AKP’li Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, yeni anayasayı BDP yani PKK ile yapabileceklerini söyledi. Burhan Kuzu Taraf gazetesine verdiği demeçte şöyle dedi: “BDP ile birlikte hareket etme aşamasına gelindiğinde “vatandaşlık tanımı” konusunda çok fazla sorun çıkmaz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı konuşulabilir. Anayasada Türk kelimesi geçmemesi vb. gibi bir tanım üzerinde düşünülebilir, bu konuda mutlaka ortak formül bulunabilir. BDP’nin seslendirdiği “demokratik özerlik” anlamına gelecek şeyleri çok doğru bulmamakla birlikte, onun yerine mahalli idareler çok güçlendirilebilir. BDP’nin temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi(düşünce etnisite-inanç başta, tüm temel hak-özgürlüklere anayasal güvence şartı) başlığında da çok sorun çıkacağını zannetmem. Ancak ben ana dilde eğitime, bunun anayasaya yazılmasına karşıyım. Bu memleketi böler. Bunun önümüzde tipik örneği de Belçika’dır. Eğitim dili verilince iş bitti. O ortamı biz de yaşamayalım.”
Daha sonra AKP’den gelen açıklamalar da AKP ile BDP/PKK arasında bir işbirliği ortamının doğduğunu gösteriyor. Bu işbirliğinin üzerinde uzlaşılabileceği Kuzu tarafından ifade edilen şartlar;
1) anayasadan Türk milleti kavramının çıkarılması,
2) adına demokratik özerklik denilmese de Güneydoğu Anadolu’da mahalli idarelere devredilecek yetkiler ile fiili federasyonun kurulması ve
3) düşünce ve etnisite konularında tüm temel hak ve özgürlüklerin kabul edilmesi üzerinde uzlaşılıyor.
Kuzu’nun ana dilde eğitim Türkiye’yi böler demesine bakmayın, samimi değil, üzerinde uzlaştıkları üç husus bölmüyor da Kürtçe eğitim mi bölüyor?
Şerafettin Elçi, Oslo görüşmelerinin tutanakları konusunda Taraf gazetesinde Neşe Düzel’e verdiği söyleşide bunları zaten birkaç yıl önce açıklamıştı. Mahalli idarelere verilecek yetkiler içinde eğitim yetkisi de olacak ve ana dilde eğitim bu çerçevede yürürlüğe girecek.
AKP-BDP/PKK ittifakının amacı İstiklal Savaşı’nın eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmektir. Türk milletinin elinden devleti, siyasal kimliği alınıp, egemenliği tasfiye edilecektir. Türk milleti bir etnisite derecesine indirgenmektedir. Böyle bir gelişme, normal şartlarda bir millet savaşı kaybettiği zaman olur. Bundan dolayı, Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, bir süre önce Yeniçağ’daki yazısında sordu: “Türkiye bir savaşı kaybetti de Türk halkının haberi mi yok?” Bu sorunun cevabı ne yazık ki, “Evet” Türkiye bir savaşı kaybetti. Yenilgiyi Türkiye adına AKP kabul ediyor ve PKK’ya -taleplerini kabul ederek- teslim oluyor. Murat Karayılan, 12 Şubat 2013’te “Açıkça söylemek gerekirse yenildiler, yenildikleri için de önderliğimizin yanına gidip diyalog kurma yöntemine başvurdular” diyerek PKK’nın durumu nasıl okuduğunu söylemektedir.
Aslında AKP zihniyetinin de Türklük ile ilgili olmadığı için onlar açısından çok büyük bir kayıp değil bu. İstanbul AKP İl Başkanı A. Babuşçu kısa bir süre önce gururla açıklamadı mı “AKP hepimizi Türk olmaktan kurtardı” diye. Bundan dolayı 12 Eylül 1980 öncesinde milliyet düşmanı tavır ve politikalarını ortaya koymak açısından, Türk milliyetçileri tarafından yeşil komünistler diye adlandırılan bir politik ve düşünsel gelenekten gelen bir siyasi partinin, Anayasa’dan PKK ile uzlaşarak Türk milletinin adını çıkarırken, “etnisite konusunda bütün hak ve özgürlükleri kabul edeceğini ilan etmesi” şaşırtıcı da değildir. Şaşırtıcı olan iki husus var. Birincisi; Türk milliyetçilerinin yerel seçimler yaklaşır ve AKP 1 milyon 250 partili ile her 60 seçmene bir propagandist ile ulaşma planları yaparken, her Türk milliyetçisine ihtiyaç duyduğu ortamda kadrolarını tasfiye etmesidir. İkinci şaşırtıcı olan husus; AKP içinde Türk olduğunun farkında olan, kendilerine bir zamanlar Türk milliyetçisi diyenlerin “Türk milletinin” anayasadan çıkarılması girişimleri karşısında nereye kadar susacaklarıdır.