Adriyatik’te Jeopolitik Çıkar Çatışması: Pelješac Köprüsü

Adriyatik’te Jeopolitik Çıkar Çatışması: Pelješac Köprüsü

İnşaatı devam eden Pelješac Köprüsü, Hırvatistan’ın en güney kısmında bulunan ve ülkenin turizm merkezi olan Dubrovnik ile ülkenin kuzeydeki geri kalan kısmını birbirine bağlayacak bir köprüdür. Bu iki bölge Bosna Hersek’e ait 12 kilometrelik Neumkıyı şeridi dolayısıyla ikiye bölünmüş durumda. Bu iki bölgenin birleşmesi durumunda 2013 yılında Avrupa Birliği (AB) üyeliğini elde eden Hırvatistan, uzun süredir hayalini kurduğu Schengen bölgesine dâhil olacak. Diğer bir ifadeyle, Hırvat kıyılarını bağlayan bu köprü AB topraklarının devamlılığını da sağlayacak niteliktedir. 2022 Haziran’ında tamamlanması planlanan köprü, her ne kadar Hırvatistan için avantajlı olsa da komşusu Bosna Hersek için aynı şey söz konusu değil, zira bir hak ihlali gerçekleşmektedir. Köprünün inşası her ne kadar basit bir olay olarak algılansa da bölgede jeopolitik çıkarlar üzerine bir satranç oyunu oynanmaktadır.

Avrupa’da artan Çin etkisi

Köprünün temelleri ilk olarak 2005 yılında atılmakla beraber ekonomik sıkıntılar, Hırvatistan iç politikasındaki yolsuzluk sorunları nedeniyle 10 yılı aşkın süredir tamamlanmamış durumda. Ancak, AB’nin adı geçen köprünün %85’lik kısmının tamamlanması için Hırvatistan’a 357 milyon Euro tutarında fon sağlamasıyla köprünün inşası hız kazanmış durumda.

2017 yılında gerçekleşen ihale neticesinde Çin Halk Cumhuriyeti devleti kuruluşu olan “China Road and Bridge Corporation (CRBC)” ihaleyi planlanandan 6 ay daha erken bitirme sözü ile kazanmış ve inşaata 2019 yılında başlamıştır. Her ne kadar ihaleye Avusturya menşeli bir şirket ve Türk-İtalyan konsorsiyumu katılsa da verdiği makul teklif Çinli şirketin kazanmasını sağlamıştır. Böylelikle, köprü AB tarafından finanse edilip Çinliler tarafından inşa edilen ilk proje olma niteliği kazanmıştır. Çinli bir şirketin ilk kez bir AB projesi kazanması uluslararası dikkati üzerine toplamakla beraber, bölgede de halk arasında olaya farklı boyutla yaklaşanlar olmuştur. Örneğin köprünün yapılacağı bölgede bulunan bir çiftlik sahibi, “Çin neden beni rahatsız etsin? Bize yıllardır Sırplar kardeşiniz dediler, hiçbir faydasını görmedik, kimse de bana Çin senin düşmanın demedi.” ifadeleri kullanırken halk arasında Çinli şirketin ihaleyi kazanması ve inşaatı üstlenmesi memnuniyet yaratmıştır. Ayrıca Şubat 2019’da köprü şantiyesinin başmühendisi Jeroslav Šegedin ile görüşen medya yetkilileri, Šegedin’in hiçbir Avrupa ülkesinin, bunun gibi bir projeyi bu kadar kısa sürede tamamlayabilmesi mümkün değil ifadelerini aktarmıştır. Görüldüğü üzere bölgeden de olumlu tepkiler toplayan Çinli şirketlerin ileride özellikle de Avrupa’da yeni ihaleler ve sözleşmeleri güvence altına alması önemlidir. Bir bakıma Çinli şirketlerin bu tür başarıları, Avrupa’nın kapılarını onlar için aralamaktadır.

Öbür taraftan bu proje, CBRC için, tabir yerindeyse, bir vitrin niteliği taşımaktadır. Zira projenin başarıyla tamamlanmasıyla, Çinli şirketin etkisi daha da artacak ve ileride gelecek ihalelerde gücü artacaktır. Bu bağlamda Çin sadece bu proje ile Balkanlarda etkisini artırmamış, diğer şirketler vasıtasıyla bölgede etkisini daha da artırmaya özen göstermiştir. Örneğin, birçok Çinli şirket Sırbistan, Smederevo bölgesindeki çelik fabrikasına yatırımda bulunmuş; Bulgaristan, Bosna Hersek ve Sırbistan’da birçok kömür yakıtlı termik santral kurmuştur. Yatırımlar ve Çin’in Balkanlardaki oynadığı satranç oyunu analiz edildiğinde, Çin devletinin bölgedeki istikrarı desteklediği ve bundan ekonomik olarak yararlandığını görüyoruz.

Hak ihlalleri ve Bosna Hersek

Köprüler genelde insanları, bölgeleri, hatta gönülleri birbirine bağlar, ancak Balkanlarda bu o kadar da kolay olmuyor. Zira adı geçen köprü, Boşnak halk ile Hırvat halkın arasını açmaktadır. Ayrıca diğer bölge ülkelerinin Boşnak halkının haklarına ilişkin sorunlara kayıtsız kalması bölgeyi istikrarsızlaştırmaktadır. Köprünün iki ülke arasında tartışma konusu olmasının sebebi, köprünün Bosna Hersek’in uluslararası sulara ulaşımını engellemesidir. Köprünün inşa edileceği Neum koridoru tarihte ve günümüzde önemli bir liman olma niteliği taşımaktadır. Her ne kadar Bosna bölgesi olan Neum’u ve Bosna topraklarını köprünün pas geçmesi planlansa da köprünün yüksekliğinin 55 metre (35 metreden 55 metreye çıkarılmıştır) gibi alçak bir şekilde ayarlanması Bosna Hersek bölgesine büyük yük/seyahat gemilerinin girmesini engelleyecektir. Diğer bir ifadeyle, Hırvatistan’ın ulusal çıkarları doğrultusunda iki bölgesini birleştirmeye çalışması, Bosna’nın denize ulaşımını, dolayısıyla ulusal çıkarlarını etkilemektedir.

Boşnak yetkililer her ne kadar bu duruma tepki gösterse de yönetimde bulunan Hırvat kökenli yetkililer herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Gelen tepkilere karşı Hırvatistan hükümeti, köprünün yapılış amacının herhangi bir kötü niyet taşımadığı ayrıca Hırvatistan’ın köprüyü tamamlaması için Bosna’dan izin alması gerekmediği yanıtı vermiştir.

Bu çerçevede AB’nin finanse ettiği ve Hırvatistan’ın yürüttü bu proje yukarıda da ifade edildiği üzere Bosna Hersek’in uluslararası denize ulaşımını büyük ölçüde engellemektedir Ayrıca bu durum Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine (UNCLOS) aykırıdır. Bu nokta şu göze çarpmaktadır: AB kendisinin ve üyesinin çıkarlarını korumaya kalkışırken başka ülkenin çıkarlarına hatta egemenlik haklarına zarar vermektedir. Ayrıca bu hareketiyle de zaten hassas bir bölge niteliği taşıyan bu bölgeyi istikrarsızlığa sürüklemektedir.

Türkiye’nin probleme yaklaşımı

Üçlü yönetim sistemi ile idare edilen Bosna Hersek’in bu konu üzerine verimli bir diplomasi yahut müzakere trafiğine girmesi beklenemez, zira yönetimin diğer iki ayağını oluşturan Sırp ve Hırvat tarafı Boşnakları bu konuda yalnız bırakmışları ve nerdeyse herhangi bir somut adım atılamamıştır.

İşte bu noktada Türk diplomasisi devreye girip titiz bir çalışma yürütmeli; zaten yıllardır bölgede artan yumuşa gücü ile var olan Türkiye Cumhuriyeti, tarafları bir araya getirerek bir arabuluculuk üstlenmesi yerinde olacaktır. T.C Dışişleri Bakanlığınca devam eden Dışişleri Bakanları düzeyindeki “Türkiye-Hırvatistan-Bosna Hersek” üçlü mekanizmasının geçtiğimiz aylarda liderler düzeyine çıkarılması kararı alınmıştır. Bahsi geçen konun bu mekanizma içerisinde daha aktif hale getirilmesi etkili olacaktır. Ayrıca Türkiye’nin arabuluculuğu ile bu problemin çözülmesi bölgede ve ötesinde yeni işbirliklerinin kapısını aralayabilir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!