“Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur”. Müslümanların Kutsal kitabı Kuranı Kerim’de böyle yazıyor.
İnananlar bilir ki yüce Allah hem İslâm hem de İslâm’dan önceki ilâhî dinlerde insan hayatının kutsal olduğunu bildirmiştir.
Bütün dinler, hukuk ve ahlâk sistemleri haksız yere adam öldürmenin, cana kıymanın büyük bir suç olduğunda birleşmişlerdir.
Burada bir sorun var o da Taliban/DAEŞ/El Kaide/Eş Şebab/Boko Haram gibi fanatik kafalar kendi dışındaki Müslümanları insan ya da mümin kabul etmiyor, mürtet kabul ediyor ve onlara her türlü zulmü hak görüyor.
Afganistan’da yaşananlar Taliban/DAEŞ/EL Kaide gibi aynı dinin farklı yorumuna sahip radikal örgütler kendilerinden başkalarını önce Müslüman sonra da insan olarak görmediklerini göstermiştir.
Bu tür radikal, fanatik, cahil ve ilkel örgütler hâkim oldukları yerlerde kendileri dışındaki Müslümanlara yaşama şansı bırakmadığından insanlar her şeylerini geride bırakarak ülkeden kaçmaktadırlar. Afganistan’da insanların kaçmak için hava alanına hücum etmelerinin nedeni budur.
Hava alanıysa kaçanlar yüzünden bir kıyamet ve mahşer alanına dönmüştür. Müslüman kamuoyu ve insanlık hava alanından yansıyan kıyamet ve mahşer görüntülerini naklen izledi.
Kendilerini uçakların önüne atanlar, uçakların kanatlarına, tekerleklerine tutunarak kaçmaya çalışanlar ve yüzlerce metre yükseklikten yere savrularak parçalananlar. Manzara fecinin de ötesindedir.
İslam dünyasında oluşan ya da oluşturulan onlarca radikal/ılımlı tarikat, cemaat, örgüt herkesten önce birbirlerine karşılar. Adının Boko Haram, Eş Şebap ya da Hizbullah olması fark etmiyor. Afganistan’da da Taliban devirdiği Afgan Yönetimini, El Kaide Taliban’ı, DAEŞ ise hiç birisini Müslüman kabul etmiyor. Bu örgütler kanlı ve vahşi saldırılarını doğrudan doğruya Müslümanlara yöneltmektedir.
Bu anlayış kendi inancını hak, kendi dışındaki herkesin itikadını batıl ilan ederek kendi kardeşleri için “yaşasın cehennem” diyen bir zihniyettir. Bu zihniyet sonuçta Müslüman’ı Müslümanın kurdu haline getirmiştir.
Bu görüntülere başta İslam dünyası olmak üzere insanlık kör, sağır ve ilgisizdir.
İşin daha da vahim yanı G7 ülkeleri, Asya ülkeleri Afganistan’daki trajedi konusunu konuşuyor, açıklama yapıyor. İslam İş birliği Teşkilatı ise Afganistan’daki durumu görmezlikten geliyor. Hâlbuki Afganistan, İslam İş birliği Teşkilatı üyesidir.
Gücün zalimleşmesi!
Kabil Havalimanı yakınlarında yapılan bombalı saldırıda 13’ü Amerikan askeri, 170’i Afgan olmak üzere toplam 183 kişi parçalanarak öldü. Çok sayıda da yaralı var. Saldırıyı DAEŞ-Horasan örgütünün gerçekleştirdiği açıklandı. Çoluk çocuk, yaşlı kadın demeden çaresiz Müslümanları katletmeye bu örgüt bir de cihat diyor.
Güç ister inanç (İslam/Hıristiyan), ister ideoloji (komünist/faşist), ister etnisite (Nazizm) adına olsun zalimleşince insanlık hesabına cehennemi sonuçlar doğuruyor.
Taliban’ın elini kolunu sallayarak Kabil’e girmesine karşın oyunda “ben de varım” diyen DAEŞ kanlı suratını böylece göstermiş oluyor.
Afganistan’da tür olarak insan insandan, inanç olarak Müslüman Müslümandan, millet olarak Afgan Afgandan kaçıyor. Herkes kendi kendisinden kaçıyor. Kaçış bir başka yerde var olmak için her türlü yok olmayı göze alanların bulundukları yerlerden kaçışıydı. Ölümüne bir kaçış!
Afganistan’dan kaçanlar da Türkiye ya da İran gibi Müslüman olan bir ülkede yaşamak da istemiyor. Amerika ve Avrupa’ya gitmek istiyorlar. Türkiye’ye bir biçimde kapağı atan Afganlar “Yunanistan kapıları açtı” söylentisi üzerine akın akın Edirne’ye gitmelerinin nedeni de budur.
Ahalisi Müslüman olan ülkelerde Müslümanlar yaşamak istemiyor! Boğulma pahasına dalgalanan denizin köpüklerine, parçalanma tehlikesine karşı uçakların tekerlerine insanlar bunun için sarılıyor.
Yaşananlardan birileri ibret almalıdır!