1975 yılının son ayları…
Başbakan Bülent ECEVİT’in istifasından sonra aylarca hükümet kurulamamış. Ülke hükümetsiz. Bu yüzden sorunlar birikiyor.
MHP Genel Başkanı Alpaslan TÜRKEŞ’in büyük gayretleri ile 1. MC Hükümeti kurulma aşamasına gelmiş durumda. Koalisyona katılacak partiler Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi.
Bu aşamada MHP Büyük Kurultayı yapılıyor. MHP Genel Başkanı Alpaslan TÜRKEŞ, Kurultay’da yaptığı konuşmada koalisyona katılmalarının temel gerekçesini şöyle açıklıyordu: Sol’un ihanet derecesine varan davranışları karşısında, Sağ ile olan kavgamızı erteledik.
“Sağ ile olan kavganın ertelenmesi” demek, ileride “Sağ ile bir kavga” yapılacağının üstü örtülü bir biçimde ifade edilmesi idi.
Peki, acaba “Sağ” kimdi, ne idi?
Sağ, halen yanlış bilindiği gibi, milliyetçi-muhafazakar kesim değildi.
Sağ, bugün “Küresel Emperyalizm” dediğimiz, o yıllarda ise kısaca, “Kapitalizm” denilen ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin temsil ettiği “Kapitalist Emperyalizm” idi.
Rahmetli TÜRKEŞ, o konuşmasıyla Kapitalist Emperyalizme karşı alternatif olduğunu açıklamış oluyordu.
Kapitalist Emperyalizm ve içerdeki uzantıları, mesajı hemen aldı ve öteden beri güvenmediği, tehlikeli bulduğu TÜRKEŞ’i ve MHP’yi mimlediler.
12 Eylül 1980 Darbesi, zaten Kapitalist Emperyalizmin güdümünde yapılmıştı. Kapitalist Emperyalizm, bu fırsatı sonuna kadar kullandı ve bütün saldırı mekanizmalarıyla MHP’nin ve ülkücülerin üzerine çullandı.
12 Eylül’den sonra MHP ve ülkücü kuruluşların lider kadrolarına ve hapse tıkılan ülkücülere hangi işkenceler yapıldığı, MHP’yi ve ülkücü kadroları imha etmek için hangi komploların düzenlendiği biliniyor. Bunları tekrar etmeyeceğim.
Kapitalist Emperyalizm, bütün gayretlerine rağmen MHP’yi ve ülkücü kadroları imha etmeyi başaramadı. Milliyetçi Hareket, 1987 yılından sonra Rahmetli TÜRKEŞ’in liderliğinde yeniden toparlanmaya başladı., MÇP olarak yeniden siyaset sahnesine çıktı.
MÇP, 1991 yılında 19 milletvekili ile Meclis’e girmeyi başardı. MÇP, daha sonra MHP olarak adını değiştirerek yoluna devam etti. MHP’nin önündeki engelleri aşarak yeniden yükselişe geçeceği anlaşılınca Kapitalist Emperyalizm, bu defa içerdeki uzantılarını kullanarak MHP’yi bölmeyi amaçladı. Kapitalist Emperyalizm, ne yazık ki amacına ulaştı. Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU, bazı arkadaşlarıyla Kapitalist Emperyalizmin sivil uzantılarının oyununa gelerek MHP’den istifa ettiler.
Muhsin YAZICIOĞLU ve arkadaşlarının istifası MHP’ye çok önemli bir darbe vurdu. Bu sebeple MHP, 1995 seçimlerinde barajın altında kaldı.
Rahmetli TÜRKEŞ, siyasi tecrübesi sayesinde MHP’yi yeniden ayağa kaldırmayı başardı. MHP’nin bir dahaki seçimde Meclis’e gireceği belli olmaya başlamıştı. Ancak, Başbuğ’un ömrü bunu görmeye yetmedi, Rahmetli, 1997 yılında vefat etti.
Alpaslan TÜRKEŞ’in vefatından sonra Devlet BAHÇELİ liderliğindeki MHP, 18 Nisan 1999 seçimlerinde ikinci parti olarak Meclis’e girmeyi başardı.
MHP, Bülent ECEVİT’in Başbakan olduğu 57. Hükümete koalisyon ortağı olarak girdi. Kapitalist Emperyalizm, MHP’nin güçlenmesini ve tek başına iktidara gelmesini istemediğinden bin türlü entrika ile ekonomik kriz çıkartarak 57. Hükümeti ve MHP’yi yok etmeye çalıştı. Bu amacında büyük oranda başarılı oldu. Hükümet yıkıldı. 2002 yılında yapılan seçimlerde MHP ve koalisyonun diğer partileri baraj altında kaldılar.
Yıkılan Koalisyonun diğer partileri DSP ve ANAP zamanla yok olup tarihe karıştılar. Ancak, MHP yeniden ayağa kalkmayı başardı. 2007 seçimlerinde 70 milletvekili ile yeniden Meclis’e girdi.
Günümüzdeki adıyla Küresel Emperyalizm, BOP adını verdiği emperyalist planıyla Fas’tan Orta Asya’ya kadar olan bölgeyi yeniden dizayn etmek istiyor. Bu dizayn amacının temel sebebi, çok önemli petrol ve doğalgaz kaynaklarının bu bölgede olması. Küresel Emperyalizm, yapmak istediği dizaynı, ulus devletleri yıkıp yerine kukla devletçiler oluşturarak gerçekleştirmek istiyor. Çünkü, ulus devletler Küresel Emperyalizmin önündeki en büyük engel. Yıkılması planlanan ulus devletlerden birisi de Türkiye Cumhuriyeti.
Küresel Emperyalizm, Türkiye’yi bölüp parçalayabilmek için 2002’den beri kendisine AKP, Cemaat ve BDP gibi çok önemli partnerler bulmuş durumda. Savaşsız, işgalsiz Türkiye’yi birtakım federe devletlerden oluşan bir federasyona dönüştürmek için adım adım ilerliyorlar. Bu yolda epey de mesafe katettiler. Ancak, son vuruşu yapmadan nihai hedeflerine ulaşamayacaklarını iyi biliyorlar. Yapmak istedikleri son vuruş, Anayasayı tamamen değiştirmek. Anayasayı tamamen değiştirip federasyona geçişi sağladıkları zaman nihai hedeflerine ulaşmış olacaklar.
Küresel Emperyalizm ve partnerlerinin önünde çok önemli iki engel vardı. Biri Devlet BAHÇELİ liderliğindeki MHP, diğeri Deniz BAYKAL liderliğindeki CHP. 2010 yılında bir kaset komplosu ile CHP’yi saf dışı etmeyi başardılar. Kemal KILIÇDAROĞLU liderliğindeki CHP Onlar’ın istediği kıvama geldi.
Küresel Emperyalizm ve partnerleri Devlet BAHÇELİ liderliğindeki MHP’yi de istedikleri kıvama getirmek için 2011 seçimleri öncesindeki alçakça kaset komplolarını düzenlediler. Ancak, amaçlarına tam ulaşamadılar. MHP, epey oy kaybetmiş olsa da gene 52 milletvekili kazanarak Meclis’e girmeyi başardı.
Küresel Emperyalizm, hala hedefine ulaşamadı. Hedefine ulaşabilmesi için MHP’yi mutlaka saf dışı etmesi gerek. Bu sebeple Küresel Emperyalizm, bütün planlarını MHP’yi saf dışı etmek üzerine kurmuş durumda.
MHP ve Türk Milliyetçileri, Rahmetli TÜRKEŞ’in o günün özel şartları nedeniyle ertelediği kavgayı bu gün vermek zorunda. Yukarıda açıkladığımız üzere biz kavgadan vazgeçsek bile Küresel Emperyalizm vazgeçmiyor. Bu yüzden Türk Milliyetçileri olarak bu gerçeğin farkına vararak aramızdaki meseleleri kavga etmeden hallederek saflarımızı sıklaştırmak, birbirimize kenetlenmek durumundayız. Enerjimizi birbirimizi yıpratmak için harcamak yerine Küresel Emperyalizm ve işbirlikçilerini yenilgiye uğratmak için harcamalıyız. Bunu başaramaz da Küresel Emperyalizm karşısında yenilgiye uğrarsak gelecek nesiller kesinlikle bizleri affetmeyecektir. Bu sebeple her milliyetçi-ülkücü aklını başına devşirerek davranmak zorundadır. Bütün milliyetçilerden beklenen budur.
Not:Gazeteci-Yazar Ferruh SEZGİN’in “Sistemin İntikamı”adlı kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.