Akşener, 2023 seçimlerine 5 ay kaldığını hatırlatarak, “Yalnız, seçim tarihi yaklaştıkça, iktidar da, seçimleri erkene almak için, adeta çırpınmaya başladı. Seçimleri kazanabilecekleri, ideal bir tarih arayışına girdiler. Mikrofonu önünde bulan, her AK Partili, başka bir yorumda bulunuyor. Hatta en son, güzelim haziran ayına bile çamur atmaya başladılar. Neymiş efendim? Haziran ayı sıcak oluyormuş. Haziran ayında sınavlar varmış. 2018’de, erken seçim kararı aldığınızda haziran ayı, pek bir güzeldi de, şimdi birden sıcak mı oldu?” ifadelerini kullandı.
“Haziran ayına çamur atmalarının, elbette farklı bir sebebi var” diyen Akşener, “Halının altına süpürdükleri pisliklerin, hazirana kadar, ortaya çıkmasından korkuyorlar. ‘Döviz kurlarını, hazirana kadar tutamayız. diye korkuyorlar. Verdikleri maaş zamları, hazirana kadar, eriyip gidecek diye korkuyorlar. Sayın Erdoğan, sen hiç kendini yorma. Buradan açıkça ilan ediyorum. Önümüzdeki 5 ayda, senin seçilebileceğin, herhangi bir tarih yok. İster yarın yapılsın, ister bir ay sonra, sandıkta senin için, emeklilikten başka bir seçenek yok. Sana bir dost tavsiyesi: Yancılarınla, kafa kafaya verip, hesap yapacağınıza, son 5 ayında giderayak, doğruları yapmak için çaba sarf et.” diye konuştu.
Akşener, memur ve emekli maaşının yüzde 25 açıklanmasının ardından yüzde 30’a çıkarıldığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Bay Kriz, sözde lütuflarını milletimizle paylaştı. Kimse bilmiyor. Niye en başında yapmadı? Kimse bilmiyor. Hangi hesaba dayandırdı? Onu da kimse bilmiyor. Sayın Erdoğan; ‘Yersen’ siyasetiyle, devlet yönetilmez. Devlet yönetmek, ciddiyet ister, ciddiyet. Öyle keyfinize göre konuşamazsınız. Öyle canınızın istediği gibi davranamazsınız. İYİ Parti iktidarına, çok ama çok az kaldı. Uzun ince bir yoldasın, gideceksin, sandık gelince. Artık yolun sonu göründü. O sene, bu sene.”
Akşener, “Ülkemizde, yaklaşık 1 milyon 500 bin öğrencimize, hizmet eden, 400 bin öğretmenimiz için, istihdam oluşturan ve aileleriyle birlikte 1 milyon 600 bin insanımızın geçimini sağlayan, özel okullar ciddi bir mali krizle, maalesef karşı karşıya” iddiasında bulunarak, sözlerine şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında, tam bin 100 özel okul, yaşadıkları bu mali kriz sebebiyle kapandı. AK Parti iktidarı yüzünden hayatı atanamama kaygısıyla geçen birikimi saçma sapan politikalarla harcanan mesleği de inatla itibarsızlaştırılan öğretmenlerimiz bu sefer de yine iktidarın beceriksizliği yüzünden, işsizliğe mahkum edildi. Peki öğretmenlerimizin maaşları ne olacak? Ben söyleyeyim. Enflasyon karşısında, zaten oldukça yetersiz kalan yüzde 30’luk artışı bile alamayacak. İşte bu nedenle, İYİ Parti olarak biz de bu sorunu çözmek için he, özel okullarda çalışan öğretmenlerimizi, hem velilerimizi, hem öğrencilerimizi, hem de, özel okul sahiplerini gözeterek; 5 Ocak tarihinde, yüce meclisimize, bir kanun teklifi verdik.”
Türk kültürünün dinamik ve yüksek bir kültür olduğunu söyleyen Akşener, “Türk kültürü, kadim tarihimizin izini taşıyan, kutlu bir mirastır. Bugün gerek, iş gücü anlaşması çerçevesinde gerekse de, Türkiye’nin dış ticaret açılımlarıyla yatırımlar yapan, fabrikalar işleten, okullarda okuyan, akademisyen, doktor, mühendis çıkıp birçok alanda başarılı olmuş 4 kuşağı kapsayan, 7 milyondan fazla insanımız, yurt dışında yaşıyor. Mölln’de, Solingen’de ve Hanau’da, ırkçı saldırılara maruz kalan ve NSU cinayetlerinde katledilen vatandaşlarımızı saygıyla anıyor yakın zamanda yitirdiğimiz sevgi, saygı ve barış abidesi, Mevlüde Genç annemize de, Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.” ifadelerini kullandı.
Akşener, “AK Parti iktidarı, sadece ülkemizde yaşayan vatandaşlarımız için değil, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için de sadece kendi siyasi çıkarlarını düşünerek hareket ediyor.” diyerek, şöyle konuştu:
“Elini değdiği her yere bulaştırdığı yolsuzluğu, haksızlığı, hukuksuzluğu diaspora siyasetine de bulaştırıyor. AK Parti iktidarı, 20 yıl boyunca yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın hayatını, bir nebze olsun, rahatlatmak yerine Avrupa’da bulunan tüm sivil toplum kuruluşlarına, siyaseti sokmayı tercih etti. Sivil toplum kuruluşlarını, adeta parti bürolarına dönüştürdüler. Avrupa toplumu ile, siyasi, sosyal ve kültürel ilişki kurulmasını sağlayamadılar. Dolayısıyla, bugün geldiğimiz noktada; AK Parti’nin, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için, dişe dokunur hiçbir politikası yoktur.”
İYİ Parti olarak yurt dışındaki vatandaşların meselelerini Türkiye’deki meseleler ile aynı ölçüde ciddiye aldıklarını dile getiren Akşener, “Bu ciddiyetimizin, bir göstergesi olarak da hem sizlere, hem de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza bir müjde vermek istiyorum. Önümüzdeki dönemde milletimize sunacağımız seçim beyannamemizin haricinde yurtdışındaki vatandaşlarımıza yönelik ayrı bir seçim beyannamesi daha hazırlayacağız.” şeklinde konuştu.
Akşener, iktidara gelmeleri durumunda yapacakları çalışmalardan bahsederek, “Sivil toplum kuruluşlarının üzerindeki, siyasi baskıyı ortadan kaldıracak, ayrımcılıkla mücadele ve eşit vatandaşlık hakkı için vatandaşlarımıza, gerekli kurumsal desteğin verilmesini sağlayacağız. Özellikle STK´lar ve vatandaşlarımızla, doğrudan iş birliği yaparak kurumsal çalışmaları güçlendireceğiz.” dedi.
Demokrasi destanı yazmaya geldiklerini ileri süren Akşener, “İnsanımız için, bir hürriyet mücadelesini, taçlandırmaya geliyoruz. Tıpkı 1923’te olduğu gibi bir büyük başarı hikayesini, tüm dünyaya anlatmaya geliyoruz. Bu yoldaki en önemli adımlarımızdan biri de, Avrupa Birliği ile yürüttüğümüz ilişkiler olacak. Çünkü bizim için; Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile yürüttüğü ilişkiler, bir küresel rekabet gücü meselesidir. Dolayısıyla bu ilişkiler, Türkiye için Cumhuriyet değerlerimizin yaşatılması, demokrasi standartlarının yükseltilmesi, milli güvenliğimizin korunması, ekonomik refahımızın ve sosyal ilerlemenin, sağlanması meselesidir.” ifadelerini kullandı.
Akşener, Avrupa Birliği ile ilişkilerin Türkiye için her zaman tüm iktidarların sürdürdüğü, stratejik bir devlet politikası olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Hatta AK Parti de, iktidarının ilk yıllarında bu devlet politikasını sürdürmeye çalıştı. Ancak hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da çırak çıkmayı başardılar. Çünkü, Sayın Erdoğan ve iktidarları Türkiye için, hukuki ve demokratik adımları içeren, Avrupa Birliği normlarını kişisel hesapları için kullandılar. Vesayeti yıkma bahanesiyle, sığındıkları standartları vesayetin kendisine dönüştükleri an, bir kenara attılar. Yani aslında, Avrupa Birliği’ni memleketi parti devletine çevirme emellerinin üzerini örtecek, bir süs perdesi yaptılar. İşte o nedenle biz, inatla ve ısrarla, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyoruz.”