Adam belediye başkanıyken bir anda bakıyorsunuz milletvekili, sonra aynı adam bakan oluyor. Ardından tekrar milletvekili oluyor sonra da İzmir’e Belediye Başkan adayı oluyor.
Bir diğeri uzun süre (5 dönem) Kayseri’de belediye başkanlığı yapıyor, sonra milletvekili oluyor, ardından Genel Başkan Yardımcısı oluyor daha sonra da Ankara’da belediye başkan adayı oluyor. İktidar partisi yerel seçimler için Ankara’dan Ankara’lı bir aday bulamıyor.
Binali Yıldırım’ı söylemeye gerek yoktur. Milletvekili oldu, dört kez ulaştırma bakanlığı görevinde bulundu. Türkiye’nin parlamenter sistemdeki son Başbakanı oldu. 24 Haziran seçimlerinin ardından yeni sistemin ilk TBMM Başkanı seçildi.
31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde AK Parti'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. Aynı şey Mehmet Özhaseki Bey için de geçerlidir.
Seksen iki milyonun içinden başka insan bulunamıyor, partinin üst yönetimini elinde tutan kesim seçim söz konusu olduğunda akla geliyor. Ülkeyi yöneten iktidar partisi, stratejik görevler için toplumun önüne sürekli aynı kişileri çıkarmaktadır. “Düşük profil”, “yüksek sadakat”, “sarsılmaz itaat” gibi normlarla donatılmış kişiler sürekli öne çıkarılmaktadır. Parti, tepeye bağlı ve tepeden bağlanmış kudret elitlerinden ibaret bir yapı arz etmektedir.
“En iyi, en birikimli, en deneyimli olanlar halkın önüne çıkarılıyor” denilebilir ona da millet “eyvallah” der. Ancak eğer bu en iyi denilen ve cepheye sürülen öndekiler bir tartışma programına dahi katılmak için içazet istiyorsa o zaman durum farklıdır.
Milyonlarca insanın oyunu alarak belediye başkanı seçilmek için seçime giren bu oligarklar herhangi bir tartışmaya katılmak için içazet almak gereğini duymaktadır.
Ankara gibi bir başkente belediye başkanı olmak üzere iktidar partisinden aday olan şahıs, muhatabıyla Cumhurbaşkanı “izin verirse” ancak tartışabileceğini söylüyor. Aynen şu cümleyi kuruyor “Tayyip Bey izin verirse, Mansur Yavaş'la bir televizyon programına çıkmak, tartışmak isterim.”
Seçim çalışmaları sırasında Özhaseki’den çok parlak bir cümlesi de şöyle gelmişti:
“Hazırlıklarımızı yaptık, daraldığımız yerde sırtımızı yaslayacağımız bir ağa var, o ağayı da siz biliyorsunuz, Recep Tayyip Erdoğan.”
Sırtını bir yerlere dayayarak var olanlara Ankaralı izin vermemiştir.
Sevgili okur diyecek ki 31 Mart seçimleri sırasında söylenmiş sözler niye tekrar ediliyor?
23 Haziran seçimleri için İstanbul adayı Binali Yıldırım da benzer bir söz ettiği için eski Ankara Belediye Başkanı adayının sözlerini hatırlattık.
Geçen akşam Binali Yıldırım Habertürk ekranlarındaydı, Ekrem İmamoğlu ile canlı yayına çıkma konusuna nasıl baktığı kendisine soruldu.
Sayın Yıldırım’ın cevabı aynen şöyledir: “Olabilir, bakarız. Onun için garanti veremem. Tek başıma bir karar veremem.”
Bunu söyleyen TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık yapmış birisidir. Televizyon programına çıkmak için tek başına karar veremeyeceğini söylüyor.
Bir programa çıkmak için tek başına karar veremeyen birisine tek başına yönetmesi için koskoca İstanbul Büyük Şehir Belediyesi nasıl teslim edilecektir?
AK Parti’nin genel başkanı yalnız partiyi değil ülkeyi de yönetiyor. Bir televizyona çıkmak için bile cumhurbaşkanından işaret bekleyen birisi “metal yorgunudur.” Geçmişte olduğu gibi bugün Binalı Yıldırım seçilse bile yarın yorgunluktan görevden alınma ihtimali vardır. Bizden uyarması!