Avrupa panikte!
Ortadoğu’nun kan gölü coğrafyasından kaçıp, sınırlarına dayanan mültecileri engelleyebilmek için, ülkemize aleni ahlaksız tekliflere başvuracak kadar panikte! Toplantı üstüne toplantılar yapılırken, Türkiye birdenbire meselenin tüm ağır yükünü üstlenecek ülke olarak pazarlıkların hedefine oturuverdi.
3 Milyon mülteciyi zaten ağırlamakta olan Türkiye; Avrupa’nın âli menfaatleri ve keyfi için kalkan olacak, kendi ülkesinde kalmalarını temin edip, Avrupa ülkelerine geçişine engel olacakmış!..
Karşılığında para bile verirlermiş…
Vatandaşlarımıza vizede kolaylıklar bahşederlermiş.
Kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği bünyesine giriş için bu vazifesini de eksiksiz yapması gerekirmiş.
Hatta son zamanlarda ayrı düşüp, devamlı suçladıkları Erdoğan’ı bile çok sevebilirlermiş!..
***
Ortadoğu kan gölü…
Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, her yerin yakılıp yıkıldığı, virane coğrafya daha uzun yıllar büyük bedeller ödenecek gelişmeler içinde sürükleniyor. Muhakkak ki Devlet ve Millet oluştaki çıkmazları ve zaafları bu ağır bedeli yaşamalarının temel sebebi olarak ortadadır. Ancak yine bilinen gerçektir ki; tüm bu gelişmeler Batının menfaatleri için, batı tarafından projelendirilen, batı tarafından yürütülen ve batı tarafından nihayetlendirilecek olan kirli bir savaştır.
Oluşturdukları vahşi bataklıktan kaçabilme imkanı bulan, çaresiz çoluk çocuk az sayıda insana dahi tahammül edemeyecek kadar insanlıktan uzak durumdadırlar.
Yollarda ölen, denizlerde boğulan binlerce insan, küçük bebeler vicdanlarını sarsmamaktadır.
***
Aslında şaşırtıcı değildir…
90 lı yıllarda; Irak’ta yüzyıllık projeleri Kürdistan amaçlı başlattıkları karışıklıkta yine ülkemize yüz binlerce Peşmerge akın etmişti. Fransa Devlet Başkanı Mıtterand’ın, büyük Kürt hakları savunucusu sevgili eşi Türkiye’ye gelmiş, şov yapmış, Dünya’ya ne kadar insancıl olduğunu göstermişti.
Sadece 4 kişiyi Fransa’ya götürürken, dişlerine dahi bakmaktan çekinmeyip, sıkı bir sağlık kontrolünden sonra, seçerek almıştı!..
***
Biraz daha geriye gidersek; İstiklal savaşımız döneminde, ülkemizde yüzyıllardır beraber yaşadığımız Ermeni vatandaşlarımızdan bir bölümünü kışkırtıp, kendi menfaatleri için isyan ettiren Fransızlar, yenilip topraklarımızdan ayrılırken kalleşliklerinden vazgeçmemişlerdi.
Gece erkenden yola çıkan Fransızlar Ermeniler uyanmasın yük olmasın düşüncesiyle atlarının ayaklarına keçe bağlamış sessizce sıvışmışlardı. İsyana katılan Ermenileri yalnız ve çaresiz kaderleriyle baş başa bırakarak kaçmışlardı.
Ne acıdır ki; bugün sözde soykırım iddialarının en büyük savunucusudur Fransızlar!.
***
Yine; Avrupa Birliği masalıyla Türk Milletini kapısında oyalayan bu güruh, imzaların atıldığı mekanı dahi ahlaksızca seçmiş, Ömrünü Türk düşmanlığıyla geçiren Papa Innocentus heykelinin önüne Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı ve Başbakanını oturtmuş, maksat ve niyetini açıkça ortaya koymuştu.
***
Tarihin her dönemi Haçlı kültürünün vahşetleriyle bezenmiştir.
İnsan hakları, özgürlük, demokrasi gibi kavramların arkasına sığınıp, her türlü vahşiliği sergilemekten çekinmeyen, katiller ordusu onlardır.
Savaş; Türk Milletinin elinde ne kadar kutsal, ne kadar haklı, ne kadar meşru ise, Haçlı toplumların elinde o kadar kahpedir!..
Dünyanın çoğu yerinde yaşanan kaosu anlamak istersek!
Söz sahibi “Batının” meşrebindeki alçaklığı görmek yeterlidir!..