Adalet mülkün temelidir. Bu cümlede ki mülk devlet anlamında kullanılırdı.
Oysa şimdilerde mülk; mal, servet, zenginlik, yetki, konum, statü anlamında kullanılıyor. Evet Adalet var mı sorusunu halka sorun, alacağınız cevap, dehşet vericidir. İsterseniz bulunduğunuz ortamda mini bir anket yapın.
Tarih boyunca adaletli olmakla övünen bir milletin geldiği duruma bakın!
Ve bu, hukuk oluyor, bu Hukuk devleti oluyor, bu demokrasi oluyor.
Türk Milleti‘nin adalet anlayışı ile yüzyıllar boyunca; farklı milletler, din mensupları kardeşçe bir arada yaşadı.
Ne oldu da, şimdilerde millet devlet düşmanı hainler kahraman ilan ediliyor, iade-i itibar verilmek isteniyor.
Her sorunu kanuna anayasaya bağlayan bir takım zerzavat takımı var. Bunlar ipteki cambaza bak misali kanunlarda hatayı buluyorlar. Hiç kimse en iyi kanunu da yapsanız uygulanmadıktan sonra, ne işe yarar demiyor, diyemiyor. İşine gelmiyor.
Bakın; bu ülkede herkes anayasanın değişmesini, demokratik özgürlükçü olmasını ileri sürüyor. Ne olacak anayasa değişecek de ne olacak, Mide mi doyuracak? Hırsız, sahtekar, dolandırıcı, arzı endam etmeye devam etmeyecek mi?
Dokunulmazlar ordusu her geçen seçkin konumlarını sürdürürken, sokaktaki vatandaşa uygulanan kanunlar, toplumda adaleti mi sağlayacak?
Peki ne yapılmalı?
Vekil dokunulmazlığı yanında bir bürokrat dokunulmazlığı var. Hukuku çiğneyen, keyfi hak ve özgürlük ihlali yapan bürokratlar hakkında, amirden izin çıkmadıkça yasal takibat yapılamıyor, bu çağdaş dünyada örneği olan bir durum mu?
Keyfi uygulamalar ve yasalara aykırı engeller nedeniyle Türkiye’deki adalet mekanizması işleyemez hale gelmiştir. Türk insanının adalet arayışı maceraya dönmüştür.
Tarihe binlerce yıldır, kültürü, ahlakı, dini, inancı, sosyal ilişkileri ile adalet dağıtan, adaleti öğreten bir millet; adalet aramaya başlamış.
Adliyelerde hakimlerin arkasında Adalet mülkün temelidir yazıyor ama bunun yerine getiremiyoruz.
İmtiyazlar, imtiyazlı sınıflar, statüler, kendi başına karar alabilen kişi, kuruluş, kurumlar ve makamlardan oluşan bir düzen var. Ve bu düzen, kaos yaratmasına rağmen kitleler uyutulmaya devam ediyor.
Hem kendilerine hem de eylem ve işlemlerine dokunulamayan sınıfların varlığına kimse dikkat çekmiyor. Türkiye’de dokunulmayan kişi, sınıf zümreler var. Türkiye bundan kurtulmalıdır. Ama nasıl?
Hukuk devletinin temeli; kanun karşısında herkesin eşit olma ilkesidir. Ayrıcalıklı kişi, sınıf ve zümrenin olmaması demektir. Ve hak arama hakkının yine sınırlandırılmaması demektir. Keyfiliğin önlenmesi, hukukun üstünlüğünü hâkim kılmak demektir.
Referandum sürecinde; bunlar konuşuldu mu, hayır ya ne konuşuldu?
Siyaset kurumunun yargı üzerindeki denetimi, yargı bağımsızlığı konuşuldu. Peki konuşuldu da değişen bir şey var mı? Yok. Nasıl olsun ki, her yıl aynı konular konuşulur durulur.
Günün Sözü: Hukuksal eşitliğin olmadığı yerde efendi köle ilişkisi vardır.