Toplumlar gerçeklerden daha çok görüntülerle idare ederler. Hükümetler de duymak istediklerini duyarlar. Suya sabuna dokunmayan, esnek sözlerle ülkeler birbirlerini oyalarlar. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler tam da böyleydi.
Zamanın Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş, açıkça ABD helikopterlerinin dağlarda PKK’lılara mühimmat attığını söylemişti. PKK’lıların sığındıkları mağaralarda ABD ordusuna ait mühimmat ve yiyecek maddeleri ele geçirildiği birçok kez basına yansımıştı.
Buna rağmen taraflar olanı biteni görmezlikten gelerek ilişkileri bu tür “münferit” denilen olaylar yüzünden bozmamıştı. Çok daha önemlisi 1 Mart Tezkeresinin reddi ve Süleymaniye’de askerlerin başına çuval geçirilmesi gibi olaylarda Türkiye ile ABD arasında hiçbir şey geçmemiş gibi ilişkiler başarılı biçimde sürdürülmüştü.
Son altı ay içinde meydana gelen olaylar ABD ile Türkiye arasında ciddi güven bunalımına neden olacak niteliktedir.
ABD’nin Türkiye karşıtı tavırları!
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ABD tarafından bilinmesine rağmen Türkiye hükümetinin haberdar edilmemiş olması, CIA’nın işin içinde olduğunun kanıtı olarak değerlendirilmektedir.
Onca vahim olaya rağmen FETÖ’nün meczup ele başısının ABD’nin Türkiye’ye teslim etmemekte direnmesi ise ilişkileri ciddi biçimde germiştir.
ABD’nin Irak’ta Abadi hükümetini Türkiye üzerine sürmesi, Başika olayında Türkiye’nin karşısında yer almış olması ilişkilerde ciddi bir güven bunalımına neden olmuştur.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PYD’yi kara kuvveti gibi kullanması, teçhiz etmesi, silahlandırma ve askerlerinin üniformalarına PYD armaları takması Türkiye’nin gözünden kaçmamıştır.
ABD bölgede kendi çalıyor kendi oynuyor!
PYD’nin IŞİD ile çatışmasını, Türkiye haklı olarak bir terör örgütünün bir başka terör örgütüyle ilişkisi olarak tanımlamıştır.
Türkiye en yüksek perdeden PYD’nin terör örgütü PKK’nın uzantısı olduğunu söylerken ABD açıkça PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini söylemiştir.
Münbiç’ten PYD’nin çıkarılmasına yönelik olarak Türkiye’nin taleplerine ABD adeta ayak sürüyerek geçiştirmeye çalışmaktadır.
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “sizin müttefikiniz kim? terör örgütü PYD mi Türkiye mi?”, “Rakka’ya Türkiye ve ABD birlikte girelim!” vb. söylemlerine rağmen ABD açıkça Türkiye’nin karşısında PYD’nin yanında pozisyon almıştır.
ABD büyütüp, eğittiği ve silahlandırdığı PYD ve PKK ile birlikte Rakka’ya harekât düzenlemiştir. Türkiye denklemde yoktur.
Türkiye’nin birliğine ve bütünlüğüne musallat olmuş kanlı bir terör örgütünün Suriye’deki uzantısıyla ABD müttefiklik içindedir.
Türkiye’nin bütün itirazlarına karşın ABD bölgede kendi çalıp kendi oynamaktadır!
Türkiye’yi oyalıyor!
ABD bir yandan Rakka harekâtında Türkiye’yi denklemden düşürmüşken diğer yandan Genel Kurmay Başkanı Mark Toner’i oyalamak üzere Ankara’ya göndermiştir.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, PYD’nin pazar günü başlattığı Rakka operasyonu’yla ilgili olarak, “DSG üyeleri ve Türkiye’nin de dahil olduğu müttefiklerimizle Rakka’nın nasıl özgürleştirileceği ve yerel yönetimin nasıl yeniden kurulacağı konusunda yakın bir şekilde çalışıyor ve işbirliği yapıyoruz” dedi.
Bu tam anlamıyla suya sabuna tirit denilecek bir oyalama söylemidir. İşin en ilginç yanı ise Türkiye’nin ABD’nin Suriye ve Irak’ta ne yapmak istediğinin farkına varmış olmasıdır.
ABD hem Suriye’de hem de Irak’ta Türkiye’yi oyalamakta ve mümkün olduğu kadar sahadan uzak tutmaya çalışmaktadır. Irak’ta İran’ın Türkiye’ye karşı nüfuz alanını genişletmesine Amerika ses çıkarmazken Türk Askerinin bölgeden çıkması için elinde geleni ardına bırakmamaktadır.
Bölgede PKK’lı bir yapılanma peşinde olan ve PYD’yi bir çeşit Israil gibi korumaya alan ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Bütün diplomatik söylem ve ilişkilere rağmen Türkiye ile ABD arasındaki geleneksel ilişkilerde yolun sonuna gelinmiştir. Türkiye-Rusya ilişkilerindeki iyileşme de buna işaret etmektedir!