Öyle bir açılım ve açmak ki akıllara durgunluk verir.
Kim açın ve açılın dedi ise, bizimkileri tutmak ne mümkün?
Önce Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırı ve sövmenin önünü açtılar iktidara gelir gelmez.
Sonra bir-bir Adalete güvensizliğin, yandaş medyaya giden yolun önünü açtılar.
Sırası ile vatan-millet, bayrak-toprak diyenlerin birer-birer sindirilmesi için Ümraniye cezaevini açtılar.
Dağlar yetmedi. Açılım diyerek, diyalog diyerek şehirlerin kapılarını açtılar teröristlere.
Milleti bölmek isteyenler için demokrasinin önünü(!) açtılar.
Fikir hürriyeti diyerek, fikirsizlere yandaş sütunlar ve ekranlar açtılar.
Teröriste terörist diyemeyenlere kucak açanlara Atatürk’ün koltuğuna giden yolu açtılar.
Sıkıntıda olan çiftçiye “Anasını da alıp gitmenin”;
Emekliye “Ölüp gitmenin”;
İşçiye-memura sabretmenin(!) yolunu açtılar.
Şehitlere “KELLE” .
Terörist başına “Sayın” cümlelerini sözlüklere kattılar.
İşsizlere iş.
Aşsızlara aş.
Hukuksuzluklar karşısına adalet isteyenlere orantılı güç(!) göstermenin de yolunu açtılar da;
Bu ülkenin insanlarını huzur içerisinde, bollukta değil ama kıtlık çekmeden yaşatmanın açılımını yapamadılar.
Tendürek’te, Gabar’da, Cudi’de ve ismini sayamadığımız vatan topraklarında şehadet mertebesine ulaşanların şehitlerimizin kemiklerini sızlattılar da.
Vatan sevgisinin imandan geldiğini unuttular.
“Kelle” dediler.
Milletimin “Peygamber Ocağı” saydığı, Hazreti Peygamber’in “Ne güzel asker” diye övdüğü kurumu düşman bellediler de.
Dostlarını herkes gördü.
Şimdi açılım.
Neyin açılımı?
Şimdi Kucaklaşma.
Neyin Kucaklaşması?
Onca şehit.
Gözyaşı.
Açılımmış?
Bu açılım dağdakilere iş.
Şehirdekileri iş vaadi ile dağa çıkarma açılımına dönüşmesin.
İmansa, inaçsa.
Bunlarda bizi yönetme iddiasındakilede varsa;
Devlete kalkan el kırılmalı.
Açılımdan maksat teröre kucak açmaksa o başka mesele.