Mehmet Bacaksız
6-Fener Rum Patrikhanesi eskiden beri bir ihanet yuvası olarak faaliyet göstermiştir. Osmanlı Devleti döneminde bir patrik Rusya lehine casusluk yaptığı için patrikhanenin kapısında idam edilmiştir. Patrikhane, İstiklal Savaşı sırasında açıkça Yunanlılar ve İngilizlerle işbirliği yaparak ihanetlerini devam ettirmiştir. Patrikhaneye bağlı Heybeliada Ruhban Okulu casus papazlar yetiştirmiştir. Kıbrıs Türkleri’nin katili Makarios da Ruhban Okulu’nda okumuştur. Patrikhane’nin bu ihanetleri nedeniyle Büyük Önder Atatürk 20 Ocak 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde aynen şunları yazmış:Bir fesad ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan İstanbul Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız.Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir?Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var?Bu fesad ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali’nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir.
Lozan Anlaşması’nın hazırlık görüşmeleri sırasında bilmediğimiz sebeplerden ötürü Patrikhane’yi ülke dışına çıkarmak mümkün olmamıştır. Buna karşılık yeniden ihanet yuvası olmasının önüne geçmek için Patrikhane’nin faaliyetleri Türkiye’de yaşayan Rumların dini ve hayır işleri ile sınırlandırılmıştır. Lozan Anlaşması’na göre Patrikhane, ülkemizde yaşayan 4.000 civarında Rum’un dini ve hayır işlerinden başka şeylerle ilgilenemez. Patrikhane, hiçbir zaman bununla yetinmemiştir. ABD ve AB’nin desteğiyle Dünyada yaşayan tüm Ortodoks Hıristiyanların temsilcisi olmak, Vatikan tipi bir din devleti statüsü kazanmak, Heybeliada Ruhban Okulu’nu Türkiye Cumhuriyeti’nin denetimi dışında yeniden açmak için teşebbüslerine devam ediyor.
Hükümet yetkililerinin milli çıkarları korumak için Patrikhane’nin bu haince teşebbüslerine karşı durmaları gerekirken maalesef Patrikhane’nin yanında yer alıyorlar.İşte Başbakan’ın ve bazı bakanların Patrikhane’yi destekleyen açıklamaları:
Patrik ekümenik olsa ne olur ki. Patriğin ekümenik olup olmadığına sen niye karar veriyorsun kardeşim? Müslümanların diyelim lideri belirlenecek, buna Ortodokslar mı karar verecek. Fatih zaten kompleks duymamış, ekümeniklik vermiş. Neymiş, içimizde Vatikan gibi bir devlet olacakmış. Buna kargalar bile güler.
Ruhban Okulu’nun kapalı olması vahim bir hatadır. Kapatılma gerekçesi haksızdır. Ruhban Okulu’nun bugün hiçbir kanun değişikliği yapılmadan açılabileceğini düşünüyorum.
(Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin ÇELİK)
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN 2010 Mayıs ayında Atina’ya yaptığı resmi ziyarette gazetecilerin “Patrik Bartholomeos’nun ekümenik olarak nitelenmesi sizi rahatsız ediyor mu ve neden yanınızda getirmediniz?” sorusu üzerine şu cevabı verdi:
Diyanet İşleri Başkanımın meşguliyeti olmasaydı ikisini beraber getirmeyi düşünüyordum. Zamanlama örtüşmediği için gerçekleştiremedik. ’Ekümenik’ sorusuna gelince,beni rahatsız etmez. Ecdadımı rahatsız etmediğine göre beni de rahatsız etmez. Ama benim ülkemde bazılarını rahatsız edebilir.
Kaynak:gazetevatan.com 15.05.2010
7-Kanunlarımıza göre Fener Rum Patrikliğine seçilecek kişinin Türk vatandaşı olması gerekiyor. Türkiye’de yaşayan Rumların sayısı kadın ve çocuklar dahil olmak üzere 4.000 civarında. Bu sebeble şimdiki Patrik Bartholomeos’tan sonra patrik olacak niteliklere sahip kimse bulunmadığı için patriklik makamının boş kalacağı söyleniyordu. Tabi ki, bu bizim sorunumuz değildi. AB ve ABD bunun telafisi için Hükümete baskı yaptı. AKP Hükümeti, baskılara boyun eğerek dünyanın çeşitli yerlerinde görev yapan 14 Rum Metropolite Türk vatandaşlığı verdi. Bu icraatıyla AKP Hükümeti yok olmaya, tükenmeye yüz tutmuş Patrikhaneyi yeniden canlandırdı. Çünkü, Patrik Bartholomeos’tan sonra bu 14 metropolitten birisi patrik olacak. Hükümet böylelikle Hristiyan Ortodokslara çok büyük bir hizmet yapmış oldu. AKP’nin bu icraatı Türkiye ve Türk Milleti açısından ise çok büyük bir talihsizlik ve kara bir sayfadır. Patrikhane, AKP’nin bu yardımı sayesinde ihanetlerine devam etme imkanı bulmuş olmaktadır.
Kaynak:milliyet.com.tr 15 Ekim 2010
8-AB ve ABD yıllardır Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için Türkiye’ye baskı yapıyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nu patrikhane kendisi kapattı.1982 yılında YÖK, Patrikhaneye bir yazı göndererek isterlerse İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde Hıristiyan Ortodoks Mezhebi ile ilgili bir bölüm açılabileceğini bildirdi. Patrikhane bunu kabul etmedi.
Sonraki yıllarda ise Patrikhane sürekli olarak Türkiye’yi Ruhban Okulu’nu açmadığı gerekçesiyle dünyaya şikâyet etti. Patrikhane, bu şikâyetlerine devam ediyor. Patrikhane, Ruhban Okulu’nun Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin denetiminin dışında özerk bir okul olmasını istiyor. Böylece Ruhban Okulu’nda hain papazlar yetiştirilebilecek.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılacağı sinyalini verdi. Bununla ilgili gazete haberini aşağıda veriyorum. Haber şöyle:
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması taleplerini haklı bulduklarını belirtti ve okulun açılacağı sinyalini verdi.
Arınç, Türkiye’deki dini azınlıkların ruhani liderleri ve cemaat vakıflarının başkanları ile Başbakanlık’ın Dolmabahçe’deki ofisinde kahvaltılı toplantıda bir araya geldi.
Arınç’ın gündeminde ruhban okulu vardı.
“Onların din görevlisi yetiştirme ihtiyaçlarını, dini haklarının bir gereği olarak haklı buluyoruz" diyen Arınç, "Heybelida Ruhban Okulu’nun tekrar eğitime başlaması konusunda şahsım ve hükümetimizin kararı olduğunu bildirmeliyim” ifadesini kullandı.
“Bir hukuk devleti olan Türkiye’nin kendi mevzuatı içerisinde umarım çok fazla geçmeden gerçekleştireceğiz” diyen Arınç, konuya iyi niyetle yaklaştıklarını belirtti.
Arınç, “Ama Anayasa Mahkemesi’nin ve diğer mevzuat hükümlerinin bir kısıtlama getirdiğini biliyoruz. Hükümetimizin görüşü; dini inançlara sahip ülkemizde yaşayan insanların azınlık statüsü içinde değerlendirilirse değerlendirirsin, Lozan’dan kaynaklanan hakları söz konusu edilirse edilsin, biz onlara başkasından farklı olarak bakmıyoruz. Onların din görevlisi yetiştirme ihtiyaçlarını, dini haklarının bir gereği olarak haklı buluyoruz” diye konuştu.
Arınç, bu konuda Fener Rum Patriği ve ilgililerle görüşmelerinin devam ettiğini kaydetti.
www.gazetevatan.com 11.03.2010
Başbakan R. Tayyip ERDOĞAN da 22 Ekim 2010’da Atina’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Patrikhane ve Ruhban Okulu konusunda gazetecilere şu açıklamayı yaptı: Bu konularla ilgili istikşafi görüşmeler malum bir hukuk içinde arkadaşlarımız tarafından verimli bir şekilde yürüyor. Bunun yanında özellikle yetimhane ile ilgili konuda patrikhaneye devri hususundaki süreç şu anda olumlu şekilde devam ediyor. Bildiğiniz gibi Sen Sinod Meclisi’ndeki üyelerle ilgili olarak vatandaşlığımıza müracaat eden Metropolitten 12 tanesinin vatandaşlık işlemi tamamlandı.Tabii bu aslında önemli adımdı. Bugüne kadarki bir belirsizliğin çözümüne de neden oldu. Aynı şekilde Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili olarak da temenni ederiz ki en kısa zamanda bir hukuk çerçevesinde çözümünü inşallah iktidarımız gerçekleştirir.
22.10.2010 www.internethaber.com
9-AKP,2003 yılında İmar Kanunu’nun ek 2. Maddesinde bir değişiklik yaptı. EK 2. Maddenin önceki haliyle değişiklikten sonraki halini aşağıda veriyorum. Şöyle:
Ek Madde 2 – (4380 – 31.7.1998) İmar planlarının tanziminde, planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile müstakbel ihtiyaçları gözönünde tutularak lüzumlu cami yerleri ayrılır.
İl, ilçe ve kasabalarda müftünün izni alınmak ve imar mevzuatına uygun olmak şartıyla cami yapılabilir.
Cami yeri, imar mevzuatına aykırı olarak başka maksatlara tahsis edilemez.
Ek Madde 2.- (Değişik 4928 – 15.7.2003 m.9) İmar planlarının tanziminde, planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile müstakbel ihtiyaçları göz önünde tutularak lüzumlu ibadet yerleri ayrılır.
İl, ilçe ve kasabalarda mülki idare amirinin izni alınmak ve imar mevzuatına uygun olmak şartıyla ibadethane yapılabilir.
İbadet yeri, imar mevzuatına aykırı olarak başka maksatlara tahsis edilemez.
Bu değişiklikle Türkiye’nin her yerinde kilise ve havra açmak imkânı getirilmiştir. Hatta bu değişiklikle apartmanlarda dahi kilise açmak imkânı sağlanmıştır. Böylece, Hıristiyan misyonerlere misyonerlik kapısı sonuna kadar açılmış olmaktadır. Alevi vatandaşların cemevlerini ibadethane olarak kabul edilmesi talebini reddeden AKP’nin Hıristiyan misyonerlere kapıları ardına kadar açması herhalde İslam’ın ve Müslümanların yararına değildir. Bu gerçeği, “Müslüman parti” diyerek AKP’ye oy veren dindar vatandaşlarımıza mutlaka göstermek durumundayız. Bunu yapabilirsek din istismarı imkânını AKP’nin elinden almış oluruz. AKP; din istismarı yapamadığı zaman hızla erime sürecine girecek, bu da milletin ve ülkenin hayrına olacaktır.