Dr. Abdülkadir SEZGİN ([email protected])
Sünnilik ve Alevilik Bir Birinin Karşıtı mı?
Basın ve internet sitelerinde yer alan haberlere göre “Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” ders kitaplarına, önümüzdeki ders yılından itibaren; Alevilik, Caferilik, Musahiplik gibi dini kavramlarda girecek[1].
Konuya ilişkin haberler okunduğunda, “12’nci sınıfta, Alevilik, İslam düşüncesinde çeşitli tasavvufi yorumlar arasında yer aldı. Yesevilik, Mevlevilik, Nakşibendiyye, Kadirilik ve Alevilik-Bektaşiliğin tasavvufi bir oluşum olduğu vurgulandı”, denilmektedir
Hâlbuki iktidara yakın bilim adamları içinde yer aldığı bilinen dostum Mümtaz’er TÜRKÖNE “Alevî Çalıştayları’nın sonucu” başlıklı makalesinde Aleviliği diğer aydınlar gibi “Sünnî inanç” ile “Alevi İnanç” kesimleri şeklinde değerlendiriyor[2].
Bu çağdaş aydınlara göre Alevilik ve Sünnilik bir birinin karşıtı idi ve bu çalıştaylar da bu iki tarafı bir araya getirecekti. “Sünni inanç devlet içinde himayeye sahip ve statükoya sımsıkı sarılıyor” denilerek işin zorluğuna dikkat çekiyordu. Yapılan çalıştaylarda da buna dikkat edilmemişti.
Demek ki, Sünnilik ile Alevilik aynı şekilde, aynı gurupta, aynı statüde ve bir birlerinin zıddı iki inanç?!..
İslam Dünyasında Var Olan Mezhepler
İslam dünyasında gerçekten de iki büyük İslam anlayışı vardır.
1. Kısa adıyla Sünni, asıl ismi ile de “Ehl-i Sünnet vel Cemaat”
2. Şii veya Şia diye isimlendirilenler.
Bu iki guruba mensup olanların da Müslüman olduklarında asla şüphe yoktur. Birini gurupta yer alanlar iki ana mezhepte yer alırlar;
a) İnanç Mezhepleri
b) Amelî (ibadetlerin yapılışına ilişkin uygulamalar) Mezhepler
Sünni kabul edilen dünyada, günümüze kadar gelmiş İKİ ana inanç mezhebinin var olduğu kabul edilir.
a) Eş’ari Mezhebi
b) Maturidi Mezhebi
Geçtiğimiz yüzyılda bunlara “SELEFİ” veya “SELEFİYE” adıyla yeni bir mezhebin daha katıldığı biliniyor. Halkın VEHHABİLİK dediği, Suudi Arabistan merkezli mezhep.
Amelî (ibadetlerin yapılışına ilişkin uygulamalar)Mezheplere gelince, (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli) mezhebi olarak bilinen dört mezhepten söz etmek gerekmektedir.
Şiilik veya Şia’ya mezhep olarak bakıldığında üç alanda mezhep olduğu görülür;
a) İnanç Mezhebi
b) Amelî (ibadetlerin yapılışına ilişkin uygulamalar) Mezhep
c) Siyasi Mezhep
Daha çok İran örneği ile ülkemizde tanınan Şii mezheplerin ortak özelliği ve Sünni mezheplerden ayıran özellik üçüncü şıkta yer alan özelliğidir.
Şiilerin “devlet başkanlığı” anlamına gelen “İmamet” meselesini inanç esasları arasına almış olması, Sünni mezheplerde olmayan özelliktir. Yani bir devlet hem Şii mezheplerden birine mensup, “hem de dünyevi devlet” kuralı anlamına gelen “laiklik ilkesini” inanç gereği kabul edemez.
Şii dünyasında da üç mezhep bulunduğunu da kaydetmemiz gerekecektir:
1. Caferilik, (Azerbaycan, Türkiye, Afganistan, İran, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt ve körfez ülkeleri gibi yerlerde mensupları vardır).
2. İsmailîlik (Bengaldeş, Pakistan, Hindistan bölgelerinde mensubu var),
3. Zeydilik (Yemence çevresindeki ülkeler ile kısmen Mısır’da taraftarları var.
Caferilik konusunu ayrı makale konusu yapmak gerekse de, asıl problemin “ülkemizdeki Caferi sorunlarını tespit ve çözüm üretmek yerine, sadece Kerbela törenlerine katılım”la sorunları artırdığımıza dikkatleri çekmek istiyoruz.
Eğer aydınların, bilim adamlarının dediği doğru olsaydı, yukarıdaki sayılanlar arasında “ALEVİLİK” diye bir ismin de geçmesi gerekmiyor muydu?
Demek ki Alevilik sayılan kategorilerde yer almamaktadır.
Alevi Vakıf ve Derneklerinin Talepleri ve Çalıştaylar
Bu amaçla toplanan ve Çalıştaylarda “ortak görüş” belirlemek isteyen alevi vakıf ve dernekleri de görüşlerini buna göre sıralamıştı.
Daha 1. Çalıştay öncesinde toplanan Alevi Vakıf ve dernekleri de 5 madde üzerinde anlaşarak çalıştaylara katılmıştı.
Anlaşmaya varılan sorun başlıkları da şunlardı:
a) Cem Evlerinin yasal statüye (konuma) kavuşturulması,
b) Zorunlu din derslerinin kaldırılması,
c) Madımak Otel’inin Müze yapılması,
d) Alevi köylerine cami yapılmasının durdurulması ve buraya atanan imamların geri çekilmesi,
e) Alevi inanç merkezlerinin, alevi kurumlarına bırakılması…..
Bu maddeler sıralı çalıştaylarda incelendi, bunlardan “Madımak Otel’inin Müze yapılması” gerçekleşme yoluna girdi. Otel devletçe satın alındı, yapılacak olan neyse, yapılacak gibi görünüyor. Demek ki, Alevilik sorununun veya Alevilerin sorununun 1/5 (beşte biri) ha çözüldü çözülecek…
“Cem Evlerinin yasal statüye (konuma) kavuşturulması” meselesi de her hangi bir şekilde çözülecek gibi görünüyor. Etti mi 2/5 (beşte iki).
“Alevi inanç merkezlerinin, alevi kurumlarına bırakılması” tam anlaşılmasa da, günümüzde “Cemevi” binalarının “Alevi kurumları” tarafından işletilmesine imkan verilmesi anlamına geliyor. Buna da bir “kamu yararına çalışan dernek veya vakıf statüsü” gibi dolambaçlı da olsa bir yol bulunacak. Etti mi 3/5 (beşte üç).
“Zorunlu din derslerinin kaldırılması” da seçim sonrasında “yeni anayasa” ile değişecek. Al sana 4/5 (beşte dört).
“Alevi köylerine cami yapılmasının durdurulması ve buraya atanan imamların geri çekilmesi”nin ise, lafı bile olmayacak kadar basit bir iş olmalı. Bir bakanlık emri ile iş bitebilir.
Demek ki, Alevi sorunu bitti, sorun çözüldü ve Alevi vatandaşlarımıza da saz çalıp bayram yapmaları kaldı.
Hiç kimse kendisi de milleti de kandırmasın, çalıştayların tek yaptığı doğru, önceden herkesin bildiği, evet bildiği halde “devrin kanunu” korkusuyla söyleyemediği Aleviliğin Hacı Bektaş Veli’ye bağlı Tarikat olduğu hakikatidir.
Nihayet Aleviliğin öğretim programlarında “Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” dersinde nasıl yer alacağı konusundaki Devlet bakanı sayın Faruk ÇELİK’in açıklamasında yer almış olmasıdır:
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, “Yesevilik, Mevlevilik, Nakşibendiyye, Kadirilik ve Alevilik-Bektaşiliğin tasavvufi bir oluşum” yani “Tarikat” olarak yer alacağına dair haberdir.
Ancak müfredatta sınıflara göre yer alacak konulara bakılırsa, pek çok konuyu öğrenciler anlamayacak ve yeni sorunlara da sebep olacaktır.
İlköğretim 4. Sınıfta “Sünniler Allah der, Aleviler Bismişah”, der diye öğretilecekmiş. Yine aynı sınıfta, “Sünni İslam inancındaki dualarla birlikte Alevilikteki uyku duası ve sabah duası” da yer alacakmış.
“Cem ve çeşitleri” konusu işlenirken, “Düşkünlükten kaldırma cemi, dardan indirme cemi” gibi ayrıntılara da girilecekmiş.
“6.Sınıfta, Namaz ve Cem ibadeti” yani “Sünniler Namaz kılar, Aleviler Cem yapar”, şeklindeki ateist görüş ile “7. Sınıfta, Aleviler ve Kuran. Alevi Cemlerinde Okunan Bir Nefes: Mahrum Eyleme”; 8. Sınıfta, Alevilikte Ali’yi Çağır Duası (Nadi Ali) öğretilmesini çocuk zekâsının nasıl algılayacağı bir yana, “11. Sınıfta, İslami Bir Akım olarak Alevilik-Caferilik”[3] Alevilikle Caferiliğin siyasi mi, ideolojik mi ne ise, bir “akım” olarak sunulacağı fikri aklın alamayacağı kadar karışık görünüyor.
Örnekleri çoğaltılabilecek bu tarz derslerin, okullarda okuyan çocuklarımızı “Alevi-Sünni” diye ayırmayacağını kim iddia edebilir? Bir de şu açıklamaya bakınız:
“Milli Eğitim Bakanlığı, gelecek öğretim yılından itibaren lise Din Kültürü ve Ahlak bilgisi dersinde, "Alevilik" konularının yer alacağını açıkladı. Bakanlık bürokratları gayrimüslim öğrencilerin din dersini okumak istemediklerinde dilekçe vererek bu dersten muaf olduklarını hatırlattı, "Alevi vatandaşımızın da dilekçeyle başvurması gerekir" dediler”.
Bu açıklamadaki, Alevi çocuklarının gayr-i Müslim sayıldığı anlamına gelmiyor mu?
“Din ve ahlâk” kelimelerini isminde taşıyan bir derste bu bölücülük nasıl yapılabilir?
Aynı Derste Alevilik Anlatmaktansa Tasavvuf Dersi
Bize kalırsa “Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” ders kitaplarının formu değişmemelidir.
Mâdemki Hükümet Aleviliği tasavvufi yorum, öteki adiyle tarikat olarak kabul ediyor, TASAVVUF adlı yeni bir ders koymalı; çocukların sınıf seviyelerine uygun programlarla İslam düşüncesi verilmelidir.
Elbette bu tasavvuf dersinde de Aleviler’de böyle, Sünniler’de şöyle şeklinde yazılım ve sunum olmamalıdır. Temel olarak İslam tasavvufu ve tasavvufun uygulama alanları olarak da tarikatlar, tarikatlarda usul, erkan, zikir, dua ve ibadetler de biri, diğeri ile karşılaştırılmadan verilmelidir.
Sorun Alevi Sorunu Değil, Aynı Alandaki Türdeşlerin Sorunu
İleri demokrasi vadeden siyaset, gerçekten demokrat ve hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirmek istiyorsa, Merhum ÖZAL’ın yaptığını yaparak, 677 sayılı Tekke ve Zaviyeleri yasaklayan, gizli tarikat ve gizli tarikatçılığı başımıza musallat eden yasayı değiştirme yollarını aramalıdır.
Bu yapıldığında Aleviliğin bütün sorunları çözülür. Mesela, “Serçeşme” yani hacı Bektaş Veli evlatlarından olan BEKTAŞİ ÇELEBİSİ, Hacı Bektaş Dergâhına, MEVLEVİ ÇELEBİSİ Mevlevi Dergâhına oturmuş olur.
Aynı tür içinde yer alanlar da bu haktan yararlanır. Yani tarikatları, kapandığı gün yürürlükte olan mevzuata yakın bir düzenleme ile, devletin gözetim ve denetiminde serbest bırakmaktan başka çaremiz kalmamıştır.
Bunu siyasi kaygıyla, oy amacıyla ötelemek bu millete yapılacak en büyük YEZİTLİK sayılmalıdır.
Bunun da iki yolu bulunmaktadır:
1. Siyasi partilerin ittifakı, anlaşması ile,
2. Bu sağlanamıyorsa, bürokrasinin ittifakı ve anlaşması yolu.
Bu yol denenmeden, Alevilik, Bektaşilik, Mevlevilik, Kadirilik, Nakşilik, Gülşenilik, Ahilik, Cerrahilik ve diğerlerinden her hangi birisine kanunun yasaklaması aleyhine amaç taşıyan siyasi parti kapatılma riski ile karşılaşacaktır[4].
1.Şık sağlanamayacak, siyasi partiler arasında diyalog ve işbirliği sağlanamazsa, 2. Şıkkı sağlayacak kurumun Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu, olması gerektiğini de aklımızda tutmalıyız.
Çünkü devlet denilen, insan aklının bulduğu en büyük organizasyon, strüktürlerin yani kendisini meydana getiren parçaların bütününün adıdır. Her parçanın yetki ve sorumluluk alanı ayrıdır. Alevilik, bir din sorunudur; Diyanet İşleri Başkanlığı da bu sorunu çözmeye memur devletin “ana hizmet birimi”dir.
Dipnotlar:
[1]“Gelecek ders yılında kitaplara Alevilik, Caferilik, Musahiplik gibi dini kavramlarda girecek”. http://www.internethaber.com/alevilik-ders-kitaplarinda-nasil-yer-alacak 318325h.htm#ixzz19ms9LTYm
[2] Bakınız; [email protected] 11 Şubat 2010,
[3] Lütfen(2)nolu dipnota bakınız.
[4] 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunun 84. Maddesine bakınız.