5 yıl önce Diyorlar ki "bu ülkede bizden önce kadının adı yoktu"! Haklı olabilirler. Fakat derler ki, geçmişe bakmadan bugün anlaşılmaz ve gelecek de yönlendirilemez... Hadi o zaman, biraz geçmişe bakalım: Belki Kadın'ın adı yoktu! Ama Büyük Türk Milleti, İlk Kadın Kağan'ını devletinin başına geçirdiğinde, tarih teee milattan önce altıncı yüzyıl idi. Yine, kadının adından bile habersiz bir millet, onu kağanıyla birlikte bir Göktürk Parası'nın üzerine bastığında, milattan sonra altıncı yüzyıldı. Daha sonra, son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti bir cumhuriyet parasına milli kıyafetli bir Türk kadınını bastığında, tarih 1970 idi (Sabiha Tansuğ Hanım/demir 50 kuruş). Yalnızca bu kadar mı? Bilenler için tabi ki hayır. Töre gereği, Türk hükümdarları yabancı elçileri kabul ettikleri zaman, eşleri de resmi olarak bu kabul törenlerinde hazır bulunurlardı. Orta Çağ'ın en büyük seyyahı olan İni Batuta; seyahatlerinin birinde İznik'e geldiğinde, Orhan Bey ile karsısı Nilüfer Hatun’un huzurunda kabul edilmiş ve “- Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan tutumlardan biri de erkeklerin kadınlara gösterdikleri aşırı saygıdır. Bu memlekette kadınlar erkeklerden daha üstün sayılırlar” dediğinde yıl 1333 idi. İşte o millet, adını bile bilmediği kadınının portresini parasına basarken, başına kağan yaparken ve resmi protokollere dâhil ederken; öyle milletler vardı ki, kadın insan mı değil mi, onu tartışıyorlardı. Yahu, o yıllarda cahiliye bedevileri kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyordu. Peki, Türk kadını diğer milletlerin kadınlarından neden ayrılıyordu? Ayrılıyordu, çünkü o dönemlerde birileri Türk kadınını önce bir bez örtünün, sonra da bir çatının altına sokmaya zorlayarak; toplumun sosyal yapısından ve içtimai yaşamından tecrit etmeye çalışmamıştı. O dönemin kağanlarından veya devlet görevlilerinden hiç kimse, hamile kadın dışarıda gezmesin, kadın çok gülmesin, kahkaha atmasın, başörtüsüz kadın perdesiz eve benzer gibi şeyler söylememişti. Türk kadını tarih boyunca; ata biner, ok atar, at üstünde kargı savurur ve aynı erkeği gibi düşmanla savaşır, tarlada bağda ve bahçede erkeğiyle birlikte çalışır, düğünde ve toyda yine erkeğiyle birlikte raks ederdi. Biraz daha yakına gelelim. Kadının adı yoktu, ama ilk Türk kadını Afife Jale sahneye çıktığında, tarih 13 Nisan 1919 idi. İlk Türk savaş pilotu bir kadın, bir savaş uçağını uçurduğunda yıl 1936'ydı. Kadının adını bile bilmeyen bir millet onu kendine başbakan seçtiğinde tarih 25 Haziran 1993'tü. Aynı Türk Devleti, ilk kadın valisini 6 Temmuz 1991 günü Muğla'ya atadığında, belki kadının adı yoktu, ama AKP diye bir partinin adı hiç yoktu. Kadının adını bile bilmeyen cahil bir lider, Medeni Batı'dan tam 11 yıl önce ona seçme ve seçilme hakkı verdiğinde, tarih 5 Aralık 1934 idi. 8 Şubat 1935'de ilk defa meclis seçimlerine katılan Türk kadınları mecliste tam 18 tane sandalye elde ettiler. 600 vekilli mecliste şimdi kaç kadınımız var? Peki, siz şu anda Meclisteki kadın vekil oranının, sadece %17'lerde olduğunu ve bu oranla Ruanda'nın bile gerisinde kaldığımızı biliyor muydunuz? İlk kadın subaylarımız apoletlerini omuzlarına taktıklarında yıl 1955, bir kadınımız ilk defa bir ilimize emniyet müdürü olarak atandığında yıl 1953, ilk kadın opera sanatçımız opera yapmaya başladığında 1934, ilk kadın bakanımız göreve başladığında 1971, ilk kadın arkeoloğumuz araştırmalara başladığında 1943, ilk kadın avukatımız mahkemelerde savunma yapmaya başladığında 1925, ilk kadın büyükelçimiz yurt dışına göreve gönderildiğinde 1982 idi. İlk kadın doktorumuz hasta muayene etmeye başladığında ise, henüz Cumhuriyet bile kurulmamıştı... İlk Türk kadını Eurovision’da yarıştığında tarih 1975 idi, ama kadının bir adı yoktu. Bir de adı olmasa bile Halide Edip vardı... Adı olmayan bir Türk kadını; Taksimde yaptığı muazzam bir mitingde, on binlere seslenip vatan savunmasına çağırdığında, takvimler 23 Mayıs 1919'u gösteriyordu. Evet, o kadının belki adı yoktu. Fakat sanki bu günlere nazire yaparcasına ilginç mi ilginç bir soyadı vardı. Ne miydi o soyadı? "ADIVAR"... Siz her ne kadar, adı yoktu diye feveran etseniz de, tarih bakın nasıl da "ADI VAR" diye ses veriyor. Büyük Türk Milleti; Kastamonulu Şerife Bacılarımızı, Ermenilere ve Yunanlılara muharebe meydanlarını dar eden Ütğm. Kara Fatmalarımızı (Fatma Seher ERDEN), Çete Ayşelerimizi, Fransızlara feleğini şaşırtan Tayyar Rahmiyelerimizi, Kılavuz Haticelerimizi, Türk kadını asker olunca nasıl olurmuş bütün dünyaya gösteren Halide Ediplerimizi (ADIVAR), Adile Onbaşılarımızı, Nene Hatunlarımızı, Gördesli Makbulelerimizi, Asker Saimelerimizi ve burada saymakla bitiremeyeceğimiz daha nicelerini, tarihin altın sayfaları ile bitlikte kalplerine ve dahi gönüllerine yazdığında, henüz AKP'nin hükümet olabileceği bir devlet bile yoktu. Ama ne yazık ki, Nazım Hikmet'in de dediği gibi, “soframızdaki yeri damdaki öküzümüzden sonra gelen bizim kadınlarımız"ın AKP'den önce bir adı yoktu! Yalnızca kadın mı?...
Devamını Oku