşte bu yüzden Türkiye’de mahkemeler birilerinin lehinde karar verdiğinde o kesim tarafından “mahkeme kararlarına saygı” dan söz edilir. “Şeriatın kestiği parmak acımaz” diye de ilave edilir. Aynı mahkeme aleyhte karar verdiğinde ise bu karar “eleştiri hakkımızı kullanıyoruz” diye başlayan cümlelerle yerden yere vurulur. Çünkü Türkiye’de yargı kararlarının adil olduğu konusunda kamu vicdanında tereddüt vardır. Bu ülkenin Başbakanı bizzat Anayasa Mahkemesine “Ana Muhalefet Mahkemesi” demiştir. Allah’tan ki Sayın Başbakan, hangi mahkemelerin iktidar mahkemesi olduğunu söylememiştir.

Balyoz adlı davaya bakınız!

Mahkeme Balyoz davasıyla ilgili olarak özellikle bazı komutanların önce tutuklanmasına karar verdi. Ardından iki ‘nöbetçi hâkim’ toptan tahliye kararı verdi! Sonra dava açıldı ve toptan yakalama kararı çıktı… Sonra itiraz üzerine öbür mahkeme bunu toptan kaldırdı! Sonra tekrar hepsinin, hemen YAŞ öncesi bir kez daha toptan yakalama kararları verildi. Sonra tekrar itirazlar yapıldı. YAŞ toplantısı bittikten sonra hâkimlerden bazıları tatile gitti, tatildeki bazı hâkimler göreve geldi. Ardından yeni şekillenen mahkeme heyeti ikiye bir kararla 101 kişinin toptan tahliyesine karar verdi.

Dikkat edilirse dava toptan açılıyor, yakalama kararları toptan veriliyor ve ardından tahliyeler de toptan oluyor. Biz hukukçu değiliz ama hukuk da herhalde toptancılık değildir. Taha Akyol “Beni rahatsız eden bu” toptan “lardır. O kadar sanığın durumu aynı olabilir mi? Hepsi aynı derece kaçabilecek veya aynı derece delilleri karartabilecek olabilir mi?! Ya da hiçbiri mi bu durumda değil?

Deniz Baykal’a dava!

Diğer yandan “Ergenekon” davasının Savcısı Öz’ün, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay aracılığıyla yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiği iddiası ile Baykal’a soruşturma açtığı medyaya yansıdı. Öz’ün fezleke hazırladığı ve Baykal’ı ifadeye çağrılacağı iddia edildi. Gazetelere yansıyan son haberlerden birisi de buydu. Bu haberler üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün, eski CHP Lideri Deniz Baykal hakkında adli yargılamayı etkileme konusunda inceleme yapma yetkisi bulunmadığını açıkladı. Engin, milletvekilleri hakkında yetkinin başsavcı veya başsavcı vekiline ait olduğunu söyledi.

Eğer iddialar doğru ve böyle bir dava açılması söz konusu olduysa savcının bizzat kendisinin milletvekilleri hakkında dava açma yetkisi olmadığı halde dava açması söz konusu olmuş demektir. Bu yetkinin başsavcı ya da başsavcı vekiline ait olduğunu Cumhuriyet Başsavcısı söylüyor. Bu olay basit görülemez ve bu konuda da “Burası Türkiye” deyip geçilemez. Çünkü adalet ideoloji ve fanatizm kaldırmaz. Unutmayın ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar!

 

Mübârek Ramazanınız “HAYIR”lara vesile olur, inşallah… 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!