İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Gittiği illerdeki esnaf ziyaretleriyle ilgili de konuşan Akşener, geçmiş dönem İBB’de yapılan arazi satışıyla ilgili “Milletin hakkını hukukunu savunacak, bu yolsuzluğun hesabını soracak onurlu savcı ve hâkimleri göreve çağırıyoruz.” dedi. Çevre Bakanı Murat Kurum’a Marmara denizindeki müsilaj sorunuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı sonrası acil eylem planı hazırlanmasına başlanmasına sert tepki verdi.
Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Çevre bizim işimiz” sözünü hatırlatarak, “Yani bir konuda bu benim işim dediği anda ben titremeye başlıyorum. Tansiyonum düşüyor. Nasıl bir endişe duyuyorum, nasıl bir endişe duyuyorum anlatamam size” dedi. “Şayet Erdoğan’ın çevreciliği de ekonomistliği gibiyse milletçe büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Allah sonumuzu hayır eylesin” dedi.
Akşener: “Onurlu savcı ve hâkimleri göreve çağırıyoruz”
“İBB’de geçmiş dönemde yaşanan AK parti için küçük milletimiz için ise oldukça büyük bir yolsuzluktan bahsetmek istiyorum. Vatan Caddesi’nde belediyeye ait olan bir yeşil alan bir firmaya 25 milyon liraya satılıyor. Ardından bir düzenleme ile bu alan imara açılıyor. Böylece fiyatı katlanıyor. Bir süre sonra aynı arsayı aynı belediye 430 milyon liraya geri alıyor. Böyle bir şey, mantık, akıl, yürek neresi alır bunu! Bu rezaletle milletin belediyesi yani milletin bizzat kendisi 405 milyon lira zarara uğruyor. O para da o firmanın cebine giriyor. Aynı arsa yeni bir kararla yeniden yeşil alan oluyor ve bugünkü piyasa fiyatına göre fiyatı 90 milyon lira oluyor. Milletin hazinesine düşmüş şu arsızlığa bakar mısınız? Millet İttifakı’nın büyükşehir belediyesi suç duyurusunda bulundu. Şimdi söz yargının. Milletin hakkını hukukunu savunacak, bu yolsuzluğun hesabını soracak onurlu savcı ve hâkimleri göreve çağırıyoruz.”
Nişasta Bazlı Şeker kotasının artırılmasını eleştiren Akşener şunları söyledi:
“Lafa geldi mi, yerli ve milli olduğunu söyleyen bu iktidarın işi gücü, yabancılara kazandırmak. Kendi çiftçisi zor durumdayken, elin çiftçisini zengin eden de bunlar kendi yetiştiricisi perişanken, angus alıp başka ülkeleri zengin eden de bunlar. Kendi şeker fabrikalarını, yok pahasına satıp, stratejik bir ürünü, gayrı milli hale getiren de bunlar, yeni Amerikan Başkanı’na şirin görünmek için Cargill’in şekerindeki zehir miktarını artıran da bunlar”
Marmara Denizi Felaketle Boğuşuyor
“AK Parti iktidarı, Türkiye’yi her alanda beladan belaya savururken, biliyorsunuz, Marmara Denizi de bir felaketle boğuşuyor. ‘Müsilaj’ adı verilen deniz salyası, Marmara’daki deniz yaşamını ve kıyılarımızı tehdit ediyor. Bir şeyin altını özellikle çizmek istiyorum: Bu bela yeni değil. İlk olarak 2007 yılında ortaya çıktı. Bugünküne göre çok daha küçük boyuttaki o felaket, ancak iki yılda temizlenebildi. Peki, sonra ne oldu? 2020 yılının Kasım ayında, yeniden ortaya çıktığında bilim dünyası, başta Bakanlık olmak üzere, ilgili birimleri uyardı, ‘Önlem alın’ dedi. Peki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ne yaptı? Mayıs’ın ortalarına kadar, bu salgının sıradan bir plankton artışı olduğunu, numune almaya bile gerek olmadığını söyledi. Ama son bir haftada, müsilaj kıyılarımızı sarıp, gündem olunca, nihayet Bakanlık, ‘Acil durum eylem planı’ yapmaya başladı. Onlarca bilim insanının, aylardır yaptığı uyarıya kulak asmayan Bakanlık, sustu sustu, en sonunda Sayın Erdoğan, ‘çevre bizim işimiz’ deyince, nihayet adım attı. İşe bakar mısınız? Şu üstün liyakate bakar mısınız? Devletin bakanı, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla’ demeden işe başlayamıyor. Bilimin uyarısı yetmiyor. Vatandaşın tepkisi yetmiyor. Bu işinin ehli arkadaş, Sayın Erdoğan parmak şaklatmadan adım atamıyor”
Akşener’den Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum’a sert müsilaj tepkisi!
“Sen bu konunun bakanı olarak, ne işe yarıyorsun? Seni oraya, koltuk boş kalmasın diye mi oturttular? Seni o koltuğa, sağa sola git, fotoğraf çektir, bir de üstüne maaş al diye mi oturttular? Senin işin bu değil mi? Sekiz ay önce, bambaşka açıklamalarla sorunu görmezden geldiniz, bugün sırf Sayın Erdoğan parmak şıklattı diye, acil eylem planı hazırlamak yarışına girdiniz. Bir de hala, utanmadan işinizi yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Böyle ciddiyetsizlik olur mu? Böyle basiretsizlik olur mu? Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Ayıptır, günahtır.
İktidara Marmara Denizi için çözüm önerileri
“Marmara Denizi’ni kurutma ihtimali olan bu belaya karşı ne yapılması gerektiğine dair çalıştık. Öncelikle bu sorunun öncelikle yerel yönetimlerin yükü olmadığının bilinmesi gerekiyor. Bakanlık zor zahmet de olsa büyükşehir belediyelerimizi de dahil ettiği bir süreç başlattı. Bunun devamında atılacak adımlar için de iktidara buradan çağrıda bulunmak istiyorum; Marmara Denizi’ne dökülen atık suların bir kısmı değil tamamının ileri biyolojik arıtmadan geçmesi gerekiyor. Bunun için merkezi yönetim olarak yerel yönetimleri destekleyin. Mevcut arıtma tesislerini bir an önce ileri biyolojik arıtma tesislerine gidin, gerekirse kamulaştırmaya gidin. Gübre kimyasal ve ilaç kullanımının azaltılmasını sağlayın. Marmara Denizi’ne atık su döken nüfusu 5 binden fazla olan yerleşimlerde hızla biyolojik arıtma tesisleri kurun. “