Türkiye’nin dağına taşına sızmış bin beş yüz civarındaki silahlı teröristin hakkından gelemeyen bir iktidar, çözümü İmralı canisine müracaat etmekte bulmuştur.
İktidar açıkça terör örgütünün eli kanlı elebaşını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi muhatabı ve ortağı haline getirerek müzakere masasına oturtmuştur.
Böylece AKP iktidarı kendi varlığının meşruiyetini tartışılır hale getirmiştir. Zira iktidar; silahın karşısında siyasete, şiddetin karşısında ise demokrasiye diz çöktürmüştür.
Bu durum devlet yetkililerinin oyun kurucu, milli irade sahibi, güçlü ve ülkeye hakim olma vasfını kendi eliyle kaybetmesi anlamına gelmektedir. Küresel güçlerin emperyalist bir oyuncağı olan terör örgütü, AKP sayesinde ülkenin kaderini belirler hale gelmiştir.
Terörü önlemede AKP iktidarı artı, onlarca bakan ile bir başbakan, bir Öcalan etmiyor!
İktidarın yaptığı tek şey, teröristbaşının önerdiklerini hayata geçirmektir.
AKP’nin çözüm süreci dediği şey, teröristbaşının taleplerini zamana yaygınlaştırarak, hazmettirip uygulamaya sokmaktan ibarettir.
İmralı canisi Öcalan, sanki parlamento kararıyla teröristleri Türkiye’ye sokmuş gibi şöyle diyor; “Çekilme, parlamento kararıyla olacak. TBMM onaylayacak, hakikat komisyonu kurulacak… TBMM üzerine düşen görevi yapacaktır. Gerillanın geri çekilmesi yasal güvenceye kavuşturulacak ve bu süreci akil adamlar komisyonu denetleyecektir.”
Akil adamlar komisyonunu AKP kurdu. Hakikatleri Araştırma komisyonu da “Mağduriyetleri Araştırma Komisyonu” olarak gündeme getirilmek üzere AKP mahfillerinde kotarılıyor.
AKP, terörist canilerin yurdu terk etmesinde TBMM’nin devreye girmesi söz konusu değil dedi. Sonra her zaman yaptığı gibi söylediğinin tam tersini yaparak, “çözüm süreci komisyonu” kurulması teklifini verdi.
AKP’nin TBMM’de kurulmasını öngördüğü “çözüm süreci ile ilgili komisyon” AKP ile PKK’nın uyumunun somut kanıtını oluşturmaktadır. Bülent Arınç, Meclis’te çözüm süreci ile ilgili olarak kurulacak komisyonun adını PKK lideri Öcalan’ın önerdiğini, söyledi.
AKP Genel Merkezi, adeta PKK’nın noter makamı gibi çalışmaktadır.
Hem terör örgütünün elebaşı, hem de devletin başındaki Sayın Erdoğan, “milli devlet” in sonu geldiği konusunda hemfikirdir. Erdoğan ve Öcalan ikilisi “Türk Milleti” kavramının anayasadan çıkarılması konusunda mutabıktırlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin milli devlet yapısına karşı Başbakan Erdoğan on yıl sonra, “eyalet sistemi” öngörüyor.
Bebek katili Öcalan ise, “Kürt Demokratik Konfederalizmi”ni öneriyor. Kürt konfederalizminin ileride Avrupa Birliği (AB) gibi bir sisteme dönüşebileceğini anlatıyor. Öcalan, eninde ve sonunda sistemin, “Demokratik Orta Doğu Konfederalizmi” ne gidebileceğini söylüyor. Öcalan, son yazdığı ve medyaya düşen mektubunda, “Gelen devlet heyetiyle bu konularda mutabakata vardık. Şimdi bu mutabakatın AKP tarafından sindirilmesi ve pratikleşmesini bekliyorum” diyor.
AKP iktidarı yetkiyi aldığı Türk Milletine ve üzerine yemin ettiği anayasaya ihanet etmiştir.
Türk milleti, AKP iktidarı tarafından arkasından vurulma sendromu yaşıyor. Milletin onuru çiğnenmiştir.
Güneydoğu halkı PKK/KCK karşısında sahipsiz ve güvencesiz bırakılmıştır. Düne kadar devletin yanında olan halkın büyük kesimi, devletin PKK ile işbirliği yapması sonrasında BDP ile dirsek temasına geçmiş bulunmaktadır. Bölgede mevcudu elli binin üzerinde olan korucular da devlet gibi PKK ile anlaşma yolu aramaktadır.
21 Temmuz 2012 tarihinden bu yana PKK’nın elinde bulunan ve geçtiğimiz günlerde serbest bırakılan bir korucubaşı, tüm koruculara silah bırakmak çağrısı yaparak “halktan affımızı istiyoruz”, dediği haberleri medyaya düşmüştür.
Bugün “barış” ya da “çözüm süreci” adı altında yaşananlar, iktidarın millete, devlete ve demokrasiye ihanetinin belgeleri niteliğindedir.