Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı aynı zamanda Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Anabilim Dalı Başkanı Prof. .Dr. Sayın Yelda Ongun, Türk dış politikasında bu hafta yaşanan iki önemli gelişmeyi haberiniz.com.tr için değerlendirdi.
YELDA ONGUN: Bu hafta Türk Dış Politikasını ilgilendiren iki önemli gelişme yaşandı. Bunlardan birisi AB Liderler Zirvesi, diğeri de ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlar içeren CAATSA yasasına ilişkin kararı idi. AB Liderler Zirvesinde Yunanistan, GKRY ve Fransa’nın baskılarına rağmen Türkiye’de ekonomik yatırımları bulunan İspanya’nın , Suriyeli sığınmacılar konusundaki hassasiyetlerinden dolayı Almanya’nın, ayrıca Macaristan, İtalya gibi ülkelerin ağırlığını koymasıyla “şimdilik” Türkiye’nin canını acıtacak yaptırımlar çıkmadı.
AB, her zaman yaptığı gibi, Türkiye’ye yaptırım sopasıyla mümkün olduğu kadar çok ödün koparma siyasetini izlemeye devam edecek. Türkiye’nin tutumuna göre Mart 2021’de süreç yeniden gözden geçirilecek. Ayrıca, AB, Doğu Akdeniz’deki durumla ilgili olarak, ABD ile eşgüdüm içinde olacağını duyurdu. Bir yerde konuyu ABD’ye havale etti.
HANDE KARACASU : Sayın Ongun, AB’nin konuyu ABD’ne havale ettiğini söylediniz. ABD de sanırım bekletinin gereğini yerine getirdi. CAATSA yaptırımları. Bunun ne gibi çıktıları olacak?
YELDA ONGUN: Görevi devretmesine haftalar kala Donald Trump, 14 Aralık’ta CAATSA yaptırımlarının uygulanması kararını imzaladı. CAATSA, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası. Burada hasım olarak görülen iki ülke Rusya ve İran. Dolayısıyla yasa bu iki ülkenin askeri kurumları ile iş birliği yapacak ülke ve şirketlere yönelik. ABD için, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini alması, yaptırım kararının temel gerekçesini teşkil ediyor. Savunma Sanayii Başkanı ve bazı yöneticilere yönelik bireysel yaptırımların dışında sorun olabilecek kısım SSM’ye tüm ABD ihraç lisanslarının ve yetkilendirmelerini yasaklıyor olması. Ve ABD, CAATSA yaptırımlarını ilk kez NATO üyesi bir ülkeye uyguluyor. Bu yaptırımlar uzun süreli olursa Türkiye’nin savunma sanayini olumsuz etkileyebilir.
H.K: ABD-Türkiye ilişkilerinde tek sorun CAATSA yaptırımlarını getiren S-400’ler mü sizce? Bu sorunun çözümü için masaya oturmak söz konusu olabilir mi ?
YELDA ONGUN: ABD’nin yaptırım kararının ardından TC Dışişleri Bakanlığı, Washington Yönetimi’ne sert tepki gösterdi. Öte yandan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’da ABD’nin aldığı kararı “uluslararası hukuka karşı kibirli tutum” olarak nitelendirdi. Azerbaycan ve İran’dan da ABD’ye yönelik tepki geldi. Bilindiği gibi S-400 konusu ABD ile aramızdaki tek sorunlu başlık değil. Her ne kadar liderler arasındaki ilişkiler yakın gözükse de, ABD , Trump döneminde de Türkiye’ye; FETÖ’den Suriye’ye , Doğu Akdeniz’den Libya’ya kadar hiçbir konuda «müttefiklik» ilişkisinde olduğu bir dost ülke olarak yaklaşmadı. Unutmayalım ki, Rahip Brunson davası nedeniyle «Türk ekonomisini mahvederim» diyen, PYD’ye açık destek veren de Trump’tı. Vize Krizi de onun döneminde yaşandı. Daha da geriye gidecek olursak, Obama’nın özellikle ikinci başkanlık döneminde de Mavi Marmara, İran’a yönelik ambargo, Suriye meselesi ve PYD’ye destek gibi pek çok konuda gerginlikler yaşanmıştı.
ABD-Türkiye ilişkilerinin tarihine baktığımızda benzer krizlerin geçmişte de yaşandığına şahit olduk. Ancak, çift kutuplu bir dünya düzeninin olduğu ve Türkiye’nin Batı ittifakında bulunduğu dönemde bile 1964’te Johnson Mektubu krizine ve 1975 ABD silah ambargosuna rağmen Türkiye ABD’ye karşı geri adım atmamış o dönemde yaklaşık beş bin ABD personelini geri göndermiş ve tüm ABD üslerine el koymuştu. Tüm bunları Soğuk Savaş döneminde yapabilmiş bir Türkiye’nin şimdi çok kutuplu dünya düzeninin artık ülkelerin önüne bir çok seçenek sunduğu ve ABD’nin gücünün dengelendiği böylesi bir dönemde Türkiye’den geri adım atmasını beklemesi yanlış bir hesaptır ve Türkiye’yi Batı’dan daha fazla uzaklaştıracaktır. Gerek AB’nin kararı, gerekse CAATSA yaptırımları belki çok ağır yaptırımlar değildir ancak Türkiye’nin önümüzdeki dönemi daha zorlu geçireceğini de göstermektedir.
H.K: Peki Sayın Ongun, Biden döneminde ABD-Türkiye ilişkileri ne yöne evrilecek?
YELDA ONGUN: Biden, siyasi hayatının başından beri Ermeni soykırımı iddialarına sahip çıkmış bir siyasetçidir. Kıbrıs konusunda Yunan görüşlerine sahip çıktığı, Doğu Akdeniz konusunda da yine Türkiye karşıtı görüşleri ile bilinmektedir. Biden, Obama’nın başkanlık döneminde başkan yardımcısı iken Irak’ın üçe bölünmesini ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin bağımsız bir devlet olarak tanınmasını önermişti. Özetle, Biden döneminde ABD ile ilişkilerin daha zorlu geçeceğini öngörebiliriz. Dış politikada sorunları aşabilmenin yolu müzakereden geçmektedir.
H.K: AB ve ABD ile gergin bir süreç yaşıyoruz. Bu noktada Rusya ile sürpriz bir ilişki gelişebilir mi aramızda?
YELDA ONGUN: ABD ve AB ile gerginliklerin yaşandığı böylesi bir süreçte Rusya ile ilişkilerin gelişebileceğini değerlendirebiliriz. Uçak krizi aşıldıktan sonra ilişkilerde başlayan normalleşme, 15 Temmuz sonrası Rusya’dan gelen destek açıklamaları, Astana süreci, S-400 alımı ve son olarak Dağlık Karabağ konusundaki ortak tutum ilişkilerin ekonomik ve ticari düzeyden siyasi ve askeri düzeye doğru genişlediğini göstermektedir. Tabii ki Rusya’yla da ilişkilerimizde sorunlu başlıklar bulunmaktadır ancak dış politikada her ülke kendi çıkarlarına göre davranır, ihtiyaçlar ittifakları belirler. Önemli olan kararlı ve güçlü bir duruş sergileyebilmek ve yalnızlıktan kurtulabilmektir. Bu da kırılgan olmayan bir ekonomi, gerilimlerden, kutuplaşmalardan uzak bütüncül bir toplumsal yapı ile mümkün olur.