28 Şubat Cumartesi günü yani dün büromda çalışırken bir ara internete girerek haber özetlerine bakmak istedim. Bir de ne göreyim, yandaş haber siteleri yeri göğü yıkacaklar. Kocaman manşetlerle teröristbaşı Öcalan’ın PKK’ya “silah bırakma çağrısı” yaptığını yazmışlardı. Daha sonra birşeyler yemek için dışarı çıktığımda yandaş televizyon kanallarının da aynı şekilde teröristbaşı Öcalan’ın PKK’ya “silah bırakma çağrısı” yaptığını anlattıklarını, başta Başbakan Davutoğlu olmak üzere Başbakan Yardımcısı Yalçın AKDOĞAN ile bir kısım AKP yöneticilerinin de aynı paralelde açıklamalar yaptıklarını gördüm. Bu haberlere ilk bakışta inanmamakla birlikte ihtiyatlı yaklaşarak büroya döndüğümde ayrıntılarını inceledikten sonra karar vermeyi uygun buldum.
Büroma döndükten sonra önce teröristbaşının yaptığı çağrının ayrıntılarını inceledim. Manzara şuydu:
Teröristbaşı PKK’ya bir çağrı yapmıştı. Teröristbaşı’nın çağrısını HDP milletvekili Sırrı Süreyya ÖNDER açıklamıştı. ÖNDER’in açıklamasına göre teröristbaşının PKK’ya yaptığı çağrının özeti şöyle:
Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi karar vermek için PKK’yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum. Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır.
Teröristbaşının çağrısını dikkatli bir şekilde incelediğimizde karşımıza şöyle bir sonuç çıkıyor:
1- Teröristbaşının PKK’ya yaptığı çağrı, doğrudan silah bırakma çağrısı değil, ileri sürdüğü ilkeler üzerinde asgari müşterek sağlandığı takdirde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi bir karar vermek konusunda bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplama çağrısıdır.
2- Teröristbaşının yaptığı bu çağrı şartlı bir çağrıdır. Teröristbaşının hükümete dayattığı 10 madde üzerinde anlaşma sağlanması halinde PKK olağanüstü kongreyi toplayacaktır. 10 madde üzerinde hükümetle anlaşma sağlanamazsa olağanüstü kongre toplanmayacaktır.
3- PKK, teröristbaşının çağrısına uyarak bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplasa dahi bu kongrede alınabilecek karar “silah bırakma” değil, silahlı mücadeleyi bırakma” kararı olabilecektir. Yani, PKK silahları bırakma değil, belki bir süreliğine Türkiye Cumhuriyeti ile savaşmama kararı alabilecektir.
PKK, bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplayarak silahlı mücadeleyi bırakma kararı alsa bile bu karara sadık kalacağı oldukça şüphelidir. Bilindiği üzere teröristbaşı 2013 Mart ayında PKK’ya silahlı militanlarını ülke dışına çıkarma çağrısı yapmış, PKK buna uymamış, aksine yurt içindeki silahlı militan sayısı daha da artmıştı.
Teröristbaşının hükümete dayattığı 10 madde ise şunlar:
1. Demokratik siyaset tanımı ve içeriği
2. Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması
3.Özgür vatandaşlığın, yasal ve demokratik güvenceleri
4. Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar
5. Çözüm sürecinin sosyo ekonomik boyutları
6. Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması
7. Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri
8. Kimlik kavramı, tanımı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi
9. Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması
10. Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa
Yukarıda maddeler halinde sayılan 10 maddenin içeriğini açıklamak bu yazının hacmini aşacaktır. Bu sebeple bu maddeler hakkında genel bir değerlendirme yapmakla yetinmek istiyorum. Değerlendirmem şöyle:
Bu maddelerde cumhuriyetin, vatanın, milletin yeniden tanımlanması isteniyor. Bu, şimdiye kadar bildiğimiz, inandığımız, değer verdiğimiz “Cumhuriyet, vatan, millet vb.” kavramlardan vazgeçmemiz anlamına geliyor. Bu maddeler içeriğini tamamen teröristbaşının kendisinin doldurduğu hususlardan oluşuyor. Hükümet, teröristbaşının tarif ettiği “demokrasi, cumhuriyet, vatan, millet vb.” kavramları kabul ederse bunun sonucunda “Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek dil” iddiamızdan vaçgeçmemiz gerekecek. Bunun sonunda da kısa bir süre içinde ata yadigarı Türkiye Cumhuriyeti’nin yerinde yeller esecek, canımızdan aziz bildiğimiz vatan topraklarını başkalarıyla paylaşmak zorunda kalacağız demektir.
Görüldüğü üzere ortada PKK’nın silah bırakması diye bir şey yok. Türk Milleti’ni PKK ile oynanan gizli ihanet oyunlarına inandırmak için düzenlenmiş büyük bir yalan kampanyası var. Bu sebeple milletimiz bu yalan kampanyasına karşı son derece dikkatli olmalıdır. Türk Milliyetçileri de millette olması gereken uyanıklık ve dikkati sağlamak için yapmaları gereken bilgilendirme, aydınlatma görevlerini eksiksiz yerine getirmelidirler.