Bu yazıda AKP döneminde Türkiye-İran ilişkilerini incelemek istiyorum. Bu incelemeyi yaparken 2002 yılına gelinceye kadar İran’la olan ilişkilerimizin bir özetini yaptıktan sonra 2002 yılından bu tarafa yaşadığımız olayları ve en son FÜZE KALKANI PROJESİ ile ilgili gelişmeleri açıklayacağım.
Bilindiği üzere İran’la olan sınırımız 1639 Kasr-ı Şirin Anlaşması’yla çizilmiştir. Bu tarihten sonra Türkiye ile İran arasında bir savaş olmamıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün çabaları ile İran’la aramızda güçlü dostluk ilişkileri kurulmuştur. 1979 yılında Ayetullah HUMEYNİ’nin iktidara gelmesine kadar iki ülke ilişkileri sorunsuz devam etmiştir. HUMEYNİ, iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra diğer İslam ülkelerine rejim ihraç etmeye kalkıştı. Bu çerçevede ülkemize karşı da rejim ihracı çalışmaları oldu. Ancak, bunlar iki ülke ilişkilerinin bozulmasına, savaş ihtimalinin ortaya çıkmasına sebeb olacak seviyeye ulaşmadı.
90’lı yıllarda İran’ın kendi topraklarında PKK kamplarının açılmasına, PKK militanlarının bu kamplarda eğitim görmelerine izin vermesi iki ülke arasında bazı sıkıntılara yol açtıysa da bunlar da ilişkilerinin bozulmasına, savaş ihtimalinin ortaya çıkmasına sebeb olacak seviyeye ulaşmadı.
ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinden sonra İran’ı hedef alması, İranlı yetkilileri ister istemez bazı ülkelerle dosta ilişkiler kurma, ittifaklar arama yoluna itti. Bu kapsamda Türkiye-İran ilişkileri oldukça düzeldi. İran Türkiye’ye rejim ihraç etmekten vazgeçtiği gibi, PKK kamplarını kapattı. Kendisi de PKK’nın bir kolu olan PEJAK tarafından taciz edildiğinden zaman zaman bizimle teröre karşı işbirliği yaptı.
İran gerek nükleer enerjiye sahip olmak için çalışmalar yaptığından, gerekse İsrail tarafından tehdit olarak görüldüğünden son birkaç yıldır ABD-İsrail ikilisinin baş hedefi haline geldi. ABD, BM Güvenlik Konseyi’ndeki gücünü kullanarak İran’a karşı bir dizi yaptırımlar uygulanması kararını aldırdı. Türkiye, bu kararın alınmasına muhalif oy kullandı. Bu yönde bir politika geliştirilmesinin ülkemiz çıkarlarına uygun olduğu düşünülebilir. Sonuçta Türkiye de nükleer enerjiye sahip olmak için bazı çalışmalar yaptığından şimdi İran’a yapılanların ileride kendisine yönelik olarak yapılması ihtimalini düşünerek bu politika geliştirilmiş olabilir. Ancak, burada önemli olan husus bu politikanın sürdürülmesidir.
ABD 2010 yılında İran’ın uluslar arası balistik füzelere sahip olduğu gerekçesiyle güya kendi ülkesini ve müttefiklerini bu füze saldırılarından korumak için İran’a karşı “FÜZE KALKANI” adı verilen yüksek irtifa bir hava savunma sistemini kurmayı NATO’ya kabul ettirdi. Bilindiği üzere NATO’da kararlar oybirliğiyle alınıyor. Üyelerden birisi, mesela Türkiye “HAYIR” demiş olsaydı, bu karar alınamazdı. Demek ki, Türkiye de buna “EVET” demiş. Halbuki, basında çıkan haberlerde Türkiye’nin bu projeye karşı çıktığı, kabul etmeyeceği yazılıp çiziliyordu.
FÜZE KALKANI PROJESİ’nin uygulanmasına karar verildikten sonra bu sistemlerin hangi ülke topraklarına yerleştirileceği sorunu ortaya çıktı. Bu konuda NATO’ya üye üç ülkenin adı geçiyordu: ROMANYA, BULGARİSTAN, TÜRKİYE. Romanya ile Bulgaristan kendi topraklarında füze kalkanı sistemlerinin konuşlanmasını kabul etmediler. Bu sefer gözler Türkiye’nin üzerine çevrildi. İlk başlarda Hükümet’ten bunun kabul edilmeyeceği yönünde açıklamalar gelse de diğer birçok uluslar arası meselede olduğu gibi Hükümet en sonunda ABD’nin baskısına direnemeyip füze sistemlerinin ülkemizde konuşlanmasına razı oldu. Hükümet, Türk Kamuyoyu karşısında vaziyeti kurtarmak için güya bu konuda yayınlanan bildiriye “FÜZE KALKANI’nın hedefinin herhangi bir ülke olmadığı, bu saldırıya kalkışacak tüm ülkelere karşı kurulduğu” vb. cümleler koydurdu. Ancak, bu cümlelerin gerçeği değiştirmediği, asıl hedefin İRAN olduğu aklını kullanan, uluslar arası gelişmeleri takip eden herkes tarafından biliniyor.
İran’ın iki önemli düşmanının ABD ve İsrail olduğu, İran füzelerinin ABD’ye ulaşma imkanının olmadığı, ancak İsrail’i vurabileceği, bu nedenle FÜZE KALKANI PROJESİ’nin asıl amacının İsrail’i korumak olduğu da gene aklını kullanan, uluslar arası gelişmeleri takip eden herkes tarafından biliniyor. Hükümet, FÜZE KALKANI PROJESİ’nin ülkemize konuşlanmasını kabul etmekle gerektiğinde İran’a karşı topraklarımızdan saldırı yapılabileceğini de kabul etmiş oldu. Hükümetin bu yaptığı kesinlikle İran’a karşı düşmanca bir davranıştır. Bu, kesinlikle İran’a karşı İsrail’in yanında yer almaktır. Hükümetin bu icraatıyla öğünerek propagandasını yaptığı KOMŞULARLA SIFIR SORUN POLİTİKASI da iflas etmiştir. Gene, FÜZE KALKANI sistemlerinin ülkemizde konuşlanmasının kabulü ile Hükümetin İsrail’e karşı yaptığı kabadayılık gösterilerinin de sahte olduğu ortaya çıkmıştır.
AKP HÜKÜMETİ’NİN İRAN KONUSUNDA YÜRÜTTÜĞÜ DIŞ POLİTİKANIN MİLLİ ÇIKARLARIMIZA UYGUN OLMADIĞI, HÜKÜMETİN MİLLİ ÇIKARLARIMIZI KORUMAK YERİNE ABD VE İSRAİL ÇIKARLARINA HİZMET ETTİĞİ, FÜZE KALKANI SİSTEMLERİNİN ÜLKEMİZDE KURULMASINI KABUL ETMEKLE İRAN’LA OLAN MÜNASEBETLERİMİZİN BÜYÜK YARA ALDIĞI AÇIK VE NET OLARAK ORTAYA ÇIKMIŞTIR. BU SEBEBLERLE AKP HÜKÜMETİNİN İRAN’LA YÜRÜTTÜĞÜ DIŞ POLİTİKAYA VERİLECEK NOT 10 ÜZERİNDEN SIFIR BİLE DEĞİL, ANCAK EKSİ İLE İFADE EDİLEBİLECEK BİR NOTTUR.