Cahil, sorgulamayan ya da üretmeyen bir neslin yetiştiği söyleniyor. Fakat sorumluluğu ne yetişen ne de yetiştiren üstleniyor. O genç kuşağın içinde olduğum için bir takım gerekçelerin olduğunu düşünüyorum.
Olayları dar bir boyuta indirgeyip, sonucun sadece kendi işine yarayan kısmını yapmak çağın ortak sorunu haline geldi. Bu sorunun ortaya çıkma sebebinin ise ortak kaygının güdülmemesi ve şuur kaybının yaşanmaya başlanmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Olayı daha ayrıntılı ele alırsak ortak kaygı milletlerin düşüncelerine tercüman olmadan kendi çıkarları doğrultusunda yapılan her türlü illet. Bunun ortaya çıkma sebebi de şahsiyetçiliğin başlamasıdır.1915 deki gibi bir nesli ortak kaygıdan dolayı bir araya getiren o milli şuur, o iman aşkı, o sorumluluk artık yok… Ne zaman ki o bilinç bir savaş olmadan aşılanır işte o zaman uyuyan o nesil kendine gelir… Kaybedilen o iman ve milli şuurda inançsızlığı ve ülküsüzlüğü birlikte getirdi. Tıpkı Başbuğ Türkeş in “inançsız ve ülküsüz bir kimse kendisini boşlukta bulur ve sadece içgüdülerinin tesiri altındaki olaylar içinde sürüklenir, davranışları ve hayatı tesadüflere bağlı kalır” dediği gibi boşluktan farksız hale gelir.
Değinmek istediğim başka bir konu ise 1980 de sorgusuz sualsiz o gencecik kardeşlerimizin perde arkasına atılmasıyla şimdiki neslin bundan ne kadar ders aldığıdır. 1980 deki bir genç arkadaşımızla günümüzde aynı yaşta ben ülkücüyüm diyen bir genç arkadaşımızı karşılaştırmada devede kulak tabirini kullanmanın yanlış olmadığını düşünüyorum. Şu ana kadar her insanın yaptığı klasik yakınmalardan söz ettim. Peki bu hatalar nasıl çözülebilir? Belirli bir süredir belirli grup ve akademiyle uğraşan kişilerle birlikteyim. Sürekli bir çaba ve bir düzen tutturma çabası hala oturtulmuş değil… bunun en büyük sebebi olarak insanlara şahsiyeti oturtmadan şahsiyeti öğrettirmeye çalışmaları olarak görüyorum. İkincisi kişiyi yetiştirmeden görev vermeleri. Böyle bir durumun sonucu olarak yarım bir insanın hiç yetişmeyen öğrencisi oluyor. Bunlar en basit haller… Asıl konu üniversiteye gelmiş bir insanın etkinlik olarak gördüğü, anlık, hiçbir şeye faydası olmayan, oturup kalkınan bir eğlence haline gelmiş olmasıdır. O arkadaşlardan istirhamım bu milletin kaybedecek vaktinin olmadığının farkına varıp seviyeli bir işin ucundan tutmaları…
Alanları her ne ise işini en iyi yapan, bilen ve milli duyguları benimseyen birileri haline gelmeleri… Eğer bu böyle olmaz ise bir neslin nasıl yok olacağını, tarihe karışacağını izlemekle yetineceğiz.
Karar sizin diyemiyorum çünkü bizim ödememiz gereken hem bir borcun hem de vicdani bir yükümlülüğün olduğunu düşünüyorum. Hafızası silinmiş insan misali arakaya bakmadan yürümeye çalışıyoruz…
Ama nereye kadar…
Asiye Karayer
Niğde Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Öğrencisi