Afganistan’da bir helikopter düşmesi sonucunda 12 askerimizin şehit olması üzerine Türk birliklerinin Afganistan’da bulunmasının ana muhalefet partisi ve bazı gazeteler tarafından rasyonelliği sorgulanmaya başlandı. Gerçekten Türk Ordusu Afganistan’da Amerikan işgal gücüne neden destek oluyor gibi bir soru sorarak, durumu kendimizce daha da netleştirmeye çalışabiliriz. Ancak hayat her zaman bu kadar net fotoğrafların çekilmesine izin vermez. Dünyanın çatısındaki ülke Afganistan, ne kadar karışık ise bu ülke ile ilgili geliştirilen farklı ülkelerin politikaları da o kadar girift olabilir.
Sakarya Savaşı’nın hemen öncesinde Mustafa Kemal Paşa, Fevzi (Çakmak) Paşa’ya bir telgraf çekerek, ordu saflarından 20 seçkin subayı seçmesini ve bunları derhal Afgan Ordusu’nu yetiştirmek, mevcut Afgan Hanı’na destek olmak amacı ile Afganistan’a yollamasını ister. Mustafa Kemal, bu subayların Afgan Hanı, İngiliz yanlısı politikalar izlemesi durumunda Han’ı devirerek, iktidara Türk yanlısı bir Han getirmek için de hazırlıklı olmaları emri verir. (Atatürk’ün Milli Dış Politikası, Cilt 1 Belge, 53)
Sakarya Savaşı öncesinde atılan bu adım, Afganistan’ı hem Sovyet hem İngiliz etkisinden kurtarmış ve uzun yıllar Türkiye’nin yanında tutmuştur. (Prof. Dr. Mehmet Saray, Afganistan ve Türkler, ASAM Yayınları, Ankara 2002)
Türkiye NATO’ya girdikten sonra da uzun yıllar Türkiye’nin özel Afganistan politikası devam etmiş, Afgan subayları Türkiye’de eğitilmeye devam edilmiştir. 1960’larda Afgan subaylarının Türkiye’ye ekonomik maliyetinin yüksek olduğunu dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Cevdet Sunay’a ifade eden bir subaya Sunay’ın cevabı, “Afganistan Orta Asya’ya açılan kulağımızdır” cevabını vermiştir.
Bir kısım Türkiye’de eğitim alan Afgan subayının Moskova’da Harp Akademisi’ne gitmesi üzerine ABD/NATO, NATO sırlarının SSCB’nin eline geçmesi korkusu ile Türk Ordusu’nun Afgan subay eğitimine son vermesini sağlamışlardır. Bunun neticesinde Afgan Ordusu’nun komünistleşmesi ve SSCB’nin Afganistan’ı işgali sürecinin yolu açılmıştır.
Türkiye’nin Afganistan’a olan ilgisinin çok önemli bir nedeni de Afganistan’ın Güney Türkistan coğrafyasında olmasıdır. Afganistan’ın kuzeyi Özbek, Türkmen, Kırgız Türkleri’nin yoğun olarak yaşadığı bir bölgedir. 1990’larda General Dostum’un komutasında bu bölgede Türk dünyasının TSK’dan sonra en kalabalık ikinci Türk Ordusu kurulmuştur. Bu aşamada Türkiye bölgeye istihbarat unsurları ile derinlemesine nüfuz etmiştir. 11 Eylül sonrasında ABD’nin Afganistan’ı işgali ile bu ülkede yeni bir dönem başlamıştır. 1990’larda istihbarat örgütleri ile Afganistan’a dönen Türkiye bu kez TSK ile Afganistan’a dönmüştür.
TSK, Afganistan’a 2000 civarında destek birlik niteliğinde bir güç yollamıştır. Bu birlik, Türkiye’nin Afgan halkının nezdindeki olağanüstü saygın imajının da etkisi ile halkla hiçbir NATO ordusunun kuramadığı iletişimi kurmuştur. Diğer ülkelerin askerleri Türk saygınlığından istifade etmek için Türk bayrağı taşımaktadır. Taliban da Afgan halkının saygısına saygı göstermiş ve Türk birlikleri Taliban tarafından hedef alınmamıştır.
Ankara açısından mesele Afganistan’da TSK’nın kalıp kalmayacağı değil, Türkiye’nin Afganistan’da etkisi ABD Ordusu’nun çekilmesinden sonra da nasıl kurumsallaştıracağıdır. Afganistan’ın istikrarı Batı Türkistan’ın istikrarı anlamına gelir. Batı Türkistan’ın istikrarı için ise Afganistan’ın kuzey, yani Türk bölgesinin istikrar içinde olması gerekmektedir. Türkiye’nin bu konuda yapacağı çok şey vardır. Afganistan ile ilgilenen diğer ülkelerden farklı olarak emperyalist ve ırkçı yaklaşımları temsil etmeyen, bu ülkenin birlik ve demokratik gelişmesini dayatmacı olmayan bir anlayış ile destekleyen Türkiye’nin Afganistan’da yapacak çok şeyi vardır. Türkiye’nin nasıl Azerbaycansız Kafkasya politikası olmaz ise Afganistansız da Türkistan politikası olamaz. Sonuç olarak askerlerimiz, Afganistan’da Amerikan menfaatleri için hayatlarını kaybetmediler. Geniş tarihsel çerçeveden bakıldığında çok daha anlamlı bir misyonun parçası olarak şehit oldular.