BBC’nin aktardığı habere göre, Fransa’nın çağrısı üzerine 27 ülke dışişleri bakanlarını bir araya getirecek olan toplantıda, Türkiye ile AB’yi karşı karşıya getiren Doğu Akdeniz bunalımının yanı sıra Suriye ve Libya’da bazı üye ülkelerle Ankara arasında yaşanan gerginlikler de masaya yatırılacak.
Ayasofya’nın ibadete açılmasının AB’de yarattığı rahatsızlığa karşın, AB dışişleri bakanlarının Türkiye’ye ek yaptırım konusunda bir karar almaları beklenmiyor. Bu süreçte, dönem başkanı Almanya’nın Türkiye ile ilişkileri germek istememesi en önemli etken olarak görülüyor.
Avrupa Parlamentosu’nda 9 Temmuz günü gerçekleştirilen “Akdeniz’de istikrar ve güven ile Türkiye’nin olumsuz rolü” başlıklı oturumdan sonra, AB dışişleri bakanları bugün video konferans yoluyla Dış İlişkiler Konseyi toplantısında bir araya gelecekler ve Türkiye ile ilişkileri ele alacaklar.
AB’nin önde gelen üyesi Fransa’nın çağrısıyla gerçekleşecek toplantıda, geçen hafta Ankara’da temaslarda bulunan AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de yer alacak.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves le Drian, 24 Haziran’da yaptığı bir açıklamada, AB’nin çok süratli bir şekilde Türkiye ile ilişkilerin geleceğini kapsamlı ve tabulardan arınmış bir şekilde masaya yatırması gerektiğini söylemiş, 1 Temmuz’da yaptığı başka bir açıklamada da Doğu Akdeniz’de hidrokarbon faaliyetlerini sürdüren Türkiye’ye karşı Temmuz 2019’da alınan kararlara ilave yaptırımların alınabileceğini kaydetmişti.
Yunanistan da AB’den bir dizi güçlü önlem almak için hazırlık yapmasını istemişti. Yunanistan ve Fransa dışişleri bakanları da bugün Paris’te bir araya gelerek konsey toplantısı koordinasyon gerçekleştirecekler.
Diplomatik kaynaklar, bugünkü toplantıdan Fransa’nın talep ettiği şekilde yeni bir yaptırım kararının çıkmasının çok zayıf bir olasılık olduğunu ancak AB içerisinde Türkiye ile ilişkilerin geleceğine ilişkin bir tartışmanın başlatılması sonucunu vermesi açısından kayda değer olacağını belirtiyorlar.
Bu süreçte, dönem başkanı olarak görev yapan Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerde yeni bir gerilim istememesi en önemli etken olarak değerlendiriliyor.
6 aylık dönem başkanlığı yeni başlayan Almanya’nın gündemi COVID-19 salgınının yarattığı ağır ekonomik ve toplumsal sorunların çözümü, yıl sonunda gerçekleşecek Brexit (İngiltere’nin AB’den ayrılması) ve Çin ile ilişkilerin seyri gibi konular nedeniyle zaten yüklü.
Berlin yönetimi, Türkiye gündemini de 2016 Mart ayında yapılan göç anlaşmasının gözden geçirilmesi ile sınırlamış görünüyor. Almanya, Fransa’nın çağrısı üzerine böyle bir adım atarak hem dönem başkanlığı gündemini hem de Türkiye ile ikili ilişkilerine zarar vermek istemiyor.
Almanya’nın yanı sıra AB’nin dışişleri bakanı statüsünde görev yapan ve geçen hafta Türkiye’de temaslarda bulunan Josep Borrell da bu aşamada Ankara’ya yaptırım uygulanmasına sıcak bakmıyor.
Görevine 2019 Aralık ayında başlayan Borrell, Türkiye’ye yaptırım uygulanması durumunda Ankara ile müzakere ortamının ortadan kalkacağından ve Ankara-Brüksel arasında yeni bir gerginlik sarmalının başlayacağından kaygılı. Bu durumun sadece Doğu Akdeniz değil, göçmen sorununun çözümü sürecine de olumsuz etkisi olacağı da Brüksel’de hesap ediliyor.
Bu unsurlara ek olarak, Borrell’in Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmelerde, Kıbrıs Türk halkının hidrokarbon gelirlerindeki haklarının garanti altına alınması durumunda Türkiye’nin esneklik gösterebileceği yaklaşımının ortaya çıkması zayıf olmakla beraber müzakerelerin devamı açısından bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Ancak başta Fransa olmak üzere bazı üye ülkelerin, Borrell’ın göreve geldiğinden bu yana Türkiye’ye “fazla yumuşak” bir yaklaşım içinde olduğu eleştirisini kapalı kapılar ardında giderek daha fazla dillendirmeye başladıkları da diplomatik çevrelerde konuşulan konular arasında yer alıyor.
Brüksel toplantısından Türkiye’ye dönük somut bir adım çıkmayacağını öngören Paris’in taktik değiştirerek yaptırım konusundan çok AB’nin stratejik düzlemde Türkiye ile ilişkilerinin seyrine dönük bir tartışma başlatma niyetinde olduğu gözleniyor.
Uzun süredir AB’nin yeni bir güvenlik konsepti yaratarak tehditlere karşı kendi oluşturacağı mekanizmalarla karşılık vermesini savunan, Avrupa’nın güvenliği için artık ABD’ye güven duyulamayacağını kaydeden Fransa, Türkiye’nin de giderek kıta güvenliğini tehlikeye atan bir pozisyona girdiği düşüncesini yaymaya çalışıyor.
Paris yönetimi, sadece Doğu Akdeniz değil Suriye ve Libya gibi Avrupa güvenliğini etkileyen uluslararası sorunlarda Türkiye’nin izlediği politikaların AB’nin stratejik çıkarlarını olumsuz etkileyecek bir noktaya ulaştığını savunuyor.
Fransa, Libya konusundaki politikasının, başta Sahel bölgesi olmak üzere Afrika kıtasında giderek artan radikal terörle mücadele amaçlı olduğunu, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin Mali ve Çad gibi ülkeleri kontrolüne almasını engellediğini savunuyor.
Türkiye’nin Libya’ya müdahalesinin Avrupa’ya olabilecek terörist tehditler açısından sorun yaratacağı tezini işliyor. Bu tezini güçlendirmek için de Türkiye’nin geçen sene Suriye’de gerçekleştirdiği Barış Pınarı Operasyonu ön plana çıkarmaya çalışan Paris, Ankara’nın Avrupa güvenliği için yaşamsal önemde olan IŞİD ile mücadeleyi sekteye uğrattığı iddialarını canlı tutmaya çalışıyor. Türkiye bu iddiaları reddediyor.
Fransa’nın çabasına karşın AB içerisinde başta Libya konusu ve Türkiye ile ilişkilerin geleceği konusunda ortak bir pozisyon olmadığına dikkat çekiliyor. Türkiye ile müzakerelerin resmen dondurulmasını isteyen Fransa ve Avusturya gibi ülkeler fazla destek bulamazken, İtalya ve Malta gibi Akdeniz ülkeleri de Fransa’nın Libya politikasına tepkili yaklaşıyorlar.
İtalya ve Türkiye, son dönemde hem diplomatik hem de askeri alanda Libya diyaloğunu ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne desteklerini artırırken, Akdeniz’de istikrar için birlikte çalışma kararı aldıklarını açıkladılar. Fransa ise İtalya’nın aksine Libya Ulusal Ordusu lideri General Halife Hafter’i destekliyor.
AB dışişleri bakanlarının toplantısında Ayasofya’nın müze statüsünden çıkartılarak camiye dönüştürülmesi kararının da gündeme gelmesi bekleniyor. AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Borrell, Cuma gecesi yaptığı açıklamada, karardan duyduğu üzüntüyü dile getirmiş ve Türkiye’nin İspanya ile birlikte kurucusu olduğu Medeniyetler İttifakı girişimini anımsatmıştı.
Karardan dolayı eleştirilerin bu toplantıda da dile getirilmesi bekleniyor ancak Türkiye aleyhine somut bir adıma dönüşmesi öngörülmüyor.