Arabesk kültürü ; 60 yıllarda ülkede sanayileşmenin başlaması ve buna bağlı olarak köyden şehre göçlerin çoğalması ve akabinde şehirlerde hayatın şeklinin değişmesi sonucunda oluşan kültürdür.
Şehirlerde yaşam , bekledikleri gibi olmayınca gece kondular yükselmeye başladı. imece usulü ile dikilen bu gecekondulara engel olunamayınca , düzensiz olan alt ve üst yapı sorunları beraberinde farklı sorunları da peşinden getirdi.
Bu tür sorunlar insanlarımızı acı çekmenin , kendileri içinkaçınılmaz bir son olduğunu düşünmeye sevk etti. Her şehirde irili ufaklı memleket mahalleleri oluştu. Dernekler kuruldu memleketler adına. Bu hayatlarının her aşamasına yansıdığı gibi dinledikleri müziklere de yansıdı. 70 li yıllarda birçok müzik adamı Acılı, hüzünlü , dertli , ulaşılmaz aşk konuları işleyereki nsanların dertlerine sorunlarına tercüman olduğu için gecekonduların tamamına hitap ettiler. Onlar bu yeni müşteri kitlesinin keyfini çıkarırken , aynıinsanlar yaşadıkları bölgede , işyerlerinde bu tür müzikleri dinledikçe kitleler giderek arttı. Zamanın en çok satan plakları oluverdi bu tür müzikler. Artık tek kitleleri gecekondular değildi.
70 li yıllarınsonlarına doğru , ülkede başlayan iç karmaşa durumu dahi bu baskın kültürü değiştiremedi. Her yerde yaşantı bu şekilde değişmiş oldu. Arkasından Türk sineması da bu kitleyi boş geçemezdi elbette. Sinemalarımızda bu furyaya ayak uydurarak içeriği acı dolu bir sürü film çekildi. Artık sinemalara gidilip ‘’çok güzel bir filmdi baştan sona kadar ağladık’’ sözleri 80 li yılların en çok duyulan sözleri olmuştu.
90 lı yılların başlarında özel televizyonların boy göstermesi ile bu baskın kültür daha çok gösterim alanı bulmaya başladı. En çok izlenen diziler genelde hep bu tür diziler oldu. Ticaretin her ayağında olduğu gibi televizyonculuk ayağında da bu kitle kullanıldı maalesef.
Sanayileşmenin gereği olarak bunlar gayet normal olsa da ,akabinde uygulanması gereken politikalar yetersiz kalınca şehirlerimizde küçükve orta boyda köylerin birleşmesi ile oluşmaya başladı. Uyum sürecinde yaşanansıkıntılar , arabesk kültürünü baskın kültür haline getirdi.
Artık memleket acıyı anlatan her şeyi sevmeye başlamıştı. Bu zamanlar insanların duygularının bolca sömürüldüğü zamanlar oldu. Sömürünün ilk adımları din üzerinde olmaya başladı. İnsanların eğitimsiz olarak yaşadıkları hayatlarında din hayatı çok büyük önem arz ederken kullanılmaları da o derece mümkün duruma geldi. Nitekim benzeri olaylar da yaşandı. Lütfen hatırlayınız Müslüm Gündüz olaylarını , Fadime Şahinleri , Ali Kalkancıları vs.vs.vs….
Bunun haricinde; ağlayarak dini anlatan insanlar (!), özellikle bu kitleleri iyi analiz etmenin sonucu olarak büyük cemaatlere hitap etmeye başladılar. Ağlayarak bir şeyler anlatması bu tür insanların , kalabalık cemaatler oluşturmasını sağlamıştır. Tabiî ki başkaca etkenler de olmuştur. Artık bu tür cemaatler ile arabesk kültürünü , bu baskın kültürü kontrol etme mekanizması işlemeye başlamıştı. Bu frenleme mekanizması olası bir patlamayı dizginlemek açısından iyi olsa da , devamında oluşabilecek daha büyük bir patlamanın kontrolünü savunmasız bırakmaktaydı . Elbette bunun farkına varan kurumsal kimlikler vardı. Onlar üzerlerine düşenleri yapmayı kendilerine görevbilmişlerdi.
Ve siyaset
Bu müthiş kitleyi , bu çığ gibi büyümüş kitleyi elbette siyaset mekanizması da kullanmak isteyecekti. Bu kitleye hitap eden siyaset güdülmeye başlandı. Buralara hitap eden cemaatlerin sırtı sıvazlanarak destekleri alındı önce. Bu cemaatlerde elbette el altından zaman zaman değişse de sırtlarını sıvazlayan , çıkarları doğrultusunda adım atan siyasi partileri desteklediler. Hatta partilerden kontenjanlar aldılar. Dolaylı olarak din , siyasetin içine sokulmuş oldu. Bu artık o kadar aşikar bir hal aldı ki buna kimse şaşırmıyor.
Mevcut arabesk kültür hayatın her alanında baskın kültür olmaya başlayınca , bu kültürün bütün özelliklerini yansıtan siyasi partiler rağbet görmeye başladı. Yapılan ajitasyonlar halk tarafından benimsendi. Çünkü halk zaten acıyı hayatlarının bir parçası olarak görmeyi kabullenmişti. Acılı sözleri kullanan siyasi partileri de kendilerinden birileri olarak görmeye başladılar.
Bu baskın kültüre hitap edemeyen siyasi partiler , maalesef istedikleri orana ulaşamadılar. Konjonktürel olarak patlamaların olması durumları müstesna bütün siyasi hayatımız bu baskın kültürün gönlüne hitap edebilen siyasetçileri başımıza getirmeleriyle sonuçlanmıştır.
Bu böylemi devam edecektir diye düşünmeye başladığımızda şu cevabı verebiliriz. Bu baskın kültür giderek teknolojinin ilerlemesi ile , artık başkaca bir kültüre yerini bıraksa da din açısından hala etki altındadır. Yeni arabesk kültürü artık ajitasyon değil , umursamazlık olarak yeni bir hastalığa yakalanmıştır. Bu belkide daha önemli bir sorun olacaktır. Bunun için yapılması gerekenleri siyasiler değerlendirip önlemlerini baştan alırlarsa iyi olur…