ABD’de bir grup Cumhuriyetçi ve Demokrat senatör, Çin’in Şincan Özerk Bölgesi’nde Uygur halkına ve azınlıktaki diğer Müslüman gruplara yönelik insan hakları ihlallerini “soykırım” olarak tanıyan bir karar tasarısı hazırladı. Tasarıyı Cumhuriyetçi Idaho Senatörü Jim Risch, Cumhuriyetçi Teksas Senatörü John Cornyn ve Demokrat New Jersey Senatörü Robert Menendez kaleme aldı. Tasarıya destek veren diğer isimler arasında Cumhuriyetçi Florida Senatörü Marco Rubio, Demokrat Maryland Senatörü Ben Cardin ve Demokrat Oregon Senatörü Jeff Merkley var.
Amerika’nın Sesi’nin haberine göre, karar tasarısı hakkında görüşlerini belirten senatörlerden Jim Risch, Çin hükümetinin zorla kısırlaştırma, kürtaj ve diğer uygulamalarının ‘‘dehşet verici’’ olduğunu söyledi. Risch, ‘‘Uygurlar’ı ve diğer Müslüman azınlıkları hedef alan bu uygulamalar soykırım anlamına gelmektedir, ben de bu uygulamaları bu şekilde tanımlayan bu tasarıya her iki partiden de meslektaşlarımla birlikte imza atmaktan gurur duyuyorum’’ diye konuştu. Risch, ABD ve diğer dünya ülkelerinin Şincan’da olup bitenlere dikkat çekmeye devam etmesi gerektiğini kaydetti.
Cornyn ise Çin hükümetinin milyonlarca Uygur’a karşı yıllardır “korkunç bir soykırım kampanyası” uygulamaya devam ettiğini söyledi, karar tasarısının, Çin’i hunharca eylemlerinden sorumlu tutmanın ilk adımını oluşturduğunu kaydetti.
Menendez ise ‘‘Çin’in Şincan’da Uygurlar’a soykırım uyguladığına şüphe yok. Bir soykırımı durdurmak bizim ulusal güvenliğimizle ve değerlerimizle uyumlu bir davranış. Bu da karşı durmak ve doğruyu söylemekle başlıyor’’ dedi. Menendez, ‘‘Umarım Başkan (Donald) Trump ve Dışişleri Bakanı (Mike) Pompeo da bunu ‘soykırım’ olarak adlandırmakta ve uluslararası ortaklarımızla birlikte yanıt vermekte bize katılır’’ diye konuştu.
Rubio ise ‘‘Çin hükümeti ve Çin Komünist Partisi’nin Şincan’daki Uygurlar’a ve diğer etnik azınlıklara yönelik işlediği nefret dolu suçlarla ilgili delillerin sayısı her gün artıyor. Bu suçların doğası konusunda net olmalıyız’’ dedi. Rubio, ‘‘Özgür ülkeler biraraya gelerek bu suçların sonlandırılması, hesabının sorulması ve adaletin sağlanması için baskı kurmalı’’ dedi.
Cardin ise Kongre’nin Çin’in Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur halkına, etnik Kazak ve Kırgızlar’a ve diğer Müslüman azınlıklara yönelik sistematik istismarına göz yummaması gerektiğini söyledi ve bu insan hakları ihlallerine ABD tarafından güçlü şekilde yanıt verilmesi gerektiğini kaydetti.
Çin’in Uygurlar’a ve diğer Müslüman azınlık gruplarına karşı saldırılarının, artan gözetim uygulamalarının; hapis, işkence ve zorunlu eğitim kamplarının sayısının arttığını belirten Merkley ise ‘‘Amerika sessiz kalamaz’’ dedi.
Çin Komünist Partisi’nin 2017’den bu yana çoğu Uygur, 1 milyon 800 bin kadar Müslüman’ı kamplarda gözaltına aldığı öne sürülüyor.
Gözaltındaki Uygurlar’ın işkence gördüğü, dini inançlarını ve kültürel uygulamalarını terk etmeye zorlandıkları, zorunlu olarak çalıştırıldıkları, tecavüze uğradıkları, rızaları olmadan kısırlaştırıldıkları ve organlarının alındığı iddia ediliyor.
Çin’in Uygurlar’a yönelik nüfus kontrol kampanyası nedeniyle Şincan’daki Uygur azınlığın doğum oranı 2017’den 2018’e yüzde 24 oranında düştü. Hotan ve Kaşgar bölgelerinde bu oran 2015’ten 20018’e yüzde 60’tan fazla azaldı.
2007 ile 2019 arasında 80 bin kadar Uygur’un zorla Şincan dışındaki fabrikalarda çalışmaya gönderildiği belirtiliyor. Bu durum Çin’in zorla çalıştırma uygulamasının küresel tedarik zinciri içinde yer bulduğu endişelerine de yol açıyor.