AKP İçin İktidar Hayat Memat Meselesidir!

Gazeteci ve program yapımcısı Sedef Kabaş paylaştığı bir Tweet yüzünden önce gözaltına alınıyor, sonra 1 yıl 6 aydan 5 yıla kadar hapis istemiyle hakkında dava açılıyor. Şarkıcı Atilla Taş, Başbakan hakkında attığı Tweet sebebiyle gözaltına alınıyor ve sonra da serbest bırakılıyor. Eski Milletvekili Feyzi İşbaşaran’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazdığı iddia edilen Tweetler yüzünden önce saldırıya uğruyor, sonra tutuklanıyor daha sonra da serbest bırakılıyor.
 
Konya’da bir anma programı sırasında on altı yaşındaki bir öğrenci Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla okulundan alınarak tutuklanıyor, tutuklamaya yapılan itirazlar üzerine de serbest bırakılıyor. Davası halen sürüyor.
 
Evinin balkonundan ayakkabı kutusu gösterdiği iddiasıyla gözaltına alınan ev kadını, slogan attı diye yaka paça gözaltına alınan öğrenci, HES’lere karşı gösteri yaptı diye dövülen köylü yeni Türkiye’nin yepyeni manzaralarıdır.
 
Anti demokratik uygulamalar, baskıcı ve şiddete dayalı güvenlik politikaları AKP iktidarının on iki yıl içinde ne denli paranoyaklaştığını gösterir kanıtlardır.
 
AKP iktidarını bu denli hırçın, öfkeli ve şiddetli davranmaya iten sebebin iktidarı kaybetme korkusu olduğu açıktır.
 
Çünkü bir yerde iktidar sahiplerin sahip oldukları her şeyi, iktidarları sayesinde elde etmişse, orada iktidar sahipleri için iktidar olmak ya da iktidarda kalmak; her anlamda her şeydir. İktidarla var olmak ya da iktidarsızlıkla yok olmak tercihi arasına sıkışmış olanlar, hem birbirlerine hem de iktidarın ipine ölümüne sarılırlar. Bir yerde bütün onurların, imtiyazların, seçkinliğin, statülerin, varlığın, lüksün, şatafatın ve debdebelerin kaynağında iktidar varsa orada hukuk, ahlak ve inanç değerleri önemini kaybeder.
 
İnsanları ya da siyasi gurupları iyi ya da kötü yapan doğaları değil iktidarlarını inşa ediş biçimleridir.  Sahip olduğu her şeyi sahip olduğu iktidarıyla birlikte kaybedeceğini gören iktidar sahipleri için baskı, tehdit, şantaj ve korkutma rutin bir uygulamaya dönüşür.
Zulüm güç ve korkunun izdivacından doğar.  Sahip olunun gücü kaybetme derecesi zulmün şiddetini tayin eder.
 
Türkiye’de on üç yıldır iktidarın başında olan Tayip Erdoğan’ın ve AKP’nin son zamanlarda ortaya koyduğu ve politik paranoyaya dönüşen tavırları bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
 
Tayip Erdoğan, mevcut anayasaya göre cumhurbaşkanı seçilmiştir. Anayasaya ve ettiği yemine göre tarafsız olması, siyaset üstü bir konumda bulunması, devletin birliğini ve milletin bütünlüğünü temsil etmesi gerekmektedir.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini anayasa, yasa ya da hiçbir ilke ya da kuralla bağlı hissetmemektedir. Siyaset yapmakta, muhalefet liderleriyle polemiklere girmekte, miting düzenlemekte ve vatandaştan AKP için dört yüz milletvekili istemektedir.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası’nı eleştirmenin ötesinde tehdit ediyor ve suçluyor. Merkez Bankası Başkanına yönelik ‘faizi indir’ tehditleri dolara son 12 yılın rekorunu kırdırdı. Doların değer kazanması vatandaşın kaybetmesi ve fakirleşmesiyle neticelenmiştir.
 
Türkiye’nin Anayasayla kendisini sınırlı saymayan ve siyaset yapan ilk cumhurbaşkanı olan Erdoğan, “dört yüz milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün” diyor. Cumhurbaşkanı AKP’ye dört yüz millet vekili istiyor.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan kaderini, Türk Milletinin kaderiyle değil AKP’nin kaderiyle bütünleştirmiştir. AKP’nin seçimi kaybetmesiyle birlikte Erdoğan da iktidar dahil her şeyi kaybedeceğini bilmektedir.
 
Ayrıca AKP’nin iktidarı kaybetmesi, onların medyadaki, sivil toplumdaki, iş dünyasındaki, bürokrasideki, vakıflardaki ve bütün diğer alanlardaki uzantıları yolsuzlukla sağladıkları varlıkların kaybetmeleri anlamına gelmektedir. AKP’ye şiddetli bir biçimde savunanlar ile iktidara tutunma gayretlerinin altında bu vardır. AKP ve yandaşları için iktidar bir hayat memat meselesidir!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!