01-EKİM-2011 Gününde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK (Hukuk Muhakemeleri Kanunu) ile, ADALET Paralı oldu…Yani, parası olan HAK arayabilecek veya Mahkemelerde HAKKINI koruyabilecek… Çünkü harç ve yargılama giderlerinin dışında, şimdi de AVANS, TANIK GİDERİ, KEŞİF-BİLİRKİŞİ ÜCRETLERİ ayrıca peşin alınacak. PARASIZ ADALET hayaldi, artık sırra kadem bastı ve vatandaşın kabusu oldu…
Çünkü; Türkiye Avrupa Birliği yolunda ve AB’nin isteği ile, yargılamanın hızlandırılması için işbu masraflar ve harçlar artık peşin ödenecek…Umulan sonuç, inşallah alınır.
Türkiye hukuk devleti olduğundan ADALET, ADLİYE de denilen… ADALET SARAYLARINDA ! dağıtılır…Sarayın adaleti !
Bandırma Adliyesinde, mantolanan yeni binamızın girişinde, BANDIRMA ADLİYESİ…altında da büyük büyük harflerle ADALET SARAYI yazmaktadır.
ADLİYE ; Hukuk ve adalet işlerini gören devlet örgütüdür ve Hukuk ve adalet işlerinin yürütüldüğü resmi yapılara ADLİYE denilir. Osmanlı/ca da Adliye ; muhakeme işleriyle uğraşan dairedir. (adliyede, adalet hakikatı ve müracaat eden herkesin hukukunu bilâ-tefrik muhafazaya, sırf hak namına çalışmak vazifesi hükmettiğine binaendir ki; İmam-ı ali (ra), hilafeti zamanında bir yahudi ile beraber mahkemede oturup, muhakeme olmuşlar. ş.)
ADALET, kavramının kişileştirilmiş biçimi olan Themis, Yunan mitolojisinde gökyüzünün hakimi olarak kabul edilen Uranüs ve toprağı yani yeri temsil eden ve tüm tanrıların atası olarak kabul edilen Gaia’nın kızı olan adalet ve düzen tanrıçasıdır. Bize ordan mı geldi bilmiyorum…
VERGİLENDİRİLMİŞ KAZANÇ KUTSALDIR ! yazısını vergi dairelerine asan yönetimi, daha önceki yazılarımın birinde açıklamıştım. Şimdi de, <adalet sarayi=""> kelimesine takıldım ve bunu kim adli hayatımıza soktu ? onu araştırıyorum. İngilizcesi ; Palace of justice = Adalet Sarayı…Mahkemelerin bulunduğu büyük yapıların adı…Pek çok Hukuk Fakültesi Mezununa sordum ama, bilemediler nedense ?</adalet>
Adli teşkilatımızın tarihi seyrinden ADALET SARAYINA : Türklerin, İslamiyeti kabulden önceki zamanlarda kurmuş olduğu devletlerde, bağımsız bir adli teşkilat yoktu. Yargı, kanun koyma ve devlet işlerini yürütme, devlet başkanının şahsında birleşirdi.
İslamiyeti kabulden sonra kurulan Karahan, Gazne ve Selçuklu devletlerinde, Adli teşkilatın, İslam hukukunun tesiriyle, bağımsızlığa kavuştuğu görülür. İslam hukukunun esas alındığı eski adli teşkilat, Osmanlı Devleti zamanında gelişmesini tamamlamıştır.
Osmanlı Devleti Adliye teşkilatının başında şeyhülislam bulunurdu. Şeyhülislamdan sonra gelen ikinci büyük makam, Kadıaskerliktir. Ordunun Adaletle ilgili işlerine bakan bu makam, diğer adli işlerde de üst yargı makamı (Yargıtay-Danıştay) ve şeyhülislamın yardımcısı idi. I.Murat zamanında kurulan bu makama, ilk defa Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil Paşa getirilmiştir. 1480’den sonra kadıaskerler, Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olmak üzere ikiye çıkarılmıştır. On yedinci yüzyıla kadar kadıaskerler veziriazamın teklifi üzerine tayin edilirdi. Daha sonra tayin yetkisi veziriazamın onayı olmak şartıyle, şeyhülislama verilmiştir.
Adalet teşkilatının üçüncü basamağında ise Kadı bulunurdu. Kadılık, İslam hukukunun uygulanmasıyla görevli makamdı. Kadıya, dini hükümlere göre hükmetmesinden dolayı, "hakimü’ş-şer", denirdi. Başlangıçta İznik ve Bursa’da olmak üzere iki kadılık vardı. Daha sonra, ele geçirilen yerlerde yeni kadılıklar kuruldu. Kadı, şer’i mahkemelerin başı idi. Kadılar arasında yukarıdan aşağıya doğru inen dereceleme vardı. Bunlar başlıca iki sınıfa ayrılırdı. Birincisine kaza kadıları, ikincisine sancak ve eyalet kadıları denirdi. Şer’i mahkemelerde, kaza kadısı adına değişik görevlerde bulunan kimselere “naib” denirdi.
Osmanlı adalet teşkilatı tamamen bağımsız olup, adalet işleri, ilmiye sınıfının elinde idi. Kadı aynı zamanda Belediye Reisi (Şehr-ül Emin) idi. Mahkemeler, şeyhülislamın kontrol ve yetkisinde idi. Rumeli ve Anadolu kadıaskerleri şeyhülislamın yardımcıları idi. İkisi de, Divan-ı hümayun üyesi, yani bakandı. Kadıaskerler ayrıca haftada BEŞ defa makamlarında yüksek davalara bakarlardı.
Rumeli civarındaki kadılar Rumeli, Anadolu (Asya) tarafındakiler Anadolu kadıaskerine tabi idiler. Kadı, dava esnasında müftiye danışabilirdi. Ancak bunun fetvası ile bağlı değildi. Müftünin fetvası adli sicile işlenir ve kadı’nın teftişi de dikkate alınırdı. Bir kadı’nın verdiği kararı ancak İstanbul’daki kadıaskerler, yahut Divan-ı hümayun temyiz edebilirdi.
On sekizinci asrın başına kadar Osmanlı Devletinde siyasi, dini, mali, askeri, örfi ve şer’i bakımdan birinci derecedeki merci, Divan-ı hümayundur. Divan-ı hümayun öyle bir yerdir ki; burada, dil, din, mezhep, milliyet, sosyal durum, fakirlik-zenginlik bakımından insanlar arasında hiç fark gözetilmezdi. Devletin her yerindeki kişiler haklarını aramak için Divan-ı hümayuna, başvurabilirdi. Bu durumda divan, bir yargıtay veya yüksek mahkeme manasına gelmektedir.
Divan-ı hümayun üyeleri aynı zamanda yüksek Adaleti bilen kimselerdi. Budin’deki vatandaşın İstanbul’da temyiz davası açması zordur. Herhangi bir haksızlığı halkın toplu olarak o bölgenin en büyük mülki amirine, yani sancak beyi veya bizzat beylerbeyine şikayet etme hakkı vardır. Mülki amire mutlaka müfettiş tahkikatı yaptırılır ; bilerek veya rüşvetle haksız hükmettiği anlaşılan kadı’nın, istikbali mahvolurdu.
Tahsilsiz sadrazam olunabilirdi; ancak, medreselerin en yüksek kısmından mezun olmadıkça, kadı olunamazdı. Memleket dahilinde 2500 kadar kaza (ilçe) vardı. Kadı; hakim, kaymakam ve belediye Başkanı vazifelerini görürdü. Kazalar, nahiyelere bölünürdü. Nahiyedeki kadı yardımcısı olan naib, hakim, belediye başkanı ve nahiye müdürü vazifelerini görürdü. Sancak merkezlerinde (il) “molla” denilen büyük kadılar bulunurdu. Bunlar buraların hakimi ve belediye başkanı idiler. Eyalet merkezi olan büyük şehirlerde “büyük molla” denilen kadılar vazife görürdü.
Osmanlı Devletinde tevzi edilmeyen (yerine getirilmeyen) Adalet, adaletsizlik sayılırdı. Osmanlı Devleti’nin hızlı yargıdaki şöhreti, bütün dünyada biliniyordu. D’ohsson; “iki veya üç celse nadirdir. Ekseri davalar, bir celsede hükme bağlanır” demektedir. Ricault; “En mühim davalar bir Saat içinde hükme bağlanır. Hüküm derhal infaz edilir. Avrupa’da olduğu gibi, hükmü geciktirecek oyunlardan hiçbiri tatbik edilmez” demektedir.
Uyuşmazlık, mahkemeye gitmeden Aile meclisi, eşraftan zatlar, esnaf kethüdaları (sendika başkanları) tarafından çözülürdü. Halkın yapısı, ihtilaf çıkarmaya müsait değildi.
Kazasker mahkemesinde kararı bozulan kadı, çok kötü sicil almış olurdu. Terfi imkanı kapanırdı. Eğer bozulma sebebi kadının rüşvet alması ise, kadı ulema mesleğinden çıkarılırdı.
On altıncı yüzyıla ait bir teftiş evrakında, kadıların halka eziyet, rüşvet alma, kadılık bölgesini terketme, yazmış olduğu huccetlerde (delillerde) karışıklık olması, savaş zamanlarında ihmalkar davranma gibi sebeplerle, görevlerden alındığı yazılmaktadır.
Şer’i mahkemelerin yanında müslüman olmayan tebaanın davalarına bakan mahkemeler de vardı. Tanzimatla birlikte de, ticaret mahkemeleri kurulmuştur. Yine Tanzimatla gelen yeniliklerden olarak, batı usulünde kurulan adliye teşkilatının bağlı olduğu en yüksek makam Adliye Nezareti olmuştur. Bu nezaret 1868’de kurulmuştur.
Cumhuriyet devrinde ise adliye teşkilatının başına 3 Mayıs 1920’de Adliye ve Mezahib Vekaleti getirilmiş. Daha sonra bu makam, Adalet Bakanlığına dönüşmüştür.
Yani Osmanlıda ADLİYE, adil olmaktan dolayı adli teşkilattı. Ve saraylarda değil bizzat halkın içindeki mahkemelerde adalet tesis edilirdi. Oysa şimdi CUMHURİYET ve modernizm adaleti SARAYLARDA tesis etmeye çalışıyor ki, bu vehamet arz eden bir durumdur.
HMK, sessiz sedasız basında bile gereği kadar yer almadan çıkarılar 6100 Sayılı bir kanun olup, şimdi de SARAYIN ADALETİ adına yakışır biçimde, PARALI ADALET haline getirmiştir. Daha önce Bir İcra Müdürlüğü işlemini düzelttirmek için 29.00 TL ye açtığınız bir davanın, şimdiki maliyeti 280.00 TL ye kadar çıkmaktadır. İcra Hukuk, Sulh Hukuk, Asliye Hukuk gibi hukuk mahkemelerinde açacağınız her dava, önceki harçlara aynen tabii (Binde 59.4 ün, 1/4ü harç gibi) ve HMK nın şimdiki masraflarıyla katbe kat arttırılmıştır. Aslında HMK, Türkiye’nin AHİM’de hep kaybettiği adil yargılama ihlali yüzünden uğradığı tazminatlar sebebiyle, işbu HMK ile davaları hızlandırmayı amaçlamıştır. Amaç güzeldir lakin, DAVALAŞMALARDA adil olunamamış, devletin PARASIZ vermesi gereken YARGILAMA hizmeti, çok yüksek maddi bedellere yükseltilmiştir. Bundan böyle göreceksiniz ki ; fakir-fukara HAK aramaktan vazgeçecektir. DEVLET, artık A’lidir dışarıdan bakana KOMÜNİST gibi de gözükebilir, DEVLET-Çİ DEVLET…Hani AKP, Millet… Millet diyordu, nerden çıktı bu, DEVLET-Çİ DEVLET ?
Bendeniz de, ADİL YARGILAMA mağduru biriyim. Bir alacağımla ilgili açtığım kısmi (ikibuçukmilyar) davanın, YEDİBUÇUK YIL yargılaması sürdürüldüğünden, kısmi alacağımı almama hükmedilmiş ise de, davayı ıslahta ettiğimden esas alacağım üzerinden karşı vekalete (otuzaltımilyar) mahkum oldum. Nedeni neydi biliyor musunuz ? 5 YILLIK ZAMAN AŞIMI…Sanki yargılamayı ben sürdürdüm 7,5 yıl… O günlerde alacağımı tam bilememem ve harçların yüksekliği sebebiyle KISMİ DAVA açmıştım. Davamı tam açsaydım 2000 yılına göre YİRMİMİLYARA ihtiyacım vardı, bulamadım… PARASIZLIK yaniiii, Ne mi kazandım ? İKİBUÇUK MİLYAR…ne mi kaybettim ? İKİBUÇUKTRİLYON + karşı avukata karşı OTUZALTI MİLYAR…yükselen haliyle 50 Milyar…Bunun da adına, ADALET deniyormuş…
Haaaa, pes mi ettim ? Hayır elbette. Kendi devletimi, ADİL VE HIZLI YARGILAMA yapmadığı için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ! şikayet etmek zorunda kaldım… AİHM’de Türkiye Devletinin ADİL YARGILAMA yapmadığı için ödediği tazminatlar ile, bekleyen dosyalarını ve maliyetini bir yetkili açıklasa keşke…Açıklasa da, ADALET SARAYI yazmakla adil olunmadığını, adaletsizlikten de… neticede halkımızın iki defa mağdur olduğunu bir görsek…Bazı yasalar, FAŞİZAN değil mi?
Hukuk-çular bilirler, önceden HUMK (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu) vardı, şimdi sessiz sedasız HMK geldi önümüze, yani Hukuk Muhakemeleri Kanunu…İktidar haklı, ‘bana faşizan mı, komünizan mı davranıyorsun demeyin, adaleti PARALI yapıyorum, önüne gelen dava açmasın’ diyemez açık açık ama, muhalefet napıyor ? Onu bilmiyorum…STK lar-BARO, onları da es geçiyorum, onlar da çay-pasta yemek-aidat…halkı direkt ilgilendiren bu yasa hakkında kimseyi bilgilendirmiyorlar. Ama Türkiye bir Hukuk Devletidir ! DEĞİL Mİ ?
Ama adliyeye düşenin işi bozuk… Hangi konuda bir dilekçe götürseniz, PARANIZ yoksa götürmeyin derim, mahçup olursunuz. Hele yüksek-ciddi miktar alacakları olanlar, alacağı olan zengindir anlayışıyla önce adli harç-masraflar için sakladığınız paralar varsa onu cebinize koyun. Adalet, MÜLKÜN Temelidir ! değil mi ?
Avukatlar mı ? onların işi şimdi çok daha bozulacak. Çünkü avukata giden zaten yalvarıp yakarıyordu avukat bey/hanım siz masrafı yapın alacağımdan kesin diye…Eeeee avukatlarda buna pek yanaşmıyordu ve dava alamıyorlardı. Şimdi de ancak KAPİTALİST AVUKATLAR dava alacaklar ve kendi alacaklarını da MAFYA gibi %50 si benime getirecekler, işinize gelirse yani…Bu arada avukat şikayeti de yapmayın, çünkü BARO atayacağı Muhakkik avukata verilecek yüksekçe bir miktarı sizden isteyecektir. Neticede HAK ARAYAN haklılar, borçlular, alacaklılar yanacaklar ve YANDILAR…MI ACABA !
Bandırma Adliyesi Adalet Sarayında, düne kadar BİR İcra dairesi varken, AKP döneminde bu daire sayısı önce İKİYE, ardından da ÜÇ’e çıktı. DÖRDÜNCÜSÜ de yolda…Çünkü, her dairede binlerce icra dosyası var ve Bandırma’nın yarısı hakkında da icra dosyası var. Göreceksiniz çok yakında BİR İcra hakimi de yetmeyecek ve İKİNCİ hakim ile mahkemesi de gelecektir. Parası olanların, olmayanlarla HUKUKEN yaptıkları savaş daireleridir İCRA Dairelerimiz…
YARGITAY ve DANIŞTAY’da arttırılan daire sayılarını, siz sadece seçim kazanmak için mi yapıldığını sanıyorsunuz yoksa ? Türkiye’nin her yerinde icra dairelerinde enflasyon var, ve halkımızın 2/3ü birbiriyle davalaşıyor.. Bu yazımda, sosyal adaletten dem vurup eğitim gibi yargılamanın da PARASIZ olmasını savunmayı düşünüyordum, haberleri dinledim. İKİ öğrencimiz PARASIZ EĞİTİM İSTİYORUZ diye pankart açtıkları için 19 ay hapishaneye atılmışlar ve yeni çıkmışlar, görünce korktum. PARASIZ ADALET ve YARGILANMA HAKKI İSTİYORUM u dememem lazım galiba, Adalet MÜLK’ün Temeli ise ben ne edem ? yoksa 29 ay da ben hapse girersem, olmaz değil mi ?