Birinci bölümde demokrasinin vazgeçilmez nitelikleri ile demokratik devletin unsurlarını açıklamıştık. Bu bölümde ise demokrasi ve demokratik devlet konusunda halen yaşadığımız sıkıntıları açıklamaya çalışacağız. Bunları maddeler halinde belirtmek konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağı düşüncesindeyim. İşte, demokrasi ve demokratik devlet konusunda yaşadığımız sıkıntılar:
1-Demokrasi ve demokratik devlet konusunda halen yaşadığımız en önemli sıkıntı, terör örgütü PKK’nın baskısı ve tehditleri nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde PKK paralelindeki partiler dışındaki siyasi partilerin örgütlenme, siyasi faaliyette bulunma konularında yaşadıkları zorluklardır. Bu bölgelerde Kürtçü partiler dışında sadece AKP devlet gücü ve imkanlarını kullanarak örgütlenebilmekte ve siyasi faaliyet gösterebilmektedir. Arkasına aldığı devlet gücüne rağmen AKP dahi zaman zaman önemli zorluklarla karşılaşmaktadır. CHP, MHP ve diğer siyasi partilerin ise bu bölgelerde örgütlenmesi, siyasi faaliyette bulunması son derece zordur. Vatandaşlarımız, PKK korkusu nedeniyle özellikle CHP ve MHP’ye üye olmaktan korkmaktadırlar. Bu nedenle iktidar partisi AKP ve Kürtçü partiler dışındaki partiler bu bölgelerde tabela partisi durumundadırlar.
2- Milletvekili genel seçimleri ile mahalli seçimlerde PKK’nın baskı ve tehditleri nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki seçmenler siyasi tercihlerini serbestçe kullanamamakta, istedikleri partilere oy verememektedirler. İktidar partisi AKP devlet gücüne dayandığı için nispeten il ve ilçe merkezlerinde oy alabilmekte, kırsal kesimdeki oyların neredeyse tamamı BDP’ye gitmektedir. Bu durum, demokrasinin vazgeçilmez niteliklerinden olan “Halkın yönetime katılması ve tercihlerini özgürce kullanması” niteliklerinin gerçekleşmesini engellemektedir.
3-Demokrasinin yerleşmesine engel olan hususlardan birisi iktidarı ele geçiren siyasi partilerin bir dahaki seçimlerde iktidarda kalabilmek için devlet imkanlarını pervasızca seçim yatırımı olarak kullanmalarıdır. Devlet gelirlerinin gerçekçilikten ve hakkaniyetten uzak bir şekilde salt oy almak amacıyla kullanılması seçmen tercihlerini belli oranlarda değiştirebilmektedir. Bunun olduğu bir yerde halkın yönetime katılmasından, tercihlerini özgürce kullanmasından söz etmek mümkün değildir.
4-Mevcut Siyasi Partiler Kanunu, başlı başına demokrasiye engeldir. Bu kanunda çok sayıda antidemokratik hüküm mevcuttur. Mevcut Siyasi Partiler Kanunu’na göre genel başkanları normal yollarla değiştirmek mümkün değildir. Parti genel başkanı, hiçbir gerekçe göstermeden istediği il ve ilçe teşkilatını görevden alabilmekte, seçimle gelen insanların yerine hiç seçime girmemiş kişileri parti yöneticisi olarak atayabilmektedir. Milletvekili adayları ile belediye başkan adayları çoğunlukla genel başkan ve ekibi tarafından belirlenmektedir. Siyasi partilerin iç yapılarında demokrasi işlemezken ülke genelinde demokrasinin varlığından söz etmek herhalde gerçekçi bir davranış olmayacaktır.
5-Demokrasinin ve demokratikleşmenin önündeki önemli engellerden birisi de milletvekili genel seçimlerinde uygulanan %10 seçim barajıdır. Bu baraj sebebiyle halkın yönetime katılması ve siyasi temsil tam olarak gerçekleşememektedir. 2002 seçimlerinde kullanılan oyların %50-55’i TBMM’ye yansımış, %45 civarında oy boşa gitmişti. Bu seçimde AKP %34 oy almasına rağmen milletvekilliklerinin üçte ikisini kazanmıştı. Bu durum demokrasiye son derece terstir.
6-Hazineden siyasi partilere yapılan yardımın adil olmaması da demokrasiye aykırı bir husustur. Bilindiği üzere milletvekili genel seçimlerinde %7’den fazla oy alan siyasi partilere hazineden yardım yapılmakta, %7’den az oy alan siyasi partiler bundan mahrum kalmaktadır. Bu son derece adaletsiz bir uygulamadır. %7’den çok oy alan partiler arasında da haksızlık olmaktadır. Hazine yardımı siyasi partilerin aldıkları oy oranlarına göre dağıtılmaktadır. Bu da partiler arasında eşitsizliğe ve adaletsizliğe sebep olmaktadır.
7-Demokrasinin yerleşebilmesi ve gelişebilmesi için hür basın ve medyanın varlığı son derece hayatidir. Basın ve medya hür olduğu zaman halk doğru haber alabilecek, siyasi partiler kendilerini halka anlatabilme imkanına kavuşabileceklerdir. Bunun sonucunda halkın tercihleri doğru bir şekilde oluşabilecektir. Ancak, günümüzde basın ve medya hür değildir. Yazılı basın ile medyanın çok büyük bir bölümü iktidar partisi AKP’nin kontrolü altındadır. Basın ve medya kuruluşları ya yandaş olduklarından, ya da AKP’den korktuklarından özellikle AKP’nin aleyhine olabilecek haberleri yayınlamaktan kaçınmaktadırlar. Bununla birlikte muhalefet partilerinin kendilerini ifade etmelerine imkan sağlayacak haber ve programlara çok az yer vermektedirler. Buna karşılık Başbakan bir yerde konuşma yaptığında televizyon kanalları koro halinde Başbakan’ın konuşmasını canlı yayınlamaktadırlar. Bütün bunların sonucunda halkın siyasi tercihleri doğru ve hakkaniyete uygun olarak gerçekleşememektedir.
8-Demokrasinin olmazsa olmazı, Hukuk Devleti İlkesinin gerçekleşmesidir. Hukuk Devletinin olmadığı bir yerde demokrasiden söz etmek, yaz ortasında kar yağacağını söylemek kadar gülünç olacaktır. Hukuk Devleti, tüm vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin güvencesidir. Çünkü, hukuk devletinde iktidarın eylem ve işlemleri bağımsız yargı tarafından denetlenir. Böylece, iktidar partisinin despotlaşarak kendisine oy vermeyen vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmasının önüne geçilmiş olur. Üzülerek belirtmek zorundayım ki, geldiğimiz noktada ülkemizde bağımsız yargı mevcut değildir. 2010 referandumu ile yargı alanında yapılan değişiklerden sonra Türkiye’de bağımsız yargı kalmamıştır. Özellikle yüksek yargı organları AKP’nin kontrolüne girmiştir.
AKP’nin paketi 30 Eylül 2013 günü açıklandı. Paketin içeriğini önce maddeler halinde verip sonra bu maddeleri yorumlamayı düşünüyorum. İşte, paketin içeriğini oluşturan maddeler:
1-Milletvekili seçim sistemi değişecek.
2-Siyasi partilere hazine yardımı sınırı %3’e çekilecek.
3-Siyasi partilere eş genel başkanlık getirilecek.
4-Siyasi Partiler Kanunu’nun 11. maddesi değiştirilerek teröristlere de siyasi partilere üye olma imkanı verilecek.
5-Nefret suçlarına verilen cezalar artırılacak.
6-Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulu kurulacak.
7-Yaşam tarzına saygı yasa ile güvence altına alınacak.
8-Türkçe Alfabe’de bulunmayan harflerin kullanılmasına verilen cezalar kaldırılacak, böylece özellikle Kürtçe’de kullanılan x, q, w gibi harflerin kullanılması serbest olacak.
9-Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu değiştirilecek.
10-Özel okullarda anadilde eğitim serbest olacak.
11-Köy isimleri değiştirilebilecek, eskiden kullanılan Türkçe olmayan isimler iade edilebilecek.
12-Nevşehir Üniversitesi’nin adı Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi olarak değiştirilecek.
13-Kişilerin özel bilgilerinin korunması sağlanacak.
14-Yardım Toplama Kanunu değişecek. İsteyen her kurum yardım (fitre, zekat, kurbanderisi) toplayabilecek.
15-Kamu kuruluşlarında türban serbest olacak.
16-İlkokullarda Andımız kaldırılacak.
17-Süryanilere arazileri iade edilecek.
18-Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulacak.
Yazı dizimizin birinci bölümünde demokrasinin niteliklerini ve demokratik devletin unsurlarını, ikinci bölümünde ise demokrasi ve demokratik devlet konusunda halen yaşadığımız sıkıntıları açıklamıştım. AKP’nin paketi iddia edildiği gibi “Demokratikleşme Paketi” ise demokrasiyi ve demokratik devleti geliştiren, halen yaşadığımız sıkıntıları ortadan kaldıran bir özellik taşıması gerekir. Yukarıda özetlediğimiz maddeleri birlikte yorumlayarak demokratik olup olmadıklarını görelim.
· Pakette milletvekili seçim sisteminin değiştirilerek daraltılmış bölge veya dar bölge sisteminin getirilmesi hedefleniyor. Bu değişiklik gerçekleşirse AKP ve BDP, 2011 seçimlerinde aldıkları oylara göre daha çok milletvekili çıkarırken CHP ve MHP’nin milletvekili sayıları önemli oranlarda düşecek. Bu nedenle söz konusu değişikliğin demokrasiye bir katkısının olmayacağı açıktır. Söz konusu değişiklik bırakın demokratik olmayı, siyasi temsilde önemli ölçüde haksızlık yaratacağı için antidemokratiktir.
· Siyasi partilere hazine yardımı sınırının %3’e çekilmesinin demokratik bir yönü yoktur. Çünkü, bu halde de yardım siyasi partilerin aldıkları oy oranına göre yapılacağı için gene siyasi partiler arasında ayrımcılık yapılmış olacaktır.
· Siyasi partilere eş genel başkanlık getirilmesi ile Siyasi Partiler Kanunu’nun 11. maddesinin değiştirilerek teröristlere siyasi partilere üye olma imkanının verilmesi teröristbaşı Apo ile PKK’lı teröristler için yapılmış olan özel bir düzenlemedir. Bu değişiklikler gerçekleşirse başta Apo olmak üzere PKK’lı teröristler siyaset yapma hakkına kavuşacak, Apo eş genel başkan olarak cezaevinden BDP’yi yönetebilecektir. Teröristbaşına ve PKK’lı teröristlere siyaset hakkı vermenin demokratikleşme ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bu değişiklik, bırakın demokrasiyi geliştirmeyi, tam olarak demokrasiyi katletmektir. Bu değişikliğin bir sonraki adımı teröristbaşına ve PKK’lılara seçme ve seçilme hakkının verilmesidir. Bu da olduktan sonra Türkiye’de demokrasiyi mumla aramak zorunda kalacağımız kesindir.
· Nefret suçlarına verilen cezaların artırılması, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulu kurulması, yaşam tarzına saygının yasa ile güvence altına alınacak olması olumlu değişiklikler olsa bile demokratikleşme ile doğrudan bir ilgileri yoktur. Bunlar Apo ve PKK lehine yapılan değişiklikleri kamufle etme amacına yönelik ambalaj niteliğini taşıyan değişikliklerdir.
· Türkçe Alfabe’de bulunmayan harflerin kullanılmasına verilen cezaların kaldırılarak Kürtçe’de kullanılan x, q, w gibi harflerin kullanılmasının serbest bırakılması, özel okullarda anadilde eğitimin serbest olması, köy isimlerinin değiştirilebilecek, eskiden kullanılan Türkçe olmayan isimler iade edilebilecek olması Apo ve PKK’nın eskiden beri ısrarla talep ettikleri değişikliklerdir. Bu değişikliler gerçekleşirse PKK’nın talepleri karşılanmış olacaktır.
· Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun değiştirilmesi, Nevşehir Üniversitesi’ne “Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi” adının verilmesi, Yardım Toplama Kanunu’nun değiştirilerek isteyen her kuruma yardım (fitre, zekat, kurbanderisi) toplayabilme imakının verilmesinin de demokrasiye yapacağı bir katkı yoktur. Bu değişiklikler de PKK lehine yapılan değişiklikleri kamufle etme amacına yöneliktir.
· Kişilerin özel bilgilerinin korunması olumlu bir değişikliktir. Ancak, demokrasiye doğrudan katkı yapacak bir yönü yoktur.
· Kamu kuruluşlarında türbanın serbest bırakılması türban takanlar açısından olumlu bir değişiklik olmakla birlikte demokrasi konusunda yaşadığımız sıkıntıları ortadan kaldıran bir özelliği yoktur.
· İlkokullarda Andımızın kaldırılması, PKK’ya verilen çok önemli tavizlerden birisidir. Bu değişikliğin bırakın demokrasiyi geliştirmeyi, demokrasiyi ortadan kaldıracak bir fonksiyonu olacaktır. PKK, bu tavizleri aldıktan sonra daha da fazlasını isteyecek, verilmediğinde ülkeyi kan gölüne çevirmekten geri durmayacaktır.
· Süryanilere arazilerinin iade edilmesi yeni azınlıklar yaratmaya hizmet edecek bir değişikliktir. Kesinlikle demokrasiyi geliştirecek bir yönü yoktur.
· Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulması yeni bir azınlık yaratmaktan başka bir işe yaramayacak bir değişikliktir. Aslında Romanlar ayrı bir etnik grup değildirler. Ayrı bir dilleri ve kültürleri yoktur. Bu değişikliğin ülkemizde milli birliği bozmaktan AB’nin taleplerini yerine getirmekten başka bir işlevi olmayacaktır.
Yaptığımız açıklamaları özetleyecek olursak;
AKP’nin paketi kesinlikle demokratikleşme paketi olmayıp, aksine özellikle teröristbaşı APO ve PKK’nın taleplerini karşılayan antidemokratik, yıkıcı ve bölücü bir pakettir. Paketteki değişiklikler gerçekleştiği takdirde Türkiye bölünmenin eşiğine daha çok yaklaşmış olacaktır. Bu paketin Türkiye’yi götüreceği son nokta bölünme ve parçalanmadır. Bu sebeplerle her vatansever bu pakete şiddetle karşı çıkmalıdır. Çünkü, bu çok önemli bir vatan görevidir.