Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef, ÇAĞDAŞ UYGARLIK SEVİYESİNİN ÜSTÜNE ÇIKMAKTIR. Kanaatimce, bu hedef Türk Milleti açısından kutsal bir hedeftir. Bu hedef, sadece Türk Milleti açısından değil, aynı zamanda İslam Alemi açısından da kutsaldır.
Atatürk’ün gösterdiği hedefin niçin kutsal olduğunu açıklamadan önce bu hedefin kapsamı hakkında birkaç söz söylemenin iyi olacağını düşünüyorum. Bu sebeple önce hedefin kapsamı hakkındaki düşüncelerimizi açıklayalım.
Uygarlık kavramı, kültür kavramından daha geniştir. “Kültür” , daha çok bir millete özgü iken, “Uygarlık” birçok milleti, hatta tüm insanlığı kapsayan bir kavram olarak kullanılmaktadır. “İslam Uygarlığı, Batı Uygarlığı” veya “Çağdaş Uygarlık” söylemleri bu tezimizin en canlı örnekleridir.
“Uygarlık” kavramı, sadece teknolojik ve bilimsel gelişmelerden ibaret değildir. Bu kavram, teknolojik ve bilimsel gelişmelerle birlikte sanat, spor, edebiyat, ortak insani değerler, demokrasi, insan hakları vb. tüm insanlığı ilgilendiren yüksek değerleri de kapsayan çok geniş bir kavramdır.
Atatürk’ün “Çağdaş Uygarlık” söyleminin, kanaatimce sadece Batı’nın sahip olduğu uygarlık seviyesine değil, tüm insanlığın sahip olduğu en yüksek uygarlık seviyesine karşılık geldiği düşüncesini taşıyorum. Bu sebeple Atatürk’ün gösterdiği hedefi, tüm insanlığın ulaştığı en yüksek uygarlık seviyesinin de üstüne çıkmak olarak anlamak gerektiği açıklamaya gerek olmayan bir husustur.
Atatürk’ün gösterdiği hedefin kapsamını açıkladıktan sonra bu hedefin kutsallığına dair iddiamızın gerekçelerini şöyle açıklayabiliriz:
Türk Milleti’nin çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkması, bilimde, ekonomide, kültürde sanatta velhasıl her alanda dünyanın en ileri, en güçlü ülkesi haline gelmesi demektir. Böyle bir güce ulaşacak olan Türkiye, öncelikle kendi halkına hak ettiği refahı ve mutluluğu verebilecektir. Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef bunun için kutsaldır.
Türkiye, her alanda dünyanın en ileri ülkesi olduğunda öncelikle diğer Türk Cumhuriyetleri ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Türk Topluluklarına, sonra da fakir İslam ülkelerine de gerekli teknik, bilimsel ve ekonomik destekleri sağlayarak Onların da kalkınmalarına, refaha ulaşmalarına katkıda bulunacaktır. Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef bunun için kutsaldır.
Türkiye, her alanda dünyanın en ileri ülkesi olduğunda açlıkla boğuşan Afrika ve Asya’nın geri kalmış ülkelerine de yardım elini uzatacak, o ülke halklarının açlıktan, yoksulluktan kurtulmalarına katkıda bulunacaktır. Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef bunun için kutsaldır.
Türkiye, her alanda dünyanın en ileri, en güçlü ülkesi olduğunda elbette askeri yönden de en güçlü orduya sahip olacaktır. Türkiye, güçlü ekonomisi ve güçlü ordusu sayesinde dünyanın süper güçlerinden birisi olarak dünya politikasını belirleyen güçlerden birisi olacaktır. Türkiye, bu gücü ile çok rahatlıkla Türk Birliğinin kurulmasını sağlayabilecektir. Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef bunun için kutsaldır.
Türkiye, her alanda dünyanın en ileri, en güçlü ülkesi olduğunda öncelikle İslam Dünyası’nın emperyalizmin pençesinden kurtulmasını sağlayacaktır. Artık, bundan böyle Batılı Emperyalist Ülkeler İslam Ülkelerini işgal edemeyecek, Müslümanlara zulüm edemeyecek, İslam Coğrafyasının zenginlik kaynaklarını sömüremeyeceklerdir. Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef bunun için kutsaldır.
Türkiye, her alanda dünyanın en ileri, en güçlü ülkesi olduğunda sadece Türklere ve Müslümanlara değil, dünyanın neresinde olursa olsun mağdur ve mazlum tüm milletlerin yardımına koşacak, onlara zulmedilmesine engel olacaktır. Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef bunun için kutsaldır.
Açıkladığımız gerekçelerle Atatürk’ün Türk Milleti’ne gösterdiği hedef kutsaldır. Bu sebeple Türk Milliyetçileri Atatürk’e gereken değeri vermekte ve gereken saygıyı göstermektedirler. Ancak, bu yeterli midir? Kanaatimce yeterli değildir. İslam Alemi’nin zulüm ve sömürüden kurtulmasını isteyen Siyasal İslamcılar da Atatürk’e gereken değeri vermek ve gereken saygıyı göstermek zorundadırlar.
Çünkü, insaf, samimiyet ve hakkaniyet bunu gerektirir.